| Konu: | Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2016 |
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün burada asgari ücretin net 1.300 lira olması konusunda bir karar vermek üzere toplanmış bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet halk Partisi olarak 7 Hazirandaki Seçim Bildirgemizde asgari ücretin 1.500 lira olması noktasında bir vaadimiz vardı. Bu vaadimizi söylediğimizde iktidar ayağa kalktı, "Ya, bu parayı nereden bulacaksınız, nasıl vereceksiniz? Kaynağı nerede?" diye sormaya, sorgulamaya başladı. Biz de kaynakları gösterdik; başta kaynağın, bir kere, ülke içinde bütçeden harcanan israfın önlenmesiyle; iki, sarayın harcamalarının kısılmasıyla; üç, örtülü ödeneğin kaldırılmasıyla bulunabileceğini de söyledik. Tabii bunlar yetmedi, tartışma devam etti.
Hükûmetin bakanlarından birçoğu işverenlerle toplantı yaptı, "Bu Cumhuriyet Halk Partisi var ya, bu Cumhuriyet Halk Partisi asgari ücreti 1.500 lira yapmak suretiyle sizi batırmak istiyor. Sakın ola ki bunlara oy vermeyin." diye propaganda yaptılar. Sonra seçimler bitti. Tabii, birçok işçimiz, işverenimiz buna inanmadı. Sonuçta, çıkan 7 Haziran sonuçları itibarıyla baktılar ki -iktidar- gerçekten Cumhuriyet Halk Partisinin tespiti doğru, işçinin bu paraya ihtiyacı var. "Hayat pahalılığının bu kadar arttığı bir ortamda işçiye 1.500 lirayı vermezsek veyahut da onun altında bir ücret vermezsek 1 Kasımdaki seçimlerde zora düşeriz." diyerek kendi seçim bildirgelerinde "1 Kasımda asgari ücreti net 1.300 lira yapacağız." diye vaat ettiler.
Tabii, bu vaat sonrasında, seçimler bitti, yine Hükûmet iş başına geldi, AKP iktidarı iş başına geldi. İnanır mısınız, bu 1.300 lira paranın net olarak nasıl verileceği konusu günlerce tartışma konusu oldu. Hatta bu vaat yapılırken net olarak verileceği söylendi iktidar tarafından, 100 lira iktidar tarafından destek verileceği söylendi ama uygulamaya gelince, maalesef, bu da unutuldu, bir kısım işveren paranın bir kısmını cebinden belirli bir süre vermek zorunda kaldı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tabii, gelinen noktada 1.300 lira, vergi dilimleri sebebiyle, ödeme sırasında işçinin eline düşük geçmesi sebebiyle yine tartışma konusu oldu. Bu tartışmanın bitmesi noktasında, gerek kamuoyunun eleştirileri gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin eleştirileri sebebiyle, işçilerimizin de talepleri çerçevesinde bunun, 1.300 liranın net olarak karşılanmasını ve açıkta kalan paranın devlet tarafından ödenmesini bugün görüşmeye çalışıyoruz. Tabii, bunu çok olumlu buluyoruz ama geç kalmış bir düzenleme olarak yapıldığını da belirtmek isteriz.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, şimdi, bir sıkıntı da taşeron işçilerde var. Taşeron işçilerle ilgili problemde Cumhuriyet Halk Partisi "Taşeron işçileri kadroya geçireceğim." sözünü verdi, iktidar da bunun üzerine aynı sözü verdi ama günler ha bire geçiyor. Sayın Davutoğlu "Bunu mutlaka, kısa sürede halledeceğiz." dedi, geldiğimiz güne kadar hiçbir değişiklik yok, hiçbir düzenleme yok, taşeron işçilerle ilgili de hiçbir çözüm yok ortada.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, iktidar eğer bir sözü veriyorsa hesabını, kitabını yapmış, bu sözün arkasında da durmuş olması gerekir. Onun için Davutoğlu söz verdi, Binali Yıldırım'ın da bu sözün arkasında durması lazım. Bu iktidar ne söz vermişse hep birlikte arkasında durup bu çözümün bulunması lazım. Taşeron işçilerle ilgili problemin bir an önce Türkiye'nin gündeminden çıkarılması gerekiyor, bunun için çalışma yapmamız gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Yalnız, Sayın Başbakan bunları falan unuttu. Sayın Başbakanın bir tek derdi var, ülkenin hiç başka derdi yokmuş gibi, başkanlık derdi var. Her gün, ikide bir toplantılarda il başkanlarını topluyor onlara nasihatler veriyor, "Anayasa'da ne yazarsa yazsın, siz bildiğinizi yapın, başkanlıkla ilgili çalışma yapın." diyor. Böyle bir çalışma olabilir mi arkadaşlar? Bir Başbakanın Anayasa'ya aykırı biçimde, parlamenter sisteme aykırı bir şekilde bunu söylemesini kesinlikle hoş görmüyoruz ve yadırgıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin başkanlık derdi yok, bu ülkenin huzura ve barışa ihtiyacı var. Öncelikle bu barışı, huzuru sağlamadıktan sonra, hangi sistem gelirse gelsin, mevcut sistemi korumadığınız sürece gerçekten ülkede gelişmeyi, kalkınmayı sağlamak kesinlikle mümkün olmayacaktır. Bir kere, hepimizin bunu öncelikle görmemiz gerekiyor. Onun için üretime önem vermemiz gerekiyor, istihdama önem vermemiz gerekiyor. İşçiye bugün 1.300 lira asgari ücret vermek isterken sadece aileden bir kişinin çalışmasına olanak sağlayacak bir yapı değil, aileden her bir kişinin çalışabileceğini, eğer 4 kişi çalışırsa bir ailede 4.200 lira bir haneye gelir gelebileceğini hesaplayan bir iktidar olmalı. Bu hesaplar çerçevesinde de yatırımlar, istihdam alanları mutlaka artırılmalı ve buna göre de gelişmeler sağlanmalıdır değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, iktidarınız, maalesef, ne işçiyi düşünüyor ne çiftçiyi düşünüyor ne köylüyü düşünüyor ne üreticiyi düşünüyor ne sanayiciyi düşünüyor, bir tek düşündüğü şey var: Biz iktidarda daha fazla nasıl kalırız, başkanlık sistemini nasıl getiririz, ülkenin kaynaklarını kendi amaçlarımız doğrultusunda nasıl harcarız, nasıl yandaşlarımızı zengin ederiz hesaplarını yapıyorsunuz. Artık bunlardan vazgeçin. Bakın, üretici, çiftçi elmasını üretti, satamıyor. 10 kuruşa düşen Çivril elmasını alan satan yok, üzümü alan satan yok; Manisa'da olsun, Denizli'de olsun, Buldan'da olsun, Çal'da olsun, güneyde olsun, arkadaşlar, üzümler ortada kaldı, nar ortada kaldı zeytinler ortada kaldı. Peki, bu üreticiyi desteklemeyeceğiz de, sahip çıkmayacağız da gelecek senelerde nasıl bunlara üretim yaptıracağız? Nasıl üretim yaptıracağız? Onları desteklemeliyiz, pazar desteği vermeliyiz. Özellikle büyük şehirlerimiz bu imkânları kullanmalı, almalı bunları. Devlet almalı bunları fakire fukaraya dağıtmalı arkadaşlar. En azından bunu yapmalıyız. Malımızı, üreticimizi ancak bu şekilde değerlendirmiş ve desteklemiş oluruz. Bunu yapmazsak gelecekte üreten insanları yok etmiş olacağız. Üreten insanları bulamayacağız. Tarlalarımız boş kalacak, elma ağaçları kesilecek, zeytin ağaçları kesilecek, üzüm bağları yok edilecek. Arkadaşlar, o noktaya doğru gidiyoruz. Lütfen, bunu görün artık. Bunu görün ki çiftçimiz de biraz imkân elde etsin. Çiftçimizden aldığımız artılar, gelirler esnafımıza, esnafımızdan piyasaya ve böylelikle herkesin yararlanacağı bir yapıya hep birlikte kavuşmuş olalım diye belirtmek istiyorum.
Vergide kayıt dışılığı mutlaka önlemeliyiz. Eğer vergide kayıt dışılığı önlemezsek haksız rekabeti de önleyemeyiz. Bunun için de Maliye Bakanlığı hızla tedbirleri almak, gerekli kontrolleri bir an önce yapmak zorundadır diye belirtmek istiyorum.
Sözlerimi bitiriyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)