GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:74
Tarih:06.03.2012

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, keşke bu ortak çalışma birçok konuda da olsa. Bu araştırma önergesinde ortaya koyduğumuz bu ortak tavır -iktidar muhalefet- Türkiye'nin temel sorunlarında da benzer bir durumu geliştirse belki Türkiye'nin demokrasisi açısından daha önemli olacak diye düşünüyorum. Burada bütün milletvekili arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, aslında üstün yetenekli, üstün zekâlı çocukların topluma yararlarını en üst düzeye çıkarmak amacıyla, yaşıtlarından daha farklı öğrenme düzeyine sahip çocukların erken yaşlarda tespiti ve öğrenme özelliklerine uygun bir eğitim alabilmeleri için neler yapılması gerektiğinin tespiti ortak bir tavır. Tabii, bu vesileyle biz birkaç şey ifade etmek istiyoruz. Üstün yetenekli çocukların tespit edilmesi, erken olarak tespit edilmesi önemli bir durum ancak bu tespitin şöyle bir durumu da var: Yani hangi konuda yetenekli, matematik mi, işte kültür mü, sanat mı, sinema mı, tiyatro mu ya da fen bilimleri mi? Dolayısıyla, bu alanlardaki tespitin alanına göre yapılması önemli bir konu.

Diğer bir nokta, aslında üstün yetenekli çocukların eğitim meselesinde nerede eğitim alacakları meselesi de önemli. Daha çok mesela İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol kentlerde, büyük kentlerde okullar açılıyor. Bu araştırma önergesinden sonra belki yani bu tespitler yapıldıktan sonra, umuyorum, Millî Eğitim Bakanlığı, bunu sadece böyle metropol kentlerde değil, başka alanlarda, örneğin Diyarbakır'da, Erzurum'da, Malatya'da, başka alanlarda da açılmasını öngörür çünkü bu önemli bir konu yani çocukların buradan faydalanması önemli bir nokta.

Bir de, bu üstün yetenekli çocuklar çoğu zaman kendi ailesinden, çevresinden kopartılıyor, başka bir mekâna gönderiliyor. Burada hem kültürel olarak hem sosyal olarak başka zorluk yaşama durumu ortaya çıkıyor. Bu açıdan da bu olayı düşünmek önemli diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii ki çocuklarımızın geleceğini düşünmek, çocuklarımızı birey olarak yetiştirmek ve toplumda daha etkin bir düzeye nasıl getirebilirizi tartışmak iyi bir nokta. Dolayısıyla, hem engelli çocuklarımız için yapılacak sorun, diyelim ki öğrenim zorluğu çeken çocukların geleceğine dair işler yapmak, bunun için eğitim kurumlarını düzenlemek hem de üstün yetenekli çocuklarımıza ilişkin düzenlemeler yapmak temel görevlerimizden biri. Bunu yapmak bu Parlamentonun görevi ancak bunu yaparken nasıl bir perspektiften, hangi açıdan baktığımız da önemli.

Özellikle eğitim sistemi tartışması, Türkiye'nin temel gündemlerinden birisi. Şimdi komisyonda 4+4+4 tartışılıyor. Buradaki yaklaşımda da yani bu zorunlu eğitim meselesini 3'e bölüp bunun üzerinden yeni bir sistem yaratma tartışması Türkiye'de ciddi tartışmalara neden oldu. Bu yasa  tasarısı bize göre geri çekilmelidir. Bunun geri çekilme nedeni içerikten ziyade, bu kanun tasarısının bu çevrelerle, diyelim ki eğitim kesimleriyle, akademisyenleriyle, yazarlarıyla, yine eğitimin bu hâle dönüştürülmesi, 4+4+4'e dönüştürülmesi konusunda etkilenecek kesimlerle tartışılmaması, sadece İktidarın kendi gücüne dayanarak "Benim nasıl olsa elimde iktidar gücü var, yeteri sayıda milletvekili var, el kaldırım, bu işi geliştiririm." tartışmasının, içeriğe girmeden kendisi bile bu önergenin geri çekilmesini gerektiren bir noktadır.

Diğer boyutlarına geldiğinde, zaten içeriğine girdiğimizde bu çok daha vahim bir durumu gösteriyor. Türkiye'de aslında AKP İktidarıyla öğrendiğimiz bir şey var: Demokrasi kendisine yöneliktir. "Eğer biz varsak demokrasi var, diğer, muhalefetin görüşü, önerisi bizim açımızdan önemli değildir; sadece muhalefetin değil, sosyal yapıların, eğitim kurumlarının görüş ve önerileri de önemli değildir." tartışması bu açıdan? Gerçekten önümüzdeki dönem hem gençleri ilgilendirecek, çocukları ilgilendirecek, ailelerini ilgilendirecek bu eğitim sisteminin, bu kanun tasarısının gözden geçirilmesi önemli bir konu diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, Sayın Eğitim Bakanımızın aslında bu meseleyi, biraz önce söylediğim gibi, eğitim kurumlarıyla, diyelim ki bunun sosyal çevreleriyle, etkilenecek kesimlerle, ailelerle tartışmadan önce zaten Millî Güvenlik Kurulunda tartışması da ayrı bir nokta. Yıllarca Türkiye bu zihniyetten çekti, 12 Eylül zihniyetinden çekti, askerî diktanın ne demek olduğunu biliyor ama yine de biz millî eğitim politikalarını belirlemek için önce bu işin uzmanlarıyla ya da Parlamentoda değil, yine Millî Güvenlik Kurulunda tartışmaya açıyoruz. Bu, durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Yine, diğer bir konu: "Eğitimde fırsat eşitliği" diye söyledi Sayın Milletvekili, AKP Grubundan konuşan. Bu çok önemli bir konu. Evet, eğitimde herkes, toplumun tüm kesimleri fırsatlardan eşit faydalanmalı ama fırsatlardan eşit faydalanma koşulları da devlet tarafından güvence altına alınmalı. Böyle bir durum yok, zaten eğitimde ciddi bir eşitsizlik var. Bunun çeşitli nedenleri var yani diyelim ki eğitim sistemimizin kendisi problemli, diyelim ki bu ülkede hâlâ ana dilde eğitim talebi problemli bir alan. Ana dilde eğitim talebi karşılanmıyor, ana dilde eğitim talep edenler bu ülkede dışlanıyor, terörize ediliyor; bu ciddi bir durum.

Yine, diyelim ki bu üstün yetenekli çocukların belirlenmesi meselesinde de bu önemli bir ayrım çünkü birçok çocuk diyelim ki ana dilini iyi kullandığı hâlde, bu konuda yeteneklerini açığa çıkarabildiği hâlde, Türkçeyi bilmediği için çoğu zaman bu çocuklar "geri zekâlı" diye ya da işte "öğrenim güçlüğü çekiyor" diye topluma lanse ediliyor. Bunun bile kendisi bir problem yani aslında bu konuda bile Türkiye'de ana dillerini iyi bilen ve bu konuda belki yetenekli olan çocuklar, Türkiye eğitim sistemi nedeniyle bu sistemin dışında kalıyor, öğrenim bozukluğu görüyor ya da "cahildir" ya da birçok mesela bu rehabilitasyon merkezlerine dikkat edin, çocuklar "öğrenim güçlüğü çekiyor" diye gönderiliyor. Bütün bunların nedenlerinden birisi bu. Bu zaten problemli bir alan.

Bir de eğitimde fırsat eşitliğine bu kadar vurgu yapıp bu fırsatlardan eşit faydalanmayan ancak kendi olanaklarıyla diyelim ki eğitim görmek isteyen kesimlere yönelik de büyük bir saldırı var. Özellikle Barış ve Demokrasi Partisinin iktidarda olduğu yerellerde, belediyelerimizin bünyesinde geliştirilen eğitim destek evlerinin kapatılması tam da bu noktaya geliyor. Çünkü AKP İktidarı, kendisinden başkasına, gençlere, çocuklara bir destek verilmesini istemiyor galiba ya da bundan faydalanmasını istemiyor.

Bugün diyelim ki BDP'li belediyelerden beş ilde, Batman, Mardin, Siirt, Ağrı, Erzurum ve Dersim'de beş tane eğitim destek evi kapatıldı, Orhan Doğan Eğitim Destek Evi. İsimden dolayı mı bilemiyorum, bu ilginç. Orhan Doğan bir dönem bu Parlamentoda milletvekilliği yapmış biri. 2 Mart darbesiyle yaka paça bu Parlamentonun dışına itildiler. Türkiye hâlâ bu ayıplı durumuyla? Yani aslında demokrasi açısından ayıplı bir durum galiba ismine tahammül edemiyor ki Orhan Doğan'ın ismini verdiği eğitim destek evleri de kapatılıyor ve binlerce çocuk, sınava az bir zaman kalmışken bu eğitimden mahrum bıraktırılıyor.

Şimdi, burada, gelip eğitim sorunlarını konuşuyoruz, işte yüksek, üstün zekâlı çocukların durumlarını konuşuyoruz. Oysa bu durumun kendisi vahim bir durum. Yani bunu AKP Hükûmeti ne kadar dikkate alacak, bilemiyoruz. Gerçekten, uyduruk gerekçelerle eğitim destek evlerimiz kapatıldı. Bu, sorunlardan birisi.

Tabii burada buna herkesin karşı çıkması gerekiyor. Eğer çocuklardan yana, gençlerden yana bir düzenleme yapmak istiyorsak, o zaman, gençlerin olanakları doğrultusunda bu sisteme dâhil olmaları, bu "fırsat eşitliği" denilen aslında eşitsizlik sistemi içerisinde yarışa dâhil olmaları konusunda ailelerinin, işte belediyelerin ortaya çıkarttığı bu olanakları bile heba eden yaklaşım, kabul edilebilir bir nokta değil.

Diğer bir konu sayın milletvekilleri, aslında bu ülkede zar zor sınavla üniversiteye girenlerin, bu eşitsizlik yarışını bin bir emekle, çabayla geçen öğrencilerin, üniversiteye gidenlerin birçoğu şimdi tutuklu. 500 tane tutuklu öğrenci var, hatta bunun sayısı çok daha fazla. Hâlâ üniversitelerde -Sayın Bakan biliyor mu- öğrenciler protesto ettiler diye, basın açıklaması yaptılar diye, daha savcılık soruşturma başlatmadan okul yönetimleri soruşturma başlatıyor ve öğrenciler okuldan uzaklaştırılıyor, disiplin cezası veriliyor.

Şimdi buradan biz gelip gerçekten bir eğitim sistemi tartışıyoruz. Nasıl bir ülkedeyiz? Yani üniversitelerde insanlar, gençler kendi taleplerini dile getiremeyecek durumdaysa, taleplerini dile getirdiği için soruşturmadan geçiyor ve tutuklanıyorsa ya da okuldan atılıyorsa, eğitim hakkı elinden alınıyorsa burada fırsat eşitliğinden falan bahsetmek mümkün değildir. AKP İktidarının yaptığı gibi "Ya bendensin ya düşman; ya benim gibi davranacaksın ya da sana yaşam hakkı tanımam, eğitim hakkı tanımam." anlayışına bir an önce son vermesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tuncel.