| Konu: | Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2016 |
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısı üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu konuda, geneli hakkında sizlere genel bilgi vermek düşüncesindeyim.
Tasarı, 1995'ten bugüne sınai mülkiyet haklarına ilişkin kanun hükmünde kararnamelerin tamamını bir başlık hâlinde toplaması açısından taşıdığı bazı eksikliklere rağmen ana kapsamı itibarıyla olumlu bir düzenlemedir. Tasarı, Avrupa Birliği mevzuatı, patent, marka, coğrafi işaret, faydalı model gibi alanlardaki uluslararası mevzuatla uyum açısından geç kalmış olmakla birlikte olumlu hükümler içermektedir. Tasarının olumlu yönlerine karşın uluslararası sözleşmeler, Avrupa Birliği mevzuatıyla tam uyum sağlanamamış, kanunla açıkça düzenlenmesi gereken bazı konular yönetmeliklere bırakılmıştır. Yasama organının açıkça düzenlemesi gereken alanlarda yürütmenin talimatıyla günü kurtarmaya yönelik olarak hazırlanan bu yönetmeliklere bir çerçeve çizilmeye çalışılmaktadır; bunun da yasa yapma tekniği, etiği, evrensel hukuk kuralları açısından doğru bir yöntem olmadığını açıkça belirtmek istiyorum. Bu nedenle, tasarıya bağlı olarak çıkarılması öngörülen yönetmeliklerin tasarının yasalaşmasını takiben en kısa sürede ilgili mevzuatla uyum içerisinde çıkarılmasına yönelik tavsiyemizin dikkate alınmasını belirtmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, geneli itibarıyla olumlu bulduğumuz bu yasa tasarısıyla ilgili olarak patent, marka, tasarım, faydalı model ve coğrafi işaretlere ilişkin bu düzenlemelerin Türkiye açısından gelişen, değişen teknoloji doğrultusunda vizyonel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini de belirtmek istiyorum.
Ülkemizdeki patent ve marka başvuru sayılarındaki artışı öne çıkarmanın tek başına küresel rekabette ve iç piyasalarda bir kalıcı anlamı yoktur. Patent ve marka başvurusu sayıları nitelikli bir ürüne dönüşmediği ve küresel bir marka hâline gelmediği, patent olarak ifade etmediği sürece sadece niceliksel bir artışla sınırlı kalacağı açıktır. Sınai mülkiyetin korunması, marka, patent, coğrafi işaret gibi düzenlemelerin ülkemizin üretimini geliştirmesi ve pazar alanlarını genişletmesi açısından ortak bir hedefimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Yerli ürünlerimizin ihracat ve ithalatta, küresel rekabette öne çıkacak bir değere kavuşmaları adına devlete fazlasıyla görev düşmektedir. Özellikle iş başında olan iktidarımızın bu konuda üzerine düşen görevleri fazlasıyla yapmasının gerekli olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sanayileşmek önemli bir olay; tabii, sanayideki tasarım, marka gibi olayların da sanayinin gelişmesi açısından önemli bir faktör olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak ne var ki sanayileşmek için, yatırımların artması için, üretimin artması için, ihracatın artması için ülkede gerçek anlamda bir güvenliğin olması, vatandaşın, öncelikle yurttaşın kendi ülkesine güvenmesi, yatırıma kendisini heveslendirmesi, ayrıca yurt dışından gelecek olan yatırımlara da bu konuda cazip hâle gelen bir ülke konumunda olması gerekmektedir. Ama ne yazık ki ülkemizde böyle bir durum maalesef bugün yoktur. Ülkemiz çok büyük kötü süreçlerden geçmektedir, sıkıntıları hayli fazladır. Özellikle terör kıskacının içinde olan bir Türkiye ortaya çıkmıştır. Biliyorsunuz, 2002 yılında sadece PKK terörü var iken bugün FETÖ terör örgütü, bir de IŞİD terör örgütüyle mücadele etmek zorunda kalmış bulunmaktayız. Tabii, bunların büyümesine, güçlenmesine, her ne kadar bazı siyasi hesaplar yapılarak bugünlere gelmesine olanak tanınmış ise de artık bunların ülkemizden temizlenmesi ve Türkiye'nin huzura, barışa kavuşması ve gerçek anlamda bir yatırım ortamının, bir üretim ortamının, bir çalışma ortamının oluşturulmasına ihtiyaç olması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Bu kadar önemli sorunlar varken iktidar sanki ortada hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya maalesef devam etmektedir. Beşiktaş'ta meydana gelen terör olayı, Kayseri'de meydana gelen terör olayları ve ayrıca dün akşam Rusya Büyükelçisinin öldürülmesi sebebiyle ortaya çıkan terör olaylarının artık ciddi olarak bir devlet anlayışının ortada olmadığını, istihbarat eksikliğinin olduğunu ve devletin gerçek anlamda herkesin hem yurttaşların hem yurt dışından gelenlerin güvenliğini sağlayamadığını açıklıkla ortaya koymaktadır. Bu sorunun bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Şimdi, buraya çıkan arkadaşlarımız özellikle iktidar yanlısı arkadaşlarımız diyorlar ki: "Yenikapı ruhunu yaşatmak zorundayız." Değerli arkadaşlarım, eğer Yenikapı ruhunu yaşatmak istiyorsak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan ve bakanların ve siz milletvekillerin bu anlayışta olması gerekir. Eğer siz bu anlayışı sürdürmezseniz, siz ülkede gerginliğin sürmesini devam ettirseniz, siz insanlar arasındaki uzlaşmayı, anlaşmayı, beraberliği, birliği sağlama yönünde bir gayret sarf etmezseniz kesinlikle ülkede bu konunun tesis edilmesi, kesinlikle bu ruhun yeniden Türkiye'de yaşatılması mümkün olmayacaktır. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ülkede bir meşhur bir laf vardır. İmam bozulursa cemaat daha çok bozulur. Eğer yukarıdakiler bozulursa, gerçekten ülkedeki yöneticiler bozulursa, gerçekten ülkenin geleceğini düşünmeden sadece siyasi istikballeri için düşünceleri ortaya koyup yeni gerginlikler, yeni tartışmalar ortaya koyarlarsa kesinlikle bu tür davranışların ülkeyi huzura, rahata kavuşturmayacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, son zamanlarda hiç gereği yokken bir de başkanlık tartışmasının içine girdik. Ülkemizin, değerli arkadaşlarım, başkanlık derdi yok. Ülkemizin çok önemli problemleri var. Bu problemlerin öncelikle çözülmesi gerekir. Siz önemli olan, öncelikli olan bu problemleri çözmeden başkanlık rejimini, başkanlık sistemini getirmeye yönelik referandum ve seçimleri birlikte getirir bu ülkenin önüne koyarsanız vatandaş arasında kamplaşmaya, bölünmeye, ayrışmaya neden olacak, kutuplaşmaya neden olacak sebepleri yaratmış olursunuz. Öncelikle, bu konunun gündemden çekilmesi ve ortadan kaldırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye öyle bir noktaya geldi ki inanın, Orta Doğu'da bulunan ülkelerin yaşamlarında her gün değişik şekillerde terör olaylarıyla, öldürme olaylarıyla, mezhep kavgalarıyla, din kavgalarıyla gördüğümüz dönemleri artık ülkemizde yaşamaya başladık. Türkiye'yi bugün bir Orta Doğu ülkesi konumuna getiren iktidarınız, bu konuyu çözmek zorundadır. Artık, ülke bu terör havasıyla, terör yuvasıyla, terörün ülke içinde yaşattığı korkuyu, baskıyı aşamadan ülkede yeni bir dönemi başlatmak, sanayiyi geliştirmek, ülkeyi geliştirmek, kalkındırmak, insanlarımızın eğitimini, gelişmesini sağlamak kesinlikle mümkün değildir. Onun için güvenlik sağlanmalıdır, istihbarat en iyi bir şekilde yerine getirilmelidir, istihbarati bilgiler en iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler ölçüsünde de ülkenin yönetimi yapılmalıdır diyorum, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.