| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 24.11.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün birinci bölüm üzerine konuşurken de ifade etmiştim, özellikle, eğitim sistemimizin özgür düşünen özgür bireyler yetiştirdiğini söyleyebilmemiz oldukça zor çünkü bilimsel, demokratik bir eğitim perspektifine, paradigmasına sahip değiliz. Öğrencilerimiz ilkokuldan itibaren yabancı dil dersleri görmeye başlıyorlar, dil öğrenemiyorlar; öğrencilerimiz sorgulayan değil, maalesef biat eden, disiplinle ve katı disiplinle bastırılmaya çalışılan bireyler olarak yetişiyorlar; öğrencilerimiz etken değil, edilgen bir kişilik olma özellikleriyle yetişiyorlar. Oysa bu ülkenin daha fazla biat eden, daha fazla susan, daha fazla boyun eğen değil; özellikle yanlışları sorgulayabilen, iktidar muhalefet fark etmeksizin, toplumsal çelişkileri sorgulayan bireylere ihtiyacı olduğunu ifade etmek isterim.
Bir diğer husus: Siyasi iktidarın sözcülerine, vekillerine, yöneticilerine baktığınızda ülkede her şeyin dört başı mamur ve murassa gittiğini, cumhuriyet tarihinin en iyi ülke gerçekliğine eriştiğimizi söylemekten imtina etmiyorlar. Oysa, bize göre eğitimde, sağlıkta, ekonomide, diplomaside, hukukta, yargıda ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında işlerin sarpa sardığını, cumhuriyet tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim. Daha önce iktidarların belli siyasi sorunları vardı ama doksan üç yıllık cumhuriyet şu anda tam bir tıkanmayı yaşıyor. Doksan üç yıllık cumhuriyet bir varoluşsal gerçeklikle ve problemle karşı karşıyadır.
Dün ifade etmiştim Sayın Bakan, bugün de söyleyeyim: Artık bu yasalara çok fazla niye ihtiyaç duyuluyor anlayabilmiş değilim. Çünkü yasa hükmünde değil, artık Anayasa hükmünde kararnameler çıkarılan bir süreci yaşıyoruz biz. Düşünün, tutuklu ve hükümlülere bir KHK'yla Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddesine baskın gelen, eşitlik ve eğitim hakkı ilkelerini ihlal eden eğitim ve sınav hakkını elinden alıyoruz. Düşünün, bir KHK'yla anayasal haklar bu ülkenin yurttaşlarının elinden alınmaktadır. Eğitim hakkı, sınav hakkı ve sınavlardan elde edilecek yaşamın geleceğini planlama hakkı hiç kimsenin elinden hiçbir gerekçeyle alınamaz. Bu bana 28 Şubat sonrası başörtülü olduğu için eğitim haklarından mahrum kalan mağdurları hatırlatıyor. O zaman da sadece başörtüsü taktıkları için üniversite kapılarından içeri alınmayanlar şimdi bırakın üniversite kapısından, binasından, dersliklerinden içeri alınmayı hapislerle sınırlandırılan bir yaşam gerçekliğiyle yüz yüze kalıyorlar. Düşünsenize, hiçbir hüküm giymemiş, sadece tutuklu olan bir üniversite öğrencisi devamını almış olduğu derslerin vize ve finallerine... Neymiş? "Kanun hükmünde kararnameyle saraydan böyle emredildi." diye eğitim haklarından mahrum kalıyorlar. Hükümlüler ise bir sınav hakkını merkezî sistemle hazırlanmış hiçbir sınava girememe gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Bütün iktidar vekilleri için söylüyorum: Bunlara itiraz etmenin günü bugündür, sadece biz kendi konumumuzu, makamımızı, mevkimizi bugün için koruyabiliriz ama bunun üç ay bile süreceğinin garantisinin olmadığını ifade etmek isterim. Kimin ne sözü ne kelamı varsa, eğitimde sağlıkta, hukukta yargıda, yaşamı sadece iktidar partisine biat edenlere yaşanılır kılan, onun dışındakilere ise yaşanılmaz kılan bu gerçekliğe hepimiz hep birlikte itiraz etmeliyiz.
Alacağımız kararlar 79 milyon insanın mutluluğuna hizmet edebilmelidir. Sadece biz mutlu azınlıklar yaratarak mutsuz azınlıkları onların baskıcı politikaları altında bir cendere altına alamayız. Bu yönüyle, bunlara itiraz eden bugün muhalefet partileri olabilir ama yarın bu itiraz edenler pozisyonuna iktidar vekilleri ve yöneticileri düştüğünde inanın etraflarında kimseyi bulamazlar.
Ben bu temelde son olarak Nur Hayat Şuara'dan bir sözle, bir şiirin mısrasıyla bitirmek istiyorum, "Sükût bürünmüşse dillere yara derindir. Yara derin ise Allah kerimdir." diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)