| Konu: | Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2016 |
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bugün burada aslında hem ücret hem de vergi konusunu konuşuyoruz. Dolayısıyla, ben de bunlara ilişkin değerlendirme yapacağım. Ancak, bir süredir bizim Genel Kurul sönük geçiyordu, Sayın Maliye Bakanımız geldi...
Nerede Maliye Bakanımız? Gitmiş. Yani biraz takılacaktım, heyecanlandırdı burayı diyecektim. Ama, ben yine de kendisinin bir kısım şeylerine buradan cevap vereceğim, nasıl olsa tutanaklarda var, kendisi de ulaşır.
Ama önce şunu söyleyelim, şu tespiti yapmamız lazım: Türkiye artık, ücret üzerinden rekabet etmemeli, hele hele asgari ücret üzerinden. Türkiye teknolojiyle, AR-GE'yle, inovasyonla rekabet etmeli. O yüzden asgari ücretin yükseltilmesi, hatta bundan sonra mümkünse daha da yükseltilmesi Türkiye için doğru bir karardır, bu karardan vazgeçmemek lazım. O yüzden biz burada, netinin de 1.300 liranın altına düşmemesi gerektiği konusunda bu kanun teklifini destekleyerek zaten kendi görüşümüzü ifade ediyoruz.
Ancak, burada hep söylediğimiz şey, az önce de ifade etmiştim, maliye politikamızı buradan kaynaklanabilecek olumsuzlukları gidermek için -Sayın Teknoloji Bakanımız da burada- AR-GE'ye, inovasyona, teknoloji geliştirmeye, teknolojinin ticarileştirilmesine yönelmemiz, maliye politikamızı buna göre dizayn etmemiz lazım. Yani, Türkiye bundan kırk yıl önceki, otuz yıl önceki, yirmi yıl önceki maliye politikası çerçevesiyle gidemez. Dolayısıyla, bunu yapmamız lazım. Bunu yaparsak ücretleri çok daha fazla artırma imkânımızın olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Şimdi, vergi sistemimiz adaletsiz diyoruz. Tüketim üzerinden ekseriyetle alınan bir vergi sistemimiz var. Bizim sürekli ifade ettiğimiz şey, tüketim üzerinden vergi alınmasının bir defa vergide adaletsizlik anlamında ciddi bir boyutu var. Hükûmet açısından veya Türkiye ekonomisi açısından da şöyle bir riski daha var: Şimdi, siz bütün vergiyi tüketimden alırsanız tüketimi kısmaya yönelik politika uygulayamıyorsunuz. Tüketimi kısamadığınız zaman da tasarrufu artıramıyorsunuz. Türkiye'de maliye politikası açısından ciddi bir risktir tüketimin bu kadar çok vergilendirilmesi. Yani, o yüzden... Mesela, daha önce uluslararası kuruluşların raporları da oldu. Bakın, uluslararası kuruluşlar dahi bunu söyleyebiliyor. Normalde onların biraz daha kapitalin hani menfaatini düşündüğü iddia edilir. Türkiye daha fazla sermaye kazançlarını vergilendirmelidir. Sayın Gelir İdaresi Başkanımız da burada. Yani, mutlaka buna göre bizim vergi sistemimizi bu yönde hareket ettirmemiz lazım. Burada daha önce konuştuk; işte, önümüzdeki üç beş yıl için daha faiz kazançları vergi dışı bırakıldı. İsyan ettik "Faiz üzerinden niye vergi almıyorsunuz?" diye. Bu kadar çok fakirin fukaranın üzerine gidiyorsunuz ama faiz üzerinden vergi almayan bir sistem var. Sermaye kazançları, rant meselesi... Gayrimenkulden oluşan rantın mutlaka vergilendirilmesi lazım ve vergi sistemimizi buraya kaydırmamız hem adalet açısından önemlidir hem de Türkiye'nin vergi güvenliği açısından ve sağlıklı maliye politikası açısından önemlidir. Bunu mutlaka yapmak lazım ama Hükûmet hiçbir konuda adım atmadığı gibi bu konuda da adım atmıyor.
Şimdi elimizde en son 2017-2019 Orta Vadeli Program var. Bakın, 2018'i de geçti, 2018 Kalkınma Planı'nın dönemiydi, 2019 dahi var. Burada aslında Kalkınma Planı bağlamında baktığımızda gerçekleşen hemen hemen hiçbir tedbir yok yani tamamen bir fiyasko var ama reformun adı var, kendisi söyleniliyor fakat bir şekilde bu ülkede reform yapılmıyor.
Şimdi, Gelir İdaresinden arkadaşlar burada olduğu için ben biraz daha devam etmek istiyorum. Kayıt dışılıkla mücadele mutlaka etkin bir şekilde sürdürülmelidir. Kayıt dışı ekonomiyi eğer biz bu şekilde bırakırsak işte bu maliye politikasında alan oluşturamıyoruz, ondan sonra sürekli vergi, sürekli vergi. Rekabet açısından prim yükünün azaltılması, enerji giderlerinin azaltılması konusunu az önce ifade etmiştim. Dolayısıyla, buralara alan oluşturmak ancak kayıt dışılıkla etkin mücadeleyle olur.
Arkadaşlar sorarsa söylerim, vaktimi daha fazla kullanmak istemiyorum. Tabii, Türkiye'nin zaten kendisinin bir çalışması maalesef yok, Hükûmet bu çalışmayı programa koymasına rağmen bürokrasi bu çalışmayı bir türlü yapmadı. Ama şunu söyleyeyim ben, şu iddiamı ortaya koyayım, cevap verilirse tekrar çıkar konuşuruz: Schneider'in çalışmasına göre diğer 31 ülkeyle birlikte düşündüğümüzde, izafi olarak Türkiye'de kayıt dışı ekonominin boyutu artmaktadır. Yani, hayatın olağan akışından kaynaklanan düşüşleri dışarıda tuttuğumuzda ve kendimizi Schneider'in çalışmasındaki diğer 31 ülkeyle mukayese ettiğimizde Türkiye'de kayıt dışı ekonominin boyutu büyüyor. Kayıt dışı ekonomiyi bir yandan büyüteceksiniz, ondan sonra da sürekli tüketim üzerinden vergilemeyle hem vergi güvenliği açısından sıkıntılı bir iş yapacaksınız hem de gelir adaleti veya vergi adaleti açısından son derece sakıncalı işler yapacaksınız.
Şimdi, Sayın Bakan şu konuda "Biz çok işler yaptık." şeklinde birtakım şeyler söyledi, "3 bin dolardan 10 bin dolara geliri getirdik." 3 bin dolardan 10 bin dolara geliri siz getirmediniz; bir. Bu, 57'nci Hükûmet Dönemi'nde Türkiye'nin yaptığı reformlar neticesinde 3 bin dolardan gelir 2007-2008'de 10.444 dolara kadar gelmiştir, onun sadece süresi size denk geldi. Bunun şundan farkı yok, "Türkiye'ye iPhone'u biz getirdik." demekten farkı yok, bunu bu kadar iddia ediyorum. 57 Hükûmet, MHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemde yapılan reformlar Türkiye'yi 2001 sonrası, 2002 sonrası buralara kadar taşıdı. Bunu siz yapmış olsaydınız bunu siz devam ettirirdiniz. Türkiye nominal dolar rakamlarla 2008 yılında yakaladığı 10.444 dolar geliri bugün muhafaza edemiyor.
Bakın, yine Hükûmetin programından söylüyorum: 2015 yılında kişi başı gelir... Bakın, 2008'de o reformların etkisiyle -çünkü reformların etkisi zaman içerisinde görünür- 10.444 dolara gelen kişi başı gelir 2015 yılında 9.257 dolara düşmüş. 2016 yılında Hükûmet bunun 9.257 dolardan biraz daha düşeceğini, 9.243 dolara düşeceğini söylüyor. Nerede 10 bin dolar? Nerede siz getirdiniz? Siz getirseydiniz bunu muhafaza ettirir, 10.444'ü daha yukarıya taşırdınız. Bunu iddia ettiniz ama maalesef, kötü politikalarınızla bunu yapamadınız. Ne dediniz? Onuncu Kalkınma Planı çıkarılırken denildi: "25 bin dolar kişi başı gelir yapacağız." Şimdi bakalım, 25 bin dolar kişi başı gelir, Sayın Cumhurbaşkanının da hiç dilinden düşürmediği, az önce 25 bin doları söylemedi ama Maliye Bakanının da "2023'te çok daha iyi yerlere getireceğiz." dediği 25 bin dolar gerçekleştirilebilir mi, buna bir bakalım. Şimdi, Orta Vadeli Program'da arkadaşlar, kafadan konuşmuyoruz, bakın, kendi belgelerinizle konuşuyoruz: "2019 yılında kişi başı gelir 10.926 dolar olacak." diyorsunuz, nominal olarak, 10.926 dolar. 2023'e var dört yıl. Hesap çok basit. Bizim Sayın Genel Başkan diyor ya, işte "Bunu tek tek anlatacağız, heceleyeceğiz, kara tahtayla anlatacağız, Mors alfabesiyle." biz de bunu Hükûmete bir türlü anlatamadık. 10.926 dolar, ne zaman? 2019 yılı. Kaç yıl var 2023'e? Dört yıl. Bundan önceki dört yılın performansını bunun üzerine uyguladığımız zaman 12.800 dolar oluyor. Nerede 25 bin dolar, nerede 12.800 dolar? Türkiye krize girmemesi koşuluyla bu da. Yani, bu 2015'teki performans, aşağı gidiş performansı tekrar olursa bu da olmayacak. Maalesef, Türkiye'nin hayallerini yıktınız, bu ülkenin hayallerini yıktınız. Şimdi, hâlâ çıkıp... Bunları konuşmayacaktım ben, bakın, burada vergi analizi yapacaktım. Ama, Maliye Bakanı öyle bir dinamit koyuyor ki ortaya yani bunu konuşmamak mümkün değil, çıkıyor geliyor, hâlâ "2023'te şunu yapacağız, bunu yapacağız." Yani, hesap kitap bilmeyen birisi olsa diyeceğim ki...
Şimdi, biraz da detayına bakalım bunun. Bu gelen, bugünkü gelir nasıl geldi? Şimdi, 2002 yılında kişi başı gelir 3.500 dolar. Bunu arkadaşlar çok dikkatli dinlemenizi istirham ediyorum. O zaman, bu kişi başı geliri konuşuyoruz değil mi, Türkiye ortalamasını? Kişi başı borç, hanehalkı borcu 202 dolar. Yani, 3.500 dolar gelir var, 202 dolar borç var. Şimdi dolarda da enflasyon olduğuna göre gelin bunların hepsini 2015'e getirelim, 2015 dolarlarıyla konuşalım. Kişi başı gelir o zaman 4.200 dolar oluyor 2015 fiyatlarıyla. Kişi başı borç 202 dolar, deyin 200 dolar yuvarlak. 4.200 dolar kişi başı gelir, 200 dolar da borcu var her ferdin. Şimdi, ne oldu? 4 bin dolar net gelirin olduğunu kabul edelim. 2015 yılı, bunu daha önceki tutanaklarda... Bunu ben Maliye Bakanına anlattım, o yüzden diyorum tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyoruz diye. Tutanaklardan konuşuyorum. Rakamlarda 2015'te küçük böyle birkaç dolar değişiklik olmuş olabilir. 2015 yılına geldiğimizde, o gün konuştuğumuzda 9.200 dolarmış kişi başı gelir. Hanehalkı borcu yüzde 55'e yükselmiş, 5.060 dolar. Yani, gelir geliyor da bizim reformlar geliri getirdi ama siz başka bir şey daha yaptınız, siz borcu da artırtınız. 5.060 dolar... Kolaylaştıralım, 5.060'ta 4.200 dolar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Elde var sıfır.
ERHAN USTA (Devamla) - Elde var sıfır. Yani, Türkiye sizin zamanınızda, sizin politikalarınızla geliriyle borcuyla birlikte düşünüldüğünde bir adım ileri gidemedi. Ondan sonra tutup burada hâlâ sanki karşınızda hesap kitap bilmeyen birileri varmış gibi böyle hesaplar ortaya koymanız son derece yanlıştır, yanıltıcıdır; bunlardan kaçınmak lazım. Hep birlikte Türkiye'yi nasıl ileriye götüreceğiz bunu konuşalım. Bakın, burada iktidardan çok muhalefet milletvekili var, biz bunun sevdasındayız, biz bunu konuşmaya çalışıyoruz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Her defasında oturuyoruz, bunları izah etmeye çalışıyoruz ama Sayın Bakan çıkıyor, olmayacak laflar konuşup hem buradaki yani -daha fazla katma değer- bir şeyler katmaya yönelik bizim gayretlerimizi engelliyor hem de işin tadını tuzunu kaçırıyor.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)