GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:10.12.2016

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanı olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce ben de Sayın Başkanımıza yapılan muameleyi bir kere daha sizler gibi şiddetle kınıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarımızın 2016 yılında gerçekleştirdiği ve 2017 yılında planladığı faaliyetleri sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yalnız, sözlerime geçmeden önce, sunumuma geçmeden önce bu yıl doğumunun yüzüncü yılını kutladığımız Cemil Meriç'i ve ölümünün yüzüncü yılında andığımız Tanburi Cemil Bey'i rahmetle anıyorum. Kendileriyle ilgili pek çok etkinlikler düzenliyoruz, düzenleniyor, sizleri de fırsat buldukça bu etkinliklerde görmek istediğimizi bir kere daha arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı hem uluslararası toplum hem de Türkiye için insanlık sınavının verildiği bir dönem oldu. Türkiye olarak bu sınavdan, uluslararası terörün mağdur ettikleri, savaşların mağdur ettikleri mazlumlara sahip çıkma bakımından başarıyla geçerken uluslararası toplum ne yazık ki bütün bu gelişmeler karşısında iyi bir sınav veremedi. 2016 yılında küresel teröre karşı insanlık olarak maalesef ortak bir duruş ve ortak bir söylem ve dolayısıyla ortak bir eylem geliştiremedik. Terörizmin bütün dünyada turizm sektörünü hedef alması şaşırtıcı değil. Son yıllarda artan terör, bütün insanlığı hedef alırken birçok ülkede turizm sektöründe durgunluğa sebep oldu.

Ayrıca, yurt içinde ve yurt dışında Türkiye aleyhine yapılan algı operasyonları da ülkemizin turizm sektörünü olumsuz biçimde etkiledi. Bunu bizlerin kuruntusu ve hatta paranoyası olarak görmemek gerekir çünkü son zamanlarda yaşadığımız pek çok olay bu algı operasyonunun derinden derine işletilmekte olduğunu kanıtlıyor.

Türkiye, 2016 yılında, sadece konvansiyonel diyebileceğimiz terör biçimlerine maruz kalmadı; devlet kurumlarına sızmış yeni bir terör yapılanması olan FETÖ darbe girişimine de tanık olduk ancak milletimiz, 15 Temmuzda bu menfur darbe girişimi karşısında gerçekten tarihe geçecek bir kahramanlık destanına imza attı. Darbe girişimi sonrası şehir meydanlarında düzenlenen demokrasi şölenleri, aleyhte yürütülen algı operasyonlarının aksine, ülkemizde hayatın normalleşmesinin de hem kanıtı hem tetikleyicisi oldu.

2016 yılı sektör açısından, turizm açısından Rusya'yla geçici bir kriz döneminin yaşandığı ama bununla beraber, sorunun çözümü yönünde karşılıklı olarak gerçekten önemli ve kalıcı adımların atıldığı bir yıl da oldu. Nitekim, geçen hafta biz de Sayın Başbakanla birlikte Rusya'ya yaptığımız ziyarette, muhataplarımızla özellikle turizm alanındaki ilişkilerimizi geçmişten de ileriye taşımak için ne tür önlemler almamız gerektiği konusunda görüşmelerde bulunduk ve gayet olumlu bir atmosfer içinde yürüdü bu görüşmelerimiz. Yine, geçtiğimiz günlerde, Antalya'da düzenlenen Uluslararası Resort Turizm Kongresi'nde, 2016 yılında yaşanan gelişmeler nedeniyle başka ülkelere kayan turistlerin, ülkemizi gittikleri ülkelerde diğer ülkelerle kıyaslama fırsatı yakaladıklarını, Türkiye'nin hizmet kalitesi ve altyapı yönünden mukayeseli üstünlüğünü gördüklerini ve 2017 yılında tekrar Türkiye'ye gelmelerinin beklendiğini bizzat yabancı tur operatörleri ifade ettiler. Bunların büyük bir kısmı sektör basınına da yansıdı. Bu anlamda, 2016 yılı tüm bu olumsuzlukların fırsata dönüştürülmesine ve Türkiye'nin turizmdeki gücünü kanıtlamasına inşallah vesile olacak.

Burada bizim 2016'da yaşadıklarımızdan çıkardığımız en önemli ders, benden önce konuşan hemen hemen bütün grup temsilcisi arkadaşlarımın da vurguladığı gibi, turizmimizi deniz, kum, güneş parantezinden çıkarıp ülkemizin sahip olduğu diğer potansiyel turizm alanlarına da açmamız gerektiği. Bunun için, Türkiye'nin gerçekten çok ciddi bir birikime ve potansiyele sahip olduğunu önce kendimiz gördük, sonra yavaş yavaş Türkiye'yle iş yapmakta olan kurumlar da, operatörler de bunları görmeye başladılar.

Dünyanın en çok turist çeken 6'ncı, Avrupa'nınsa 4'üncü ülkesi olan Türkiye'nin turizm sektöründe dünya genelinde yaşanan olumsuzluklardan ve bölgesel gelişmelerden en az düzeyde etkilenmesi amacıyla etkin tedbirler de aldık, almaya da devam ediyoruz. Nitekim, bu kapsamda, toplam maliyeti 543 milyon lira olan Turizm Acil Eylem Planı destek paketini, hatırlayacaksınız, benden önceki Bakan arkadaşım Mahir Ünal Bey 2016 yılı içerisinde başlatmış, uygulamaya koymuştu. Biz de aynı programı takviyelerle sürdürüyoruz.

Turizm sektöründe küresel gelişmelere anında cevap veren bir refleksle hareket eden Bakanlığımız, kültürel değerlerimizi ön plana çıkararak kültür ekonomisi ile turizm sektörünü buluşturmak için etkin tedbirler alıyor. Ayrıca, illerimizdeki kültür girişimcileri ve kültür endüstrilerini de hibe ve kredilerle destekleyerek istihdam ve hayat kalitesini artırmayı hedefliyoruz.

Bu, 2016'da yaşadığımız sıkıntılardan çıkardığımız derslerden bir tanesi, dediğim gibi, ürün çeşitliliğimizi artırmak ama aynı zamanda, hedef pazarlarımızı da genişletmekti. Daha önce, biraz da işlerin olurunda gidiyor olmasının verdiği rehavetle, sektör, Rusya, İngiltere, Almanya gibi belli başlı pazarlarla yetinen bir rutine kapılmıştı. Ama 2016'da yaşadığımız sıkıntılar bize pazarımızı Japonya'dan Latin Amerika'ya kadar, Çin'i, Hindistan'ı, Arap dünyasını, İran'ı, Kuzey Afrika'yı ve hatta Afrika'yı içine alacak şekilde genişletmemiz gerektiğini gösterdi ve gerçekten, sektörümüz de Bakanlığımızla çok uyumlu bir iş birliği içerisinde bu pazarlara açılmaya başladı, bu pazarlara yönelik tanıtım faaliyetlerine gerçekten etkin önem vermeye başladı. Zira, Türkiye, bugün bütün insanlığın yararlanabileceği zengin bir kültürel hafızaya ve birikime sahip. Bunu hakikaten kuru bir övünme olarak anlamayacağınızdan eminim. Evet, Türkiye deniz, kum, güneş bakımından gerçekten dünyanın en şanslı ülkelerinden biri ama bu imkânlar pekâlâ başka ülkelerde de var ama Türkiye'nin ayrıcalığı, özelliği şurada: Türkiye, aynı zamanda, gastronomi bakımından da çok ayrıcalıklı bir ülke, henüz yeterince potansiyelimizi değerlendirmemiş olsak da dağ turizmi bakımından da, kış turizmi bakımından da gerçekten çok büyük potansiyellere sahip bir ülke. Kongre turizmindeki başarılarımızı zaten İstanbul geçmişte çok yakından yaşadı, inşallah, gelecekte daha da artırmış olarak yaşayacak. Sağlık turizminde çok büyük bir potansiyel olduğunu bu vesileyle bir kere daha gördük ve Sağlık Bakanlığımızla iş birliği içerisinde Türkiye'nin sağlık turizmi alanındaki potansiyelini değerlendirmek için yeni projeler geliştiriyoruz, inşallah önümüzdeki yıl içerisinde bunları sevinçle sizlerle ve kamuoyumuzla paylaşacağız. Ayrıca, termal turizm, özellikle dinî miras alanlarının, 3 semavi dinin kutsal mekânlarının veya kutsal saydığı mekânların toplandığı bir ülke olmak hasebiyle Türkiye gerçekten çok zengin birikime sahip bir ülke. Dolayısıyla, inşallah bu potansiyelimizi uygun tanıtım stratejileriyle de desteklersek Türkiye önümüzdeki yıllarda, 2017'den başlayarak turizm alanında çok önemli mesafeler kat edecek. "Uygun tanıtım stratejileri" derken yine gerek iktidar partisinden gerek muhalefet partisinden arkadaşlar bu konudaki strateji önerilerini haklı olarak vurguladılar, aklın yolu bir. Evet, geçmişte ülkeler, Türkiye de dâhil olmak üzere pek çok ülke tanıtımlarını genel bir ülke imajı üzerinden yapıyorlardı, biz de öyle yaptık yıllarca, Türkiye'yi "Deniz, kum, güneş ülkesi." filan diye tanıttık ama şimdi artık bunun alt bileşenlerini, Türkiye'de hem yöresel olarak hem ürün çeşitliliği olarak ne tür imkanlara sahip olduğumuzu tanıtım mecralarına da, tanıtım ürünlerimize de yani tanıtım stratejimize de yansıtmamız gerekiyor. Nitekim, grubumuz adına konuşan arkadaşlarımız da bunun ne kadar stratejik bir karar dönüşümü olduğunu vurguladılar, ben de o vesileyle bir kere daha çok teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza.

Şimdi birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi ile 2017 yılı için öngörülen bütçe ödenekleri özetle şöyle: 2016 yılı bütçesi bağlı ve ilgili kuruluşlar dâhil 2 milyar 777 milyon 769 bin lira idi, yatırım bütçesi de bunun içerisinde 759 milyon 970 bin lira idi. 2016 yılı bütçesinin yüzde 27'si yatırım, yüzde 73'ü ise cari bütçeden oluşuyordu. 2017 yılı bütçesi nispi bir artışla bağlı ve ilgili kuruluşlar dâhil 3 milyar 459 milyon 754 bin lira olarak öngörülüyor. Önce, Allah bereket versin, Allah devlete, millete zeval vermesin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz bu bütçeyle de inşallah çok güzel işler yaparız. Tabii, gönül ister ki bu bütçe en azından Millî Eğitim bütçemizin yarısı kadar olsa; tabii, buna hiçbirimiz hayır demeyiz ama devletimizin imkânlarını da biliyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) - İnşallah CHP iktidarında olacak bu Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Dolayısıyla, 2017 yılı bütçesi 864 milyon 688 bin lira olarak planlandı. 2017 yılı bütçesinin yüzde 25'i yatırım, yüzde 75'i ise cari bütçeden oluşuyor. Bakanlığımız bütçesinin genel bütçeden aldığı pay 2016 yılında yüzde 0,49 iken 2017 yılında yüzde 0,55'e ulaşmıştır.

Bu kapsamda bu bütçeyle biz neler yaptık, neler yapıyoruz, şimdi onları da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakanlığımıza bağlı 198 müze ve 138 ören yeriyle 220 özel müzeyi 2016 yılı Ekim itibarıyla 16 milyon kişi ziyaret etti. Bizim bu müze ziyaretlerine ayrıca bir önem ve öncelik vermemiz gerekiyor çünkü on beş gün önce Antalya'da Antalya Arkeoloji Müzesi'nde, ki bütünlüğü zedelenmemiş antik heykeller bakımından dünyanın en zengin müzesidir, orada Perge kazılarından yeni çıkartılan 8 büyük heykelin tanıtım töreninde de söyledik. Antalya'ya gelen 12 milyon turistten biz ancak 60 binini Arkeoloji Müzesi'ne götürebiliyoruz. Oysa orada gerçekten bu 12 milyon turistin en az üçte 1'inin ilgi duyacağı ciddi bir kültürel miras söz konusu. Sadece yabancı misafirlerimiz için değil kendi vatandaşlarımız ve özellikle çocuklarımız, gençlerimiz, öğrencilerimiz açısından da bu müze ziyaretlerini teşvik edici tedbirler almamız gerekiyor. Nitekim bu bağlamda on beş gün önce Millî Eğitim Bakanlığımızla bir protokol imzalayarak hem müzelerimizi, ören yerlerimizi öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin daha çok yararlanabileceği eğitim öğretim mekânları hâline de getirmek konusunda bir iş birliği protokolü imzaladık hem de Bakanlığımıza bağlı korolarda, orkestralarda görev yapan sanatçılarımız ilkokullarda, ortaokullarda, liselerde gençlerimizin sanatsal faaliyetlerine gönüllü olarak katkıda bulunacaklar bu protokol gereğince.

Benzer bir protokolü de inşallah yakında Gençlik ve Spor Bakanlığımızla imzalayacağız. Onlarla da gençlerimizin boş vakitlerini geçirebilecekleri sosyal mekânlar konusunda iş birliği yapmayı, hatta gençlerin "kitapkafe" dediği, biz eskilerin "kıraathane" demeyi tercih ettiğimiz mekânların çoğaltılması, önce standartlarının belirlenmesi, sonra bu standartlara uygun düzenleme yapan işletmelere çeşitli desteklerin -gerek Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından- teşviklerin verilmesi konusunda bir ön mutabakatımız var.

Dediğim gibi bu eğitime ve gündelik hayata bitişik "yaşayan müze" bakış açısıyla 2016 yılında 3 adet yeni müze açtık. İnşallah, 27 Yeni Müze Yapımı ve Yenileme Projesi'ne ek olarak -sürem azaldığı için rakamlara girmeyeceğim- müzelerde çok ciddi sayısal ve niteliksel artış hedefliyoruz.

Sevindirici bir olay, UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki varlık sayımız Ani Arkeolojik Alanı'yla 16'ya yükselmişti. On beş gün önce Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da yapılan UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komite Toplantısı'nda gerek Türkiye olarak gerek Azerbaycan ve diğer komşularımızla birlikte verdiğimiz projeler doğrultusunda lavaş, Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne dâhil edildi. Ermenilerle de bu arada bir kısmi uzlaşma yaparak -çünkü onlar da kendi ulusal miraslarından sayıyorlar lavaşı- böylece turizmin ve kültürün barışa hizmet edebilme yeteneğini orada da görmüş olduk. İyi bir gelişme oldu.

Onun dışında nevruz zaten listedeydi ama nevruzun kapsamını genişleten bir karar tasarısı alındı.

Sevindirici bir gelişme de çini sanatımızla ilgili. Addis Ababa'da on beş gün önce yapılan toplantıda, UNESCO toplantısında geleneksel çini sanatımız da dünya miras listesine kaydedilmiş oldu. Bu vesileyle, Kütahya'da bir ay önce "Çininin Picassosu" olarak adlandırılan rahmetli Sıtkı Olçar ustanın eserlerinden oluşan bir müzenin de gayriresmî açılışını yaptık. Kütahya'ya yolunuzu düşerse, gerek bu müzeyi gerek aynı sokakta, Sanat Sokağı'nda açtığımız diğer müzeleri ve gezi alanlarını mutlaka izlemenizi, gezmenizi özellikle tavsiye ederim.

Yurt dışında da, Amerika'da "Kral Midas'ın Altın Çağı" sergisini açtık. "Kur'an Sanatı: Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nden Hazineler" adlı büyük bir sergi açtık. Bu sergiye katkıda bulunan özel teşebbüsümüze de ayrıca çok teşekkür ediyorum.

Yine, Paris'te UNESCO Genel Merkezinde "Matrakçı Nasuh" sergisini açtık. O da gerçekten büyük ilgi gördü.

Doğrusu, konuşmamın ancak beşte birini sizlerle paylaşabildim. Vakit de bitiyor. Hızlıca birkaç başlığı daha vurgulayayım.

Kütüphanelerle ilgili çok ciddi çalışmalarımız var. Gezici kütüphane sayımızı 2017'de artırıyoruz.

Bir arkadaşımız şoför sıkıntısından söz etti. Şimdi, orada kadrolu değil, yerelde sözleşmeli olarak istihdam ediyoruz. Sürekli sıkıntı yok ama bazen sözleşme yenileme aşamalarında aksamalar olabiliyor.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Dağıtıcı uzman eleman da yok.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Ama gezici kütüphanelerimiz çok işlevsel ve gerçekten gençlerimiz, çocuklarımız tarafından da çok beğeniliyor.

Şehir kütüphanelerimizi daha çok yaşayan mekânlar hâline getirmeye gayret ediyoruz.

Onun dışında, kültür hanları oluşturmak için bir proje hazırladık, bir prototip hazırladık. Özellikle orta boy şehirlerimiz için, içinde sergi salonları, konferans salonu, konser salonu olan, kütüphanesi olan kültür hanları oluşturuyoruz.

Sinemada çok büyük atılımlar yaptık. Türkiye'de 2002 yılında 9 tane film çevrilmişti. Geçen yıl 139 tane film çevrildi ve bunların büyük bir bölümüne de Kültür Bakanlığı desteği verildi, veriliyor. Desteğimizi çok artırdık.

Devlet Tiyatrolarıyla ilgili bir yanlış anlama var. Devlet Tiyatroları bu yeni sezona başlarken "Türkiye Devlet Tiyatroları perdelerini Türk eserleriyle, Türk yazarlarıyla açıyor." diye başladı ve onun üzerinden bir dezenformasyon kampanyası başlatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Efendim, iki dakika müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika vereyim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) - Bu yanlış. Evet, Türk eserleriyle başladık ama 65 tane de yeni yabancı eser var bu yılki repertuvarımızda. Hatta, geçen ay Rusya Moskova'da "Dostoyevski Günleri" düzenlendi, Devlet Tiyatrolarımız o günlere Dostoyevski'nin "Yeraltından Notlar" oyunuyla katıldı ve seyirciler tarafından en beğenilen yabancı performans seçildi. Devlet Tiyatrolarında, tabii, biz istiyoruz ki daha çok Türk oyunu oynansın, daha çok Türk yazarının oyunları sergilensin ama dünya edebiyatının klasiklerine de yüz çevirmiş falan değiliz.

Ben, yüce Meclisimize ve Plan ve Bütçe Komisyonumuza bize sağladığı imkânlar için çok teşekkür ediyorum. Bütün arkadaşlarım adına, çalışma arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum. Bütçeyi hazırlayan ve bu planlamaları yapan, bu çalışmaları gerçekleştiren bütün mesai arkadaşlarıma ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)