| Konu: | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2016 |
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, birkaç gün önce İstanbul'da büyük bir patlama meydana geldi ve bu patlamalarda 46 yurttaşımızı kaybettik, 300'e yakın da yaralı vardı. Bugün bu konuyla ilgili bilgi vermek için Genel Kurulu teşrif eden Sayın Bakan, Sayın Meclis Başkan Vekiliyle daha önce de görüşerek İç Tüzük'e aykırı bir şekilde buraya geldi çünkü yaptıklarının hesabının muhalefet tarafından sorulmasının önüne geçmek için İç Tüzük'ü de arkadan dolanarak bir şekilde burada birkaç cümle etti ama işin esasına girmeden hemen Genel Kurulu terk etti ve muhalefeti dinleme nezaketinde bile bulunmadı.
Değerli arkadaşlar, bu olayların sorumlusunun birinci derecede IŞİD olduğu biliniyor, üstlenildi. IŞİD'in adım adım takip edildiğini dünkü araştırma önergemizde söyledik. Hem sınır bölgesi emiri olarak geçen İlhami Balı'nın hem Ankara ve Suruç katliamlarının sorumlularının adım adım izlendiğini, kayıt altına alındığını, fiziki ve teknik takibin yapıldığını biliyoruz. Bunlar artık mahkeme kararlarıyla sabit olmasına rağmen, olayın birinci dereceden sorumlusu olması gereken İçişleri Bakanı geldi, burada biraz önceki tabloyu yaşadık.
Değerli arkadaşlar, bu hesaplar mutlaka gün gelecek sorulacaktır. Şimdi, üzerinde konuştuğumuz önergeyle ilgili birkaç kelam da etmek isterim.
Şu anda kamunun tüm kurumlarına artık neredeyse sözlü sınavlarla eleman alınmaktadır. Sözlü sınavda çoğu zaman basına birtakım olaylar düşüyor. Sorulan sorular son derece subjektif, hiçbir şekilde objektif kriterlerden oluşmuyor ve tamamen o günkü siyasi iktidarın meşrebine göre olup olmadığının ölçüldüğü bir sınava dönüşüyor. Bugün tüm kamu kurumlarında durum bu ve kamuda hâlihazırda görevde olan memurların da büyük bir mobbing, bıktır kaçır baskısı altında olduğu biliniyor. Şimdi, bu kurumlardaki insanların tabii ki güvencesi adalettir. Adalete gider ve mevcut durumda yargı, bağımsız olan yargı söz konusu bu uygulamaya maruz kalanların durumunu inceler, hakkaniyete uygun karar verir ve oradaki çalışanlar o anlamda adalete de güvenerek davranırlar. Ama gelin görün ki tüm kamu kurumlarında yapılan o adaletsiz şekilde işe alınma, sınava bağlı işe alınma şimdi aynı şekilde, adalet kurumunda da, yargıda ve Danıştayda da aynı şey yapılmak isteniyor. Peki, bu durumda kim, neye güvenecek? Hangi yargıya güveneceğiz?
Dün "siyah" dediğinize bugün "beyaz" diyorsunuz. Dün A kararını veren mahkemeler yarın B kararını veriyor; A kararını verdiği zaman alkışlıyorsunuz, sonra B kararını verdiğinde de alkışlıyorsunuz. A işlemini yaptığında da alkışlıyorsunuz, B işlemini yaptığında da alkışlıyorsunuz. Aynı şey, maalesef, devlet yönetiminde de böyle. Örneğin uluslararası alanda İsrail'e "terörist" dendiğinde de alkışlıyorsunuz, bugün "Niye bunları yaşadık?" diye sormuyorsunuz, şimdi İsrail'le dost oluyoruz ve yine alkışlıyorsunuz. Yani gerçekten dönüp hiçbir şekilde "Yahu, dün neydi, bugün nedir? Hangisi doğrudur?" diye, maalesef, bir fikir süzgecinden geçirmekten kendinizi alıkoymuşsunuz. Neredeyse birer el kaldırma makinesine dönüşmüşsünüz. Hâlbuki burada konuşulan şeyler, ya o doğrudur ya bu doğrudur, ikisi aynı anda doğru olamaz.
Dolayısıyla, sizin bu hâliniz, gerçekten ülkenin içine düştüğü içler acısı durumun yargıya da taşınması... Tüm kurumlarda bozulma anlaşılabilir, giderilebilir ama yargısı bozulmuş, adaleti bozulmuş bir ülkede hiçbir şey, hiçbir gelecek yoktur ve o ülke çökmeye mahkûmdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - O yargı dönecek, bu hâle getirenleri de bir gün yargılayacak, bunun hesabı da o gün sizlerden sorulacak diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)