| Konu: | ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2012 |
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün ciddi bir konuyu konuşuyoruz. Ben 2006 yılında hem kendi partimdeki arkadaşlarla hem muhalefetteki arkadaşlarla üstün yetenekleri çocukları konuştuğum zaman pastanın kaymağından ya da kremasından bahsediyorum gibi algılandı. "Ya, o kadar derdimiz varken şimdi bunun da sırası mı? Zaten Allah onlara vermiş bir nimet, akıllılar, zekiler -sanki- kendi problemlerini de çözebilirler." gibi ve 2006'dan beri dilim döndüğünce her yerde anlatmaya çalışıyorum. Tabii, bu arada sivil toplum örgütleri, üniversiteler de aynı gayret içindeler. Evet, öncelikli problemlerimiz vardı ama bunun da öncelikli problemlerimizden biri olduğunu maalesef ihmal ettik. Geçen dönemde verilmiş araştırma komisyonu önergelerimiz vardı ama dönem kapanınca, yeni dönemde kadük oldu ve sizlerle birlikte, sanıyorum dört partinin de önergeleriyle inşallah bugün bu araştırma komisyonu kurulmuş olacak.
Niçin "üstün yetenekli" ya da "zekâlı" dediğimiz çocukları konuşuyoruz? Konuşmazsak hayatımızda neler eksilir? Benim idrakim, 2006-2007 döneminde çocuklarda artan şiddet eğilimini çalışırken önüme gelen, cezaevlerinde ziyaret ettiğim suça itilmiş çocuklarla muhabbetlerimde gördüklerim, daha sonra, 2'nci dönemde, 23'üncü Dönemde de kayıp çocuklarla ilgili ve çocukların mağduriyetini gidermekle ilgili komisyon çalışmaları sırasında bir şeyi fark ettik ki, evet, "üstün yetenekli ve zekâlı" dediğimiz çocuklar büyük mağduriyet yaşıyorlar. "Nasıl yani?" diyebilirsiniz. "Sınıfta herkes anlatırken onlar çabuk anlıyorlar, matematik problemlerini çabuk çözebiliyorlar. Olur mu be Halide Hanım?" çok duydum bu sözleri ama emin olun, sekiz yaşındaki bir çocuğu, on iki yaşındaki bir çocuğu -altı aylık bir çocuğu- bebek mamasıyla beslemek gibi. Erken yaşta zekâsını tespit edemediğiniz, göremediğiniz, zihinsel ve ruhsal ihtiyacını karşılayamadığınız çocuk, toplumda yapayalnız, arkadaşsız, dostsuz, iletişimsiz, sınıfında yabancı, karşıdakilerin onun için düşündükleri farklı, ya horluyorlar, öteliyorlar yahut da fazlaca iltifat gösteriyorlar. Peki, evdeki anneler, babalar? Emin olun, depresyon tedavisi gören çok üstün yetenekli çocuk annesi babası tanıyorum çünkü çocuğunuzun sorularına cevap veremediğinizde, iletişim dilinizi kuramadığınız zaman, evinizde maalesef kötü bir ilişkiler halkası oluşuyor.
Bu çocuklar çok merhametli ve adalet duyguları gelişmiş oluyor. Erken algıladıkları, önsezileri kuvvetli olduğu için, öğrenmeleri erken olduğu için, daha büyük yaştakilerle çabuk arkadaşlık kuruyorlar. İşte, maazallah, o sırada siz, eğitim kuvvetiyle çocukla bütünleşemezseniz onlar sokakta suçla bütünleşir hâle geliyorlar. Liderlik davranışları, ön sezgileri, herkesten daha hızla düşünebilmeleri, onları, belki çoğumuzun aklına gelmeyen suçlara itebiliyor. Biz bunları hiç arzu etmiyoruz.
Peki, daha da acı olan bir şey var. Ben, çocukların nüfuslarını ve sayılarını gördüğümde çok üzüldüm çünkü benim ülkemde üstün yetenekli ya da zekâlı diyen sayılar kadar bütün nüfusu olan ülkelerden ben teknoloji satın alıyorum, düşünebiliyor musunuz? Sizin üstün yetenekli ve zekâlı dediğiniz çocuklarınızın nüfusu kadar o ülkelerin tüm yaş nüfusu var ve biz gidip onlardan insansız uçaklar satın alıyoruz, biz gidip onlardan teknoloji satın alıyoruz, adama gülerler. İşte, eğer bir toplumun sorunlarını çözmek istiyorsanız sorunları çözerken sorunların sebeplerini ortadan hızlı kaldıracak, yetenek sahibi, çözüm kabiliyeti belki bizlerden çok daha fazla olan bu insanlara, bu çocuklara daha öncelik tanımamız gerekiyor.
Biz bu araştırma komisyonunu kurduğumuzda, inşallah, bu çocukları tanımlayan, bu eğitimi kolaylaştıran yasaları çıkardığımızda onlara iyilik yapmış olmayacağız, biz, 70 milyon bu topluma iyilik yapmış olacağız. Demin Hocam, birisi söyledi, özellikle Anadolu'da çocuk oranları daha fazla çünkü problemle daha çok mücadele ederken problem çözme kabiliyetleri gençlerimizin daha hızlı gelişiyor. Mesela, bir örnek vereyim: İsmini vermeyeyim, dokuz aylıkken konuşmaya başladı, iki yaşında bir televizyon kanalını izleyerek İngilizceyi öğrendi, altı yaşında ileri derecede keman çalmaya başladı ve astronomiyle ilgileniyor. Kendisini "Zekiyim, saygılıyım, sevgi doluyum." diye tanımlıyor. Görseniz, bunlar bıcır bıcır, şu kadar çocuklar ama değerseniz altın çocuk oluyorlar, ilgilenirseniz altın çocuk oluyorlar; ilgilenmezseniz cezaevlerinin hücrelerinde, maalesef, başka dünyalara dalıp gidiyorlar. Evet, bunun için üstün yetenekli ve zekâlı çocuklarımızın eğitimiyle ilgilenmek bizim boynumuzun borcu diye düşünüyorum.
Peki, "Madem Allah akıllı çocuklar vermiş bu ailelere, e, okutuversinler çocuklarını." dediğinizde, maalesef, bu çocukların eğitimleri o kadar ucuz değil, eğitim araç gereçleri de bu kadar kolay ulaşılabilir değil. İstanbul'da veya Anadolu'nun birkaç yerinde kurulmuş özel vakıf ve dernek okulları var fakat şuna dikkatinizi çekerim: Burada, kürsüde birtakım şeyleri söyleyemiyorum. Üstün yetenekli ve zekâlı çocuklarımızın bir kısmının, maalesef, art niyetli amaçlar için de kullanılma şansı olabiliyor. Kimlerin bu çocuklarımızı nelere hizmet edebilir duruma getirdiğini düşünmek bile istemiyorum. Evlatlık alınıp götürülenler? "Kimdir?" diye sormayın bana, "Nasıl?" diye de sormayın. Alınıp aileden, okutmak üzere başka yere götürülenler? Çünkü gerçekten bunlar bir hazine gibi. İşlendiği zaman hepsi bir pırlanta, bir mücevhere dönüşüyor ama farklı yolda işlendiği zaman çok iyi hırsız, çok iyi yankesici ya da çok iyi bilgisayar suçlusu hâline gelebiliyorlar.
Evet, arkadaşlarımın çoğu üstün yetenekli ve zekâlı çocukların tanımlarını yaptılar. Bunlar çok kelime hazinesine sahip, mükemmel bir hafızaları, merakları, yaşlarına göre olgunlukları, adalet ve merhamet duyguları gelişmiş?
Bakın, son yıllarda hep şu konuşulur ya siyasette: "Siyasetin lider problemi var.", "Siyasetin kadro problemi var.", "Bürokrasinin lider problemi, kadro problemi var." İşte, bu çocuklarımızı, bu nesilleri ele alamadığımız için? Bunları ele aldığımız zaman, bunları iyi yetiştirdiğimiz zaman ben bunların içinden çok Recep Tayyip Erdoğanlar çıkacağını düşünüyorum. (MHP sıralarından "Yaa!" sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ortalık yanık yağ kokusu oldu!
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Yaa! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
Evet, ben bu saatten sonra fazla meşgul etmeyeyim. Arkadaşlarımla da demin iddiaya girdim, şu kadar dakikayı doldurmayayım?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yalnız bir kişiyi tespit edebilmeniz çok enteresan ya!
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - "Sen erken bitir o zaman." dediler.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Çok gayret sarf ettiniz herhâlde 75 milyonun içinden?
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ben, bu arada, sadece sorumluluğun Millî Eğitim Bakanlığına ait olduğunu düşünmüyorum. Millî Eğitim Bakanlığı nihayetinde bizlere taşeron eğitim veren bir Bakanlık. Çocukların hukuk ve hakkının esas sahibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız. Bence bütün çıkan yani o komisyonlarda görüşülen eleştirdiğiniz tekliflerin de bir tarafında durması gerekenin Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olduğunu düşünüyorum çünkü çocuğun hukukundan ve hakkından sorumlu olan Bakanlık orası. Bu konuda da YÖK'ün, DPT'nin, Millî Eğitim Bakanlığının ve TÜBİTAK'ın iş birliği içinde çalışması gerektiğini düşünüyorum.
Peki, niçin araştırma komisyonu kuruyoruz? Millî Eğitim Bakanlığının aklı yetmiyor mu? Bir araya geliverseler, düşünüverseler, bunları yapıverseler diye. Yok, maalesef bazen akılları yetmiyor, bazen güçleri yetmiyor, bazen iş birliği yapmak kamu kurumlarının içinde çok zor oluyor ama araştırma komisyonu şöyle bir şey sağlıyor: Bir kere, bütün partilerin üyeleri orada olduğu zaman birlikte tartışma, istişare etme, yerinde ziyaret etme, akademisyenleri çağırma, bakanlıktan görevli arkadaşları? Bir ortak akıl oluşuyor ve oradan çıkan sonuçlar? Ki bunu iki araştırma komisyonu başkanlığı yaptığımda gördüm, bütün muhalefet partileri özellikle çocuk ve eğitim söz konusu olduğunda gerçekten çok iyi bir uzlaşma gösteriyorlar ve o araştırma komisyonu sonuçlarını bugün bakanlıklar hayata geçirdiği için çok iyi sonuçlar alabiliyoruz. Tabii hepsinden memnun olmayabilirsiniz, saygım var ama çoğunlukta mutabakat içinde olarak yaptıklarımızdan iyi sonuçlar aldığımızı düşünüyorum. Onun için bu araştırma komisyonunun belki de 2002'den bu yana yaptığımız icraatların içinde en önemli, en etkili, en faydalı ve tarihe nakşedecek faaliyetlerden biri olacağını düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum, hayırlı uğurlu olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Başkanım, yanık kokusu var, itfaiyeyi çağıralım!
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Vaktim var yedi saniye?
MUHARREM İNCE (Yalova) - "Yanık yağ kokusu var." dedi.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ne var?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yanık yağ kokusu?
HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ha, yağ kokusu? Olabilir, hiç gocunmam vallahi. Benim gibi lidere sahip olun, siz de yağ çekin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İncekara, teşekkür ediyorum.