| Konu: | Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 29.11.2016 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değişiklik yapmaya bir türlü doyamadığınız ama yine de düzene koyamadığınız Millî Eğitimi daha da bozacak olan 405 sıra sayılı Tasarı'nın 29'uncu maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Hurafeleri değil bilimi temel alan, piyasanın, siyasi gücün değil halkın çıkarlarını gözeten bir üniversite düzeni kurulması için çalışan milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının 29'uncu maddesiyle, üniversitelerde disiplin soruşturması ve savunma hakkını düzenleyen bir madde ekliyorsunuz. Yanlış duymadınız, disiplin soruşturması ve savunma hakkı ekleniyor bu tasarıya; şaka gibi, gerçekten milletle dalga geçer gibi. Bugün hiçbir soruşturma yapılmadan, hiçbir savunma hakkı verilmeden binlerce kişiyi ihraç ettiğiniz bir dönemde savunma hakkından bahsediyorsunuz. Allah aşkına, size kim inanır? Kendi çıkardığınız kanunlara, Anayasa'ya aykırı davranarak Meclisin de itibarını iki paralık ettiniz. İntikam aracı hâline getirdiğiniz OHAL yasasıyla, çıkarılan KHK'larla, ihbarcılık ve diğer ahlaksız yöntemlerle üniversitedeki akademisyenleri, sosyal demokrat ve yurtsever öğretmenleri, memurları bir bir işten attınız, şimdi kalkmışsınız "savunma hakkı" diyorsunuz. Allah akıl ve izan versin. Bizi bu şekilde bitirebileceğinizi zannediyorsanız biz size nanik yaparız. Akademisyenler yöneticilerin, hatta toplumun düşüncelerine aykırı fikirlere sahip olabilirler. Bu aykırı fikirlere sahip olma herhangi bir disiplin sorunu ya da konusu değildir, olmamalıdır. Çünkü akademisyenler halkın sunduğu imkânlarla araştırma yaparlar ve gelecek kuşakları yetiştirirler dolayısıyla doğrudan halka karşı da sorumlulukları vardır. Bu nedenle akademisyenler herhangi bir Hükûmetin değil kamunun, halkın ortak değerleridir, onlara ortak olarak sahip çıkmak gerekir. Bu nedenle biz öğrencisi, akademisyeni, tüm birimleriyle üniversitelerin halkın bütün sorunlarına ses çıkarmalarını istiyoruz, hatta bu işin akademisyenlerin tarihsel sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Biz istiyoruz ki üniversiteler insanı önde tutan evrensel bir anayasanın nasıl yapılacağını bize anlatsınlar. Biz istiyoruz ki üniversiteler çocuk tecavüzcülerini korumak isteyen zihniyetin sosyal ve psikolojik analizini yapsınlar. Biz istiyoruz ki üniversiteler kendini uygar sanan bir ülkede çocuk tecavüzüne af konusunda üniversitelerin neden sessiz kaldığını yani kendi kendilerini bir tez konusu hâline getirerek araştırsınlar. Biz istiyoruz ki akademisyenler halkın ödediği vergilerin nereye harcandığını araştırsınlar, Kürt sorununun iktidar tarafından neden çözülmediğini, neden özellikle çözülmediğini korkusuzca araştırsınlar. Biz isteriz ki üniversiteler yoksulluğun on dört yıllık kesintisiz AKP iktidarına rağmen neden hâlâ çözülemediğini özgürce araştırsınlar. Üniversiteler özgür biçimde araştırmalı, inandığı fikrini cesaretle kimseden korkmadan, utanmadan, ekmeğinden olma korkusu yaşamadan en gür sesiyle söyleyebilmeli, yazabilmeli. Bu dönemde bu mümkün mü? Yarattığınız bu korku dünyasında asla mümkün değil.
Bakın, şimdi size önemli bir şey söyleyeceğim. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kalktınız, üniversiteleri daha perişan hâle getirmek üzere milletvekili olan öğretim üyelerine bir ayrıcalık getirmeye çalışıyorsunuz şimdi. 37'nci maddede birazdan konuşacağız yani bir milletvekili, Sayın Bakan, buradan çıkıp üniversitesine dönerse hem maaşını alacak hem emekli maaşını alacak ama herhangi bir sıradan öğretim üyesi emekli olup döndükten sonra tek maaşa talim olacak. Bakın, bu iş benim işime yarıyor, ben bir emekli öğretim üyesiyim, milletvekiliyim, buradan çıkışta 2 maaş alırım ama bunu ahlaki bulmuyorum. Bu ahlaksız bir tekliftir, bunu da geri çekmenizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)