GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:11.12.2016

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şaşılacak hâller yaşıyorum. Bugün 38 şehit var ve adres Kandil'i gösteriyor. Kandil gecesi arifesini kana bulayanlar bilsin ki Türk millî devleti Kandil'i de onlara dar edecektir, Türk Bayrağı'nı da Kandil'e dikecektir.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Var ol Hocam.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Kandil'e mesafe koyamayan ve onlara yardım ve yataklık yapanların ironik hâlini de ibretle izliyoruz. Türk devletinin karşısına mertçe çıkamayanlar namertçe, kalleşçe yollara başvurmaktadırlar. Dün de böyleydi bu, bugün de böyle. Kâbil'de, Karabağ'da, Bağdat'ta, Şam'da insanlık dışı yöntemlere başvuranlar İstanbul'da kanlı yüzünü göstermiş, milletimizi acılara boğmuştur.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz'in doğum yıl dönümünü idrak ettiğimiz anlarda, onun müjdesiyle fethedilen İstanbul'a insanlığı hedef alan vahşeti yapanlara lanet olsun! Milletimizin başı sağ olsun.

Türkiye kendi varlığını korumak, meşru haklarını savunmak için kıyamete kadar mücadele edecektir, asla bu yoldan dönmeyecek, zalime boyun eğmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi zulmeti yenmek, katilerden hesap sormak, devletimizi güçlü kılmak, birlik ve beraberliğimizi temin yolunda, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da her türlü fedakârlığı yapmaya ve bu yoldaki her türlü mücadeleye destek olmaya devam edecektir.

Bu vesileyle, bu hain saldırıda hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza da şifalar diliyorum. Aziz ve necip milletimizin başı sağ olsun diyorum.

Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ve ÖSYM'yle ilgili kısmında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının 15'inci bütçesini görüşüyoruz. Üç gün önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bütçesinde de ifade ettiğim gibi üzerinde konuştuğumuz bütçe kanun tasarısı yasalaştığında Hükûmete 645 milyar lira, eski parayla 645 katrilyon bir kaynağı toplama ve kullanma yetkisi vermiş olacağız. Bunun 598 katrilyonunu, yaklaşık 600 katrilyonunu milletten vergi olarak, ceza olarak, harç olarak veya diğer sair gelirler olarak toplayacak, aradaki fark olan, yaklaşık 47 katrilyon için de bütçe açığı olarak borçlanma yetkisini almış olacak.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının bu yüce çatı altına getirdiği bütçelerin sayılarıyla bütçe içerik ve rakamlarının kalitesi maalesef ters yönlü bir ilişki göstermiştir. 2002 yılı sonunda iktidara gelen AKP, 2003 yılı bütçesini kucağında bulmuş, gerçek anlamda ilk bütçeyi 2004 yılında getirmiştir. Bu ve devam eden yıllarda 57'nci Hükûmetin 2001 yılındaki uygulamaya koyduğu güçlü ekonomiye geçiş programını devam ettirmiş ve bunun da uzun yıllar semeresini almıştır. Ancak 2007 yılından sonra yapılması gereken yapısal düzenleme ve reformlar konusundaki eksikliğin sonuçlarını devam eden yıllarda göstermeye başlamıştır, bütçede de bunu görmemiz mümkün. Elbette çağdaş bütçe ve vergileme anlayışında toplanan kaynaklar karşılıksız değil. Bunların hesabını burada bütçe hakkı adı altında bu Mecliste soruyoruz, bugün de bunu soracağız, sorgulayacağız. Ancak şunu ifade edeyim ki: Bütçenin rakamlarında ve içeriğindeki kalitenin düşmesindeki en önemli husus, bir yıllık gayrisafi yurt içi hasıladan yani milletin, devletiyle vatandaşıyla, çiftçisiyle, köylüsüyle, sanayicisiyle çalışarak, didinerek ürettiği bir yıllık hasılattan aldığımız -ki bu harcama boyutuyla yaklaşık yüzde 30'una tekabül ediyor- bu pay, AKP bütçe dönemlerinde özellikle 2007 yılından sonra artmaya başlamış. Yani milletin payından daha çok fazlasını bütçe olarak almaya başlamışız. Bakın, 2002 yılında, o kriz şartlarında toplam gelirin yüzde 22,7'sini toplayan Hükûmet, daha sonraki yıllarda, örneğin 2010 yılında bu rakamı yüzde 23,1'e, 2012'de 23,5'e, 2014'te 24,3'e, 2016'da yüzde 25'i aşmış, bugün de üzerinde tartıştığımız tasarıda bu rakam yüzde 25 civarlarında. Buna elbette itiraz edilebilir, kamu borçlarının azalmasıyla ilişkilendirme yapılabilir, bütçe açıkları düşürüldü denebilir, daha birçok şey söylenebilir; otururuz, güzelce tartışırız. Özelleştirilen kamu bankalarından başlarız, özelleştirilen kamu varlıklarından devam ederiz, artan dolaylı vergi yüklerinden ve kamu kaynaklarının israfından bahsederiz, iyi de olur.

Vergi yükü demişken aklıma geldi, bakın, vergi yükü ayrıntılı olarak incelendiğinde yine, 2002'ye göre bir karşılaştırma yapacak olursak vergi yüklerinde de önemli ölçüde bir artış olmuştur. Örneğin, 2002 yılında toplam gelirin her 100 lirasının 17 lirası vergi olarak toplanırken bugünlerde bu rakamlar 20 liranın üzerine çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, tabii, Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM bütçelerine baktığımızda, toplamda 111 milyar TL'lik bir kaynak bizden istenmektedir; elbette vereceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, eğitime ayrılan kaynak ne kadar yüksek olursa olsun yetersiz bulacağımızı ifade etmek istiyorum çünkü biz, bir ülkenin geleceğinin o ülkedeki eğitimde olduğuna inanıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, eğitimi, bağımsızlığın sigortası, kalkınmanın yegâne itici gücü, sosyal barış ve huzurun keskin mayası olarak biliriz, programlarımızda da bu şekilde yer veririz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi, eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder; tarih bunların örnekleriyle doludur.

Değerli milletvekilleri, mali konularda sayıların çokluğu ya da rakamların büyüklüğü tek başına bir anlam ifade etmez. Sayılar veya rakamlar ancak bir misyonla, hedef ya da amaçlarla ilişkilendirildiklerinde bir anlama bürünürler.

Sayın Bakanım, 2017 yılında bu millet çalışacak, çabalayacak ve elde edeceği gelirin her 100 lirasının 5 lirasını sadece size bütçe olarak verecek ya da bir başka açıdan, kamuya ayrılan toplam kaynağın 17 lirasını verecek. MHP olarak, daha fazla aktaralım deriz, buna bir itirazımız elbette yok ancak biz, bazı konuların da açığa kavuşmasını elbette arzu ediyoruz. Soruyoruz, bu kaynakla eğitimde hangi sorunu çözüp hangi amaç ve hedefleri gerçekleştireceksiniz? Mesela, şu, OECD tarafından yapılan ve son dönemlerde uluslararası arenada gerçekten boynumuzun bükülmesine neden olan bu araştırma sonuçlarının iyileşmesi yönünde bir katkısı olacak mıdır? Örneğin, "PISA" denilen uluslararası öğrenci değerlendirme araştırmasında sonlarda yer alan durumumuzda acaba bir düzelme söz konusu olacak mıdır? Yine, yetişkin becerilerinin uluslararası değerlendirilmesi araştırması... Bunların ikisi de önemli, kalkınma için önemli. Örneğin, yetişkinlerin becerilerinin uluslararası değerlendirilmesinde, gerçekten, birçok kategoride sonlardan nal topluyoruz; bazı kategorilerde sondan 1'inci, bazılarında 2'nci, bazılarında 3'üncü durumdayız. Onların ayrıntılarına tek tek girmiyorum ama biz bunları düzeltemezsek yani dünyada rekabet ettiğimiz, küresel ortamda yarıştığımız milletlerle eğer bu hazırlığımızı, işin eğitim boyutunu çözemezsek, inanın, kalkınma bizim için bir hayal olacak.

Değerli milletvekilleri, söylenecek çok şey var, tabii ki zaman sınırımız, kısıtımız var. Ben burada üniversitelerle ilgili de birkaç söz söylemek istiyordum ancak zamanın dar olması münasebetiyle bir kısmını atlamak ve kısaltmak durumunda kaldım. Burada Sayın YÖK Başkanımız da burada, daha önce kendileriyle görüşmelerimiz oldu. Hakikaten, üniversitelerle ilgili özellikle misyon farklılaştırması yönünde yapmış oldukları bazı çalışmalar, bazı model uygulamalar var. Mesleki eğitime yönelik birtakım çalışmalarının olduğundan bahsettiler, bunları mutlaka paylaşıyorlar, kamuoyuyla paylaşacaklar. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu anlamda, yükseköğrenimin kalitesinin artması noktasında yapılacak her türlü değişikliği, yeniliği destekleme sözünü verdik ve bunu devam ettireceğimizi söylüyorum. Ancak, burada bir hususu dile getirmek istiyorum. Üniversiteler, tabii, bir toplumun entelektüel vitrini, demokratikleşmesinin, modernleşmesinin lokomotifidir, böyle olmalıdır ancak son yıllarda üniversitelerde yapılan seçimlerle ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz.

Rektörlük seçimleri -Allah versin- 1992'de ya da o yıllarda -yanlış hatırlamıyorsam- başladı. İlk başlarda teamüller vardı, devam etti ama daha sonra -Allah selamet versin- Ahmet Necdet Sezer, Sayın Cumhurbaşkanımız döneminde başlatılan, açılan bir yolla -daha sonraki Cumhurbaşkanlarımız da devam etti- maalesef rektörlük seçimlerini, üniversitedeki öğretim üyelerinin kendi yöneticilerini seçme olayını sona getirdik.

Şimdi, bir başka husus, başka bir tehlike, üniversitelerdeki öğrencilerin konsey seçimleriyle ilgili olarak karşımıza çıkıyor. Ben buna hemen kısaca bir iki örnek vermek istiyorum. Bilmiyorum, Sayın Bakanımın bilgisi var mı, Sayın YÖK Başkanımızın bilgisi var mı, ben bu vesileyle dile getirmiş olayım; birçok üniversitede konsey seçimlerine müdahale ediliyor.

Bakın, birkaç örnek vereceğim: Örneğin, Anadolu Üniversitesinde, yönerge var "Açık öğretim fakültesi aday gösteremez." deniyor ama yönergeye aykırı aday gösteriliyor, seçim manipüle ediliyor. Akdeniz Üniversitesinde keza benzer bir durum yaşanıyor. Süleyman Demirel Üniversitesinde, genel seçimde 6 fakülteden sadece 12 oy çıkıyor, itirazlara cevap verilmiyor. Erzincan Üniversitesinde 14-11 seçimi birisi kazanıyor ama seçim iptal ediliyor ve Sayın Başbakana bağlanıyor Sayın Bakanım. Yine, aynı şekilde, Ordu Üniversitesinde 14-13 kazanılıyor, iki hafta sonra seçim iptal ediliyor, bir başbakan yardımcısının danışmanının müdahale ettiği söyleniyor. Karatay Üniversitesinde durum aynı, Necmettin Erbakan Üniversitesinde, Kocaeli Üniversitesinde, Dokuz Eylül Üniversitesinde ve diğer üniversitelerde. Bunları araştıracağınızdan eminim.

Ben bu vesileyle 2017 yılı bütçesinin Türk eğitim hayatına hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.