GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:124
Tarih:10.08.2016

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

410 sıra sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Şimdi, bir defa, olup bitene usul açısından baktığımızda, bu kanun jet hızıyla geldi, jet hızıyla gidiyor. Pazartesi günü akşam saatlerinde Plan ve Bütçe Komisyonuna intikal etmiş, salı günü Komisyonda görüşüldü, çarşamba günü de Genel Kurulda görüşüyoruz. Tabii, bizim de desteklediğimiz yanları oldu işin özü itibarıyla, ancak kanun yapma kalitesi açısından veya milletvekillerinin çalışması için yeterli süre olup olmaması açısından çok da uygun usuller değil bu usuller, bunu ifade etmek lazım.

Şimdi, diğer bütün kanunlarda olduğu gibi bu kanun tasarısında da bir düzenleyici etki analizi, maalesef, önümüze konulmadı. Bakın, bu düzenleyici etki analizi o kadar önemli bir şey ki bunu yapmadığın zaman, bunu çalışmadığın zaman, aynı konuya ilişkin birkaç defa, hatta 3-5 defa kanun çıkarmak zorunda kalıyoruz, çünkü işin ne olacağı, nereye varacağına ilişkin veya bireyler, özel sektör ve kamu üzerindeki etkileri konusunda hiçbir çalışma yapılmadan tasarılar gelmeye devam ediyor. Bu konuda, Meclis Başkanlığının, 5018 sayılı Kanun'un ilgili maddesinin işletilmesi konusunda hassasiyet göstermesi gerektiğini de düşünüyorum.

Şimdi, yine, bu tasarıyla ilgili olarak sosyal tarafların görüşü alındı mı? Alınmadı. Komisyonda sosyal taraflar ve sektör temsilcileri bu konuya ilişkin görüşlerini ifade edememiştir, onların görüşleri alınmadan tasarı Komisyondan geçirilmiştir. Onların görüşlerinin neler olduğuna ilişkin basından birtakım hususları biliyoruz, onların bu tasarıdaki bu düzenlemelere aykırı görüşleri olduğunu, işçi ve işveren sendikalarının genel olarak aykırı görüşleri olduğunu, kabul etmediklerini, reddettiklerini de biliyoruz.

Şimdi, bu konu esas itibarıyla önemli bir konu. Bu Bireysel Emeklilik Kanunu ilk olarak 2001 yılında, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu dönemde çıktı. Önemli bir husustur, ancak burada şöyle bir temel yanlış var: 2001'de çıktı, sistem yavaş yavaş büyümeye başladı, 2012 yılının sonunda, 2013 yılından başlamak üzere bir düzenleme yapıldı ve burada, aslında düzenlemeyle sisteme bütçenin katkısı olağanüstü şekilde artırıldı.

Şimdi, tekrar bir düzenleme daha yapılıyor. Yani bu tasarruf konusu önemli diyoruz. Tasarruf konusu niye önemli? Çünkü bir ülkenin büyüyebilmesi için yatırım yapmaya ihtiyacı var, yatırım yapabilmesi için de tasarrufların artırılması lazım. Tasarrufların artırılması bu anlamda son derece önemli, fakat bu tasarrufların artırılması meselesinde AKP Hükûmetinin yaptığı temel bir yanlış var; sadece bu bireysel emeklilik meselesine havale etti, bir kenara çekildi. Yani bireysel emeklilik sistemiyle tasarrufların artırılmasına çok küçük katkılar gelebilir ancak yoksa tasarrufların artırılması meselesi bireysel emeklilik sistemi üzerinden çözülecek bir mesele değildir. Temel bir yanılgı var, bu konuda ben Hükûmeti -Komisyonda da ikaz ettik ama- buradan da ikaz etmenin bir görev olduğunu düşünüyorum. Çünkü tasarrufların artırılması meselesi ekonomiye ilişkin çok yapısal birtakım işleri yapmamızı gerektiriyor. Yani, bunları yapmadan, yapısal reformları yapmadan, üretimin önünü açacak düzenlemeleri yapmadan, yatırımın önünü açacak düzenlemeleri yapmadan, ülkede risk primini düşürmeye yönelik, siyasi istikrarı sağlamaya yönelik birtakım iş ve işlemleri, düzenlemeleri yapmadan, adımları atmadan tasarrufu ve yatırımları artırma imkânı maalesef yok, bunun mutlak surette bilinmesi gerekiyor yoksa böyle bireysel emeklilik sistemi üzerinden biz çok daha uğraşırız. Şimdi, birazdan rakamlarını vereceğim yani tasarrufları artırmak için.

Şimdi, bunun iyi yanlarından bir tanesi nedir? "Bireysel emeklilik sistemi doğru bir şeydir." diyoruz, teşvik de edilmesi lazım çünkü çalışırken geliriniz iyi; daha sonra, hayatınızın ileri safhalarında toplu paraya ihtiyacınız olabilir veya ilave desteğe ihtiyacınız olabilir çünkü kamu sigorta sistemi insanların geçimini sağlamak için -dünyanın hiçbir yerinde böyle değil zaten- yeterli geliri vermez. Oraya da bir destek olması açısından böyle bir sistemin uygulanması ve yaygınlaşması önemlidir, iyidir. Bu, kamu sigorta sistemi üzerindeki ücret-gelir baskısını da azaltacaktır, bu anlamda katkısı olacaktır.

Şimdi, burada, 2013 yılından itibaren yapılan düzenlemeyle sisteme yıllık yaklaşık 3 milyar lira civarında Hazineden katkı veriyoruz. Arkadaşlar, bu önemli bir miktardır. Önemli olduğu kadar da aslında sistemde şöyle bir şey var: Önceki sistemde doğrudan devlet katkısı verilmiyordu, vergiden düşme şeklindeydi; hiçbir geliri olmadığı hâlde sistemdekilerin yaklaşık yarısı, yani hiçbir destek almadığı hâlde sistemin içerisinde bulunuyordu. Yani, bu, en son şeyde yaklaşık 3 milyon kişi; yani 3 milyon kişinin kabaca yarısı hiçbir destek almadığı hâlde sistemin içerisindeydi. Şimdi, burada şöyle bir temel yanılgı var: Sanki devlet katkısı ile bireysel emeklilik sistemine giriş arasında çok güçlü bir korelasyon varmış gibi bir algıyla düzenlemeler yapılıyor, bu yanlış, anlatabiliyor muyum? Yani, sistemdeki insanların, 2013 öncesinde sistemde olanların yarısı hiçbir destek almadığı hâlde sistem içerisindelerdi. Dolayısıyla, bir yandan yaptığımız şey, şimdi sisteme destek vererek, bu hassasiyeti olmayan yani devlet desteği olmasa bile bu sisteme girecek insanlara da devlet desteği vererek sistemin bütçeye olan yükünü olağanüstü bir şekilde artırdık. Bu, üzerinde mutlaka durulması gereken bir konu.

Diğer bir husus: Şimdi, burada, tabii, otomatik bir mekanizma getiriliyor yani bütün çalışanlar otomatik olarak, hatta bir anlamda zorunlu olarak sistemin içerisine girmiş oluyorlar. Şimdi, özellikle düşük gelirli gruplarda bu otomatiklikten kaynaklanan... Tabii, cayma hakkı var ama o cayma hakkının kaçırılması veya işte, başlangıçta cayma hakkının kullanılmaması durumunda şöyle sorunlarla karşılaşacağız: Özellikle düşük gelirli gruplarda yaklaşık 60 liradan başlayan birtakım kesintiler ortaya çıkacak, bunların şikâyetleri artmaya başlayacak. Biz biliyoruz ki nüfusu gelir açısından 5 dilime ayırdığımızda, ilk 3 dilimde yani nüfusun yüzde 60'ında tasarruf negatif yani nüfusumuzun en fakir olan yüzde 60'lık kesimi gelirinden daha fazla tüketiyor. Şimdi bu kesime bir de otomatik olarak bireysel emeklilik sistemini getiriyoruz zorunlu olarak, bunların gelirini daha fazla düşürecek bir şey yapıyoruz. Bu, önümüzdeki dönemde sıkıntılara yol açacak, ücretler üzerinde sıkıntıya yol açacak, ücret baskısı oluşturacak. Bunları bugünden görmek gerekir.

Şimdi, diğer bir konu, az önce de ifade ettim, sistem sürekli devlet destekleriyle büyütülmeye çalışılıyor. Oysa bunun haricinde yapılması gereken işler var. Buralarda maalesef adım atılmıyor. Nedir bunlardan bir tanesi? Bunlardan bir tanesi fon işletim giderlerinin düşürülmesi. Uluslararası standartların çok üzerinde fon işletim gideri alınıyor ve bu toplam varlık üzerinden kesiliyor. Yani, on yıldır sistemde olan birisini düşünün, orada oluşan varlığı üzerinden her yıl ve sürekli bir kesinti yapılıyor. Şimdi çok teknik şeylere girmemek için konunun o kısımlarına girmeyeceğim ancak bunu bilmemiz gerekir ki fon işletim giderleri Türkiye'de uluslararası standartların çok üzerinde. Bakın, bu sistemde 18 tane şirket vatandaştan yıllık yaklaşık 1,5 milyar lira civarında kesinti alıyor, 1,5 milyar TL. Bunlar önemli rakamlar. Dolayısıyla, bunlara dikkat edilmesi lazım ve burada mutlaka fon işletim giderlerini uluslararası standartlara çekecek adımların Hükûmet tarafından atılması lazım fakat orayla ilgili maalesef hiçbir şey yapılmıyor. Varsa yoksa gidiyoruz gidiyoruz, devlet desteklerini artırıyoruz. Şimdi, devlet desteklerini artırdığımızda önümüzdeki on yıl için yeni sistemin yani sistemin bu kısmından, bugünkü konuştuğumuz madde kapsamından bütçeye gelecek yaklaşık yük 20 milyar TL yani eski parayla 20 katrilyon. Mevcuttan gelen yüklerimiz de var. Dolayısıyla, bütçe üzerinde olağanüstü bir yük oluşturuldu. Dolayısıyla, bu da sistemin önümüzdeki dönemde sürdürülebilirliği açısından, bu desteklerin sürdürülebilirliği açısından ciddi bir risk unsurudur. Bunun mutlaka bu şekilde görülmesi gerekiyor.

Atmamız gereken diğer bir adım, tabii, bu fonların... Orada bir fonunuz birikecek. Şimdi, çok kötü örnekler var. İnsanlar burada bir sürü zarar etmiş, zamanında bir şekilde girmiş bir nedenle, zarar etmiş. Tabii, bizde, vatandaşlarımızda finansal okuryazarlık diye -kabaca- tarif ettiğimiz hususun yani bu "Nereye daha iyi yatırım yapılabilir?" konusunda -bu finansal bilinç anlamında- zayıf olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Dolayısıyla, bunu artırmaya yönelik tedbirler almamız lazım. Yani, insanlar burada zarar ederlerse, burada ha bire çok riskli yatırımlara gidip, birtakım şeyler yapıp zarar etmeleri durumunda yine sistemin büyümesi yönünde -çünkü insanların nihayetinde parası azalacak- büyümesini engelleyici yönde önemli bir unsur olacaktır. Buna da dikkat etmemiz gerekiyor.

Burada bin TL'lik ilave bir destek daha sağlanıyor yani yüzde 25'in yanı sıra sistemde kalıcı olanlar için "Bin TL bir daha destek vereceğim." diyor devlet. Fakat bu desteği sisteme gönüllü olarak girenlere vermiyor. Şimdi, burada da bir adaletsizlik var. Biz bununla ilgili olarak önerge verdik fakat bu reddedildi. Yani bugün itibarıyla zorunlu olarak sisteme girenlere bu bin TL destek veriliyorsa o zaman gönüllü olarak girenlere de bu desteğin verilmesi gerekir.

Ben özetle şu şekilde ifade ediyorum: Bireysel emeklilik sistemine özü itibarıyla taraftarız, karşı değiliz ancak sisteme gereğinden fazla bir misyon yüklenmiştir. "Tasarrufları buradan artıracağız..." Hangi bakanımıza bakarsanız bakın konuşmalarında "Efendim, tasarruflar düşük, tasarrufu artırmamız lazım. Biz bunun için bireysel emeklilik sistemini güçlendiriyoruz." Olmaz böyle bir şey. Bakın, bu sistemin yurt içi tasarruflara toplam katkısı sadece yüzde 0,2. Eğer bizim yurt içi tasarruflarımız yüzde 15'se yüzde 15'i yüzde 15,2 yapabilecektir bu, bunun ötesinde bir şey yapamayacaktır. Kendi kendimizi aldatmayalım, kendi kendimizi kandırmayalım. Türkiye'nin problemleri çözüm bekliyor. Buralara olağanüstü paralar harcayarak bu sistem üzerinden sadece tasarrufu artırmak son derece yanlış olacaktır. Ben bu konuda Hükûmeti buradan bir kez daha ikaz etmenin bir görev olduğunu düşünüyorum.

Kanunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyor ve hepinize saygı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)