| Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2016 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde en azından sonrasını kısaltmış olmanızdan dolayı da baştan teşekkürlerimi ileteyim ama teşekkürümüzün kalıcı olması için Sayın Bakana -yukarıda Sayın Canikli'ye de söylemiş olduğumuz, bütün arkadaşlarımızın- bu geçici 2'nci maddenin tamamen gündemden çıkarılmasının ülkemiz adına daha hayırlı olacağını söyleyerek başlıyorum.
Bu arada, Sayın Ağbal "Diğer ülkelerde de böyle uygulamalar var." demiş ama ben çekle ilgili konulara girmeden önce birkaç şeyi kendisinin dikkatine sunacağım. Hepimizden daha kolay bir şekilde Türkiye'de bunun olup olmadığına en rahat kendisi ulaşacaktır çünkü MASAK kendisine bağlı bir birim. Hem MASAK'ın hem Adalet Bakanlığının hem Emniyet istihbarat biriminin ortaklaşa yürüttüğü bir Avrupa Birliği projesinde ben de akademisyen olarak Türkiye "paper"ını yazma imkânına kavuşmuş idim 2005-2006 yılında. Kara para aklamanın yollarıyla ilgili hangi yöntemlerin çıktığına ilişkin, suç gelirlerinin aklanmasıyla ilgili bir projeydi. Ondan sonra da yine -az önce buradaydı- daha geçen dönemde 2013 yılında Sayın Mehmet Muş'un ve Sayın Erdoğdu'nun katıldığı, Brüksel'de bir toplantıya gittik, AB Parlamentosunun Organize Suçlar, Rüşvet ve Kara Paranın Aklanması ile Mücadele konulu seminerinde ülke örneklerini ayrıntılı bir şekilde sunumlarını yaptılar. Burada da, Sayın Bakan isterse kendisine de takdim ederim, dosyalar hazır durumda var.
Şunu söylüyorum, siz diyormuşsunuz ki: "Bu başka ülkelerde de var." Başka hiçbir ülkede böyle bir düzenleme yok. Neden yok? Çünkü Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni biz burada onayladık Sayın Bakan. Onun ötesinde tutanakları elimde duruyor, biz konuştuk burada. FATF'in OECD'ye bağlı kararları var, AB konvansiyonu var. Bir taraftan bunlar dururken biz suç gelirlerinin aklanmasını eğer burada soruşturmadan muaf tutar, tamamıyla sınırsız bir kara para girişini aklarsak biz bütün listelerde kara listeye bütün kuruluşlar tarafından alınırız. Bunlar uluslararası hukuk, biz de onayladık, onu söylemeye çalışıyorum. Madem bundan şimdilik vazgeçtiniz, temelli kaldırın ki teşekkürümüz daha kalıcı olsun, Türkiye'yi böyle bir sıkıntıya sokmayalım diyoruz. Yani burada birtakım düzenlemeler var. Eğer onları dikkate almaz isek yarın uluslararası arenada da ciddi sıkıntıya uluslararası hukuk açısından düşeriz diyorum. Sizlere bir daha uyarıda bulunmuş olayım. Alınan karar kalıcı olursa daha güzel olur, ülkemizi de böyle bir sıkıntıya düşürmemiş oluruz. Ama yatırımı teşvik edeceksek onun yolu var, yabancı sermayeyi teşvik edeceksek onun yolu var. Daha önce yaptığımız varlık barışlarında en azından yüzde 2 vergi alıyorduk, şimdi o da yok, kaynağı da belirsiz. Dolayısıyla bunlara tevessül etmemek lazım, başka yollarla ülkemize yatırım girişini sağlama şansımız var.
Şimdi, çeklerle ilgili daha önce burada tartıştık, yeniden düzenlemeler geliyor; sıkıştıkça yarın tekrar olacak, Komisyonda da arkadaşlara sorduk, dosyalar birikince yeniden o zaman hapis cezasını kaldıracağız, hapishaneler dolunca yine kaldıracağız. Bunu köklü bir şekilde... "Şu anda da bekleyenler var." diye arkadaşlarımız söylüyorlar. Tabii az önce de arkadaşlarımız yetkili arkadaşlarla da görüşüyorlar, bir ara formül bulabilir miyiz diye ama hep ifrat tefrit oluyor yani bir o uca gidiyoruz, bir bu uca gidiyoruz. Köklü bir şey yapmak lazım. Bir taraftan çekin bir kere senede dönüşmesini önlemek lazım. Evet, ama bir hapis cezası getirirken de şu anda ödeme güçlüğüne düşmüş insanları da profesyonel çek dolandırıcısı hâline gelmiş insanlarla aynı kategoriye koymamak lazım. Bizim seçim bölgemiz Antalya'da, şu anda yaşanan, Rusya'yla yaşanan krizden dolayı -her ne kadar birkaç gün önce bir adım atılmış olsa da bu krizin sonucunu bir senede alma şansımız, olumluya dönüştürme şansımız hemen yok- birçok otel satılık şu anda, birçok insan çeklerini ödeyemiyor ki ekim, kasım ayı geldiğinde, sezonun sonunda bu çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkacak. O zaman, şimdi, bir defalık çeki yazılmış, temerrüde düşmüş, başka bir senedini ödeyememiş birisiyle, sürekli olarak bunu daha önceden alışkanlık hâline getirmiş, sahte şirketlerle, paravan şirketlerle, faktöring şirketlerle anlaşarak birtakım şeyler yapan birisine aynı şeyi yapmayalım diyoruz. Arkadaşlar "Bir formül geliştirelim." diyorlar. En azından bu şekliyle, kararın açıklanması tarzı bir şeyle ikinci bir defa işlenmesi hâlinde ertelenmesine ilişkin diğer bazı suçlarda bu hükümler var. Öyle bir şey yapılabilir dedik.
Artı, az önce Sayın Kalaycı konuşmasında belirtti, hepiniz de baktınız. İyi, vergi rekortmeni şirketlere baktığınız zaman ilk 10'da 7 tanesi, ilk 100'de 18 tanesi banka. Geçen sene de öyleydi. Sadece Halkbank vardı. O biraz şimdi aşağılara düşmüş, ilk başlardaydı. Demek ki bankalar hâlâ belli ölçüde kâr ediyorlar. Biz de diyoruz ki o zaman yaprak başına bankanın sorumluluğunu arttıralım veya çekin miktarıyla bir şekilde orantılayalım ki riski onlar da takip etsinler. Yani kredi kartı verir gibi, peynir ekmek dağıtır gibi de çek vermesinler. Nasıl ki kredide tek tek inceliyorlar, çek de bir kredi, ona göre gidip kredibilitesine bakıyorlar, bir sürü denetlemeler yapıyorlar. Dolayısıyla, bir şey yapalım. Yani bankaların da çalışmasını engelleyelim demiyoruz ama bu sorumluluğa o zaman biraz daha ortak edelim ki iyi niyetli vatandaşı, çekini sırf düştüğü sıkıntıdan dolayı ödeyemeyeni bir şekilde koruyalım diye söylüyoruz. Köklü bir çalışma yapalım. Yine teşviklerle ilgili burada düzenlemeler var. Yine böyle pansumanla yapıyoruz. Sıkıntı burada arkadaşlar. Yani dar bölgeli sektörel teşvik dedik, üretimi teşvik edelim sadece tüketimle olmaz, sadece inşaatla olmaz diye sizin bakanlarınız da söylediler.
Onun için, böyle bir fırsat elimize geçmişken ne yapıyoruz? Bunları köklü düzeltmek yerine yine bir torbanın içerisine üç oradan, beş oradan, sahibinden ihtiyaçtan acele torba kanun yine geliyor.
Ee, şimdi, bu şekliyle çıkarınca yarın yine geleceksiniz, yine düzeltme isteyeceksiniz. Bunlar daha önce çıkardığımız kanunlar diye onun için söylüyoruz değerli arkadaşlar. Oysa ne yapmamız lazım? Hepsini oturtup, ilgili kurumların zaten görüşleri var, daha önce gelmiş tasarılar var.
Yukarıda, şimdi, gelir vergisi kanunu komisyonda, alt komisyonda devam ediyor, biz burada yine vergi kanunuyla ilgili istisnalar, muafiyetlerle uğraşıyoruz. Ya topyekûn bir şey yapmamız lazım. Evet, teşvik edelim. Evet, istisnası, muafiyeti olsun. Ama bir oradan bir buradan madde... Aciliyeti şu konunun var, bunu koyalım, yarın başka bir konu daha geliyor; öyle bir hâle geliyor ki istisna muafiyet maddeleri ana kanundan fazla hâle geliyor kamu ihale mevzuatında olduğu gibi.
Onun için, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak -sürekli olarak sizlere söyledik- yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışından yanayız. Eğer acil bir şey varsa esnafımızla ilgili, çiftçimizle ilgili, sanayicimizle ilgili, iş adamımızla, çıkaralım ama bunları hep böyle üçer beşer kopyala yapıştırla getirerek, teklifle tasarıyı birleştirip başka bir teklifi koyarak değil, gerçekten ilgili kesimlerin görüşünü alarak, daha önceden muhalefet partilerinin de görüşünü alarak uzlaşmacı bir şekilde getirin, acil olanları çıkaralım dedik.
Aynı şeyi bunun için de söyledik. Sayın Bakanlara -yukarıda geldiler- dedik ki: Bunun içinde eksik de olsa, bizim de seçim beyannamemizde, parti programımızda olan hususlar var, bizim de verdiğimiz vaatler var ve kamuoyunun da ilgisini çeken, vatandaşın da lehine olacak düzenlemeler var. Ama bunları yaparken içine, bu kadar helalin içine bir tane haram karıştı mı, bu sefer insicamımız bozuluyor, gereksiz yere Meclisin enerjisi tüketiliyor, komisyonların çalışma düzeni bozuluyor.
Onun için, bunları baştan yaparsak iyi niyetli bir şekilde... Sayın Başbakanın dediği gibi, "İçerde de dostları artıralım." diyor ama arkasından da "Biz söyledik siz bilirsiniz." diyor. Şimdi öyle olduğu zaman olmuyor. Yani "Muhalefetle de uzlaşalım." deyip sonra da "Biz teklifimizi yaptık, kendileri bilir." deyince olmuyor. O teklifin arkasında durup, gelip iyi niyetli şekilde muhalefet partileriyle bunları paylaşmak gerekiyor, ilgili kesimlerle de bunları paylaşmak gerekiyor. O zaman, eksik olur, doğru olur, eleştiririz, katkıda bulunuruz, önerge veririz ama netice itibarıyla en azından zararlarını azaltarak, eksiklerini bir şekilde tamamlayarak çıkarmış oluruz. Aksi takdirde ne oluyor? Bir iki madde için bütün tasarı tıkanmış oluyor ve sonra da ne oluyor? Kalkıyorsunuz, içinizden birisi kızıyor, "Muhalefet çalıştırmıyor." Bakın bugün bitecek, aksi takdirde önümüzdeki hafta da devam edecekti. Eğer olumlu olan şeylerde eksik de olsa uzlaşabilirsek bunları buradan çıkarma şansımız var.
Onun için, tekrar diyoruz ki: Bu yapmış olduğunuz tasarrufları devam ettirin, kalıcı olarak da kamuoyunda tartışma yaratan, uluslararası hukuka aykırı, Türkiye'yi de sıkıntıya sokacak düzenlemeleri yapmayalım; vatandaşımızın lehine olan düzenlemeleri de hep birlikte, eksikleri varsa burada tamamlayarak çıkaralım ki o zaman içeride de dostluklarınızı artırmış olun diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)