GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:43
Tarih:20.12.2016

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği grup önerisini konuşuyoruz. Tabii, daha önceden de birkaç defa bunu ifade ettik -sürekli oluyor da- yine bir plansızlık, programsızlık görüşüyoruz esasında. Yani, bir öngörü yok. Önümüze bakmadan birtakım programlar yapılıyor, ondan sonra da her defasında, her hafta neredeyse bunları görüşmek zorunda kalıyoruz. Bu bir defa başlı başına bir verimsizlik. Yani, bu Parlamentoyu daha verimli çalıştırmak lazım.

Şimdi, milletler yüz yıllık planlar yapıyorlar, yüz yıl ötesi için programlar yapıyorlar, bir strateji ortaya koyuyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisinin hem hükûmet etme anlayışında hem de Parlamentoyu yönetme anlayışında, bırakın yüz yılı, bir hafta sonrası yok.

Şimdi, şu grup önerisiyle getirilen öncelik yarın yeniden değiştirilmek istenecek çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda bir torba kanun görüşülüyor, torba kanunu da büyük ihtimal bu serbest bölgeler kanununun önüne alalım diye iki gün sonra tekrar bir şey gelecek. Yani bakın, bunun için her defasında asgari kırk dakika harcıyoruz. Yani şu Parlamento, önündeki bir hafta -yüz yıldan vazgeçtik, üç yıldan, beş yıldan vazgeçtik- on gün içerisinde neyi görüşeceğini bilmeyen bir Parlamento var ve bu Parlamentoyu, bunu böyle yapan da tabii ki iktidar partisi. Şimdi, bu verimsizliğe hakikaten bir son vermek lazım. Şimdi, ülke aslında her konuda böyle yönetildiği için biz bu sıkıntıları çekiyoruz bu ülkede, bunu da görmemiz lazım.

Şimdi, önümüzde patent yasası var, sınai mülkiyetle ilgili yasa var. Bizim bu yasaya herhangi bir rezervimiz de yok, yasanın bir an evvel çıkmasını arzu ediyoruz, bir defa, o konuda düşüncemizi söyleyelim ama elbette ki üzerinde konuşulması gereken hususlar var, bunların tartışılması lazım; bu mutlaka gerekiyor.

Şimdi, bizim Hükûmetten esas isteğimiz, beklentimiz şu: Böyle, hakikaten, özellikle ekonomi alanında -ekonomiyi biraz ele alacak olursak bugünkü konular açısından- önümüzde ülkenin ciddi ölçüde ihtiyaç duyduğu bir kısım reformlar var, bir kısım yasaların buraya getirilmesi lazım, kanun tasarılarının, kanun tekliflerinin buraya getirilmesi lazım. Biz Hükûmetten bunları getirmesini bekliyoruz. Yoksa bu getirilen sınai mülkiyetle ilgili tasarıya hiçbir itirazımız yok ancak burada bir reform yok, burada aslında sorunu çözecek çok fazla bir şey de yok; işte, değişik kanunlarda değişik, dağınık olan birtakım meseleleri toparlama şeklinde bir yasa. Yani ülkenin meselelerini çözecek, ülkenin yapısal sorunlarını çözecek tasarılarla Hükûmetin şu Meclise gelmesi lazım. Açık çek veriyoruz, bakın, getirin bunları destekleyelim diyoruz. Vergiyle ilgili yapmamız gereken işler var, bu ülkede rant vergisinin çıkartılması gerekir diyoruz; bu ülkede verimliliği artırmaya yönelik, AR-GE'ye yönelik işlerin yapılması lazım diyoruz; bu ülkede kamu harcama sisteminin disipline edilmesi lazım, rasyonelleştirilmesi lazım diyoruz; vergi yüklerinin yeniden düzenlenmesi lazım diyoruz. Hele hele TÜİK'in son açıkladığı veriler kapsamında bakarsak, zaten ülkenin bir sorunu, tasarruf sorunu yokmuş. O zaman gelin, hep birlikte şu tüketimin üzerindeki vergileri azaltalım, fakir fukaranın üzerindeki vergileri azaltalım. Bunların yapılması gerekirken, böyle, günübirlik kanunlarla Adalet ve Kalkınma Partisi Meclisi de bu anlamda yönetmek istiyor, bu son derece yanlış.

Şimdi, torba... Torba getirilecek, işte, efendim, burada "Yılbaşına kadar çıkması lazım..." Madem bu yılbaşına kadar çıkması lazımdı, bugüne kadar aklınız neredeydi? Bu soruyu sormak bizim hakkımız değil mi? Yani, bu şekilde devlet yönetimi olur mu? Burada ta bir yıl önceden belli olan hususlar var, yılın sonuna yapılması gereken işler, onlar yapılmıyor; hepsini bir kenara sıkıştırıp verimsiz bir şekilde görüşmek, efendim, işte, tehditle, dayatmayla, şantajla böyle iş yapmak yakışmıyor bu Parlamentoya.

Bu Parlamentoyu daha verimli çalıştırmamız lazım arkadaşlar ve gece çok geç saatlere kadar çalışmanın da bu ülkeye bir faydası yok, bakın, ben bunu söyleyeyim size. Niye yok? Çünkü gecenin ikisine, üçüne kadar çalışıldığı zaman, birkaç gün de üst üste böyle olduğu zaman insanların sinirleri geriliyor, en ufak bir şeyde burada kargaşa çıkıyor, karmaşa çıkıyor ve bu Parlamentoda olup biten olaylar, inanın, vatandaşı etkiliyor, halkımızı etkiliyor. O yüzden, burada çok dikkat etmemiz lazım, zinde kafayla, sağlıklı bir şekilde çalışmaları yürütmemiz lazım.

Şimdi, arkadaşlar, biraz da gündemdeki siyasi konulara ilişkin düşüncemi de paylaşmak istiyorum bu vesileyle. Hakikaten, ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Hani, bunu hep söylüyoruz da hele hele bu kadar zor da hiç olmamıştı herhâlde. Tamamen bir terör kuşatması altındadır ülkemiz. Yani, bir yandan PKK terörü, bir yandan FETÖ terörü, bir yandan IŞİD'i, bir yandan PYD'si, YPG'si, işte, Suriye'de içinde bulunduğumuz durum, dün akşam itibarıyla bir de Rusya Büyükelçisine karşı işlenen bir suikast var -taziyelerimizi Rus halkına ve ailesine iletmiştik- yani bütün cepheleriyle Türkiye bir kuşatma altında. Türkiye'nin eli zayıflatılmak isteniyor, Türkiye'nin itibarının sarsılması isteniyor, köşeye sıkıştırılıyor. Küresel ve bölgesel düzeyde Türkiye ciddi mevzi kaybetme riskiyle karşı karşıya. Bütün bunları görerek, hakikaten, ülkenin birlik, beraberliğe ihtiyacı var, ülkenin daha düzgün, daha stratejik bakış açısıyla yönetilmeye ihtiyacı var; bunları da Hükûmetten bekliyoruz.

Diğer taraftan, biz buradan vatandaşımızı da sağduyuya davet ediyoruz, sağduyulu olmak zorundayız. Provokatörler var, ortalıkta geziyor, bir kısım işler yapıyorlar, vatandaşımızın bu acısından istifade etmeye çalışıyorlar, bunlara da hiçbir şekilde bizim tolerans tanımamamız lazım. Sokakların karışması isteniyor, bazıları dağda yapamadığını şehirlerde yapmak istiyorlar. Türk milletinin, aziz milletimizin bu oyuna gelmemesi lazım. Bu konuda da herkesin, Meclisteki siyasi partilerimizin de, aslında bütün sivil toplum kuruluşlarımızın, bu ülkede yaşayan herkesin bu anlamda çok sorumlu davranması gerekiyor.

Az önce ben ifade etmiştim, başlangıçta, açılışta: Bizim, Milliyetçi Hareket Partisinin bu parti binalarının, efendim, taşlanmasıyla, bilmem neyle hiçbir şekilde alakası yoktur, oraya bayrak asanlar bizim bayrağımızı asmış olsalar bile bizimle alakası yoktur. Biz, bu konuda partililerimizi de çok dikkatli olmaya davet ediyoruz, sürekli bunu yapıyoruz. Fakat, tabii ki, bu terörle mücadelede başarılı olabilmek için Hükûmetin de yapması gereken bazı işler var. Bir defa, herkesten önce Hükûmetin yapması gereken şey, bir muhasebe yapması lazım oturup. Şimdi, bu zor günlerde biz "Eskiden şöyleydi, işte, siz ihanet sürecinde şu hataları yaptınız, ülkenin başına bunlar geldi; dış politikada şu yanlışları yaptınız, bunlar oldu." filan bunları çok fazla konuşmak istemiyoruz. Ama, bunları bizim konuşmamamız sizin de buralarda doğru yaptığınız anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, aynı hatalara düşülmemesi açısından iktidarın, kafasını iki elinin arasına alıp, oturup bunu, nerede hata yaptığını düşünmesi, bundan sonra nasıl davranırsa bu ülkeyi daha iyi yönetebilir, bu konularda çok dikkatli olması lazım, bu konuların bir muhasebesini yapması lazım. Bunların ciddi bir analizinin yapılmaya ihtiyacı var, bu yapılmadığı sürece biz bu ülkede sıkıntıdan kurtulamayız bakın, çünkü aynı hataları tekrarlar. Lütfen, bunları muhalefet partilerinin söylemesini beklemeden, yapılan hataları görün ve bu hataları düzeltmeye çalışın, bir daha bu hatalar yapılmasın.

Şimdi, tabii, terörle mücadelenin düzgün bir stratejiye oturması lazım; bunu az önce Mehmet Günal Bey konuşmasında ifade etti, oralara girmeyeceğim. Ancak, biz görüyoruz ki bütün bu olaylarda istihbarat zafiyeti var, bunu görmemiz lazım. Yani, bizim istihbarat birimlerimizin çok daha iyi, çok daha sağlıklı çalışması lazım. Her olay olduktan sonra ah vah etmenin de hiç kimseye bir faydası olmuyor maalesef. Dolayısıyla, tedbirlerin zamanında alınması lazım, Hükûmetin de bu konuda çok dikkatli olması lazım.

Bir de birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek davranışlardan da hepimizin kaçınması gerekiyor. Bu kapsamda, mesela, özellikle son günlerde yine ciddi bir mesaj baskısı altındayız. Nedir? İşte, FETÖ'yle devletimiz, Hükûmet mücadele ediyor. Biz bu mücadeleyi esas itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi zaten çok net bir şekilde ifade ediyoruz. Ancak bunlar, bu mücadele yapılırken mağdur yaratmamamız lazım yani insanı, kendi insanımızı... Bakın, bu coğrafyanın, bu vatanın, bu toprağın, bu milletin çocuklarını, annelerini ülkemize küstürürsek biz, devletimize, milletimize küstürürsek bu yaraları sarmakta zorlanırız.

Örneğin, bu Kars Sarıkamış'ta uzman çavuşlarla ilgili bir mesele var. Buradaki uzmanlar, işte, oradaki tugay komutanı -o, ihtilalci, darbeci bir komutanmış- bu çocukları bir şekilde "Bir PKK terör eylemi var." diye Sarıkamış'a indiriyor. Şimdi, daha sonrasında, bunların hepsi... Tabii, darbe girişimi içerisinde olduğu anlaşılıyor ama hiç kimse silaha dokunmuyor, hiçbir şekilde bir şeye kalkışmadığı hâlde buradaki uzman çavuşların hepsinin tutuklu olduğu şeklinde bize ciddi mesajlar geliyor.

Şimdi, buna bakılması lazım yani burada işte, "Ya, ben risk almayayım, aman, kalsın.", efendim, işte "Ben dokunmayayım buna, yoksa sonra beni yakarlar." anlayışıyla hareket edilmemesi lazım. Yüzlerce insan eğer hakikaten suçsuz yere buralarda yatıyorsa, bakın, onların aileleri, onların çocukları, onların nişanlıları -birçoğu da nişanlı, tabii, genç çocuklar olduğu için- hepsi bu ülkeye, bu millete küsme gibi bir riskle karşı karşıya; onları fazla üzmeyelim yani birlik, beraberlik ruhunu... Yani orada neyse... Biz demiyoruz ki "Bunlar, suçu olanlar salınsın." Ancak, bir an evvel bu dosyalar açılsın, bakılsın, mesele ne ise halledilsin. Benzer durumda olan başka şehirdekiler salınmış. Buradaki çocuklar niye salınmıyor, bunlar niye hâlâ tutuklu? Yani bu meseleler, bunlar küçük gibi görülüyor, münferit meseleler gibi görülüyor ama bunlar birikiyor ve bunlar ülkemizdeki birlik, beraberlik ruhunu zedeliyor. Ben bu konuda da yetkilileri ikaz etmek istedim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usta.