| Konu: | OHAL uygulamalarının ülke demokrasisine etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL sonrası ülkemizde yaşanan hukuk dışı uygulamaları sizlerle paylaşmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, Meksika'dan 12 kişilik Granma teknesiyle yola çıkarak 82 kişiyle Küba kıyılarına ulaşan ve 12 kişiyle Sierra Maestra Dağlarında devrim ateşini yakan Fidel Castro ve arkadaşlarını saygıyla anarak konuşmama başlamak istiyorum. Bu devrimciler bir ayda yüzler, altı ayda beş yüzler, bir yıl sonra binler oldular ve diktatör Batista'yı yıktılar, ABD'nin burnunun dibinde devrim yaptılar. Fidel ve arkadaşları küçücük ülkeleriyle elli yedi yıldan beri ABD'nin ambargosuna ve emperyalizme karşı direndiler, direniyorlar. Mazlumların, bağımsızlık, özgürlük, adalet arayanların idolü oldular. Fidel ve arkadaşları dünyaya umut, mazlum milletlerin ise sesi oldular. Evet, sosyalizmin ve devrimin ulu çınarı, devrimin ve devrimciliğin simgesi Fidel Castro'yu kaybettik. Yaptıkları, mücadelesi, duruşu devrimleri anlatacak kitapların baş köşesinde yer alacaktır. Hoşça kal Fidel, seni hep saygı ve özlemle anacağız, seni hep özleyeceğiz, tarih seni unutmayacak.
Değerli milletvekilleri, hiçbir gerekçe darbeyi meşru kılmadığı gibi hiçbir gerekçe de bir ülke yönetiminde hukuksuzluğu ve keyfî uygulamaları meşru kılmaz. Maalesef 15 Temmuz sonrası darbe gerekçesiyle birçok hukuksuz uygulamaya şahit olduk. Bu süreç boyunca Mersin ve Osmaniye ilimizden darbe mağduru olan 900 kişiyle tek tek konuştuk. Neden ihraç edildiklerini, tutuklandıklarını ya da açığa alındıklarını anlamaya çalıştık ve anladık ki bu kişilerin büyük çoğunluğu suçsuz. Eğer bu kişiler mahkemeye çıkarılsalar haklarında sunulabilecek, dosyalarına konabilecek hiçbir gerçek suçlayıcı belge yok. Suçlamalar arasında en ağırlarından biri legal bir sendikaya sizin baskınızla üye olmaları ve sonra da istifa etmeleri ya da görüşünü beğenmediğiniz bir sendikaya üye olmaları. Bir diğeri ise yine devletin yetkili kurumlarından izin alarak kurulmuş bir bankaya cüzi miktarlarda para yatırmış veya o bankayla herhangi bir işlem yapmış olmaları. Bu kişiler arasında kolu, bacağı olmayan, yüzde 95'e varan engelli vatandaşlarımız var. Bakın, iki kolu olmayan bir arkadaşımız... Eşi açığa alındığı için valilik tarafından yazı yazılarak özel şirketlerden işine son verilenler var. Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir hukuk devleti? Adalet Bakanının açıkladığı 37 bin civarı tutuklanan ve 93 bin civarı soruşturulan kişi var. İhraç edilenlerin eşleri de sebepsiz yere ya işten atılıyorlar ya da attırılıyorlar. Bu kişilerin ertesi gün sağlık güvenceleri sona erdiriliyor. Çoluk çocuk, eşler perişan oluyorlar. Emeklilik hakkını elde etmiş olanların bile tüm hakları bir günde yok ediliyor. Özel şirketlerde çalışma hakları bile ellerinden alınıyor. Hak, hukuk, adalet bunun neresindedir? "Önce atalım, sonra bakalım." anlayışını bırakınız. Önce bakın, inceleyin, sonra cezalandırın. "Faşist askerî yönetim" dediğimiz 1980 darbesinde bile kamudan atılanların sayısı 5 bin civarındadır.
Değerli arkadaşlar, bu yapılanların hesabını hiçbir yerde veremezsiniz. Eğer bir nebze kaldıysa sizi vicdanınızla baş başa bırakıyor, yüce Meclisin vicdanlı vekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)