GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:125
Tarih:16.08.2016

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet adına Sayın Bakanımız oturduğu için ben de özellikle torba yasanın 14'üncü maddesinde bulunan yükseköğretimle ilgili düşüncelerimi ifade etmek istiyorum ve bir yaşanmışlık üzerinden bir Dicle Üniversitesi örneği anlatmak istiyorum. Madem, yükseköğretim kurumlarında özellikle rektör yardımcılarının rektörle birlikte görev sürelerinin sona ermesi muhtemelen 15 Temmuz darbesinden sonra, paralel yapıya bağlı olarak üniversitelerde örgütlenmiş olan bir yapıya dönük, tedbir amaçlı olarak aklınıza geldi, buradan hareketle şunu söyleyeyim: Sayın Bakan, cumhuriyet tarihi boyunca üniversiteler hiçbir zaman özgür olmadı. Bu, sadece sizin iktidarınız dönemiyle sınırlı bir durum değil, hiçbir zaman özgür düşünceyi, bilimin evrensel ilkelerini esas alarak... Üniversitelerimiz, sınırlı üniversiteler ve sınırlı üniversitelerin belli bölümlerinde yaşanan değerli çalışmaların ötesine geçemediler.

Ama, 2008 yılında, Abdullah Gül, Sayın Cumhurbaşkanı bir yıllık Cumhurbaşkanıyken 2008 yılında 30 üniversitede rektörlük atamaları yapılacaktı. Çünkü seçim çok anlamlı değil, seçimlerde rektör değil, sadece atanacak rektör adayları belirleniyor. Dicle Üniversitesinde yaklaşık yirmi beş gün önce tutuklanan Rektör Ayşegül Jale Saraç, üniversitedeki oyların, Sayın Bakan, sadece yüzde 15'ini almıştı ve üniversite seçimlerinde 4'üncü sıradaydı. Üniversitedeki hiç kimse Jale Hanım'ın atanacağını beklemiyordu, hani 1'inci olmadı 2'nci olur veya ilk 3'ten biri atanırdı. Rektörlük atamaları açıklandığında, Hükûmetin de özel çabasıyla, söz konusu örgüte mensup olan veya mensup olduğu şu an için iddia edilen -yargılanıyor çünkü- Rektör Hanım atandı ve hiç hak etmediği bir koltuğa geldi çünkü üniversite öğretim üyelerinin iradesi yok.

Geçen yıla kadar, yirmi bir yıl ben bu üniversiteye asistan ve öğretim üyesi olarak emek verdim öğretim üyesi arkadaşım Mahmut Toğrul'la birlikte ve biz, bunu asla kabul etmeyeceğimizi, buna karşı demokratik eylem ve etkinliklerimizi mütemadiyen devam ettireceğimizi söyledik ama Hükûmetinizin talimatıyla... O yılın akademik yıl açılışına gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da bu demokratik eylemlerde protestolarımızı, bu atamanın yanlış olduğunu çünkü kente, üniversiteye yabancı, deyim yerindeyse onlara karşı mücadele etmek üzere gelmiş bir rektörün görevlendirildiğini söyledik. Uğramadığımız gadir ve haksızlık, soruşturma kalmadı, şükür ki bugüne kadar da hiçbir şekilde onların baskılarına boyun eğmedik. Ama muazzam bir kadrolaşma, fakülte fakülte parselasyonlar yapıldı. Hangi fakültenin Nur cemaatinin Kırkıncı Hocacılara teslim edileceği, hangisine Gülencilerin teslim edildiğiyle uğraştık biz ve bu anlamda geçirdiğimiz soruşturmalar, idari soruşturmalar, gördüğümüz mobbingler, baskılar... En nihayetinde bugüne gelindi ve 15 Temmuz darbesinden önce, özellikle 17-25 Aralık 2013'ten sonra üniversitede zaten bu saikle atanmış bir rektörün olduğu yönündeki eylemselliklerimiz arttı ama Rektör Hanım siyasi iktidarın PIN kodunu çözmüştü; kalkıp o günden itibaren, 17-25 Aralıktan yirmi gün sonra başını örttü, başını kapattı ve iktidarın kendisine gelebilecek yönelimlerinin önünü aldı. Burada aslında başörtüsüne de manevi dünyaya da bir haksızlık ve hakaretin yapıldığının, siyasi saikler için kullanıldığının bile farkına varmadan iktidar, bütün taleplerimizi, eleştirilerimizi, dilekçelerimizi, itirazlarımızı reddetti. YÖK Yürütme Kurulu hiçbir iş yapmadı, Denetleme Kurulu bir kere olsun Dicle Üniversitesine gelmedi.

Şimdi, yardımcılarıyla birlikte, rektör yardımcılarıyla birlikte söz konusu yönetime dair olan son şeyi söyleyeyim: Personel işlerinden sorumlu rektör yardımcısı, etkin pişmanlık yasasından faydalanarak bırakılan tek kişi oldu. Rektör Hanım ve diğer rektör yardımcıları tutuklandı. Oysaki atamalarda ve kadrolaşmalarda en fazla pay sahibi olan rektör yardımcısı şu an dışarıda. E, belki de ondan daha az pay sahibi olan arkadaşlarını ihbar ettiği için Dicle Üniversitesi hâlâ aynı hâlde. Otuz yıl da geçse bu sekiz yılda yaratılan tahribatın giderilebileceğini maalesef çok umut edemiyoruz.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)