GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:109
Tarih:29.06.2016

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yargının temel amacı, adaletin gerçekleşmesini, hakkın yerini bulmasını sağlamaktır. Yargı organları adaleti sağlarken yetkisini millet adına bağımsız olarak, yani herhangi bir siyasi güce ve otoriteye bağlı ve bağımlı olmaksızın kullanmak zorundadır. Bunun yasal güvencesi de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'dır. Ülkemizde hukukun üstünlüğü, hâkimlerin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve mesleki güvencesi de anayasal düzeyde ilke olarak benimsenmiştir. Peki, ilkesel düzeyde bağımsız olması öngörülen, temel amacı adaletin yerini bulmasını sağlamak olan Türk yargısı bugün ne durumdadır?

Değerli milletvekilleri, maalesef, bugün, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargı organları bağımsız ve tarafsız değildir. Bilindiği gibi, yüksek yargı organlarına karşı yapılan ilk büyük operasyon 2010 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından gerçekleştirilmiştir. 2010 Anayasa değişikliği sonrasında Adalet Bakanı ve Müsteşarının başında olduğu HSYK eliyle yargıda büyük bir tasfiye operasyonuna girişilmiştir. 2010 Anayasa değişikliği sonrasında Yargıtay ve Danıştay kontrolünün siyasi iktidar lehine sağlanması için üye sayıları artırılmıştır. Bu mahkemelere siyasal çoğunluğu Hükûmet lehine çevirmek için 200'ü aşkın yeni üye atanmıştır. 2014 yılında ise iş yükünün fazlalığı gerekçe gösterilerek Yargıtay ve Danıştayın daire ve personel sayıları artırılmıştır. Bugün ise yüksek yargı organlarımızın iş yükünün azaldığı gerekçe gösterilerek personelin tasfiyesi ve dairelerin kapatılması meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, siyasilerin geçmişi sözlerine kefil olmalı, bugünkü sözleri ileride kendilerinden davacı olmamalıdır. 2010 yılında dönemin Adalet Bakanının sözlerinden vicdanlar davacıdır. O dönemde Sayın Bakanın söylediği "Yargıtay 'İstinaflar faaliyete girecekse buralarda daire ve üye sayısını artırmaya gerek yoktur.' diye görüş açıkladıysa burada çok aşırı bir iyimser yaklaşım vardır. Madem bir yıl içerisinde bunlar çözülecekse bugün hâlen 2006'dan gelen dosyaları görüşen dairelerimizin Yargıtayda olmaması lazım. Bunlar neyle izah edilecektir?" şeklindeki sözlerini hepinizin, siz çok değerli milletvekillerinin vicdanlarına bırakıyorum.

Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Danıştay Başkanı, Danıştay Başsavcısı, Başkanvekili ve daire başkanı olarak görev yapanların dışındaki tüm üyelerin görevleri sona erecektir. Ayrıca, görevi sona eren üyelerin yerine beş gün içerisinde yeni görevlendirmeler yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme ise tamamen, Anayasa Mahkemesinin denetiminden kurtulmak için yapılmıştır. Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği için ileride kanun iptal edilse bile atamalar iptal edilemeyecektir. Hükûmet tarafından yargı kurumlarına yapılan bu yanlış müdahaleler sonucu Türk yargısı siyasallaşmış ve milletimizin yargıya olan güveni büyük ölçüde azalmıştır.

Değerli milletvekilleri, yargı bağımsızlığının sağlanamadığı ve yargının giderek siyasallaştığı ülkemizde bugün bir dönüm noktasındayız. Yüksek yargı organlarına karşı yapılan müdahaleler ve yakında kanunlaşacak olan bu tasarı ülkemizde güçler ayrılığı ilkesinin yok edilmesi sürecinde bir kilometre taşı olarak hatırlanacaktır. Bu kanun tasarısı yürürlüğe girdikten sonra artık hukukun üstün olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bağımsız mahkemelerle teminat altına alındığı, hâkimlik ve savcılık teminatının sağlandığı demokratik toplum düzeninin gereklerine uyulan bir ülkeden söz etmemiz artık mümkün olmayacaktır. Bu tasarının asıl amacı, az da olsa bağımsız Türk yargısını sindirme, yüksek yargı organlarını tasfiye etme ve Hükûmet merkezli yeni bir yargı düzeni oluşturmaktır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanması parlamenter demokratik sistemin sonu ve hukuk devletinin intiharı olacaktır. Bu intihar, yıllardır binbir zorlukla kazandığımız demokrasi birikimimizi öldüreceği gibi, ileride çocuklarımıza bırakacağımız adil ve özgürlükçü Türkiye hayallerini de yok edecektir.

Unutulmamalıdır ki tarih, ibret alınmadığı zaman tekerrür eder, ibret almayanları tedavi etmek ise millete düşer. Bu hatalar peşi sıra devam ettiği sürece adalet ve hukuk sistemiyle, çok daha fazla yeni yasalarla uğraşılacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)