| Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 17.08.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, zaman zaman gerek Mecliste konuşurken gerekse dışarıda, özellikle 2001 yılında Türkiye ekonomisinde yaşanan bazı sıkıntılara yönelik, gerçeği hiç de yansıtmayan ve o döneme ciddi haksızlık yapılan değerlendirmeler oluyor, böyle gelişigüzel laflar konuşuluyor. Ben şimdi bu anlamda biraz daha o dönemin ekonomi ortamını bir izah etmeye çalışacağım size dilimin döndüğü kadar çünkü hakikaten ciddi haksızlık yapılıyor.
Şimdi, az önce ne dedi mesela bir tane konuşmacı? "2001 yılında bir tane kitapçığın fırlatılmasıyla devlet yıkılıyordu." Şimdi, önce 1990'lı yıllara bir bakmamız lazım. 1990'lı yıllar aslında hem gelişmekte olan ülkeler açısından hem de Türkiye açısından çok zor yıllar olmuştur. 1991 yılında bir Irak krizi, Körfez krizi Türkiye'yi ekonomik olarak ciddi etkilemiş, 1994 yılında Türkiye kendi krizini yaşamış, 1997 yılında Rusya krizi hemen dibimizde ciddi etkilerde bulunmuş, 1998 yılında Asya krizi, 1999 yılında Türkiye -uluslararası konjonktür yine dalgalı- ayrıca bir de asrın en büyük depremini yaşamış bir ülke. Bunun üzerine bir hükûmet geliyor. Hükûmetin gelir gelmez yaptığı ilk iş -57'nci Hükûmetten bahsediyorum, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmetten- bankacılık sisteminde hemen değişiklik yapmaktır, Bankacılık Kanunu'nu değiştirmiştir, daha ilk iki ay içerisinde. Şimdi, bankacılıkla ilgili o günkü Hükûmet suçlanıyor. Allah aşkına, böyle bir şey olabilir mi? Yani iki ayda mı o Hükûmet bankacılık sistemini batırdı da böyle bir reform ihtiyacı ortaya çıktı? Hemen sonrasında, sosyal güvenlik reformu yapılıyor. Yani, bakın, o kadar sıkıntılı ortamda, depremin hemen üzerine sosyal güvenlik gibi çok büyük bir reformu o Hükûmet gerçekleştirmiştir.
Şimdi, reform süreci ondan sonra da 2002'nin sonuna kadar devam etti. Bütçe... Ortada bütçe yok, kara delikler oluşmuş yani yamalı bohçaya dönmüş, millî gelirin yüzde 10'unu aşmış kamu açıkları. Yani, düşünebiliyor musunuz, millî gelirin yüzde 10'unun üzerinde devlet açık veriyor. Böyle bir ortamda, kamu bankalarının tamamen zarar ettiği, KİT'lerin zarar ettiği, bütün sorunların halının altına süpürüldüğü bir ekonomik ortamı devralmış o Hükûmet ve bunun üzerine reform süreci başlatmış.
1990'lı yıllarla ilişkili olarak kamu açıkları açısından, kamu maliyesi açısından son derece kötüdür performans ama büyüme açısından -buna rağmen- bugünkü AKP Hükûmetlerinin on üç yılına göre, 1990'lı yıllardaki on üç yıl -büyüme açısından yalnız- göreli olarak, diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde çok daha iyidir, o da ayrı bir şey. Ama tabii kamu maliyesi çok bozulmuştur. Zaten esas olan hem kamu maliyesini hem de büyümeyi aynı anda, birlikte iyi götürmektir.
Şimdi, o dönemde bir program başlatılıyor ve o program aslında sadece o Hükümetle bağlı da değil, 2008 yılına kadar da sürdürülüyor, bakın. Yani, madem o programı beğenmiyorsunuz, o programı eleştiriyorsunuz 2008 yılına kadar AKP o programı niye sürdürdü?
Şimdi, program başlatıldığında tepeden tırnağa bütün alanlarda reform yapılıyor, hiçbir şekilde popülizme kaçılmıyor, hiçbir şekilde kısa dönem oy kaygısıyla hareket edilmiyor. Nitekim, bakın, o programları yapan, o reformları yapan Hükûmet ani bir seçime gidilmesi nedeniyle, daha işin faydası da alınamadığı için 3 tane partinin 3'ü birden baraja takılıyor çünkü siyasi davranılmış olsaydı o baraj aşılabilirdi ama bir devlet adamı şeklinde davranılıyor ve bir devlet adamı sorumluluğu içerisinde davranılarak Türkiye o günden sonra eğer biraz iyi şeyler yaşadıysa o günkü reformlara borçludur.
Şimdi, 2002 yılında anakronizm hatasına düşülüyor, işte, enflasyondan bahsediliyor. Bakın, 2002 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmetin devrettiği enflasyon son yirmi beş yılın en düşük enflasyonudur ve hedef yüzde 35 iken yüzde 29'larda bir enflasyon devredilmiştir yani bir enflasyon yüzde 100'lerden yüzde 29'a getirilmiştir, kamu açıkları düşürülmüştür, büyüme yükseltilmiştir.
Ben şunu iddia ediyorum buradan; ekonomiyle ilişkin arkadaşlar da burada, varsa farklı bir fikri olan söylesin: Enflasyon -rakam olarak- ve kamu borç stoku haricinde 2002 yılının bütün göstergeleri bugünden daha iyidir, sizin o beğenmediğiniz Hükûmetin bütün göstergeleri. Enflasyon ve kamu borç stoku... Onun da nedenleri ortadadır. Enflasyonu yüzde 100'lerden yüzde 29'lara getirmişsin, süreç devam ediyordu. Eğer Hükûmet devam etseydi, tek basamaklı enflasyonu o Hükûmet de yaşayacaktı.
Borç stokunun yüksek olmasının nedeni de borcumuzun, aslında bizim önceki dönemlerde daha düşük olduğundan değil, uygulanan programlar nedeniyle, şeffaflık nedeniyle, düzgün kamu maliyesi nedeniyle geçmişte yapılan borçların rakamsal olarak gösterilmesinden kaynaklanmıştır. O yüzden, iki göstergenin haricinde bugünden çok daha iyi olan, performansı çok daha iyi olan bir Hükûmeti, bu şekilde acımasızca, haksızca eleştirmeyi, sorumsuzca eleştirmeyi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - ...ben doğru bulmuyorum. Bunu ifade etmek için söz aldım.
Çok teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)