GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:30.11.2016

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama Adana'da yanarak can veren 11 çocuğu ve 1 görevliyi rahmetle anarak başlıyorum. Elbette bu konuyla ilgili söylenecek çok söz var ama cenazeler duruyor; bugün bu konuyu konuşmayalım.

Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuzda Türkiye bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Biz bu Mecliste, burada bunu canlı kanlı bir şekilde yaşadık, biliyoruz. Darbeyi kimler yaptı, nasıl oldu bunu araştırmak için de araştırma komisyonu kuruldu, mahkemeler var devam ediyor. Ama ne oldu az çok biliyoruz. Hükûmet çıktı dedi ki: "Ben bu örgütle mücadele etmek için olağanüstü hâl ilan edeceğim." Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, olağanüstü hâl ilan etmeye gerek yok -darbeye bütün parti grupları karşı çıkmıştır, ortak deklarasyon yayımlamışlar, birlikte hareket etmişlerdir- bu örgütle mücadele etmek için ne gerekiyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak, OHAL'e gerek yok dedik ama bu Meclisin iradesi, iktidar partisi çoğunluğu olağanüstü hâl ilan etti.

Anayasa'mız ortadadır değerli arkadaşlarım, olağanüstü hâl ilan edildiğinde Hükûmetin ne gibi yetkileri var, olağanüstü hâlle ilgili kanun hükmündeki kararnameler hangi konularla ilgili olabilir bunlar açık ama maalesef, Hükûmet fırsatçılık yaptı. Olağanüstü hâl bahanesiyle ya da olağanüstü hâl çerçevesinde, gerçekten, çok sayıda kuruyu yaşla beraber yaktınız. "Mağdur yok." dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Öyle değil arkadaşlar, mağdurlar var, sizin kapılarınıza da her gün mağdurlar geliyor; bu, açık, net.

Bununla sınırlı kalmadınız yani FETÖ ve ona bağlantılı kişilerle ilgili sınırlı kalmadınız, genişlettiniz; çok sayıda aydın, yazar, gazeteciyi tutukladınız ya da savcılar tutukladı, öyle diyelim, bağımsız mahkemeler var. Herkes gülüyor, "Bağımsız mahkeme var." deyince bu ülkede, bu Mecliste herkes gülüyor değerli arkadaşlarım, iktidar partisi milletvekilleri de gülüyor. Ne acı, değil mi arkadaşlar?

Bakın, bunların hepsi tutuklandı. Bu ülkede çok az sayıda sahibi iş adamı olmayan, devlet ihalesi almayan gazete var. O gazetelerin bir tanesinin bütün yazarlarını, yöneticilerini tutukladınız ya da bağımsız mahkemeler tutukladı değerli arkadaşlarım.

Siyasetçileri tutukladınız.

Şimdi, biraz önce yapmış olduğunuz tartışmalara asla girmeyeceğim, o tartışmalar, o görüntü Türkiye Büyük Millet Meclisine, siz milletvekillerinin saygınlığına gölge düşürüyor değerli arkadaşlarım. Sanki iktidar partisi bunu bir taktik olarak seçmiş ve başkanlık referandumuna kadar böyle gidecek gibi görülüyor ama bunun sonu yok değerli arkadaşlarım, yanlış, bu kabul edilebilir bir şey değil.

Şimdi, herkes suç işler, suç işleyen herkes de ayrım olmadan yargılanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin nasıl yargılanacağı bellidir. Ben "evet" oyu vermedim, açık söylüyorum burada ama Türkiye Büyük Millet Meclisi dokunulmazlıkları kaldırdı. Dolayısıyla o dosyalardan sınırlı olarak milletvekilleri yargılanacaklar; bu açık, net. Bir grup milletvekili ifade vermeye gitmedi, bir grup milletvekili de gitti ama biraz evvel grup başkan vekilimiz ifade etti, ifade vermeye gitmemek tutuklama gerekçesi olamaz değerli arkadaşlarım; bu, intikam almak olur. Devlet, intikam almaz.

Bakın, aynı intikamı almayı tutuklu gazeteciler, yazarlar için de yapıyorsunuz. Dün bir tane iş adamı cezaevinde kalp krizi geçirerek öldü; FETÖ'cüydü, şöyleydi, bilmiyorum, tanımıyorum kendisini, ismini filan da bilmiyorum ama ben bazı gazetecileri ziyaret ettim, hasta bunlar, isimlerini verebilirim: Biri Ali Bulaç, biri Aslı Erdoğan, biri Şahin Alpay, ciddi bir şekilde hasta. Şimdi, bunları yargılamayın demiyoruz ki, milletvekillerini yargılamayın demiyoruz ki milletvekillerinin suçları sabit olana kadar bu milletin kendilerine vermiş olduğu yasama, denetleme görevlerini yapacaklar. Anayasa Mahkemesinin de kararı vardır, demokrasinin gereği, hukukun gereği de budur. Bunu söylüyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakın, "Terörle mücadele ediyoruz." diyeceksiniz. Elbette bu ülkenin güvenlik sorunu var, elbette terör örgütleri var, terör örgütü var, silahlı mücadele ediyorlar ve güvenlik güçleri bunlarla mücadele edecek. Ama bu mücadele hukukun içinde olacak. Bakın bunu söylediğimizden dolayı hemen bir şekilde terör parantezine alabiliyorsunuz; yanlış, değerli arkadaşlarım. Sizin elinizde Türkiye, olağanüstü hâli bıraktık olağanüstü hâl devletine doğru evriliyor. Her şeyi ama her şeyi güvenlikleştirdiniz değerli arkadaşlarım; her konuyu güvenlik parantezine aldınız, her konuyu. Efendim, Kürt meselesi, Avrupa Birliği, dolar meselesi, havaalanı meselesi -ne aklınıza gelirse- demokrasi, insan hakları, her şeyi güvenlik parantezine aldınız. Öyle bir noktaya getirdiniz ki iktidarı milletin yegâne temsilcisi, bir millet fetişizmi, bir millî irade fetişizmi çıkardınız. Milletin yüzde 49 oyunu aldınız, elbette milletin temsilcilerisiniz ama öbür taraftan yüzde 51 de milletin temsilcisi. Ama yaptığınız bu yeni güvenlik konseptine göre herkesi ama herkesi neredeyse iç düşman ilan ettiniz ve iç düşman muamelesi yapıyorsunuz. Bu yanlıştır değerli arkadaşlarım. Bunun sonu yoktur.

Bakın, bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanı için iktidar partisinin genel sekreterinin "Sayın Kılıçdaroğlu, bu ülkenin bir ulusal güvenlik sorunu olmaya başladı, oldu." demesi kadar talihsiz bir başka cümle kurulmamıştır değerli arkadaşlar. Muhalefet olmadan nasıl bir demokrasi yapacaksınız? Eğer muhalefet istemiyorsanız, ana muhalefet partisi genel başkanını da ulusal güvenlik problemi görüp onu da cezaevine gönderecekseniz, herkesi susturacaksanız ne yapacaksınız bu ülkede? Nasıl bir demokrasi kurmayı düşünüyorsunuz değerli arkadaşlarım? Bu yapacağınız şeyin ismi gerçekten demokrasi olabilir mi? Bakın, bu ülkenin yurttaşları herhangi bir suç işleyebilirler, terör suçu da olabilir. Bu insanlara hukuku uygulayacaksınız. Düşman hukuku uygulanmaz değerli arkadaşlar, intikam alınmaz, böyle bir şey yok; bu, son derece yanlıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi, ben öyle görüyorum ki kendi topuğuna kurşun sıkıyor. Bakın, siz Şeyh Edebali geleneğinden geliyorsunuz. Osman Bey'e Şeyh Edebali'nin söylediklerini hatırlayın. Muhalefet çok sert eleştiri de yapabilir, siz sakin olacaksınız değerli arkadaşlarım.

Biraz evvel şu Meclis kürsüsünde, şurada yaşananlar, vatandaşlarımız tarafından, televizyonda bizi izleyen vatandaşlar tarafından nasıl karşılandı?

Biz neyi kurtardık 15 Temmuzda değerli arkadaşlarım? Demokrasiyi kurtarmadık mı? Peki, demokrasinin en önemli kurumu, millet iradesinin tecelligâhı bu yüce Meclis değil mi değerli arkadaşlarım? Peki, bu yüce Meclisin yüce Meclisin üyeleri tarafından bu kadar değersizleştirilmesini normal mi görüyorsunuz değerli arkadaşlarım?

Bakın, herkesin aklını başına alması gerekiyor. Hepimiz bu kayıktayız, hepimiz bu gemideyiz. Bu gemi batarsa hepimiz batarız. Ha, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından bu tartışma, bu gerilim, bu kutuplaşma politikası bir strateji olarak görülüyorsa bu strateji de yanlıştır değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi bir şey söyleyeceğim ama hiç kızmayın. Şimdi, genel başkanımıza genel sekteriniz "ulusal güvenlik sorunu" dedi ya, bu ülkenin en temel ulusal güvenlik sorunu sizin bu politikanızdır. Yani kutuplaşma politikasıyla bir yere gitmek, bu gerginlik politikasıyla milleti ikiye bölerek, milliyetçilikleri kışkırtarak, duyguları kışkırtarak buradan bir başkanlık çıkarma stratejisi bu ülkenin en büyük ulusal güvenlik sorunudur değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, isimler üzerinde konuşmuyoruz ama bir kişinin Cumhurbaşkanlığı, bir kişinin başkanlığı üzerinden yürüyen bu tartışmalar bu ülkeyi ciddi bir şekilde ulusal güvenlik sorunun içine itiyor içeride ve dışarıda değerli arkadaşlarım.

Peki, size bir şey soruyorum: "Son kişi kalana kadar, son terörist kalana kadar mücadele edeceğiz." diyorsunuz terörle, evet, bir egemen ülkede hiçbir şekilde silah güvenlik güçlerinden başkasında olamaz, varsa, güvenlik güçleri onun elinden silahı alır. Ama size bir şey soruyorum: Netice itibarıyla, bu sorun yani "Kürt meselesi" diye bir mesele var. Bu meseleyi bütün güvenlikçi politikalarla, son teröristi öldürerek çözebileceğinize inanıyor musunuz? Akıl, mantık ve dünyada yaşanan tecrübeler bu konuda size ne söylüyor? Bu bir hamasettir değerli arkadaşlar.

Sizin terörle mücadele çerçevesinde yaptığınız, bir hamasettir ve bu hamaset bu ülke için en büyük ulusal güvenlik problemidir değerli arkadaşlarım. Buradan çıkış yok. Herkes aklını başına toplamalı, Türkiye Büyük Millet Meclisi değersizleştirilmemeli. Bütün bu meseleleri burada konuşarak, tartışarak çözmemiz gerekiyor çünkü bu ülke bizimdir, Türk'üyle, Kürt'üyle hepimizin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.