| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 25.11.2016 |
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına vermiş olduğumuz önergemizle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, 15 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletine karşı düzenlenmiş hain bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır. Terör örgütlerinin soluğunu kesecek ciddi ve etkili çalışmaların takipçisi olarak devletin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kusursuz olarak yapmasını beklemekteyiz.
15 Temmuzda saldırıyı gerçekleştirenlerin, daha çocukluk çağlarında iyi bir eğitim, gözetim ve koruma iddialarıyla, kendileri veya aileleri ikna edilerek gözetim altına alınmış çocuklar olarak özel amaçla açılmış evlerde nasıl yetiştirildiklerini bugün itirafçılarından dinliyoruz. Bunun adı çocukların dinî, siyasi ve ideolojik istismarıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleştirilen toplantılarda ilgili evlerin ve yurtların denetiminin yapılmadığı, toplantılara katılan Bakanlık görevlilerinden aldığımız "Bizim yetki alanımızda değiller." cevabından anlaşılmıştır. "Bu evlerin sayısı ne kadar?" diye sorduğumuzda ise evlerden haberdar olmadıklarını savunmuşlardır.
Sayın Bakan, herhangi bir eğitim kurumunda öğrenim gören çocukların kaldığı evlerin tespit edilmesi hiç de zor değildir, sadece buna niyet etmek, bu evlerin varlığını ve adreslerini öğrenmek için yeterlidir. Zira, okullarda görev yapan sınıf öğretmenleri, rehber öğretmenler, okul psikolojik danışmanları bu bilgileri içeren formları sürekli olarak doldururlar. Bu bilgilere ulaşmak için çaba harcamamak, kusuru görmezden gelmeye niyet etmektir. Ne yazık ki devleti yöneten iktidarın çocukların önemi ve onları korumayla ilgili söylemleri iyi dilek niyetlerinden öteye geçmemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak FETÖ için uyardığımız AKP, 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının olduğu tarihten önce uyarılarımıza karşı bu hareketi ve liderini savunurken bugün yanıldıklarını kabul etmekte ve yapılanmayı "terör örgütü" olarak kabul etmektedirler. AKP iktidarının aynı hataları tekrarlamaması ve bir kez daha yanılmaması için bu saatten sonra yapması gereken tabiri caizse yoğurdu üfleyerek yemektir.
Bilindiği gibi, iktidar, önce köy okullarını kapatmaya başlamıştır ve çocukları taşımalı eğitime mahkûm etmiştir. Taşımalı eğitimle eğitimine devam edemeyen çocukların güven içinde sığındığı yatılı bölge ilköğretim okulları ise "Güvenliği sağlayamıyoruz." gerekçesiyle kapatılmaya başlanmıştır ve bu sebeple de çocuklar, vakıf ve derneklerin açtığı yurtlar ya da kayıt dışı açılan evlere muhtaç edilmiştir.
Tekrar hatırlatmamız gerekirse Anayasa'nın 41'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca devlet, çocukların korunmasıyla ilgili önlemleri almakla yükümlüdür. Millî Eğitim Bakanlığı sorumlu olduğu kurumlarda gerekli denetimi yaparak çocuklar için oluşturulabilecek tehditleri erken dönemde saptayıp önlem almak ve istismarları engellemek zorundadır. "Ben bu işi beceremiyorum." diyerek yatılı okulları kapatmak, yenilerini açmaktan kaçınmak zafiyettir. Ailelerinden uzakta eğitim görmek zorunda kalan çocukların sağlıklı ortamlarda güvenle barınabilmesi için devlet gereken yatırımı yapmak, yurtlar veya yatılı bölge ilköğretim okulları açmak zorundadır. Çocukların eğitimi, korunması vakıf ve derneklerin görevi değildir.
Bugüne kadar gerçekleşmiş olan istismar olaylarını bir değerlendirecek olursak da maalesef çok da iç açıcı bir sonuçla karşılaşmıyoruz. Biz çocuk istismarlarını engelleme komisyonu olarak Karaman'a gittik ve Karaman'da bu çocuklarımızın üzücü olayından sonra gereken soruşturmaların ihmal ve kusura dayalı olarak ne gibi hata ve kusurların olduğu araştırılmamış, bu konuyla ilgili soruşturma açılmamıştır. Hatta il çocuk koruma koordinasyon kurulu bile oluşturulmamıştır, bunun bile bilgisini almış durumdayız.
Böylesine kötü olaylardan sonra gerekli soruşturmanın eksik yapılması, ihmal ve kusurların araştırılmaması onaylanacak bir tutum değil, yönetim zafiyetidir. Zira işlenen suçun faaline verilecek bir ömrü aşan cezanın caydırıcılığı, benzer suçların önlenmesi için yeterli değildir. Bugün yakın zamanda maalesef Adıyaman'da çok sayıda çocuğumuzun da tacize uğradığını biliyoruz, duyuyoruz. Karaman'da gösterilen zafiyetin orada da gösterilmemesini umuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)