GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:26
Tarih:24.11.2016

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, söz konusu madde, yurt içi-yurt dışında yerli-yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle iş birliği anlaşması çerçevesinde, kurulan proje okullarında üniversitelerdeki akademisyenlerin idareci olmalarının önünü açan bir tasarı.

Şimdi, ifade edelim ki bu madde o kadar spesifik ve bu ülkenin birçok öğrencisi, öğretmeni ve eğitimcileri için, eğitim personelleri için fantastik ve ultra bir önerge ki öncelikle bu ülkede son bir buçuk yıllık güvenlikçi politikalar nedeniyle on binlerce öğrenci eğitim-öğretim hakkından mahrum kalmış durumda. Son üç öğretim yarı yılıdır eğitim göremeyen on binlerce öğrenci varken biz kalkmış burada yerli-yabancı kurulmuş proje okullarıyla, başka ülkelerle yapılmış iş birliği çerçevesinde kurulmuş bazı okullara öğretim elemanlarının müdür olarak atanması konusunda bir madde ihdas ediyoruz.

Şimdi, şunu söyleyelim: Güvenlikçi politikaların ülkenin birçok alanını etkilediği gibi eğitim alanını da etkilediğini ifade edelim. Bir diğer husus: Bizim bırakalım bölgedeki öğrencilerimizin, çocuklarımızın artık eğitim-öğretim hakkını teslim etmemizi, gelinen nokta itibarıyla birçok çocuğumuz bu ülkenin geleceğine ilişkin aidiyet ve sahiplenme duygusunu yitirmiş durumdadır. Bu güvenlikçi politikaların, bu çocuklarımızın ülkenin geleceğine dair, gelecek ve aidiyet duygusunu yitirmiş olmasının altındaki bu politikaların iktidar tarafından bir an önce gözden geçirilmesi lazım.

Bir iktidar düşünün ki siyasetle, sözle, kelamla, kalemle baş edemediği birçok siyasetçiyi siyasallaştırdığı yargının eliyle rehin alma pozisyonu içerisine girmiştir. Şimdiye kadar sıklıkla iktidar partisinin hatipleri buradan bağımsız yargıya da sataşmalarda hukukun, yargının buna karar verdiğini ifade ettiler. Biz bugün ifade ettik, tekrar ifade edelim. 4 Kasım gecesi bu ülkenin demokrasisine, müesses nizamına düşmüş bir kara lekedir. 5 ayrı ilde çok farklı dava dosyalarından çok farklı savcıların aynı dakikada harekete geçebilmesi gerçekliğini bu ülkenin bağımsız yargısıyla falan kimse tarif edemez. Bırakın ülkenin genelini buna inandırtmayı, iddia ediyoruz ki iktidar partisinin birçok vekili ve yöneticisi de bunun artık bağımsız yargı kararıyla olduğu iddiasına gülüp geçmektedir. Bu ülkede yargının bağımsız falan olduğu yok. Yargı, cumhuriyet tarihinin darbe dönemlerine rahmet okutur tarzda en siyasal dönemini yaşamaktadır. Bugün ak saçlı, ak sakallı, elli yıllık siyasetçi olan Ahmet Türk'ün tutuklanması siyasi iktidar açısından bir acziyet ifadesidir. Ömründe sizin sıklıkla ifade ettiğiniz, işte, kamu güvenliğini tehdit eden şiddet olaylarıyla ilişkilendirilebilecek bir tek kelimesi ve sözü olmayan bir bilge insandır bizim için, bir barış elçisidir. Ahmet Türk'ün kendisini almaya gelen ve gözaltına alan polislere -bugün ifade ettik, tekrar söyleyelim- söylediği cümle şudur: "Gençler, ben içeri girmişim girmemişim, ne olacak ki. Mesele bu kan nasıl duracak ve bu sorun nasıl çözülecek? Bu kan nasıl duracak? Bu kan nasıl duracak?"

Ahmet Türk'ün sadece son bir buçuk yıl içerisinde farklı yerlerde yaptığı konuşmalardan bazı alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum. "Ben Diyarbakır Cezaevinde kimsenin hayal edemeyeceği işkencelerle 1980 yılında tanıştım ama inanın kimseye nefretle bakmadım, bana işkence edenler de dâhil olmak üzere. Ben affetmeye hazırım yeter ki bu ülkenin özgür geleceği için."

Yine, Ahmet Türk bir başka konuşmasında "Demokratik siyasetin önünü kapatmak bir umutsuzluğu derinleştirir, bu bir gerçektir ama bütün bunlara rağmen Türkiye özgürlüğüne er geç kavuşacaktır. Bizim özlemimiz bu sancılı sürecin uzamaması ve herkesin yeniden düşünmesi ve Türkiye'de halkları kucaklayacak bir anlayışı egemen kılmak için çaba göstermelidir. Türkiye ortak akılla, diyalogla, mantıkla ancak sorunlarını çözebilir."

Ve son olarak şunu söyleyeyim yine Ahmet Türk'ten alıntıyla: "Ben şuna inanıyorum: Mutlaka demokrasi ve barış bu ülkeye gelecek, demokrasi ve barış isteyenler muzaffer olacaktır. Ne kadar engellenirse engellensin barış ve demokrasi mutlaka üstün gelecektir."

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)