GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:104
Tarih:21.06.2016

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı üzerinde konuşurken ülkenin temel meselelerinin çözümünde Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin yetersiz olduğunu söyleyerek sözlerime başlamıştım ve bunu da temellendirmek için dış politika ve terör konusu, daha sonrasında, detaylı bir şekilde eğitim konusunda argümanlarımı sıralamıştım. Şimdi, yine bir temel mesele var önümüzde, kayıt dışı ekonomi meselesi. Hakikaten, kayıt dışı ekonomi Türkiye'nin öteden beri ciddi bir sorunu, Türkiye'nin yapısal bir sorunu. Tabii, yine, burada bu yapısal sorunun çözümü konusunda on dört yıllık bir Hükûmetin neler yaptığını bir irdelemek, bir tartışmak istiyorum sizlerle.

Şimdi, tabii, "kayıt dışı" derken bunun kapsamı biraz geniş, bunun kapsamını nereden tutacağımıza bakmamız lazım. Bir: Normal yasal faaliyetler çerçevesinde kayıt dışılık var yani vergi kaybına yol açan bir kayıt dışılık var. Onun dışında, kara para şeklinde, daha doğrusu konusu suç teşkil eden faaliyetler var; uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı gibi. Bir de bunun da ötesinde, aslında, yine bir kara para şeklinde kayıt dışılık var. Aslında, tabii, ekonomimizin ciddi bir cari açık verdiğini biliyoruz, ben konuşmalarımda bunu sık sık vurguluyorum esas itibarıyla ve bunun finansmanında da ekonomimiz ciddi sıkıntı çektiği için, şu anda iyisine kötüsüne, karasına akına bakmadan ülkeye bir para girişi sağlama telaşı içerisine düşülmüş durumda, bunu görmek lazım. Bu, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde kesinlikle başını ağrıtacaktır.

Bunun terörizmin finansmanıyla da alakası var -şimdi vaktimi buna ayırmak istemiyorum- ülkedeki betonlaşmayla da alakası var. Yani "Bu kara para nerede aklanıyor?" derseniz, bunların bir kısmı da bugün, işte, şu yapılan beton yığınlarında aklanıyor. Mesela, AKP döneminde net olarak, bakın, net olarak kaynağı belirsiz para girişi 30 milyar dolardır, bu net. Yani, bunların büyüklüğüne bakmış olsanız, toplam girişine baksanız, bunun yüzlerce ifade edilen karşılığı vardır. Mesela, geçen yıl cari açığın 1/3'ü kaynağı belirsiz para girişiyle finanse edilmiştir. Bunlar Türkiye açısından son derece tehlikeli meselelerdir fakat burada çok fazla vakit kaybetmek istemiyorum.

Şimdi, bugün daha çok ben yasal faaliyetler konusundaki kayıt dışılık konusunu irdelemek istiyorum. Bir defa, bugün burada birtakım rakamlar verildi. Bir defa, Türkiye'nin şöyle bir eksiği var: Bu ülkenin bürokrasisinin mi dersiniz, siyasetinin mi dersiniz, ne derseniz deyin, maalesef bizim kayıt dışı ekonominin boyutunu ölçen kendimizin bir çalışması yok. Bu çalışmalar geçmişte vardı, değişik metotlarla yapılmış çalışmalar vardı ama uzun süredir o çalışmalar da yapılmıyor.

Bu ülkenin bundan önceki Maliye Bakanı dâhil -daha henüz Naci Bey'den bunu hiç duymadık ama- Schneider'in çalışmasını kullanarak "Türkiye'de kayıt dışılık şuradan şuraya geldi." şeklinde ifadeler de kullandı. Bu aslında hakikaten çok üzücü bir şey yani bir ülkenin kayıt dışılığının boyutunu ölçen, bu bütün dünyada nasıl yapılıyorsa bizde de bunu yapan bir çalışmanın, kendimize has, kendimize özgü bir çalışmanın olması gerekir.

Bu Schneider'in çalışması son derece jenerik bir çalışmadır. Daha yıl bitmeden yani millî gelir verisi açıklanmadan "Millî gelirin şu kadarı kayıt dışıdır." diye bir çalışmadır nihayetinde bu. Ha, yine bir şeyi ifade eder, ben de onu kullanacağım maalesef, kullanmak zorunda olacağım ancak bu konuda AKP'nin, özellikle Hükûmetinin dikkatini çekmek istiyorum ve kamuoyunun bu konuda dikkatli olmasını istiyorum. On dört yıllık bir Hûkûmetin -bir yıllık değil, iki yıllık değil- bir tane kayıt dışılık çalışması ortaya koymaması çok üzüntü vericidir, çok utanç vericidir.

Peki, bu hiç akla gelmemiş de mi yapılmamış? Bakın, 2007 yılında yıllık program... Yıllık program nedir? Hükûmetin Bakanlar Kurulu kararı eki olarak çıkardığı rapordur, her yıl çıkan bir rapordur. 2007 yılı raporunda "Tedbir 1.1" sayfa 90: "Kapsamlı bir kayıt dışılık analizi yapılacaktır." Uzatmıyorum cümleyi. Bunu 2007 yılında söylemiş yapacağız diye. Çalışma yapılmış mı? Yapılmamış. 2008'de tekrar, sayfa 96: "Vergi kayıp ve kaçağının boyutu ile niteliği çeşitli yöntemlerle düzenli olarak araştırılacaktır." Çalışma yapılmış mı? Yapılmamış. 2009'da söylenmiş, yapılmamış; 2011'de söylenmiş, yapılmamış,

Şimdi, tekrar geliyoruz, az önce birkaç arkadaşımızın -aynı konuşma metniydi herhâlde, kimden aldıysa, çünkü aynı metni okudular- söylediği bir çalışma var; Kayıt Dışı Eylem Planı, bu 25 dönüşüm programından bir tanesi. Yine, burada "Kayıt dışı ekonominin boyutunun ölçülmesinde..." işte, bilmem ne yapılacak, "...çalışma yapılacaktır." Takvimi de Şubat 2015-Aralık 2017. Şimdi, on dört yıllık bir Hükûmet, 2017'ye de uzatıyor. 2017'de eğer bu Hükûmet devam ederse kaç yıllık olacak? On beş-on altı yıllık bir Hükûmet olacak, hâlâ bir kayıt dışı çalışması yapacak. Bu utanç bu ülkeye yeter.

Şimdi, peki, Schneider çalışmasında rakamlar nasıl gidiyor? 2013 yılında Türkiye'de kayıt dışı ekonomi Schneider'in çalışmasına göre yüzde 26,5'e düşmüş. 2015 yılına geldiğimizde, yine, aynı Schneider'in çalışmasına göre, yüzde 27,8'e çıkmış arkadaşlar. Bu çalışmaya göre, Türkiye'de, son dönemde belli bir ivmeyle aşağıya doğru gelen kayıt dışılığın son iki yılda arttığı ortaya çıkıyor. Bu, bir defa, birinci tespitimiz, bunu bir yapmak lazım.

Ha, burada, az önce bahsettiğimiz eylem planında, Türkiye'nin 2015 hedefi de yüzde 25. Şu anda yüzde 27,8. Hedefin yaklaşık 3 puan üzerinde. Yani bir yıl içerisinde, iki yıl içerisinde bir hedef koyuyorsunuz, hedefin 3 puan üzerinde bir sapma var ve tam tersine, hadi, sapma, aşağıya doğru iniş olur da bir miktar saparsın ama 2013'ten sonra, kayıt dışılık yukarıya doğru artıyor.

Peki, geçmişle mukayese edersek kayıt dışılık artıyor mu eksiliyor mu? Doğruya doğru yani hepsini buraya, ortaya koymak lazım. Schneider çalışması 2013'ten başlıyor, aynı kapsamdaki çalışma. Aslında, oraya göre, baktığımızda, 32,2'den 27,8'e -son dönemde artmakla birlikte- bir düşüş var. Ancak, arkadaşlar, bu, hayatın normal akışından gelen bir düşüştür, bütün dünyada benzer şekilde düşme var.

Yine, bu çalışmada, 31 Avrupa ülkesi inceleniyor. Onlarla mukayeseli olarak baktığımızda -buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- başlangıçta dedik ya, bizde hep kayıt dışılık yüksek oldu ancak mesela 2003 yılında, 31 Avrupa ülkesinin ortalamasının yüzde 44 üzerindeymiş bizde kayıt dışılık.

Normalde ne beklersiniz? İyi bir performans varsa bunun aşağıya doğru gelmesini beklersiniz yani onlar 100 ise biz 144'müşüz fakat maalesef, 2015'e geldiğimizde, yüzde 54 fazlası şekline gelmişiz.

Dolayısıyla yani bu düşüş, birkaç puanlık düşüş, hayatın normal akışında olan bir düşüştür ama onun haricinde, baktığımızda, aslında, özellikle mukayeseli olarak baktığımızda, Türkiye'de kayıt dışılık net bir şekilde artmaktadır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Aynı çalışma içerisinde... Mesela bir tane aynı çalışma var. Bu, Hesap Uzmanları Kurulunun yaptığı çalışma. Buralarda, genelde seri çalışması pek yok, belli yıllar var, dolayısıyla, birbirlerini mukayese edemiyorsunuz. Hesap Uzmanları Kurulunun bu raporunda -bu, Kemal Unakıtan döneminde yapılan rapordur, resmî rapordur, Maliye Bakanlığının web sayfasında olan bir rapordur- 2002 yılında -hani, hep 2002'yle bir mukayese etme hastalığımız var ya- bu yöntemle yapılan, tespit edilen kayıt dışılık 29,74'müş, millî gelirin 29,74'ü; 2004 yılında, aynı seride yapılan çalışmada, yüzde 30,7 olarak, iki yılda 1 puan artmıştır.

Şimdi, bu 27,8 vatandaş açısından ne ifade ediyor, bakın, ben size onu söylemek istiyorum. Bugün düşse de artsa da, şu anda Schneider çalışmasını da esas alsak, bu konuştuğumuz rakam, arkadaşlar, 113 milyar TL vergi kaybıdır 2015 yılı fiyatlarıyla, konuştuğumuz rakam 113 milyar TL 2015 yılı fiyatlarıyla. Bu ciddi bir rakamdır ve burada sıralamada neredeyiz, ona bakalım. Basamakları hızla AKP döneminde tırmanıyor. Son şeyde, 2013 yılında ilk 3'teyiz. Başka hiçbir şeyde ilk 3'te olamıyoruz ama kötü göstergelerde ilk 3'e girmeyi başarıyoruz. Bulgaristan'da en yüksek kayıt dışılık, Romanya 2'nci, Türkiye 3'üncü; 2013. 2015'e geldiğimizde, sıralamadaki... Pardon, 2013'te 4'üncü sıradayız, 2015'e geldiğimizde 3'üncü sıraya yükseliyoruz. Bu da kayıt dışılıkta basamakları hızla yukarıya doğru tırmandığımızı gösteren diğer bir husus.

Şimdi, sürem azaldı. Tabii, kayıt dışılığın zararlarını söylemeye gerek yok. Bakın, ben Türkiye'de Türkiye'yi yönetenlerin kayıt dışılığın zararlarına inandığını düşünmüyorum arkadaşlar. Ben bununla ilgili çalıştaylara da çok fazla katıldım, oralarda da bu görüşümü söyledim. Aslında insanlar biraz işi deşelediğinde "Ya, kayıt dışı var ama işte, şöyle yapıyor, böyle yapıyor, rekabet gücü..." Hayır, değil. Bir defa, kayıt dışı ekonomi, verimliliği ciddi ölçüde bozuyor. Bakın, OECD'nin bir çalışması var. Maalesef, bunu büyütme imkânım olmadı ama size izah etmeye çalışacağım. Şu grafikteki olan çalışmada yani formel sektörler ile informel sektörler arasındaki verimlilik farkı ciddi ölçüde yüksek Türkiye için. Bu çalışmada OECD diyor ki: "Formel sektörlerde 100 kabul edilirse iş gücünün verimliliği, informel olan sektörlerde yüzde 19, yarı formel olan sektörlerde yüzde 38." Dolayısıyla, ülkenin rekabet gücünü bozucu, ülkenin finansman durumunu bozucu, efendim, çalışanları mağdur eden... Yani insanlar, tabii, çalışmak isteyenlerle birlikte 6 milyon işsizin olduğu bir ülkede hiç kimse işverenle sigorta pazarlığı yapamıyor, dolayısıyla zayıf kalıyorlar ve insanlar sigortasız çalışmak... Bakın, şimdi, rakam, 9 milyon, 9 milyon sigortasız çalışan var bu ülkede. On dört yıllık bir iktidar... Yani eğer hakikaten bundan sonra siz "Bu konuda bir şey yaptık." diyebilecekseniz ben bunu sizin insafınıza bırakıyorum.

Söylenecek çok şey vardı. Özellikle KOBİ'ler açısından finansmana erişimini ciddi ölçüde engelliyor bu kayıt dışılık. Dolayısıyla, bu kayıt dışılıkla kapsamlı bir mücadele gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Ben bu çerçevede sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)