GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:21
Tarih:16.11.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanımızın, Sayın Temizel'in bıraktığı yerden devam edeyim. Ama bu 10 maddelik torbayla ne yapıyoruz, bir daha tekrar edeyim. Burada diğer maddeler önemli, zaten itirazımız yok onlara ama esasen yaptığımız şey 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 21'inci maddesini değiştiriyoruz. Bir de önemli bir şekilde, Kamu İhale Kanunu'nun 62'nci maddesini değiştiriyoruz.

Niçin yapıyoruz bütün bunları? Çünkü Anayasa Mahkemesi, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesini ve yine 9'uncu maddesinin birinci fıkrasını bozmuştur. Niye bozmuştur? Gerekçeyi okuyacağım. Yasama organının halk adına kamu gelirlerini toplama ve harcama konusunda sahip olduğu yetkinin, dava konusu kurallar ile kısmen ilgili Bakanlara ya da kurumlara verilerek ve bütçe kanununa başka kanun maddesi ihdas edilemeyeceğini öngören Anayasa maddesine aykırı gördüğünden dolayı iptal etmiştir. Çok geç geliyor, tam da yumurta kapıdayken geliyor. Niye böyle yapılıyor? Bu da ayrı bir tartışma konusu. Ben oralara girmeyeyim ama bu yaptığımız şey gerçekten... Aslında bir düzeltme filan da yapmıyoruz. Çünkü, bu, Anayasa Mahkemesinin Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmesini sağlayan Anayasa maddeleri ortada duruyor. Bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümlerin dışında hiçbir hüküm konulamaz, harcanabilecek miktarın sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararnameyle bütçe değişikliği yapma yetkisi verilemez, cari yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik tasarılarında ve cari ileriki yıl bütçelerine mali yük getirecek şekilde kanun tasarısı ve teklifler... Böyle devam ediyor, "Bunlar yapılamaz." diyor. Bunlar duruyor, bunlar dururken siz burada yasa değişikliği yaparak Anayasa Mahkemesinin kararının arkasından dolanıyorsunuz, her zaman yaptığınız gibi. Bu şekilde, 2015, 2016 ve şimdi, 2017 yılı için de sizin burada yapacağınız bütçenin dışında, 600 milyar TL'nin dışında Sayın Bakana harcama yetkisi vereceğiz. Yine, bakanlıklar arasında, kurumlar arasında yüzde 40'lara varan değişiklik, ödenek, aktarma yetkisi vereceğiz değerli arkadaşlarım. Veremeyiz bu yetkiyi, böyle bir yetki verme hakkımız yoktur, niye yoktur? Çünkü, yine Anayasa'nın 87'nci maddesine göre "Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak." Yetmiyor, ondan sonra diyor ki: "Bütçe yapmak." Yani, kanun koymanın ötesinde, bütçe kanunu yapmak, normal kanun yapmanın ötesinde ve üstünde bir şey olarak görülüyor. Niye görülüyor değerli arkadaşlarım? Çünkü, bu, milletin bütçe yapma yani demokrasinin özü olan milletin bütçe, halkın, seçmenin bütçe yapma hakkı size devredilmiştir ve Anayasa demiş ki: "Bunu bir başka kişiye devredemezsiniz." Devrediyoruz değerli arkadaşlar, yanlış yapıyoruz. Bu işler böyle olmaz yani bunları oturup konuşup tartışacaksınız.

Bakın, bütçeyi üç dört haftada görüşüyoruz Plan ve Bütçe Komisyonunda; elli beş gün zaman verilmiş bize. Niye böyle yapıyoruz, niye son anda geliyor, niye böyle torbalarla falan yapıyoruz Sayın Bakanım, niye? Çünkü, Meclise saygımız yok, gerçekten Meclise, Türkiye Büyük Millet Meclisine. Sürekli "millî irade" diyoruz, "millet" diyoruz ama milletin temsilcilerine saygı duymuyoruz, güvenmiyoruz, onlardan kaçırıyoruz. Burada hem yöntem yanlış, yaptığımız işin yöntemi yanlış hem esasta da ciddi yanlışlıklar var değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakın "demokrasi" diyoruz, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" diyoruz, "millî irade" diyoruz; ne güzel. Şimdi, Sayın Bakanım maliyeye giriş derslerini anlattı. Ben siyaset bilimci filan değilim, demokrasiye giriş dersi anlatmayacağım ama anladığım kadarıyla, dilimin döndüğü kadarıyla sizi uyarmak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Bakın, 15 Temmuzda biz neyi kurtardık? Demokrasiyi kurtardık değil mi? Başka sorayım bu soruyu: 15 Temmuzda demokrasiyi biz ayağımızın altına alalım diye mi kurtardık değerli arkadaşlarım? Demokrasi kurallar sistemidir. Bu, millî irade... Buna hiç kimsenin itirazı yok ki. Ha, millet tanımınıza bir itirazımız var, sürekli "millet" filan derken milletin bir kısmını yok sayıyorsunuz, milletin diğer seçtiklerini yok sayıyorsunuz, muhalefeti yok sayıyorsunuz ama böyle anlıyorsunuz. Fakat, size soruyorum: Siz de buradasınız, bütçe yapma hakkı sadece muhalefetin hakkı değil ki, esasen iktidarın hakkıdır, iktidarın görevidir değerli arkadaşlarım.

Şimdi, biz 15 Temmuzda dünya kadar fedakârlık yaparak, şu kadar, 242 şehit vererek, 2 binin üzerinde gazi ve ondan sonra ortaya çıkan OHAL'le toplum altüst oldu, kuru ile yaş, bir sürü sıkıntı filan var, bedel ödeyerek demokrasiyi kurtardık ama burada, oturduğumuz yerde demokrasiyi ayaklarımızın altına alıyoruz, kusura bakmayın değerli arkadaşlar. Yani, demokrasi seçimden ibaret değildir, bunu bin defa söyledik. Elbette ülkeyi seçilmiş çoğunluğun yöneteceğini, son kararı onların alacağını defalarca söyledim ama nasıl yönetecek seçilmiş çoğunluk değerli arkadaşlarım? Kurallar içinde yönetecek. Nedir? Hukuk içinde yönetecek, yargı denetimi olacak, yargı denetimi; bundan rahatsızsınız, rahatsızsınız. Sözcüleriniz, lideriniz defalarca "Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum..." Tanıyacaksınız değerli arkadaşlarım, bu Anayasa maddesi burada durduğu müddetçe tanımak mecburiyetindeyiz, aksi hâlde olmaz. Anayasa'yı bırakın, yapmış olduğumuz iş hukuk devleti ilkesiyle, evrensel hukuk dediğimiz nosyonla ters düşen şeylerdir. Bakın, sadece yargı denetimi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi. Yapmıyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimini.

Bütçe hakkı; bütçeyi yaparız, bir önceki yılın bütçesini denetleriz, denetlememiz gerekiyor. Maalesef, Plan Bütçe Komisyonunda bunlar yapılmıyor. Niye yapılmıyor? Yine hızlı bir şekilde geliyor, okunuyor, geçiyor; çok yanlış bir şey yapıyoruz. Gerçekten, bize yüklenen bir görevi, milletin bize teslim ettiği hakkı çiğniyoruz değerli arkadaşlarım. Hiçbir şekilde Sayıştay raporlarını görüşmüyoruz. Yıllardan beri "Bir kesin hesap komisyonu kurulsun ve ayrı çalışsın." diyoruz, yapmıyoruz. Sadece bunlar mı? Hayır. Biz toplumun denetimi, sivil toplum örgütlerinin denetimi -artık demokrasi başka yerlere geldi- basının denetimi, bütün bu denetimlerin hiçbiri yapmıyoruz değerli arkadaşlar. Bunun yerine ne yapıyoruz? Bir olağanüstü hâli olağanüstü devlete doğru yavaş yavaş eviriyoruz.

Sayın Bakan güvenilir bir insandır elbette, ayrı bir şey ama bir aile bütçesi yaparken bile hesap sorulur. Biz milletin vermiş olduğu hakkı... Ortada olmayan parayla yatırım yapıyor. Bu paraların ileriki kuşaklara nasıl yansıyacağının hiçbir değerlendirmesini yapmıyor, bu size sorulmuyor değerli arkadaşlarım. Böyledir yani "bütçe hakkı" demek budur, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu milletten ne kadar para toplanacak ve bu para nereye, nasıl harcanacak, buna karar vermesi demektir. Siz bu hakkınızı Bakana devrediyorsunuz değerli arkadaşlarım, Hükûmete devrediyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz ve böyle bir hakkınız yok.

Bakın, kanun hükmünde kararnameler diye hikâyesi var. Bakın, sizin geldiğiniz yere ve bundan sonra yapacağınıza da işaret çok önemli bir şey oldu. Biliyorsunuz, OHAL var, OHAL'in ilan edilmesine sebep olan konuyla ilgili Hükûmete kanun hükmünde kararname çıkarma hakkı verir. Nitekim, çok sayıda kanun hükmünde kararname çıkarıyorsunuz, bunları burada, Mecliste görüşüyoruz ama konuyla ilgili olmayan konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkiniz yok. Eğer böyle bir şey yaparsanız, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma hakkını gasbetmek demektir. Siz bir süre önce Yükseköğretim Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yapmış olduğunuz değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma hakkını gasbettiniz değerli arkadaşlarım. Böyle bir hakkınız yok.

Nereye döndünüz, bir de bir bakın yani döndüğünüz yere bakın; Kenan Evren günlerine döndünüz. Kenan Evren de öyle yapmıştı "Ben her şeyi biliyorum, en doğrusunu ben biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Zaten bunun için müdahale ettim; dövdüm, tokatladım, ezdim, işkence tezgâhlarından geçirdim, milleti cezaevine koydum. Üniversiteler bundan sorumluydu. Bundan sonra üniversitelerin şeyini ben atayacağım, ben bilirim; üniversitede çalışanlar bilmez, öğretim üyeleri bilmez, ben bilirim." Böyle bir şey olmaz arkadaş. Sen bilebilirsin, doğrudur, belki benden daha iyi biliyorsun ama "ortak akıl" diye bir şey var. Demokrasi de bunun üzerine oturur -istişare, ortak akıl- geleneklerimiz, inancımız da bunun üzerine oturur. İnsan yanılabilir, hata edebilir.

Bakın, iktidar bozar değerli arkadaşlarım, iktidar bozar ama mutlak iktidar, mutlak bozar. Yavaş yavaş bozulduğunuzun farkında mısınız değerli arkadaşlarım? Aynaya bakıyor musunuz? Tek başına karar veremezsiniz. Tek başına karar verirseniz yanlış yaparsınız, hata yaparsınız, diğer insanlara da saygı duymak durumundasınız. Siz ne kadar akıllıysanız, siz ne kadar önemliyseniz diğer insanlar da o kadar önemlidir, onlarla istişare yapmak durumundasınız ama maalesef bunu yapmıyorsunuz, yasa yapma hakkını bir kişiye, bütçe yapma hakkını Hükûmete devrediyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Bir gün yanlış yaptığınızı göreceksiniz ama iş işten geçecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.