| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 19.10.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, dün AKP grup önerisinde Türkiye ekonomisinin makro tarafını bir miktar irdelemeye çalışmıştım. Grup önerisi, plansızlığın programsızlığın, Meclisteki plansızlığın programsızlığın bir tezahürüydü. Bunu ifade ederek... Aslında AKP'nin olduğu her yerde zaten bir plansızlık programsızlık olduğunu söylemiştim. Bunu söylerken de, işte kalkınma planı yapıyorsun kalkınma planından haber yok; orta vadeli program yapıyorsun, üzerinden daha bir yıl geçmeden orta vadeli programın bütün dengeleri alt üst oluyor. Dolayısıyla, düzgün bir plan program yapılmıyor, yapılana da zaten uyulmuyor. Hükûmet hiçbir şekilde, Türkiye'nin yapısal sorunları artarken bu yapısal sorunları çözme iradesi göstermiyor. Hiçbir şekilde reform iradesinin olmadığını, bu anlamda da büyümenin nasıl düştüğünü, büyümenin düşerken cari açığın da aslında paralelinde düşmesi gerekirken cari açığın arttığını ve bu yapısal sorunların artarak devam ettiğini, işte dış borcun, hane halkının nasıl köşeye sıkıştığını, kredi kartlarındaki veya tüketici kredilerindeki gecikmiş borç ödeyememe durumunun nasıl arttığını ifade etmiştik. Esnafın, sanayicinin de zor durumda olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
Şimdi, bugün biraz daha, yine ekonomi gündeminin bir devamı olarak Meclise sunulan 2017 bütçesini irdelemeye çalışacağım. Bir defa çok net bir şekilde son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Bu 2017 bütçesi tamamen kamuda da dengelerin bozulduğunu gösteren bir bütçedir.
Bir diğer bize söylediği şey, yine plansızlık programsızlık var. Birazdan rakamlarını vereceğim. Daha geçen yıl, hatta geçen yıl bile değil, bu yılın ocak ayındaydı yanlış hatırlamıyorsam, orta vadeli programı çıkarıyoruz ve üzerinden daha bir yıl geçmeden -evet, 11 Ocakta çıkmış- orta vadeli programın kamu maliyesi ayağının da nasıl altüst olduğunu birazdan burada size rakamlarla ifade etmeye çalışacağım. Dolayısıyla, tabii, meseleleri böyle hiçbir şey yapmadan, bir icraat olmadan lafla götürmeye çalışan bir iktidarın ülkeyi getireceği nokta burası; bunu görmemiz lazım. Yani, reform yapmak yerine, meselelerin üzerine gitmek yerine sadece meydan okumalarla, hamasetle işler yürütülmeye çalışılıyor. Moody's not düşürdüğünde "Bizim notumuzu vatandaş verir, siz bize not veremezsiniz." deniliyor fakat Moody's ve Fitch'e not vermesi için de hazine para ödüyor yani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bunu vatandaşa nasıl izah edecekler bilmiyorum. Hem sen para ödeyeceksin "Not ver bana, beni değerlendir." diyeceksin, ondan sonra da "Bizim notumuzu siz veremezsiniz, bizim notumuzu vatandaş verir." diye hiçbir anlamı olmayan, hamaset dolu laflar edilecek. Bugün Hükûmet tepeden tırnağa bu şekilde konuşuyor.
Şimdi, bütçe dengelerinin bozulduğunu söyledik. Örneğin, 2016 için bizim 2000 yılından beri uygulanan programların temelinde ne vardır? Ekonomide bir faiz dışı fazla veriyoruz bütçede ve Türkiye'yi tutan, bütün bu sıkıntılara rağmen hadi zaten çok iyi gitmiyor ama yine de ayakta tutan şey bizim kamu maliyemizin güçlü olan yapısıdır. 2009 yılından sonra ilk defa kamu maliyesinde bir faiz dışında açık verildi; bu tespiti mutlaka yapmamız gerekiyor. 2009 krizinde verilmişti, bakın 2000 yılından beri 2009 krizinde verildi, ondan sonra bir de 2016 yılında. Şimdi, kamunun faiz dışında, millî gelirin 1,2'si kadar açık olacağı öngörülüyor bugün. Daha da vahimini söyleyeyim: Gelecek yıl da -bu faiz dışı fazlayı bir kenara bırakın- buna açık olarak devam edileceğini bize orta vadeli program söylüyor ve iyimser tahminlerine rağmen söylüyor, yüksek büyümelerine rağmen söylüyor. Gelecek yıl göreceğiz, bunları tekrar burada konuşacağız. Açıklar bu söylenenden çok daha fazla artacak.
"Plan, program yok." dedik. Şimdi, 2016 için bugün "1,2 açık vereceğiz, faiz dışı açık vereceğim." diyorsun, daha ocak ayında çıkardığı orta vadeli programda "0,6 fazla vereceğim." diyordu. Dolayısıyla, sapma 1,8; daha on ay bile yok, onuncu aydayız, dokuz ay içerisinde bu kadar büyük bir sapmanın olması Türkiye'nin sorunlarının büyüdüğü anlamına gelir, Türkiye'nin meselelerine Hükûmetin kulak tıkadığı, bunu çözme anlamında hiçbir şey yapmadığı anlamına gelir.
Şimdi, 2017 bütçesi için geçen yıl yine ocakta çıkardığınız orta vadeli programda "2017 yılında ben 25 milyar TL bütçe açığı vereceğim." diye programlıyorsunuz, bugün çıkardığınız orta vadeli programda ve Meclise sunduğunuz bütçede 46,9; 47 milyar TL'ye çıkartıyorsunuz, 2 katına artıyor. Nerede plan, program; nerede bütçe dengesi! Millî gelir oranı da 1'den 1,9'a çıkıyor. Şimdi, burada şunu söyleyemeyiz: "Ya, bırakın bir miktar daha..." Sayın Başbakan her şeyi bir enteresan ortaya koyuyor, burada da aynı enteresanlık devam ediyor, "Ya, ne olacak, biraz daha fazla olsun Maliye Bakanı." diyor yani böyle konuşuyor kürsüden. Bu, böyle değil. Şimdi, yüzde 4,8 cari açığın konuşulduğu bir ülkede eğer bütçe açığını da biraz daha bozarsanız Türkiye'nin başına daha ne büyük felaketler geleceğini hep birlikte görürüz. Dolayısıyla, bu işlerin öyle şakaya gelir yanı yok, bu işler hakikaten ciddi meseleler.
Şimdi, en çok konuşulan mesele, bunu uzun süre biz konuşturamadık, biz teknisyen olarak da yıllarca söyledik: "Bakın, Türkiye'nin yurt içi tasarrufları düşüyor. Yurt içi tasarrufların düştüğü yerde yatırım olmaz, yatırım olmayan yerde büyüme olmaz." filan dedik. En nihayetinde, Hükûmetin bunu bir miktar anladığını zannettik biz, anladı gibi göründü, "Yurt içi tasarruflar düşüyor, bunları artıracağız." lafları filan edilmeye başlandı. Şimdi, 2014 yılında yüzde 15 -ki çok düşük, bakın bunu hep söylüyorum- bizim emsal ülkelerimizde yüzde 30'un üzerinde, yüzde 31, 32, 33 tasarruf oranı; o yüzden onlar daha fazla yatırım yapıyor, o yüzden de daha fazla büyüyor. Yüzde 15'e kadar AKP dönemlerinde düşen tasarruf, 2014'te yüzde 15, 2015'te yüzde 14,3'e düşüyor, bugünkü orta vadeli program arkadaşlar, bunun yüzde 13,5'e düşeceğini söylüyor. Bu, ekonominin bittiği anlamına gelir. En fazla konuştukları, en azından sözlü olarak filan böyle laf ettikleri konuda dahi tam bir hezimet var. "Yüzde 13,5'a tasarruflar düşecek." diyor Hükûmetin ortaya koyduğu orta vadeli program. Bununla ne yatırım yapacaksınız da bu ülkeyi büyüteceksiniz? Bununla nasıl cari açığı düşüreceksiniz?
Hani, tasarruflar düşüyor da, bu neden düşüyor? Olur ya, ekonomide vergileri düşürürsünüz, sanayicinin önünü açmaya çalışırsınız, ondan dolayı düşer, anlarım. Hani, büyümeyi ben teşvik edeceğim dersiniz, ondan falan değil. Kamu tüketimi arttığı için düşüyor. Kamuda saltanat, şatafat almış başını gidiyor, bu da ekonomideki tasarrufları düşürüyor, en büyük şeyi bu.
Tasarruflar düşüyor, hiç olmazsa bir yandan da Hükûmetin 2012 yılından itibaren doğru yaptığı bir şey vardı, makro ihtiyati kararlarla tüketimi kısma kararları alınmıştı ki son derece doğruydu, onları da şimdi gevşetiyorsunuz. Yani, bugün yurt içi tasarrufları artırmamız lazım diyen Hükûmet yetkilileri ben iddia ediyorum -kurulsun bunun ortamı neredeyse, tartışalım- tasarrufun ne olduğunu bilmiyorlar. Tasarrufu artırmanın tüketimi kısmaktan geçtiğini dahi bilmeyen kişiler bugün Türkiye ekonomisini yönetiyor bürokrat olarak da, siyasetçi olarak da. Ben hodri meydan diyorum, nerede tartışmak isterlerse bunları tartışalım. Eğer bu dediğim doğru olmamış olsa tasarrufun yüzde 13,5'a düştüğü bir ortamda gidip kredi kartlarındaki taksit sayısını artırmazsınız. Böyle bir şey olabilir mi?
Bu ülke kimsenin babasının çiftliği değil. Yani "Ben istediğim gibi bu ülkeyi yönetirim." şeklinde hiç kimse konuşamaz; böyle bir hakkı yok, demokrasi de bu demek değildir. Devlet var, bir millet var ortada. Yani, bunlara biraz daha ciddi bakmak gerekiyor. Bu nasıl olur, anlayamıyorum ben.
Şimdi, cari açığı düşüreceğiz diyorsunuz, cari açığın yarısından fazlası... Bakın arkadaşlar, yani kusura bakmayın biraz öfkeleniyorum ama ben bu ülkeyi çok seviyorum, ben bu milleti çok seviyorum, ben bu milletin başı dik olsun istiyorum, sıkıntılarla boğuşmasın istiyorum.
Şimdi, 2016 yılında altından gelen bir şeyle iyileştirmeler var, "4,3 cari açık olacak." diyorsunuz, bunun 2,2'si kamudan kaynaklanıyor. Sen devlet olarak cari açığı kısma konusunda kendin gayret etmezsen vatandaştan ne isteyeceksin? Vatandaş da zaten gayret etmesin diye onun tüketimini artıracak tedbirler alıyorsun. Bu şekilde ülke yönetilir mi? Bu ne biçim iştir, ben anlamıyorum. Yani, hiç mi iktisat bilgisi yok? Hiç mi bir şey bilmiyorlar? Hiç olmazsa bileni bulun. Yani, bürokratları da bir garip demek ki hiçbir şey söylemiyorlar. Ama, tabii, Türkiye'de özgür bir ortam yok, hiç kimsenin düşüncesini söyleyemediği bir ortamda bu işler böyle oluyor maalesef.
Şimdi, dengeler... Bakın, 2015'te 2016'ya göre birçok rasyo var, birçok rakam var. Teknik şeylere boğmak istemiyorum sizleri ama kabaca, kamu dengeleri, bütçe dengeleri, kamu maliyesi -akılda kalması açısından, kolaylık açısından söylüyorum- 2016 yılında 2015'e göre 2 puan bozuluyor. Bu, çok ciddi bir şeydir yani millî gelirin yüzde 2'si demek, rakamsal olarak baktığımızda 40 milyarın üzerinde bir rakam demektir, çok ciddi bir bozulma demektir. Türkiye bunu sürdüremez, bunu sürdürme imkânı asla ve asla yoktur. Bu yüzden, bu işlere çok daha fazla bakmamız lazım. Yani önümüzdeki dönem için, şimdi Türkiye'yi hedeflere taşıyacak bir büyüme, makro çerçeve yok. Böyle olmadığı hâlde yani Türkiye'nin hedefleri açısından küçük olduğu hâlde uluslararası kuruluşların tahminlerine baktığımızda çok yüksek kalıyor. Sadece bir rakam söyleyeceğim: 2017-2021 dönemi için IMF'nin Türkiye için büyüme tahmini yüzde 3,3; 2017-2019 dönemi için Hükûmetin büyüme tahmini de yüzde 4,8. Dolayısıyla, yapılan orta vadeli program ve bunun çerçevesinde oluşturulan kamu maliyesinin hiçbir kredisi, hiçbir itibarı maalesef yoktur.
Ben yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usta.