| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisi Sayın Andrey Karlov'a yönelik dün gerçekleştirilen menfur terör saldırısından duyduğum derin üzüntüyü bildiriyor ve bu alçakça suikastı şiddetle kınıyorum. Rus halkına ve Rusya Federasyonu yetkililerine de taziyelerimi sunuyorum.
Türkiye-Rusya ilişkilerine muhtemelen zarar vermek amacıyla gerçekleştirilen bu melun saldırının tabii ki Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerle ilişkili olması ve bunları etkilemesi kaçınılmazdır. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in yaptığı taziye açıklamasında da bu iki ülkeden gelen sağduyu mesajları, dün Dışişleri Bakanımızın ziyareti, sonrasında karşılıklı yetkililerin açıklamaları, bu provokasyona gelinmeyeceğine yönelik olarak yapılmış olan açıklamalar tereddüt ve kaygıları bir nebze hafifletmiştir. Bu sistematik cinayetler ve provokatif amaçlı infiale yönelik olarak yapılan terör eylemleriyle ülkemiz köşeye sıkıştırılmaya, bölgesel ve küresel planda eli zayıflatılmaya çalışılıyor. Bunu hepimiz her gün görüyoruz. Değişik eylemlerle de bunlar gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Tabii bu gelişmelere rağmen, bu melun saldırılara rağmen, suikastlara rağmen Türkiye bu zor günleri aşacak ve bunların da üstesinden gelecek güçtedir. Türk milleti büyük millettir, Türkiye Cumhuriyeti devleti de büyük devlettir. Dönem dönem bu tip saldırılar ve kuşatmalar denenmiştir ama yıllardır bunları da püskürtmeyi bildik. İnşallah bundan sonra da milletçe hep birlikte yolumuzdan dönmeden bu terör saldırılarını da, arkasındaki çevrelerin amaçlarını da engelleyecek birlikteliği göstereceğiz.
Tabii, Engin bey arada birtakım sataşmalar yapıyor ama, hepimizin kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dilden uzaklaşmamız lazım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - "Olmasın" diyorum.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Cenazelerde de, başka yerde de toplumu gerecek şeylerden uzaklaşmamız lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman, başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, çok hassasız; önce "ülkem ve milletim" diyoruz, sonra "partim" sonra "biz" anlayışını hâkim kılan bir yapımız var. Her zaman da yapıcı, yol gösterici olduk; özellikle bu terör olaylarında, birtakım çatışmalarda, toplumsal çekişmelerde her zaman yol gösterici olduk. Burada, tabii ki ülkücü, milliyetçi hareketi buna bulaştırmak isteyenler olabilir, bizim sembollerimizi kullananlar da olabilir. Ama esas itibar edilecek olan burada Milliyetçi Hareket Partisinin yetkililerinin ve Sayın Genel Başkanın yapmış olduğu açıklamadır. Nasıl ki 15 Temmuz gecesi dik bir şekilde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinden gerekli açıklamaları yapmışsak, sonrasında da itidal tavsiye etmişsek, yine bunlarla ilgili gördüğümüz aksaklıklarda da anında yetkilileri uyardık, "Bunların sorumluları bulunsun. Toplumsal provokasyonlara yol açacak hareketlerden kaçınılsın." dedik. Onun için, biz, o tip polemiklere girmeyi çok doğru bulmuyoruz değerli arkadaşlar. Çünkü, Milliyetçi Hareket Partisi, terörü, insanımızın can ve mal güvenliğini, millî birliğimizi, demokrasimizi ve ekonomik gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak kabul ediyor ve terörle mücadeleyi de, hiçbir şartla ihmal edilmemesi gereken bir millî politika olarak görüyor. "Bu kapsamda, terör belasından ülkemizi kurtarmak için her zaman kapsamlı, çok boyutlu, sonuç alıcı politikalar uygulayalım." diyoruz. Daha, önceki gün Sayın Genel Başkanımız yine yineledi, daha önce defalarca, Sayın Gül Cumhurbaşkanıyken de, sonrasında da sekiz maddelik ayrıntılı terörle topyekûn bir mücadele stratejisi açıkladık. Her zaman liderler zirvesinde de, yapılan çalışmalarda da bu konuda önerilerimizi sunduk değerli arkadaşlar. Bu kapsamda, teröristi merkeze alan mücadele anlayışı yerine terörle mücadeleyi topyekûn mücadele olarak ele almak gerektiğini söyledik. "Terörle ve teröristlerle etkin bir şekilde mücadele edilirken de vatandaşların can ve mal güvenliği öncelikle temin edilmeli ve zarar görmelerine fırsat verilmemelidir." dedik. "Terörle mücadele sırasında haksızla haklıyı, suçsuzla suçluyu ayırt etmeli ve mücadeleyi hukuk devletinin yöntemleriyle kararlı şekilde sürdürelim." dedik. Bu kapsamda, hiçbirimizin, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin, güvenlik birimlerimizin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin moralini zayıflatacak, onların çalışmalarını aksatacak şekilde tutum ve davranışlarda olmasını kabul etmemiz mümkün değil, biz MHP olarak öncelikle bunu önemsiyoruz. Ama, bununla birlikte, yine dedik ki: Bu kapsamlı mücadeleye paralel olarak Hükûmetin sadece Cazibe Merkezleri Programı diye yapmış olduğu teşvik paketi açıklamasından sonra, eylül ayı sonunda Sayın Bahçeli Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma Programı'nı açıkladı. Burada, bu 23 ildeki ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi ve toplumsal uzlaşmayı artırarak millî birlik ve bütünleşmeyi sağlamak üzere bu açıklamamızı yaptık ve sizlere bütçe kapanış konuşmasında da bunun bir kısmından bahsettim. Burada, bütün vatandaşlarımızın çağdaş dünya nimetlerinden yararlanması ve sosyal gelişmişlik düzeyi olarak hepsini eşit düzeye, Türkiye'yi Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarak aynı seviyeye getirmeyi hedeflediğimizi söyledik. Dolayısıyla, bu programları uyguladığımız zaman, ülkemizin sahip olduğu potansiyeli harekete geçirerek bu yörelerdeki halkımızın refah düzeyini yükseltmek ve gelişmişlik farklarını da azaltmak mümkün olacak; devletin şefkatli elini de ülkemizin en ücra köşesindeki vatandaşlarımıza hissettirebileceğiz. Bu kapsamda, bu ana programın altında sizlere 4 ana proje ilettik. Bunlardan 1'incisi, terörle mücadele programıydı ki az önce ana hatlarını söyledim, köklü bir şekilde yeni bir strateji olarak ele almadan, devletin kararlılığını göstermeden bunu yapma şansımız yok; 2'ncisi, kırsal kalkınma merkezleri programıydı; 3'üncüsü, katılımcı ve kapsayıcı ekonomik büyüme; 4'üncüsü de bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesiydi. Bunların tamamını uyguladığımız zaman, değerli arkadaşlar, hem ekonomik hem sosyal olarak da bundan sonra terörün kökünü kurutacak, sonrasında finans kaynaklarını da keserek toplumu bu sorundan kurtaracak bir çözüm bulmuş olacağız. İnşallah bunları dikkate alır ve bir şekliyle bu sorunun kökten çözümünü hep birlikte gerçekleştiririz.
Öte yandan, dış politikayla ilgili birçok gelişme, bugün önergenin de konusu olan, son günlerde yaşadığımız tartışmalar... Halep'te yaşananları, Suriye'de, Irak'ta yaşananları günlerdir konuşuyoruz. Şu anda bir dramla karşı karşıyayız. Evet, bunlar geçmişten bugüne uygulanan yanlış politikalardan kaynaklandı. Defalarca söyledik. Ama bizim amacımız Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu anda üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir. Onlar zaten hatalarını biliyorlar, kendileri de öz eleştiri yapıyorlar. Çözüm ne? Çözüm, bugün güçlü bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlarını savunmak, yapılması gerekenleri önermek, doğru yapıldığı zaman da buna destek olmaktır. Ne dedik? 2012 yılında söylemiştik, daha ancak yapıldı Fırat Kalkanı Harekâtı, ne yapalım. Sayın Bahçeli 2012 yılında söyledi: "Kandil'den Afrin'e kadar bütün o terör bölgesini temizleyecek bir güvenli bölge kuralım." dedik. Yine, bu göç olayları yaşandığı zaman ne dedik: "Suriye sınırının içerisinde çadırlar kuralım, uluslararası camia gelsin, buna maddi manevi destek olsun. Birleşmiş Milletler gelsin, AB gelsin, yükü beraber paylaşalım. İçeriye alırsak sorun olur." dedik. Şimdi giriyor çıkıyor sorun oluyor evet ama çözümü bir yerinden bulmamız lazım, zararın bir yerinden dönmemiz lazım. Onun için böyle söylüyoruz.
Yine, aynı şekilde, şu anda Kıbrıs'ta tekrar başlayan müzakereler var. Biz gerçekçi ve uygulanabilir ve devam edebilecek bir çözümün iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanması olması gerektiğine inanıyoruz. Böylesi bir çözüm için tek taraflı iyi niyetin bizim tarafımızdan gösterilmesinin yeterli olmadığını da defaatle belirttik. Hem Rum yönetiminin hem de AB'nin bu konuya artık iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım göstermesi gerekmektedir. Partimiz, Kıbrıs'ta başlayan müzakerelerin Türkiye'nin kırmızı çizgilerini ne ortadan kaldıracak, Kıbrıs Türklüğünü azınlık statüsüne indirerek Ada'daki varlığını tehlikeye atacak iki kesimlik ve siyasi eşitlik anlayışını zayıflatacak bir düzende sürdürülmesini asla kabul edilebilir bulmamaktadır. Kıbrıs'ta Kıbrıs Türkü'nü 1974 öncesi şartlara zorlayacak hiçbir oldubitti kabul edilmemelidir.
Sonuç olarak Türkiye'nin jeostratejik konumuna ekonomik açıdan da stratejik bir boyut kazandırmak için ülkemizin bu bölgede bir küresel güç olması gerekmektedir. Bunu da ancak hep birlikte başarabiliriz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.