| Konu: | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 116 |
| Tarih: | 20.07.2016 |
MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlar; Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime kahpe darbe girişimi sırasında hayatlarını kaybeden 240 evladımıza Allah'tan rahmet ve 1.535 yaralımıza acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum.
Türk milleti olarak zor günlerden geçiyoruz. Anka kuşu misali, her badireden güçlenerek çıktık. Eminim bu badireden de en kısa zamanda alnımızın akıyla kurtulacağız. Liderimizin ifade ettiği gibi "Demokrasi uçurumdan dönmüştür. Darbe teşebbüsü, şerefli Türk ordusunun içine sızmış bir avuç düşman iş birlikçisinin işidir. Bu şerefsiz kalkışma Türk milletinin tamamını hedef almıştır."
Buradan saygıdeğer vatandaşlarımıza önemli bir konuyu arz etmek istiyorum. Her gelişen olayda belli bir kırılma noktaları vardır. Bu kırılma noktalarından ilki ve önemli olanı biraz sonra ifade edeceğim noktadır. Liderimiz ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli darbe kalkışmasının ilk anından itibaren Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinde bulunarak olayları ve gelişmeleri yakından takip etmeye başlamıştır. Cumhurbaşkanının, Başbakanın, bakanların ve diğer siyasi parti liderlerinin olan biteni anlamlandırmaya çalıştığı o anlarda Sayın Devlet Bahçeli Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinde devletinin ve milletinin geleceği için çok önemli değerlendirmelerde ve çalışmalarda bulunmuştur. Tozun dumana karıştığı o ilk anlarda liderimiz Başbakanı arayarak "Darbeye karşıyız, Milliyetçi Hareket Partisi her şart ve durumda devletinin ve millî iradenin yanındadır." diyerek ülkesinin kaderine sahip çıkmıştır. Liderimizin bu açıklaması sadece siyasilere değil darbeye karşı duran şerefli Türk askerine ve polisine ve vatandaşımıza da güven, cesaret ve darbeye karşı durma gücü vermiştir. İşte bu nedenledir, eminim ki tarih liderimiz Devlet Bahçeli'nin bu tavrını büyük harflerle gelecek nesillere aktaracaktır. Helikopter taarruzuna ve atılan bombalara rağmen Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak liderimizin talimatlarıyla Meclis nöbetini bırakmayarak o gece demokrasiye sahip çıktık. Millî iradenin uğruna Milliyetçi Hareket Partisi olarak kendimizi feda etmeye hazırdık. Tarihe geçen o gecede tek bir vücut olarak demokrasiye darbenin kabul edilemeyeceğini cümle âleme gösterdik.
Çok önemli bir nokta da bu darbe girişiminde halkımızın canı pahasına tankların üzerine çıkarak darbeyi püskürtmesi takdir ve tebrike şayan asil duruştur. Tüm bu karşı duruş için Türk milletine, iktidarına ve muhalefetiyle Türk parlamentosuna, Başbakana, tüm sivil toplum örgütlerine ve medyamıza teşekkür ederiz. Tüm bu yaşadıklarımız bize en başından beri savunduğumuz parlamenter demokrasinin önemini bir kez daha göstermiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin ifade ettiği gibi, güçlendirilmiş parlamenter sistemden kesinlikle vazgeçilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi lideri ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin ifadeleriyle, biz bedeli ne olursa olsun, milletimizin onay vermediği, destek çıkmadığı hiçbir ilişki ağı içinde olmadık, olmayacağız ve buna tepkisiz de durmayacağız. Liderimiz bu tehlikeyi defalarca dile getirdi ve Hükûmeti uyardı. Hatta, liderimiz 31 Mart 2011 tarihinde Gülen Cemaati hakkında yazılı basın açıklamasında Gülen Cemaati'ne faaliyetlerini durdurma çağrısında bulundu. Bugün mağduriyet içinde olduğunu ifade edenler o çağrıdan hemen sonra, hatırlarsanız, liderimizi ve partimizi hedef alan açıklamalarda bulundular. Şubat 2012'de Sayın Devlet Bahçeli'nin cemaatle ilgili uyarılarını eğlence konusu yapan AKP'li eski bakan aynen şu ifadeyi söylemiştir: "Cemaat devleti ele geçirecekmiş, devlete sızmış. Bunlara kargalar bile güler." O zamanlar "Hoca Efendi" olarak andığınız hatta ulu bir şahıs olarak gördüğünüz kişi için "Bahçeli'yle mi uğraşacak?" demiştiniz. Liderimizin ifadelerini tekrar edeyim: "Belki kargalar gülmedi ama millet bugün hüngür hüngür ağlıyor maalesef." Liderimiz "Gülen Türkiye'ye gelsin, hakkındaki iddialar aydınlansın." dediğinde hepiniz ona referans oldunuz. Biraz önce, çok seviniyorum ki Sayın Bakan da aynı şeyi söyledi, bu da güzel bir şey. "Kırk yıldır tanırız, başımızın üstünde yeri vardır." dediniz. Bugün ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkan bu uyarıları keşke bu musibetler başımıza gelmeden önce anlamış olsaydınız. Biz diyoruz ki: "Her yanımızı saran bu hain yapıyla sonuna kadar giderek hesaplaşılmalı ancak bu sırada kimin suçlu, kimin mazlum olduğuna hak ve hukuk adına dikkat edilmelidir." Hiçbir şeyden haberi olmayan Mehmetçik'in linç edilmesinin önünü açanlar, vatandaşlarımızı birbirine düşürmeyi planlayanlar da bu sırada hesap vermelidir.
Geride bıraktığımız hengâmede ortaya çıkan Türk düşmanlarının verdiği görüntüler de ayrıca bir skandaldır. Türk milletine benzemeyen tiplerin fırsattan istifade ederek nefret içinde skandal davranışları millî vicdanımızı incitmiştir. Kimse bu olanları siyasi bir fırsat olarak görmemeli ve bu kargaşayı suçsuz olan askerimize, polisimize ve diğer alanlara bir saldırı vesilesi olarak kullanmamalıdır. Özlediğimiz birleştirici tavrı, insanları ötekileştirmeyen konuşmaları birkaç gündür farklı siyasi görüşün temsilcilerinden görüyoruz, bu sevindirici bir durum. İşte, ülkemizin huzuru, mutluluğu ve barışı için insanları kutuplaştırmayan, farklı düşüncelerde olsa bile birleştirici bu hassasiyetin aynısını en tepeden en alta kadar herkesin ama herkesin yapmasını gönülden, içtenlikle diliyoruz.
Saygıdeğer Türk milleti, gururlu fertleri, sevgili vatandaşlarım; AKP "yabancı ve nitelikli iş gücünü ülkemize kazandırma" adı altında, bu yasayla maalesef, mülteci kamplardan çıkarak şehirlerimizde dolaşan özellikle Suriyeli sığınmacılara iş verme derdine girmiş.
Açık bir şekilde, üstüne basa basa tekrar ediyorum: Ülkemizde, tam olarak 658 bin üniversite mezunu, 700 bin lise mezunu, 1,6 milyon lise mezunu olmayan vatandaşımız işsizken Türk milletine, yabancı nitelikli iş gücünden bahsedemezsiniz. Herkes şundan emin olsun, benim bir vatandaşım işsizken yabancı bir mühendisi, doktoru bile tanımam. Ne zaman ki benim iş arayan üniversite mezunu vatandaşım iş bulur, işte o zaman yabancı çalışanlardan bahsedin. Ne zaman benim 658 bin nitelikli üniversite mezunum iş bulur, işte o zaman yabancı mühendisten, yabancı doktordan bahsedin.
Sağlık çalışanları, yardımcı sağlık personeli atanamayan kişiler tam olarak kaç kişi biliyor musunuz? 300 bin. İşte, gelin, önce bu nitelikli sağlık personelinin atamalarını yapalım. O zamana kadar, kendi ülkenizin size oy veren vatandaşlarının hayatlarını nasıl iyileştirirsiniz ona bakın. İşsiz gençlerimize dalga geçer gibi "Yol yaptık, rezidans yaptık." diyorsunuz. Peki, hani fabrika, hani iş? Dahası, ülkemizin sahip olduğu yatırım yapılabilen ülke imajını maalesef yerle bir ettiniz. Şimdi bu yasayla "Rekabetçi olmak için yabancı nitelikli iş gücünü çekmeliyiz." diyorsunuz. Hâlbuki nitelikli iş gücü için önce doğru bir eğitim planlaması yapmak zorundasınız. Bu eğitim planlamasında Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK el ele vererek iş birliği içerisinde, hangi alanlarda nitelikli iş gücüne ihtiyacımız varsa bu planlar yapılarak Türk milletinin vatandaşlarına öncelik vermeliyiz, daha sonra yabancı kişilere öncelikler verilebilir.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)