| Konu: | AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 16.08.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, AKP -yeni bir grup önerisini ve bu grup önerisinde- özellikle, geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş olan 411 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın görüşülmesinin erkene çekilmesini ve Meclisin çalışma gün ve saatlerinin düzenlenmesini öngören yeni bir öneriyi Meclis gündemine getirmiş bulunmaktadır.
Parti olarak bizim normal şartlarda Meclisin çalışma saatlerinin uzatılmasına, hafta sonu çalışmasına, tatile geç girmesine herhangi bir itirazımız yok. Aleyhte söz almış bulunmakla birlikte, özellikle Meclisin açık tutulması ve ülkemizin çıkarları için yasalar geçirmesi hususundaki çalışma istencine, talebine normal şartlarda destek veririz. Ancak, memleketin devasa sorunları dururken, memlekette bir olağanüstü hâl cenderesi içerisinde özgürlüklerin kısıtlandığı, toplumsal barışın bozulduğu, demokratik teamüllerin ayaklar altına alındığı bir süreçte ülkeyi normalleştirme değil, daha fazla olağanüstüleştirme noktasına hizmet edecek olan değişiklikler için uzatılması önerisine karşıyız biz. Ya değilse, biz Meclisin ne zaman ve ne kadar çalışacağından ziyade, nasıl ve ne için çalıştığıyla alakalı bir noktadayız.
Buradan hareketle, 15 Temmuzdan beri ülke, özellikle, tam da darbenin gerçekleşmesi durumunda yaşanabilecek uygulamaların yaşatıldığı bir ülkeye dönüştürülmüştür. Anayasa askıda, hukuk devleti askıda ama kanun hükmünde kararnameler devletine dönüştürülmüş ve bu saikle yönetilen bir ülke gerçekliğine dönüşmüş durumdayız. Meclis, bu şartlarda, ülkenin çok ciddi güvenlik sorunları varken, açlık, yoksulluk sınırları varken, toplumsal barış ve özgürlük sorunları varken, sermayeyi güçlendiren, sermayeye esneklik getiren, sermayeye muafiyetlerle özellikle sermayeyi ezilen yoksul halk yığınları karşısında, emekçiler karşısında güçlü hâle getiren torba yasa ve bunun içindeki maddelerle hemhâl olmuş durumdadır.
Az önce benden önceki hatip, 411 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın büyük bir konsensüsle geçtiğini söyledi. Biz acaba farklı Plan ve Bütçe Komisyonunda mı çalıştık? Acaba o Plan ve Bütçe Komisyonunda sadece iktidar partisi milletvekilinin komisyon üyelerinin oylarıyla geçtiğini biz izlemedik de başka bir komisyonda mı bunlar görüşüldü de konsensüs sağlandı? Ya değilse, bir konsensüsün olmadığı, sadece bir partinin kendi derin dehlizlerinde hazırlamış olduğu yasa tasarılarının ve maddelerinin Komisyonda geçmiş hâli bugün Genel Kurulda görüşülüyor. Neyin konsensüsünden söz ediliyor, anlayabilmiş değiliz. Ya da işte araştırma önergelerinin indirilmemesi... Burada, komisyonda karşı çıktıkları maddelere önergeler vererek değişiklikler yapılmasını istemeyen... Eğer muhalefetin bazı partileri gizli görüşmelerle anlaşmışsa, biz bununla çok fazla ilgili de değiliz, bundan haberdar olma gibi bir derdimiz de yok.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus: Özellikle, ülke son bir ayda yeni bir tekleşme mantığıyla tanışmış durumdadır. Bu tekleşme rutini üzerinden ülkeye yeni senaryolar yazılıyor ve bu senaryoların oyunu oynanıyor. İktidar, muhalefet, ana muhalefet... İktidar, muhalefetin bir kısmını iç etmiş, bir kısmını yedeklemiş olabilir ama biz bir çokluk hareketi olarak, bir kültürler mozaiği olarak bu ülkenin her bileşeninin dilimiz döndüğünce sesi olmaya devam edeceğiz. Bu rolümüzü tek başımıza da kalsak, bedeli ne olursa olsun oynamaya devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu anlamda, özellikle siyasi iktidarın, otoriterlik inşasını aşamalı olarak geliştirdiğini izliyoruz.
Biz, yaklaşık beş ay önce yine bir torba yasada, özellikle, kadınlara doğum sonrası yarı zamanlı çalışma yasası geldiğinde, bunun kadına dönük iş yaşamını kapatmaya hizmet ettiğini ifade ettiğimizde, bazı muhalefet partileri, bu yarı zamanlı çalışma yasasının bir devrim niteliğinde olduğunu şu kürsüden ifade etmişti ve biz de üzülerek izlemiştik. Ama biz onlara cevaben, özellikle, sadece kadınlar üzerinden, iyi cümlelerle süslenmiş ve onlara çalışma yaşamını kapatan düzenlemelerin giderek bütün çalışma yaşamını kıskaç altına alacağını ifade etmiştik ki nitekim, bu cümlelerimizden sadece iki ay sonra "istihdam büroları" adı altında, kölelik bürolarının açılmasına şahitlik ettik ki muhalefetin ondan sonraki itirazları oldukça anlamsız kalmıştı.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Hükûmet, bugün bir cemaate düşmanlık üzerinden ki özellikle, 15 Temmuzda bu cemaatin yapmış olduğu ve ülkeye kan kusturma anlamına gelecek bir darbe girişimi üzerinden, sadece kendi parti kurgularını ve ajandasını işletmeye çalışıyor ve muhalefet partilerinin bazılarını da kendilerine yedeklemiş durumdadır. Oysaki bugün düşmanlık hukuku işletilen ve ülkeyi kan gölüne çevirmeye çalışan bu cemaat anlayışıyla ilgili olarak bu sisteme ve bu zihniyete karşı on yıl önce de beş yıl önce de bugün de aynı duruşu sürdüren tek parti olmanın haklılığını yaşıyoruz. Çünkü ülkenin bazı bakanlarının burada özellikle Fethullah Gülen'e dönük söylenmiş cümlelerden ötürü "Bunu söyleyemezsiniz. Bilge bir kişiliktir. Her şeyi bizim denetimimiz altındadır. 'Çete' demek yanlıştır." söylemleri hâlâ hafızalardadır veya onlarla hasret bitirmek isteyen cümleler, övgüler diziliyordu.
Yine, değerli milletvekilleri, bugünkü Başbakan, özellikle, Türkçe Olimpiyatları adı altında oynanan tiyatroda Bu ülkede meltem rüzgârı estiren kardeşlerimiz, "Türkçe, sevginin dilidir; Türkçe, Yunus'un dilidir; Türkçe Mevlâna'nın dilidir ve onlarla eşdeğer görülüyor- Türkçe, Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendinin dilidir." diye methiyeler düzüyordu şu kürsüden.
Bir diğer husus değerli milletvekilleri: Evet, bu örgüt, samimiyetsiz ve riyakâr bir örgüttür ama siyasi iktidarla birlikte hareket etti. Bu örgüt, kirli bir örgüttür ama bunu iktidarın beslemesi bir örgüttür. Bu örgüt, kanlı bir örgüte dönüşmüştür ama bunu ülkenin başına bela eden bu siyasi iktidardır. Bu örgüt, çok kişinin günahına ve kanına girmiş durumdadır ama bu hâle gelmesinde kimsenin bu siyasi iktidardan daha fazla paya sahip olmadığı ayan beyan ortadadır.
Şimdi herkes paralelci, herkes bu tablodan sorumlu, bundan bir tek siyasi iktidar azadeymiş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Bununla da muhalefet partileri kandırılıp yedekleniyor. Neymiş? Kandırılmışlarmış. Kandırılanlar, bu yalanlara, bu tiyatrolara kananlar suçsuzmuş, dün de bugün de kanmayanlar, suçluymuş gibi bir siyasi atmosfer oluşturulmaya çalışılıyor. Dün de kanmadık, bugün de kanmayacağız. Benzer ve türev örgütler yarın çıkarsa yine parti olarak ve toplumsal muhalefet olarak kanmayacağımızı ifade etmek isterim. Düşünsenize, kananlar, kandırılanlar, yavuz hırsız misali üste çıkacak ama dün de bugün de kanmayanlar ise çok kirli bir dille suçlanmaya çalışılacak.
Siz özellikle bu örgütle, yurt içi, yurt dışında herkesle, başta Kürtler olmak üzere toplumsal muhalefete karşı birlik oldunuz. Bakın, özellikle Kürtlere ve toplumsal muhalefete karşı duruşla Suriye'de cihadist örgütlerle bir araya gelen ve umudu ona bağlayan bir hâle düşmüştür. Buradan hareketle, bu örgüt, evet, dün de kirliydi, bugün de kirlidir, eğer yarın varlığını sürdürürse yarın da kirli olacaktır. Bunlara karşı net bir duruşumuz vardır, yurt içinde, yurt dışında. Bu tutumumuz, siyasi bir tutum olmaktan ziyade, ilkesel, ahlaki, vicdani ve halktan yana takınılmış bir tutumdur.
Bu önergenin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ederek bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)