GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:29.11.2016

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Yükseköğretim sistemi demokratikleştirilmeli ve üniversiteler özgür olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yükseköğretim sisteminin daha demokratik ve üretken bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söylüyoruz. Sistem içerisinde öğrenci, kurum ve akademik kadroların birbirleriyle uyumu ve çevreyle iş birliğinin sağlanması gerektiğini ifade ediyoruz. Evet, üniversiteler özgür olmalıdır gerek hocaların gerek üniversite öğrencilerinin akademik özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü garanti altına alınmalıdır ancak bir noktanın da altını çizmekte fayda vardır. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, dünyanın hangi üniversitesine giderseniz gidin üniversiteler ulusal çıkarları tehdit eden görüşleri ve davranışları bilimsel özgürlük olarak görmezler. Bu gerçek ve tespitten hareketle şu anda görüşülmekte olan bu tasarının 33'üncü maddesi üzerinde düşüncelerimi paylaşmak istiyorum ancak bundan önce de bir akademisyen kardeşiniz olarak bir hissiyatımı da dile getirmek istiyorum. 1986 yılında üniversitede araştırma görevlisi olarak akademik hayata adım atmak nasip oldu. YÖK 1982 yılında kurulmuştu. Samimiyetle ifade etmeliyim ki o yıllarda üniversitelerdeki öğretim elemanları ve öğrenciler belki de bugünlerden daha özgürdüler.

Değerli milletvekilleri, teamüller, bilimsel ve akademik çalışmaların yönlendirilmesinde, hatta üniversite yönetiminde yazılı olmayan ama herkesin uyduğu ve saygı duyduğu kurallardı. Biz maalesef bu teamülleri yok ettik. Üniversiteleri sözde demokratikleştirme adına, özgürleştirme adına tamamen siyasetin ve siyasetçilerin etki alanına çektik. Rektör seçim sonuçlarına müdahalelerde bulunduk. Üniversite hocalarına seçim yaptırdık ama onların iradelerini hiçe saydık ve alay edercesine, atama listesine son sıradan girenleri siyasi tercihlerimize göre atadık. Siyasetin kayığıyla gelen rektörler siyasetçinin talimatıyla üniversite yönetti. Akademik unvan alan bir öğretim elemanı idari tasarruf olan kadro ilanı için partilerin ilçe başkanlarına kadar gitmek zorunda kaldı. Başta rektör atamalarındaki çiğnenen bu teamüller maalesef üniversitelerde demokratikleşme ve özgürleşmenin sonunu da getirdi. Teamülleri "yetkimde" diyerek ters yüz eden ve üniversite hocalarının iradelerini hiç hükmünde gören eski cumhurbaşkanlarımızın bu konuda ciddi veballeri olduğunu düşünüyorum. Sayın Ahmet Necdet Sezer bu konuda öncülük yapmış, Sayın Abdullah Gül de onun açtığı yolu genişleterek sürdürmüştür. Sayelerinde bugün el birliğiyle rektör seçimlerini kaldırdık. Hiçbir öğretim üyesi "eyvah" bile deme ihtiyacını duymamıştır.

Değerli milletvekilleri, gönül isterdi ki, şu anda, burada, üniversitelerin demokratikleşmesi, öğretim üyelerinin özgürleşmesi, bilimsel kalitenin yükseltilmesi konularını, üniversite öğretim üyelerinin sorunlarını tartışalım, onların çözümüyle ilgili yasalar çıkaralım ama maalesef ki biz, uzun uzun, 9 madde hâlinde düzenlenmiş disiplin yönetmeliklerini, hangi hocaya hangi fiil karşılığında hangi cezanın verileceğini tartışıyoruz. Evet, bu düzenlemeyle daha önce disiplin yönetmeliğinde yer alan hükümler yasal statüye kavuşturuluyor ancak üniversitenin derdine çare olacak bir yenilik de getirmiyor diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)