GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:23.11.2016

AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğum önerge aslında sadece 9'uncu maddedeki bir düzenlemenin 12'nci maddede değişiklik yapılarak yer değiştirilmesiyle ilgili. Millî Eğitim bürokrasisi içerisinde çıraklık, kalfalık, ustalıkla ilgili görev bir genel müdürlükten başka bir genel müdürlüğe aktarılmış.

Ama eğitim sisteminin ne kadar problemli olduğunu ve nasıl bir insan ürettiğini görme üzerine birkaç dakika bazı şeyleri paylaşmak istiyorum. Türkiye bir haftadır çocuk istismarını tartışıyor ve resmî rakamlara göre, Adalet Bakanlığının kendi açıkladığı rakamlara göre bir yılda çocuk istismarıyla ilgili adliyeye yansıyan vaka sayısı 15 binin üzerinde. Hepimizin utanması gerekiyor, hepimizin yüzünün kızarması gerekiyor. 15 binin üzerinde çocuk istismarı vakasından bahsediyoruz yani 15 bin acı, 15 bin dram. Peki, bu insanlar hangi eğitim sisteminden yetişiyor? Demek ki mesele bina yapmakla bitmiyor, demek ki mesele iktidardaki bakanın değişmesiyle bitmiyor, hatta ve hatta bırakın bakanı, hükûmetlerin değişmesiyle de bitmiyor. Ortada bir insan tipi sorunumuz varsa bu Parlamentonun önce dönüp kendisine bakması gerekiyor.

Akşam saatlerinden beri bana gelen bir sürü sosyal medya mesajı var, diyorlar ki: "Eğer cesaretiniz varsa -yani bir şeyin araştırılmasını istiyorsanız- 6-7 Ekim olaylarının araştırılması için de Mecliste önerge versenize."

Değerli arkadaşlar, eğer bir milletvekili çıkıp bu kürsüde açıkça yalan söylerse olacağı budur. Onu dinleyen insanlar da o yalana itibar eder ve sonra sanki bir şey biliyormuş gibi sosyal medyada bunu paylaşırlar, yazarlar. Biz önerge verdik, siz reddettiniz. Neden biriniz çıkıp şuradan demiyor ki: "Siz önerge verdiniz ama biz reddettik." Niye diyemiyorsunuz bunu? Bu toplumu kandırmaya, bu topluma bu kadar açık yalan söylemeye ne hakkınız var? Hazreti Peygamber'e soruyorlar, "Müslüman zina yapar mı?" diyorlar, sessiz kalıyor; diğer suçları da sayıyorlar tek tek, hepsine sessiz kalıyor ama "Yalan söyler mi?" diye sorduklarında "Asla, Müslüman asla yalan söylemez." diyor.

Değerli arkadaşlar, çok net, çok açık bir tabloyla karşı karşıyayız. Bugün görevden alınan öğretmenler AKTİF SEN'i kurmadan önce bir başka sendikanın üyesiydi, değil miydi? EĞİTİM SEN değildiler, EĞİTİM-İŞ değildiler, TÜRK EĞİTİM-SEN değildiler, başka bir sendikanın üyesiydiler. On yıl boyunca onlardan kesilen aidatla maaş aldınız, hiç mi birinin terörist olduğunu anlayamadınız, hiç mi birini hissetmediniz? Peki, Millî Eğitimde bu kadar müfettiş var, bu kadar büyük bir terör örgütü, on binlerce insan Millî Eğitim Bakanlığında örgütlenmiş, bizim çocuklarımıza ders vermişler ama biz bunların hiçbir tanesinin terörist olduğunu tespit edememişiz.

Değerli arkadaşlar, tablo çok açık. Sizin sendikalarınıza üyeyken iyiydiler ama başka sendika kurdukları zaman tehlikeli oldular. 3 genel seçimde, 2 yerel seçimde, referandumda sadece oy vermekle kalmayıp, sandık görevlilerini organize edip uçakla seçmen taşıdıklarında iyiydiler ama sizin dışınızdaki partilere oy vermeye başladıklarında kötü oldular.

Değerli milletvekilleri, ahlaken çökmüşse bir ülke, 9 kişi enkaz altındayken burada, dışarıda maç seyredip, sonra gelip burada oy kullanıyorsak halktan falan şikâyetçi olmaya hiç hakkımız yok. Hiç olmazsa onların acısı için... Buraya çıkıp şehitlik edebiyatı yapıyorsunuz ama burada 9 kişiyi enkazdan çıkartamayan devletin bir sorumluluğu olduğunu bile itiraf edemiyorsunuz. Çünkü o madenin sahiplerinin kim olduğunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; resmî ortaklarını da siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; gizli ortaklarını da siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz, ben buradan isim telaffuz etmeyeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, çok net başka bir tabloyla karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, eğer...

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Hadi söyle, söyle!

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Biliyorsan açıkla!

AYHAN BİLGEN (Devamla) - Siz şirketi biliyorsunuz değil mi? Çıkar açıklarsınız o zaman. Siz biliyorsanız, siz açıklayın. Ben iddia makamındayım, ben muhalefetim, sizin bir bakanınız çıksın ya da komisyon çıksın açıklasın bakalım kim varmış, kim yokmuş o şirketin ortakları içerisinde. Ama, hepsini geçin bir tarafa, eğer bir devlet dört günde 9 kişiyi çıkartamıyorsa utanmanız lazım. Bana laf yetiştirmek değil, utanmanız lazım.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Yazıklar olsun!

AYHAN BİLGEN (Devamla) - Ama, hepsini geçin, Abdulkadir Yapçan isimli bir Uygur kanaat önderini Çin'e teslim ediyorsunuz, utanın ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Kaza üzerinden, bir acı üzerinden...

AYHAN BİLGEN (Devamla) - Bu çatının altında bize milliyetçilik öğretmeye kalkıyorsunuz. Kırım'ı Ruslara sattınız, farkında mısınız! Bundan utanmıyorsunuz, değil mi!

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Yazıklar olsun sana!

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Adam gibi konuş, adam gibi!

AYHAN BİLGEN (Devamla) - Şanghay'a girin siz! (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)