| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 16.12.2016 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 bütçesinin kapanış oturumunda Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yaklaşık bir buçuk aydır, önce Plan ve Bütçe Komisyonunda, sonra da Genel Kurulda bütün bakanlıkların, ilgili kuruluşların bütçelerine ilişkin değerlendirmelerimizi ve çözüm önerilerimizi sizlerle paylaştık. Ayrıca, bu hususları, sizlere de takdim edilen bütçenin ekindeki muhalefet şerhimizde ayrıntılı olarak sizlere sunmuş olduk.
Bunun yanı sıra, yine 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'na ilişkin muhalefet şerhimizde de bütçe hakkımızın nasıl gasbedildiğini, denetimsizliği ve buna ilişkin eleştirilerimizi ve önerilerimizi yine sizlere ifade ettik. Bugün ben burada bu sorunları tekrar tekrar tartışmayacağım, yeterince tartışıldı. Ben sizlere bugün, öncelikle çözüm önerilerimi ve parti olarak şimdiye kadar söylediklerimize ilişkin önerilerimizi takdim etmek istiyorum. Bu nedenle de daha çok geleceğe dönük, ileriye dönük çözümlerimizi ve geleceğe bakışımızı ifade eden hususlara değinmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21'inci yüzyılın ilk yılları, küreselleşme rüzgârıyla birlikte geleneksel bazı ittifakların dağıldığı, gelişen teknolojinin üretme, tüketme, yönetme ve yaşama tarzı üzerinde belirleyici olduğu, küresel sermayenin sınır tanımaz hareketliliğe ulaştığı ve çok boyutlu ortaklıklar ekseninde dünya düzenini yeniden şekillendirme çabalarının devam ettiği yıllar olmuştu. Her ne kadar küreselleşmenin, insanlığın ortak refah ve mutluluğunun tesisi gerekçesiyle demokrasinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi, hukukun üstünlüğünün hâkim kılınması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması açısından fırsatlar sunduğu söylense de bu süreç, uluslararası terörizm, göç, etnik çatışmalar, iç karışıklıklar, bölgesel çatışmalar, uluslararası hukuka aykırı çifte standartlar, açlık ve yoksullaşma, zengin ülkeler ile fakir ülkeler arasında büyüyen uçurum, demokrasi adına yapılan hukuk ihlalleri, çevresel felaketler gibi birtakım sorunlarla birlikte anılagelmiştir.
Bu gelişmelerin dünyayı ve dünyanın en stratejik bölgesinde yer alan Türkiye'yi ne denli tehdit ettiğinin farkında olan Milliyetçi Hareket Partisi, siyaset sahnesinde yer aldığı geçmiş kırk yedi yılda nasıl ki Türkiye'yi ve insanlığı tehdit eden gelişmeleri kimsenin henüz algılayamadığı dönemlerde önceden görerek kararlı duruşunu ortaya koymuşsa bugün de küresel tehdidin ülkemizi, bölgemizi ve insanlığı sürüklediği akıbeti görmekte ve buna karşı millî tavır ve politikalar geliştirmektedir. Demokratik olgunluk ve uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiye'nin millî ve manevi değerlerinin ortak payda olarak kabul edildiği bir siyaset anlayışının hâkim kılınması içinde bulunduğumuz süreçte daha önemli hâle gelmiştir. Gelinen noktada, meselelere salt siyasi parti çerçevesinden değil, siyasi duruş, ilke, amaç ve hedefte uzlaşma çerçevesinden bakılması mecburiyet hâline gelmiştir. Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğe taşınması için benzer hassasiyetleri paylaşan tüm kesimlerin böyle bir bütünleşme ideali etrafında toplanması ise içinden geçilen bunalımlı dönemden çıkmanın ilk şartıdır. Bu noktadan hareketle, partimiz, küreselleşme sürecinin insani bir mecraya sokulabilmesinin ve küresel ölçekte bir adalet hareketine dönüşebilmesinin dünya nimetleri ve teknolojik imkânların tüm insanlığın ortak geleceğine hizmet edecek şekilde kullanılması, insanların temel hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması, kültürler ve medeniyetler arasında çekilmeye çalışılan sınırların ve ekilmeye çalışılan kin ve nefret tohumları yerine, karşılıklı saygı, hoşgörü ve anlayışa dayalı iş birliğinin geliştirilmesi, açlık ve yoksulluğun önüne geçilmesi, terörizmle mücadele için ortak bir tavır geliştirilmesi, kadın ve çocuk hakları ile yaşanabilir bir çevre için seferber olunması hâlinde ancak mümkün olabileceğine inanmaktadır.
Gücünü mukaddesattan, inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden alan Milliyetçi Hareket Partisi, siyasette toplumsal merkezi hem inşa hem de temsil iddiasını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen, sorumluluk için gayret gösteren, Türkiye'yi ve Türk milletini birlikte geleceğe taşıma iradesini ortaya koyan bir siyaset diliyle bu iddiasını pekiştirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi bireysel hakların en geniş manada kullanımını sağlayarak hür bireyin güçlenmesini, güçlü sanayi, güçlü ekonomi, güçlü demokrasiyle yatırım, üretim ve istihdamı artırarak müreffeh topluma ulaşılmasını; bunlarla birlikte, millî birlik ve bütünlük, etkin dış politika, caydırıcı silahlı kuvvetlerin tesisiyle güçlü devletin inşasını; küresel düzeyde insan haklarını, adaleti, sürdürülebilir kalkınmayı öne çıkararak ise daha insani bir dünyanın gerçekleştirilmesini tasavvur etmektedir. Türk milletinin ve bütün insanlığın barış ve mutluluk içinde, insanca yaşayacağı bir dünya ideali Türkiye merkezli yeni bir medeniyet projesinin hayata geçirilebilmesiyle gerçekleşebilecektir. Türkiye sahip olduğu bu imkân ve kabiliyetlerini evrensel değerlerle bütünleştirerek küresel ölçekli, etkili ve güçlü bir ülke olduğu takdirde Türk ve İslam dünyası için ana eksen ve cazibe merkezi olabilecektir. Böylece, Türkiye millî varlığına ve tarihî misyonuna sahip çıkarak bugün içinde bulunduğu ataletten kurtulacak, sahip olduğu zenginlikler, köklü devlet tecrübesi ve ortaya koyacağı vakur duruşla bölgesel güç olmanın ötesine geçecek ve küresel bir oyun kurucu hâline gelebilecektir.
MHP'nin küresel Türkiye vizyonu, ülkemizin imkân ve kabiliyetleri ile sahip olduğu potansiyelin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi esasına dayanan bir vizyondur. Milliyetçi Hareket Partisi, tarihî ve kültürel birikimi, jeostratejik konumu, doğal ve beşeri kaynakları gibi sahip olduğu imkân ve kabiliyetleriyle Türkiye'nin fırsatları değerlendirmek, tehditleri bertaraf etmek ve imkânları kullanmak suretiyle bölgesel ve küresel bir güç merkezi hâline gelmesini ve lider ülke olmasını hedeflemektedir.
Milliyetçi Hareketin 1990'lı yıllarda siyaset gündemine soktuğu ve bir proje olarak 1999 yılında kamuoyuna takdim ettiği, 2001 yılındaysa Sekizinci Kalkınma Planı'na dâhil ederek devlet politikası hâline getirdiği, cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıl dönümünde Türkiye'yi dünyada lider ülke yapmayı hedefleyen "2023 Lider Ülke Türkiye" vizyonunun gerçekleşmesi maalesef, on dört yıldır iktidarda bulunan AKP yönetimlerinin yetersiz performansı nedeniyle sekteye uğramış ve öngörülen hedeflerden önemli ölçüde uzaklaşılmıştır.
Türkiye, makroekonomik büyüklükler açısından da gittikçe kırılgan hâle gelmektedir. Gerekli tedbirlerin alınamaması durumunda bu kırılganlıklar Türk halkı için şaşırtıcı ve sarsıcı sonuçlara yol açabilecektir. Sıcak para akışına dayalı ve üretmekten çok tüketmeye, bilgi ve teknoloji yoğun rekabetçi yatırımlar yerine hizmet sektörüne dönük yatırımlara ve rant ekonomisine dayalı yaklaşımlar sürdürülebilir olmadığı gibi, Türkiye ekonomisinin geleceği için de önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Rekabet gücü yüksek, üretken ve dinamik bir ekonomiye sahip ülkeler bölgesel ve küresel siyasette daha fazla rol alabilmektedir. Türkiye'nin böylesi sağlıklı bir ekonomik düzene kavuşması, önümüzdeki yılların şekillenmesini etkileyecek en önemli hususlardan birisi olacaktır.
Kısacası, başta terör olmak üzere işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim sistemindeki çarpıklıklar, sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler ile her alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluk Türkiye'nin önünde duran, köklü temelleri bulunan başlıca sosyoekonomik sorunlardır. Bu nedenle, 2023'e kadar olan dönemde ülkemizin kaybettiği zamanın, her alanda oluşan tahribatın ve verilen bu açıkların telafi edilmesi gerekmektedir. Bu açıkların kapatılması ve bu amaca ulaşmak için gerekli yapısal reformların hızla hayata geçirilmesi hâlinde, Türkiye 2023 yılında bölgesel güç ve küresel bir aktör olabilecek, 2053 yılında ise ekonomik, sosyal, siyasi, teknolojik ve stratejik alanlarda küresel ölçekte etkili bir güç ve lider ülke hâline gelecek ve bunu sürdürülebilir hâle getirebilecektir.
BAŞKAN - Sayın Günal, bir dakika efendim.
Değerli milletvekilleri, uğultudan şikâyet ediliyor. Rica ediyorum, eğer bir görüşme yapılacaksa dışarıda olsun ve hatibi dikkatle dinleyelim.
Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Efendim, sizi de duymuyorlar galiba.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, uzun vadeli stratejimiz ise 2053 yılında Türkiye'nin küresel güç ve lider ülke olması idealini gerçekleştirmektir. Kendi millî değerleriyle ve tarihî değerleriyle barışık, sorun çözme kabiliyetine sahip, siyaset üretme kapasitesi yüksek, etkin bir devlet düzeni kurmuş, kaynaklarını üretime seferber ederek bir ekonomik model uygulamaya koymuş ve küresel sistemde saygın konuma gelmiş bir Türkiye 21'inci yüzyılda dünya siyasetine ve ekonomik hayatına mührünü vurabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2023, 2053 hedeflerinden bahsettim. Peki, bunlara ulaşabilmek için ne yapılmalıdır? Önce sizlere bu hedeflerle ilgili kısa bilgiler verip sonra da çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Millî ve evrensel düzeydeki politikalarını yukarıda bahsettiğim temel ilke ve kabuller ekseninde şekillendiren Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin sorunlarını çözecek, Türkiye'yi dünyada saygın, sözü dinlenir, kalkınmış bir ülke yapacak projelerle her zaman milletimizin huzuruna çıkmıştır. 2015 yılı seçim beyannamelerimizde de ayrıntılı şekilde kamuoyuna sunulan bu projelerimizin bazı bölümlerini sizlere bu kürsüden ve daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda ve değişik kürsülerde arkadaşlarımız aktardılar.
Esas itibarıyla, çözüm önerileri arasında temel projelerimiz şunlardır: Toplumsal Onarım Sürecinde Devlet ve Yönetim Reformu, Üreten Ekonomi Reformu, Yoksullukla Mücadele Projesi, Terörle Mücadele ve Millî Birlik Projesi, Yolsuzlukla Mücadele, Ahlak ve Toplumsal Kalitenin Tesisi. Bu projelerin altında birtakım alt projeler ve programlarla kamuoyunun huzuruna çıkmıştık.
Türkiye'de uzunca bir süredir yaşanan akıl tutulmasının sona erdirilmesi, toplumsal bir mutabakatla birlikte yaşama iradesinin güçlendirilmesi ve vatandaşlarını hor görmek yerine onlara değer veren bir devlet aklının oluşturulması için bu ana projelerle bunların uygulanmasını düzenleyen bazı alt projeleri de sizlerin dikkatine sunmuştuk. Ayrıca, Türkiye'nin aciliyetle çözüme kavuşturulması gereken sorunlarına ilişkin de seçim beyannamemizle birlikte öncelikli eylem planımızı da kamuoyunun dikkatine sunmuştuk. Kısacası, Milliyetçi Hareket Partisi her zaman, her konuda çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşmış ve ülkenin geleceği için yapıcı, yol gösterici, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışını benimsemiştir.
Esas itibarıyla da seçim beyannamemizin üç ana ekseni etrafında sorunlara çözüm önerilerimizi sunduk. Bunlar: Adalet, huzur ve refah idi. "Adalet" başlığı altındaki bazı konulara ve huzura ilişkin bazı hususlara, terörle ilgili konulara Sayın İsmet Büyükataman az önce değindiler. Ben daha çok, terör sorunun askerî ve siyasi kısmından ziyade ekonomik ve sosyal boyutuyla, "Refah" başlığı altında yer alan makroekonomik istikrarın tesisi, üretimin artırılması ve yoksullukla mücadele gibi diğer ekonomik ve sosyal sorunlara değinmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım, "Refah" başlığı altındaki konulara geçmeden önce, terörle mücadele konusundaki görüşlerimizi tamamlayan bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Günlük siyasi kaygılardan arındırılmış uzun vadeli ve istikrarlı, millî ve etkin bir terörle mücadele politikası geliştirilmesi ve uygulanması gerektiğini Sayın Genel Başkanımız defalarca hem yetkililere hem de kamuoyuna aktarmıştır; bizler de burada Meclis kürsüsünden sizlere bunları defalarca aktardık. Bu kapsamda, teröristi merkeze alan mücadele anlayışı yerine terörle mücadeleyi topyekûn bir mücadele olarak ele almak gerekmektedir. Terörle ve teröristle etkin bir şekilde mücadele edilirken vatandaşların can ve mal güvenliğini öncelikle temin etmek ve zarar görmelerine fırsat vermemek gerekmektedir. Terörle mücadele sırasında haksız ile haklı, suçsuz ile suçlu ayırt edilmeli ve mücadele hukuk devletinin yöntemleriyle kararlı bir şekilde sürdürülmelidir. Güvenlik birimlerinin yaptığı mücadelenin yanı sıra, istismar edilen ve bu nedenle terörü besleyen unsurların da ortadan kaldırılmasına dönük olarak ekonomik, sosyal, psikolojik, idari, demografik ve kültürel etkenlerin ortadan kaldırılması temelinde bir mücadele yürütülmelidir. Bu kapsamda, ekonomik ve sosyal konularda da çözüm önerilerimizi içeren, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma Programı Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey tarafından eylül ayı sonunda kamuoyunun dikkatine bir basın toplantısıyla sunulmuş bulunmaktadır. Buradaki programın temel amacı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki 23 ilde ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi ve toplumsal uzlaşmayı artırarak millî birlik ve bütünleşmeyi sağlamaktır. Çağdaş dünya nimetlerinden bütün vatandaşlarımızın hakça yararlandığı bir kalkınma modelinin gerçekleştirilmesi bu programın esasıdır. Ülkemizin sahip olduğu potansiyel harekete geçirilerek, bu yörelerde yaşayan halkımızın refah düzeyi yükseltilecek ve bölgeler arası gelişmişlik farkları giderilecektir.
Bu temel amaca yönelik olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma Programı kapsamında 4 adet alt program uygulanmasını öngörmüştük.
Bunlardan birincisi, Terörle Mücadele Programı'nın kendisidir. Buna ilave olarak, kırsal kalkınmayı kapsayan ve kırsal kalkınma merkezleri programını içeren bir programımız vardır. Üçüncüsü de katılımcı ve kapsayıcı ekonomik büyüme ve bu kalkındırma programının son unsuru ise bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi olacaktır.
Bu kapsamda, bir taraftan bu terörle mücadele yapılırken, ekonomik ve sosyal konulardaki sorunlar da bu kapsamlı programlarla giderilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma Programı'mızın bu ekonomik ve sosyal boyutundan sonra, biraz da MHP'nin ekonomik ve sosyal politikalara ilişkin bazı önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi, dışa açık ve rekabetçi bir yapı içerisinde dünya ekonomisiyle bütünleşerek bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer alınmasını, bilgi çağının gereği olarak bilgi üretiminin desteklenmesini, bilgiye hızlı ve kolay ulaşımın sağlanması suretiyle bilginin etkin tarzda kullanımının gerçekleştirilmesini, kolay ve spekülatif kazanç sağlayan ranta dayalı bir üretim ekonomisi yerine, teknolojik gelişmeyi, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı esas alan bir üretim ekonomisinin tesisini öngörmektedir.
Geleneksel ihraç ürünlerinin yerini yüksek katma değerli AR-GE ve teknoloji odaklı çeşitlendirilmiş ürünlerin alması temin edilmeli ve bu kapsamda işlenmiş ürünü teşvik etmeye yönelik bir endüstriyel yaklaşım benimsenmelidir.
Piyasa ekonomisi kuralları işletilerek tekelci oluşumların ve haksız rekabetin önlenmesi, kamunun ekonomideki rolünün yol gösterici, düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerle sınırlandırılarak, özel sektör dinamizminin ve teşebbüs gücünün desteklendiği istikrarlı, çevreye duyarlı ve istihdam dostu ve bir büyümenin gerçekleştirilmesi, ekonomi politikamızın esasını oluşturmaktadır.
Sadece iç talep artışını esas alan ve sıcak para ile finanse edilen istikrarsız ve dışa bağımlı büyüme anlayışının yerine, küresel piyasalara hâkim, farklı ürünleri ve pazar çeşitlemesini esas alan, rekabet gücü yüksek, sektörel kalkınma anlayışını egemen kılan stratejiler geliştirilmelidir.
Bu kapsamda, sürdürülebilir bir büyümenin gerçekleştirilmesi için fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi zaruri olup bu amaçla borç stokunu ve cari açığı ekonomide kırılganlığa yol açmayacak düzeylere çekecek para ve kur politikası izlenmelidir ve bu çerçevede serbest döviz kuru politikası uygulanmalı ve Merkez Bankasının araç bağımsızlığı korunmalıdır. İşte, bu temel amaçlara ulaşabilmek için, MHP, ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, gelirin adil bölüşümünü esas alan, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve sosyal dokuyu güçlendirmek amacıyla ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşerî kaynaklarını dikkate alan bir üreten ekonomi programı önermiştir.
MHP olarak temel hedefimiz, ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan, eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla halkın refahının artırılmasıdır. Kısacası, 2023 yılına kadar kaynaklar harekete geçirilerek ileri teknoloji kullanan, yüksek katma değer ve istihdam yaratan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip bir üretim yapısı tesis edilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisinin uzun vadeli stratejisi olan Türkiye'nin 2023 yılında küresel güç ve 2050'de süper güç olma hedefinin gerçekleşebilmesi, Türkiye'nin doğal ve beşerî kaynakları ile ekonomik, sosyal ve teknolojik imkân ve fırsatlarının harekete geçirilmesi ve kararlılığın en güçlü şekilde ortaya konulmasıyla ancak sağlanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu söylemiş olduğum 2023 ve 2053 yılı küresel güç hedefleri ile alt projeleri ayrıntılı olarak çalışılmış olup ulaşılabilir hedeflerdir ve sizlerin bilgisine daha önce de sunulmuştur ancak bu hedeflere ulaşmak için öncelikle anlayışımızı değiştirmemiz gerekmektedir; sonra da köklü yapısal reformları gerçekleştirerek ancak bu hedeflere ulaşabiliriz. Geçmiş yıllarda da yapıldığı gibi sadece baz yılı değiştirerek veya hesaplama yöntemlerini güncelleyerek kendimizi bir süre iyi hissetmemiz sağlansa da gerçekte durumumuz değişmemektedir.
Bildiğiniz gibi, hafta başında, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından büyüme rakamları açıklandı. Ulusal hesaplar ve Avrupa sistemine uyum çerçevesinde millî gelir hesaplama yöntemlerinde değişiklik yapılarak eski ve yeni seri arasında ciddi farklar ortaya çıktığı anlaşıldı. En büyük fark ise, 2013 yılına bakıyoruz, orada gözüküyor; yüzde 4,2'den yüzde 8,5'e yani 2 mislinden fazlaya çıkmış. 2015 yılı büyüme oranı ise yüzde 4'ten yüzde 6,1'e revize edilmiş.
Değerli arkadaşlar, yapılan baz yılı değişikliğiyle birlikte ekonominin büyüklüğü, kişi başına millî gelir hem dolar hem TL bazında yüzde 20 civarında artmış oldu, gayrisafi yurt içi hasıla da dolar bazında 720 milyar dolardan 861 milyar dolara yükseldi. Nominal olarak bakıldığında da yine önceki seride 1,9 -2 diyelim- trilyon olan rakam 2,338'e yükseldi. Şimdi, aynı şekilde, kişi başına gelir de yine yeni seriyle 9.257 dolardan 11.014 dolara çıkmış oldu yani gelirimizde yaklaşık yüzde 20 civarında bir artış kaydedildi.
Tabii, millî gelir hesaplamalarında yapılan revizyon çalışması yeni seriyle birlikte mevsimsel detaylar ve sektörlerin katkı payları açıklanmadığı için ve büyümede bir kerede yüzde 20 hesaplama ortaya çıktığı için hem şüpheyle karşılandı hem de hepimizin burada konuştuğu gibi, Türkiye İstatistik Kurumunun inanılırlığını ve güvenilirliğini sarstı. Çünkü, niye öyle söylüyorum? Başkan, Sayın Mehmet Aktaş, şimdiye kadar toplam tasarrufların düzgün ölçülemediğini, yeni hesaplamaya göre eskiden yüzde 15 civarında olan tasarrufun şimdi yüzde 24 civarında çıktığını söylemiş ve tasarruf oranlarında orta ligde olduğumuzu söylemiş.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz söylerken bunu söylüyoruz. Bunları, biz, bakın -ne kadar- biraz daha itinalı söylüyoruz, diyoruz ki, ekleri açıklanmadı, ayrıntıları açıklanmadı ama bu şekliyle doğru olmaz. Maalesef bu açıklamalar kurumun itibarını daha da sarsan açıklamalardır. Kısacası, Türkiye'nin ekonomik sorunları baz yılı kaydırmayla ve revizyonlarla çözülemez. Türkiye kendi kaynaklarına dönmeli ve bir an önce yapısal reformları gerçekleştirmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu değerlendirmelerin ardından, bu hedeflere nasıl ulaşmamızı sağlayacağımıza dair, geçmişe dönük millî ve manevi değerlerimizden, tarihî ve kültürel kodlarımızdan bahsederek konuşmamı tamamlayacağım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye ve dünya dinamiklerini, müdrik bir vizyonla çağı Türkçe algılayıp yorumlama, milleti yüceltme ve devleti ebet müddet kılma ülküsüyle hareket edersek işte o zaman geleceğin küresel güç Türkiye'sini birlikte inşa edebiliriz. Bu ülkünün gerçekleşmesi, millî birlik ve beraberliğin tecellisiyle, millî birlik ve beraberliğin tesisi ise ortak değerler ve geçmiş üzerine bina edilmiş bir millet anlayışı ve müşterek bir gelecek yürüyüşüyle ancak mümkün olacaktır.
Türk milleti, Türk İslam geleneğinin ve görkemli bir medeniyetin mirasını yaşayan, yaşatan ve nesilden nesle taşıyarak tarih ve kültür potasında buluşturan bir milletin, Türkiye ise bu mirası barındıran toprakların adıdır. Türk milletinin ortak bir geleceğe yürüyebilmesi millet fertleri arasındaki zengin ortak değerlerin öne çıkarılmasıyla doğru orantılı olacaktır. Bugün Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, ayrıştırılan milletin bütünleşmesi ve zedelenen kardeşlik hukukunun yeniden tesis edilmesi suretiyle, güçlü Türkiye'nin inşası için ortak bir yürüyüşü temin edecek millî uzlaşmanın ve millî heyecanın sağlanmasıdır. Türkiye'de tüm kesimler ve aktörler arasındaki uzlaşmanın temel dinamikleri, millî ve manevi değerler, çağdaş, demokratik ilkeler, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını esas alan kurum, kural ve yönetim üslubu olmalıdır. Ortak bir kararlılıkla varılabilecek ve sürdürülebilir kılınacak olan "Küresel Güç Türkiye" öngörüsü, kökleri Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçekliklerine dayanan ve geleceği kucaklayan bir anlayışın ifadesi ve Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etmeyi kendisine misyon olarak kabul eden Milliyetçi Hareket Partisinin uzun vadeli stratejik hedefidir.
Değerli arkadaşlarım, geçmişe dönüp baktığımızda, Türk İslam medeniyeti Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra aklı ve nakli dengeleyen, bilime önem veren anlayışın sonucunda gelişmiştir. Aklı ve nakli dengeleyen, bilim ve sanata önem veren bu anlayış, Buhara, Semerkant, Maturit'te gelişen ve İmam Matürîdî'yle sembolleşen Türk Müslümanlığının Hoca Ahmed Yesevî'yle Türkistan'dan Anadolu'ya gelmesiyle Hacı Bektaş Veli, Mevlâna, Yunus Emre gibi değerli düşünürlerle devam etmiş ve tüm dünyaya yayılacak bir medeniyetin temellerini atmıştır.
Aslında bugün 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yaşadığımız travmanın arka planında da bu anlayıştan uzaklaşmamız yatmaktadır. Türk İslam medeniyetinin temellerini atan ve akla ve ilme önem veren bu Türk Müslümanlığı anlayışı yerine, vahşi küreselleşmenin temsilcileri olan Batı'nın bize dayattığı "ılımlı İslam" yalanının peşine takılmamış olsaydık belki de bunlar bugün başımıza gelmezdi diyorum.
Yaşadıklarımızdan ders alarak köklerimize dönmeli, yeniden Hanefi Matürîdî İslam anlayışına yani aklı ve nakli dengeleyen, ilime, fenne ve sanata önem veren ancak millî ve manevi değerlerinden kopmayan anlayışa sahip çıkarsak Türk İslam medeniyetini yeniden birlikte ihya edebiliriz.
Bu kapsamda geçmişe baktığımız zaman, geçiş dönemi ürünleri olan Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'ini, Kâşgarlı Mahmud'un Divanü Lûgat-it-Türk'ünü, Atabetü'l-hakayık'ı ve Yesevî Hazretlerinin Divan-ı Hikmet'ini bu çerçevede sayabiliriz, bizim köklerimizde bunlar mevcuttur.
İşte, temellerini tarihî değerlerimizden alan Türkiye merkezli medeniyet yürüyüşü, öncelikle kendisine güvenen, kendi gücüyle ayakta duran, başı dik, karnı tok ve özgür bireylerin yaşadığı onurlu bir ülke hâline getirme yürüyüşüdür.
Değerli arkadaşlarım, bu kapsamda diyorum ki ve tüm bu değerlendirmelerimin ışığında sizlere ve yüce Türk milletine tekraren ifade ediyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi ne demişse milletimizin lehine demiştir. Milliyetçi Hareket Partisi neyi istemişse milletimizin menfaatinedir. MHP ikbalin değil, istikbalin peşindedir. MHP millet ve vatan davasının savunucusudur. MHP binlerce yıllık Türk İslam ülküsünün varisi, bu çağdaki emanetçisidir ve MHP "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman'ız." diyen ve MHP "Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur." diyen bir anlayışın temsilcisidir. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'yi 2023'te lider ülke, 2053'te süper güç yapma hedefine ulaşmak için her türlü çalışmaya ve fedakârlığa hazırdır. Türkiye'yi Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için Türkiye merkezli yeni bir medeniyet yürüyüşüne Milliyetçi Hareket Partisi bütün milletimizle birlikte çıkmaya hazırdır.
Ancak bu çerçevede baştan beri bahsetmiş olduğum 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bu hedeflere ulaşmasında yetersiz olduğunu düşündüğümüz için "ret" oyu vereceğimizi, bununla birlikte yapıcı, yol gösterici ve uzlaşmacı muhalefet anlayışı çerçevesinde milletimizin yararına olacak her konuda destek olacağımızı belirtmek istiyorum. 21'inci asrın Türk asrı olacağına olan ve asla Huntington'un dediği gibi bu asrı medeniyetler çatışmasının değil insan merkezli Türk İslam medeniyetinin belirleyeceğine olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)