GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı. Evet, birazdan onunla ilgili açıklamalarda bulunacağım. Ülkelerin en önemli motor gücü eğitimdir. Yani bir ülkeyi bir yerlere getirmek istiyorsanız eğitimine katkı yapmak zorundasınız. Türk üniversiteleri de kendilerine yönelik bir öğretim üyesi yetiştirme programı seçmişler, adına da kısaca ÖYP, "Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı" denmiş.

Nasıl seçiliyor bu öğretim üyeleri? Üniversiteleri bitiriyorlar, en iyi öğrenciler akademik not ortalamalarına göre belli bir yere kaydediliyor. Daha sonra yabancı dil sınavlarına giriyorlar. Yabancı dilden en yüksek notu alanlar, öğretim üyesi yetiştirme programına başvuruyor. Daha sonra Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı var. Bundan da yüksek not alırlarsa üçünün ortalamasıyla en iyileri bizim gelecekte üniversitelerimizde araştırma görevliliğinden başlayarak, yüksek lisans, doktora yapıp, yardımcı doçent, doçent, profesör olma hakkını elde ediyorlar. Peki, kaç kişi bunlar? Tam 13.500 kişi.

Sonra ne oluyor? 15 Temmuz darbe... Arkasından bunların işlerine son veriyorsunuz. Sonrasında da -burada YÖK'teki Başkan Vekilimiz Sayın Hasan Mandal'a teşekkür ediyorum- 600 kişiyi geriye döndürüyorsunuz.

Nasıl oluyor? Şimdi, üniversitelerde araştırma görevlileri için iki tip kadro var. Birinci kadro 33/a dediğimiz, öğretim üyesi, araştırma görevlisi akademik çalışmalarını çok sınırlı da yapsa hatta hiç yapmasa da emeklilik şansı var yani daimî kadro. 50/d kadrosu da geçici kadro. Yani öğrencilik bittiği zaman üniversiteyle ilişkisi kesiliyor.

Bu öğretim üyelerine diyorsunuz ki: "Araştırma görevlisi oldunuz. Sen, benim gelecekteki üniversitelerimin kurmayı olacaksın. Sana daimî kadro veriyorum. 33/a kadrosunu veriyorum." Sonra 15 Temmuz oluyor, "Ben senden bu kadroyu alıyorum, seni geçici kadroya atıyorum." Böyle bir şey olabilir mi, bu mantık olabilir mi? Neden? Bir zamanlar beraber hareket ettiğiniz Fetullah Gülen'ci olabilir bunlar diyorsunuz ve bu gencecik, fidan gibi öğretim üyesi olacak kişileri cezalandırıyorsunuz. Mantık nerede? Mantık yok. Soruyoruz, diyoruz ki: En büyük cezayı kime verdiniz? Bunlara verdiniz.

Başbakan yardımcısı dedi ki: "FETÖ bağlantısı olmayan ÖYP'lileri, kanun hükmünde kararnameyle kazanılmış hakkı 33/a'ya geçireceğiz." Söz verdiniz ama daha 600 kişiyi geçirdiniz. Nerede 13.100 ÖYP'linin hakkı? 33/a'dan 50/d'ye geçirilen ÖYP'li araştırma görevlilerinin süre uzatım belgelerini imzalarken bir de mobbing yapılıyor yani öğretim üyesinin, öğretim elamanının FETÖ'yle bir bağlantısı yok ama bir defa 33/a'dan 50/d'ye geçirilmiş ya, "FETÖ'cü olabilirsin." diye baskı yapılıyor. Arkadaşlar, bunlar bizim geleceğimiz. Geleceğimizi emin ellere teslim etmek zorundayız. En iyilerini seçiyorsunuz ama en büyük cezayı, en büyük mobbingi bunlara yapıyorsunuz.

Bir de şu var: Öğretim üyeleri var -doçent, profesör- ilişikleri kesilmiş, FETÖ'cülükle ilgili ilişikleri kesilmiş. Peki, bunların yaptırdıkları yüksek lisanslar, doktoralar incelenecek mi acaba? Kimlere teslim ettik? Kısa sürede yüksek lisans yaptılar, doktora yaptılar, sonra doçent, profesör oldular. Bunlar incelenecek mi? Üniversitede eğitim gören 6 milyon 800 bin öğrenci var. Geleceğimiz bunlara emanet, bunların hocaları daha da önemli. Dolayısıyla, bunları seçerken çok dikkatli olmak zorundayız.

Toplamda kanun hükmünde kararnamelerle tam 3.850 ihraç var. Bunlardan sadece 159'u ÖYP'li yani oran olarak bakarsak 1,25'i. Geri kalan yüzde 98,75 masum ÖYP'linin OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle hakkını gasbettiniz. Bu hakkı geri istiyoruz. Bunlar Türkiye'nin gözbebeği; birçoğu evlenmiş, yuva kurmuş, borca girmiş, geleceklerini arıyorlar, geleceklerini vermek zorundayız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)