| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 21.06.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan, ekonomik kayıt dışılıkla ilgili olarak parti bakış açımızı ortaya koymadan önce ben de dün Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapmak üzere destek vermek için görev üstlenmiş olan Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin'in tutuklanmasını, tutuklanma sonrası polis muamelesine maruz kalma biçimini şiddetle kınıyorum. Basın özgürlüğünün zaten kırıntısının kalmadığı, gazetecilik faaliyetinin bile başlı başına siyasi iktidar tarafından bir korku olarak görüldüğü ve özgürlüğün bütün alanlarının tıkatıldığı bir süreci yaşamaktayız. Tutuklama kararı başlı başına bir hukuksuzluğa tekabül ederken sadece son birkaç ayda karşılaştığımız bir iki polis muamelesi örneği üzerinden dünkü olayı kıyaslamak istiyorum. Özellikle IŞİD'in Türkiye askerî sorumlusu, polisler eşliğinde elini kolunu sallayarak mahkemeye götürülürken, akademisyenler ve gazeteciler kelepçelenmiştir. Veya daha bir hafta önce bütün toplumda infial yaratan bir seri katille selfie çektiren polisler bir Adli Tıp Kurumu Başkanlığını bu ülkede yıllarca yapmış ve bir gazeteyle dayanışmak üzerinden suçlanmış olan birinin elinin kelepçelenmesi, yazarın, akademisyenin kelepçelenmiş olması siyasi iktidarın basın özgürlüğüne ve ülkede uygulayageldiği, demokratik alanları ne kadar kısıtladığına çarpıcı örneklerdir.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz, şunu söyleyeyim: Bu siyasi iktidarın bu uygulamaları ülkenin geleceğini karartmaktadır ama dün Özgür Gündem'le dayanışmak görevi üzerinden tutuklanan aydın vicdanı bu ülkenin geleceğinin maalesef tek umudu olarak kalmıştır. Dün 3 kişi tutuklandı, bugün 120 aydın, akademisyen Özgür Gündem gazetesinde genel yayın yönetmeni olarak nöbet tutuyor. Hiçbir şeyi bu siyasi iktidar sindiremeyecek, bastıramayacak, korku salamayacak. Bütün bu uygulamaları kendi içindeki korkuların tezahürü, dışa vurumu olarak algılıyoruz.
Yine, ekonomide geldiğimiz noktaya dair, sürem yettiğince bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.
Aslında siyasi iktidarın kendisinin itiraf ettiği bir husus var. Ülkede sadece ekonomi kayıt dışı değil, ülkede birçok alan kayıt dışı. Sadece, birlikte, kol kola on bir yılı geçirmiş oldukları paralel yapılanmasına dönük siyasi iktidarın suçlamaları bile bu ülkede on bir-on iki yılın kayıt dışılıkla geçtiğinin göstergesidir. Yargıda paralel yapı, emniyette paralel yapı, istihbaratta paralel yapı, güvenlikte paralel yapı demek on bir-on iki yıl boyunca bu siyasi iktidarın ülkede yargıyı, sağlığı, eğitimi, güvenliği ve mülteci politikalarını da kayıt dışı yönettiğinin göstergesidir çünkü paralellik üzerinden karanlık bir yapılanma siyasi iktidar tarafından tarifleniyor. Eğer bu kadar karanlık bir yapılanma on iki yıl bu ülkenin yargısına, eğitimine, sağlığına, emniyetine, istihbaratına sirayet etmişse ülke on bir-on iki yıldır bu siyasi iktidarın ortaklarıyla birlikte karanlık bir şekilde kayıt dışı yönetilmiştir.
Yine, Hükûmet, 2015 yılında gelirlerin yüzde 84'ünü vergilerden karşıladı. Bu vergilerden sadece yüzde 29'u, değerli milletvekilleri, sadece yüzde 29'u gelir, kâr ve sermaye kazançlarından elde edildi; sadece binde 2'si servet unsurlarından sağlandı, geri kalan yüzde 70'i ise KDV ve ÖTV'nin oluşturduğu dolaylı vergilerden sağlandı. Düşünün, şu ülkenin yüzde 70'inin yükü emekçilerin sırtında ama zenginlerin servet varlığı üzerinden onlara bindirilen yük sadece binde 2'dir.
2014'e göre 2015'teki bazı artışları Bakanlığın rakamları üzerinden paylaşmak istiyorum. 2015 yılında bir önceki yıla göre ortalama olarak vergi gelirleri yüzde 15,6 arttı, 15,6. Peki, bunların bazı kalemlere dağılımı nasıldı? O da şöyle: Düşünün, ücretli emekçilerden yapılan stopajlardan oluşan gelir vergisi tahsilatlarında artış bunun üzerinde, yüzde 16; kâr payı, faiz, kira gelirleri, sermaye gelirleri bunlardan elde edilen gelir, sermayeden elde edilen gelir bir önceki yıla göre 2015'te yüzde 1 arttı. Düşünün, ülkedeki toplam gelir yüzde 15,6 artmış ama -emekçiden alınan bu 15,6'nın da çok üzerinde- sermayeden artan gelir 2015'te bir önceki yıla göre sadece yüzde 1'lik bir oranla sınırlı kalmıştır.
Bir diğer husus, halkın doğrudan ödediği KDV'de artış yüzde 21,8 olmuştur. ÖTV gelirlerinin yarısını oluşturan petrol ve doğal gaz ürünlerinde artış 11,5, tütün mamullerindeki artış 17,1 ve bir diğer husus da özellikle damga vergisinde 12 milyar TL artış ile 16,6, harçlarda ise 16,9 milyar TL ile yine yüzde 17'lik bir artış sağlanmıştır. Kısacası, mevcut siyasi iktidar ve sarayın 2015 yılında sermayeden vergi yükünü bir önceki yıla göre daha fazla hafifletip emekçinin üzerine yığdığını çok rahat ifade edebiliriz.
Kayıt dışından bahsederken şüphesiz vergi kaçırmaktan söz etmeden geçemeyeceğiz. Bütün dünyanın konuştuğu Panama belgeleri yayınlandı. Bu Panama belgelerini incelediğimizde Koç, Çalık, Sabancı gibi büyük holdinglerin de arasında olduğunu, vergi kaçırmanın siyasi gelenekten bağımsız bir şekilde tüm sermaye için bir kural hâline geldiğini biz değil, uluslararası bir finans kuruluşu tarafından açıklanan Panama belgelerinde yazılmaktadır.
Yine, bu yıl nisan ayında açıklanan büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisi 2015'te yüzde 4 büyüdü. Ekonomi büyüdü ama dolar cinsinden ülkenin millî gelirini hesapladığımızda 80 milyar dolar küçüldü. Ekonominin büyüdüğünü iddia ediyoruz oransal olarak ama dolar bazında küçüldüğünü bizzat ilgili bakanlığın verilerinden görebilmekteyiz.
Yine, bir önceki yıla göre 2015'de kişi başına düşen millî gelir olarak tariflenen ama daha önce de adlandırdım kişi başına düşmeyen millî gelir 10.395 dolardan 9.261 dolara geriledi. Burada istediğiniz kadar ekonominin yüzde 4, yüzde 14, yüzde 24 büyüdüğünden bahsedin, normal yurttaşın cebine giren paranın küçüldüğünü yine bizatihi bakanlık açıklıyor.
Yine, bu yılın ilk beş ayında 246 büyük şirket iflas etti, iflas erteleme kararı aldı. Bu, tüm zamanların en büyük iflas erteleme rekorudur. 2015'in tamamında iflas erteleme kararı aldırtan şirket sayısı ise toplamda 492 olmuştu. Buradan hareketle bu yılın ilk dört ayında, belirtmemiz gerekir ki, 3 milyar 379 bin liralık 307.664 senet protesto yedi. Düşünün, bu ülkede yılın ilk dört ayında 307 bin senet protesto edilmiş. Bu yılın ilk yarısında vatandaşların kredi kartı ve tüketici kredisi borçları 394,3 milyar, eski parayla yaklaşık 400 katrilyona yükselmiş. Vatandaş bankalara borcunu zamanında ödeyemediği için icralık olan kredi tutarı 18,3 milyar liraya... TÜİK verilerine göre ülkemizde bulunan 21 milyon aileden 19 milyon aile yani bütün ailelerimizin yaklaşık yüzde 90'ı bankalara borçlu durumda; bu da resmî rakamlara göre açıklanmış.
Birçok şey ifade edebiliriz, en son olarak şunu söyleyeyim: Anlaşılan o ki, özellikle merkezî vesayeti yaşamın birçok alanında kement gibi halkın üzerinde sıkmaya çalışan siyasi iktidarın, özellikle daha fazla merkezileşmeyle mesafe alamayacağını, halka huzuru getiremeyeceğini ifade etmek isteriz. Yeni bir ekonomik yaklaşım, neoliberal politikalardan vazgeçen, yoksulu zengine karşı koruyan, doğayı talana karşı koruyan, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçelemeyle geri kalmış bölgeleri gelişmiş bölgelere karşı koruyan, engellileri ve yereli merkeze karşı kollayan bir ekonomik politikayla ancak bu işin içerisinden çıkabileceğimizi ifade ediyor, bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)