GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:26
Tarih:24.11.2016

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Sayın Bakanımız, Sayın Millî Eğitim Bakanı bir tartışma başlattı, tutanaklardan şöyle bakacak olursak: Sayın Bakan "Öğretmenin mali hakları bakın, çok net; rakamlar yalan söylemez, yorumlar yaparsın da ben rakam söylüyorum, bunun aksini söyleyen de çıksın söylesin." dedi. Ben de şimdi çıktım söylüyorum Sayın Bakanım. Sayın Bakan diyor ki: "Bir öğretmen maaşıyla 2002 yılında 552 litre süt alınıyordu, şimdi, 1.142 litre süt alınıyor." Bir de ekmek örneği verdi: "250 gramlık 2.761 tane ekmek alınıyordu, şimdi 3.461 tane." Zannediyorum yani bürokratlar sadece bula bula 2 tane madde bulabilmiş. Bu, zaten bir başka yönü, bir şeyin de itirafı. Biz hep söylüyoruz zaten "Bu ülkede tarımı bitirdiniz, hayvancılığı bitirdiniz." diye. Süt fiyatları doğrudur, sütte böyle bir şey var ama bu öğretmen maaşının çok arttığından değil, süt fiyatlarının çok düşük kalmasındandır, o yüzden de bu ülkede hayvancılık bir türlü gelişmiyor.

İkincisi: Ekmek. Ekmek, tabii, çok manidar. Onun da temelinde yine buğday var, yine üretici var, yine çiftçi var; onun mağduriyetinin tescilidir bu, Tarım Bakanı olsa burada çok zor durumda kalırdı.

Diğer bir husus da, buradan ben şunu anlıyorum: "Öğretmenler kuru ekmeğe talim etsin." Sayın Bakanım, sadece ekmekte böyle bir şey var, başka bir şeyde yok. Ya, bu ekmeğin yanına bir katık lazım değil mi? Şimdi, ekmeğin yanında katıklara bakalım. Ekmekle altın yenmez ama... Ben Maliye Bakanlığından aldığımız rakamları söylüyorum, bugün Maliye Bakanımdan aldım, diğerleri de TÜİK verileridir. Mesela, 1'in 4'ündeki bir öğretmen için söylüyorum ben de, bunun tablosunu da size birazdan verebilirim. Cumhuriyet altını ne olmuş, sadece değişimlerini söyleyeyim. 2002'ye göre 2016'da, temmuz ayı-temmuz ayı karşılaştırmaları: Yüzde 36,6 altın alımı düşmüş. Şimdi, tabii, "Altın çok istisnai bir durum olabilir." diyebilirsiniz, buna katılırım, hiçbir şey demem.

"Fındık" diye bakarsanız yüzde 29 düşmüş. Hadi bakalım, çayda ne olmuş? Çayda 2002 yılında, 1'in 4'ündeki öğretmen bir aylık maaşıyla 3.567 bardak çay içerken, şimdi 2.558 bardağa düşmüş yani üçte 1 kayıp var. Bunu kıymalı pide için, mercimek için... Mesela, mercimekte yüzde 25 düşüş var Sayın Bakanım alım gücünde. Nohutta yüzde 23,5 düşüş var. Zeytinyağında yüzde 20,1 düşüş var. Çorba, restoranda çorba içerse yüzde 16... Bakın, bunların hepsi TÜİK rakamıdır yani belli standartta hem 2002 yılı Temmuz için hem de 2016 yılı Temmuz ayı için. Bunların hepsinin kaynağı açılabilir.

Sonra, pilav, kuru fasulye yani "Yese yese bir memur ancak bunu yer." diye düşünsek, burada da alım gücünde yüzde 10 azalma var. Yine bunu dana eti, bal... Erkek berberi yani berber ücretiyle mukayese ettiğimizde yüzde 8 küçülme var yani insanlar tıraş olamayacak artık. Kahve, ceviz içi, koyun eti, hepsi böyle gidiyor.

Dediğim gibi, hakikaten olumlu olan, pozitif olan ne var? Bakıyorsun, bir süt var, bir de ekmek var. Ama kuru ekmeğe biz memurumuzu, öğretmenimizi mahkûm etmememiz lazım. Tabii, 1970'li yılların mukayeseleridir bunlar, artık bunlar çok geçti, bunların geride kalması lazım. Hele hele, on beş yıl mukayesesinde bu olmaz. Hani, bu bir iki yıl mukayesesinde yapılabilir yani "Geçen yıl şunu alıyordu bu maaşıyla şimdi bunu alıyor." deyip bir iki yıl için yapılmasını hem siyaseten hem de teknik olarak kabul edebiliriz. Ama on beş yılda dünya değişiyor, ülkeler değişiyor, teknolojiler değişiyor, her şey değişiyor, nispi fiyatlar değişiyor her şeyden önce. Emtia fiyatları artıyor, azalıyor yani böyle bir mukayese yapılabilir mi? Kaldı ki bakın, bu mukayesenin altında kalırsınız, ki kaldınız. Yani, bunun aksini söyleyen varsa ben de ona çıksın söylesin diyorum.

Dolayısıyla burada refah olarak baktığımızda nedir? Sayın Bakanım, maalesef, bunları söylemekten ben haz almıyorum ama öğretmen maaşı için söylüyoruz yine, yüzde 30 refah kaybı var. Bakın, her şeye birlikte baktığımızda yani bir aylık maaşıyla -böyle bir şey olmaz ama bu hesaplama uluslararası bir hesaplamadır, tabii biraz da teknik ve üst düzey bir hesaplamadır- millî gelir alacak olsa bir öğretmen refah kaybı yüzde 30. Yani esas bakılması gereken şey bu. Şimdi, dolayısıyla, bunu nasıl düzeltiriz, bunun derdine düşmek lazım.

Ben bunu söylemeyecektim ama, Sayın Bakan, yani siz bakansınız, tabii, biraz da talimat kabul ettik, "Çıksın söylesin aksini söyleyen varsa." deyince bunları söylemenin bir gereklilik olduğunu düşünüyorum.

Dolayısıyla, öğretmenlerimiz her şeyin en iyisini hak ediyor. Öğretmenlerimizin maaşını ve öğretmenlerimizin üniversite puanlarını en üst düzeyde tutmamız lazım çünkü gençlerimizi, çocuklarımızı onlara emanet ediyoruz. Onların yetiştirdiği insanlar bu ülkeyi büyütecek, bu ülkede hukuku hâkim kılacak, bu ülkede ahlakı hâkim kılacak. Ne kadar kaliteli olursa öğretmenlerimiz, o kadar kaliteli çocuklar yetişir. Kalite de nereden geçiyor? Özlük haklarını düzelteceğiz ve en iyi çocuklarımızın öğretmen olması lazım bu ülkede. Üniversite sınavlarında da öğretmen okulları puanlarının yükselmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)