| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 21.12.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
12 Aralık 2016 günü, yaklaşık dokuz gün önce Türkiye İstatistik Kurumu yeni ulusal hesap serisi açıkladı; teknik tabiriyle gayrisafi yurt içi hasıla veya daha genel tabirle millî gelir serisini açıkladı. Bu seri, 1998 yılına kadar geriye doğru revize etti. Yani, 1998-2015'i yıllık olarak, 2016'da açıklanan -şu anda- üç çeyreği de çeyreklik olarak açıklamış oldu.
Temelde yapılan şey nedir? Burada, tabii, yapılan işlerin takdire şayan yanları var, geçen, bir konuşmamda bunları ifade etmiştim, şimdi oralara zaman darlığı nedeniyle çok fazla girmeyeceğim. Ancak, temelde yapılan şey, gayrisafi yurt içi hasıla 1998 yılından 2015'e kadar olan bir süreç içerisinde artırılmıştır. Tabii, GSYİH, toplam GSYİH artırılınca kişi başı gelir de artmıştır fakat burada, mesela, 1998 yılı GSYİH'sı yeni seride yüzde 2,4 artırılırken, son yılda, 2015'te yüzde 19,7 artırılmıştır. Burada daha enteresanı da aslında 2010'a kadar artışlar yüzde 5'in altında kalmış, 2015'ten sonra bir anda artışlar fırlamaya başlamıştır. Mesela, 2015 yılında neye tekabül ediyor dersek: Millî gelirdeki artış 385 milyar TL'dir yani eski parayla 385 katrilyon lira; Türkiye'nin millî geliri, 2015 yılı millî geliri yeni seride artırılmıştır. Mesela, kişi başı gelir de buna paralel olarak 1998 yılında 104 dolar artırılırken 2015 yılında 1.750 dolar artırılmıştır, 2016'da da tahminen 2 bin dolar civarında bir artış olacaktır.
Şimdi, buna ilişkin değerlendirme ve kritiklerim şu şekilde: İlk önce, birincisi, bu aslında daha önce açıklanması beklenen ve taahhüt edilen bir seriydi, zamanında açıklanmadı. Zamanında açıklanmadı ancak şimdi açıklanırken de paldır küldür açıklandı yani konunun taraflarıyla, ilgili kurumlarıyla konuşulmadan, istişare edilmeden, sektör komiteleri oluşturulmadan açıklanmış bir veridir. Mesela, Kalkınma Bakanlığı bu millî gelir konusunda otorite bir kurumdur, TÜİK de Kalkınma Bakanlığına bağlıdır. Sizi temin ederim ki bu serinin hiçbir çalışmasında, hiçbir evresinde Kalkınma Bakanlığıyla çalışılmamıştır. Yani, düşünün, Kalkınma Bakanlığı kendi içerisinde dahi bir koordinasyon yapamıyor çünkü açıkladığınız şeyin iktisadi sonuçları var. "Bu ne anlama geliyor?" konusunda TÜİK'in ihtisası olmadığı için, onun, ihtisası olan kurumlarla konuşulması gerekir. Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankasıyla bazı şeylerin konuşulması gerekirken hiçbir şekilde konuşulmadan, kredisi son derece zayıf bir seri, bir veri açıklanmıştır.
Diğer bir husus: Tabii, bu yeni seri önceki serilerle bir kırılma içeriyor ama kendi içerisinde de ciddi bir kırılma var. Bakın, yeni bir seri açıkladığınızda hiç olmazsa kendi içinde bir homojenlik beklersiniz. Kendi içerisinde bir kırılma var, bunu az önce izah ettim. Dolayısıyla, özellikle 2010 sonrasıyla 2010 öncesi, 1998-2010 dönemi arasında astronomik farklılıklar var revizyon açısından. Hâlbuki, siz bir şeyi seriye yeni katıyorsanız, baza önceden olmayan bir şeyi koyuyorsanız bu hem baza girecek hem de yeni yıla gireceği için aslında büyümelerin ve açıkladığınız dönemde serinin yıllar arasında radikal bir değişiklik göstermemesi gerekir işin metodolojisi gereği ancak böyle bir kırılmayı kendi içerisinde içeriyor.
Şimdi, sadece millî gelir düzeyleri değil büyüme rakamlarında da enteresanlık var. Şöyle söylersem çok özet olarak, çok uzatmadan: Mesela, 1999-2010 döneminde daha önce açıklanmış olan büyüme rakamları yüzde 3 civarında -yani büyümenin, artışların yüzdesini alarak söylüyorum- revize ediliyor. Ama 2011-2015 döneminde daha önce açıklanan büyüme rakamları yüzde 61 düzeyinde revize ediliyor, böyle bir şey olamaz. Yani, dolayısıyla, serinin kendi içerisinde ciddi bir kırılma olduğunu bu şekilde ifade ediyoruz.
Şimdi, sadece düzeyler değil, trendler de değişiyor. Çok vaktimiz olmadığı için bunları söyleyemeyeceğim, inşallah, Meclis araştırması açılırsa o zaman bunları detaylı konuşuruz. Daha önceki seride, mesela, yurt içi tasarruflar aşağı doğru giderken, "Türkiye'de yurt içi tasarruflar düşüyor." denilirken şimdiki seride yurt içi tasarruflar yukarıya doğru gidiyor. Bu tür farklılıklar olmaz arkadaşlar. Bugüne kadar ne Türkiye'de açıklanan hiçbir seride, yeni seride ne de uluslararası camianın, diğer ülkelerin açıkladığı serilerde trendlerin böyle değiştiği görülmemiştir. Bakın, bu çok önemli bir husus, trendler değişiyor. Mesela, sabit sermaye yatırımları önceki seride aşağı doğru gidiyordu, şimdiki seride yukarıya doğru gidiyor. Hani, düzeyini değiştirirsin, onu anlarım, yeni bir şey katarsın ama eğilimlerinin, eğimlerinin değişmemesi lazım; bu seri maalesef, eğimleri de değiştiriyor.
Şimdi, detayda açıklanmayan birçok veri eksiği var, onların çok da teknik şeylerine girmeyeceğim ama mesela, çeyrekler itibarıyla elimizde bir seri yok şimdi. Nasıl model çalıştıracak, ben bilmiyorum bu ülkenin insanları. Nasıl çalışma yapacak? Çünkü çeyrekler itibarıyla ekonometrik modeller var bu ülkede. Şimdi, 2015'ten 1998'e kadar olan dönemde çeyrekler itibarıyla, bu çağda, bakın, 21'inci yüzyılda, bilgisayarın bu kadar geliştiği bir ortamda Türkiye'nin çeyreklik dönemler itibarıyla millî gelir serisi olmayacak. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Devlet hesaplarının detayları yok, sektör yatırımları yok. 2009 öncesinde TÜİK yeni seride tasarruf oranı açıklamıyor biliyor musunuz, 2009 öncesinde Türkiye'nin yeni seriye göre açıklanmış bir tasarruf oranı yok. Bu kabul edilebilir mi? Bu nasıl bir çalışmadır? O yüzden diyorum, böyle paldır küldür, aceleye getirilmiş, açıklanmış. Hükûmet bir şeyin farkında değil, Hükûmet hiçbir şeye vaziyet etmediği gibi bu işe de vaziyet etmiyor, böyle enteresan bir durum yaşıyoruz. Bu yeni seride açıklanan sonuçların hiçbirisi iktisadi olarak kabul edilebilir değil. Örneğin, 2013 yılında yeni seri diyor ki: "Türkiye ekonomisi yüzde 8,5 büyüdü." 2013 yılını hatırlayın, neredeyse "kriz yılı" diye adlandırılan bir yıldı, piyasaların sıkıştığı bir yıldı. Yani böyle bir yılda şimdi 4 olan büyümeyi, 4,2 olan büyümeyi 8,5'a çıkartıyorsunuz, daha önceden açıkladığınız veriyi yüzde 100'ün üzerinde değiştiriyorsunuz. Ben bu TÜİK'e şimdi nasıl güveneceğim? Daha önce "yüzde 4,2" diyordun, şimdi "yüzde 8,5" diyorsun, bu kabul edilebilir bir durum değil.
Bugüne kadar iktisadi anlamda bilinenlerin hepsi yanlışmış arkadaşlar. Yani Türkiye'nin buna çok dikkat etmesi gerekiyor. Bugüne kadar akademi dünyasının, milletvekillerinin, daha da önemlisi, Türkiye'yi yöneten iktidarın bildiği her şey yanlışmış, bu seri onu söyledi şimdi, her şeyi yanlış biliyormuşuz biz, her şey yanlış rakamlar üzerinden konuşuluyormuş, ülkeye ilişkin sorunlar yanlışmış, çözümler yanlışmış, yeni seri böyle bir şey olduğunu, böyle bir durum olduğunu şu anda ortaya koyuyor. Bu kolay kabul edilebilir, kolay hazmedilebilir bir şey değil. Bütün uzmanlar yanılmış, uluslararası kuruluşlar, Türkiye'yle ilgili analiz yapan kuruluşlar, herkes yanılmış diyor bu seri.
Şimdi, meğer ülkenin bir tasarruf sorunu yokmuş, bakın burada "Tasarruf... Tasarruf..." diye konuşuyorduk. Ülkenin yatırım meselesini konuşuyorduk, "Ülke üretmiyor." diyorduk, meğer bu ülke üretiyormuş, yatırım sorunu da yokmuş, tasarruf sorunu da yokmuş. Şimdi, çıplak gözle bu ülkeye baktığımızda bunlar iktisaden kabul edilebilir hususlar mı?
Şimdi, farklılıkların kaynaklarını açıklamak için bir tablo yayımlıyor TÜİK basın toplantısında, çok detayına girmeyeceğim. Bir de bu seri değişikliği nasıl takdim edildi? Mesela, Sayın Şimşek, Sayın Naci Ağbal dediler ki: "Uluslararası hesaplar sistemine uygunluk açısından bu revizyon yapıldı." Değişimlerin kaynağına bakıyorsunuz yani 100 olan değişimin sadece yüzde 7'lik kısmı uluslararası hesaplar sistemine uyumdan kaynaklanıyor, yüzde 93'lük kısmı ölçüm sorunlarından kaynaklanıyor veya başka şeylerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, bunu hiç kimse bize "Uluslararası hesaplar sistemine uygunluk açısından böyle bir revize yaptık." diye takdim etmesin. TÜİK'in bu kendi verileriyle de uyumlu değil, şu anda cari olan verilerle de uyumlu değil, istihdam verisiyle uyumlu değil. 8,5'luk büyümenin olduğu bir ülkede işsizlik oranı artıyor, bu da TÜİK verisi, sanayi üretimiyle uygun değil, ciro endeksleriyle uyumlu değil, güven endeksleriyle uyumlu değil. Türkiye'de kredi kullanımlarıyla büyüme arasında bakın, dünya kadar çalışma var, bunlar arasındaki ilişkileri açıklayan yani onların hiçbiriyle uyumlu değil. Türkiye'deki bütün modelleri de değiştirmemiz gerekecek, bütün çözümleri de, sorunları da değiştirmemiz gerekecek eğer bu revizyonun arkasında Hükûmet duruyorsa.
Şimdi, artışa bakıyorsunuz, detaylarına baktığımızda artışın aslında önemli bir kısmı özel sektör inşaat yatırımlarından kaynaklanıyor. Zaten bu inşaat her şeyi berbat etti, bu ülkeyi getirdi betona toslattı diyorduk, şimdi yani verileri de bozdu bu inşaat, TÜİK onu söylüyor. TÜİK bula bula aslında yani nihayetinde bu kadar çalışmadan sonra özel sektör inşaat yatırımlarını da artırıyor. Mesela 2015 için bir rakam söyleyeyim, daha önce açıklanan toplam inşaat yatırımları -özel artı kamu bu rakamlar çünkü o detayı da vermiyor ama biz onu zımnen çıkarıyoruz- 175 milyar TL'ymiş arkadaşlar, eski parayla 175 katrilyon. Şimdi açıkladığı seride ne diyor biliyor musunuz aynı rakama? "380 milyar TL" diyor yani yüzde 100'ün üzerinde yanılgı olur mu bir rakamda? Yani daha düne kadar bu rakam doğruydu, bu rakam resmî rakamdı, şimdi bir şey açıklanıyor 380 milyar. Buna nasıl güveneceğiz biz? Kaygım şu: Bunları analiz eden yok, bunlara bakan yok, eden yok. Şimdi, "Kayıt dışı ekonomi nedeniyle düzeltme yaptık." deniyor. Eğer bu rakamlar doğruysa Türkiye'de -bunun daha sonra detaylarını konuşuruz- kayıt dışı ekonominin arttığı da itiraf ediliyor. Genel devlet verileriyle hâlâ uyumsuzluklar var açıkladığı seride, dolayısıyla bu şekilde 2023 hedeflerine mi ulaşmak amaçlanıyor, bunun ne olduğunu bilmiyorum ama TÜİK'in yapması gereken, kapsamlı bir rapor yazmalı bununla ilgili olarak. Eğer bu rapor piyasaları ikna etmiyorsa Hükûmetin yapacağı bir şey var Sayın Başkan, Meclis olarak bize de görev düşüyor çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi kalkınma planını kabul etti, o planları, Hükûmet programıyla orta vadeli programların tamamını çöpe atmak durumundayız, tamamı çöpe gitmeli, tamamı yanlış eğer bu açıklanan seri, bu açıklanan veri doğruysa.
Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi pusulasını kaybetmiştir. Türkiye ekonomisi, bu verileri dikkate alırsak, bunları ciddiye alırsak bir yön bulma sorunuyla karşı karşıyadır. Hükûmet durumun vahametinin farkında değildir, bu ülkenin itibarını zayıflatacaktır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi vaziyete el koymalıdır, bir Meclis araştırması zaruri olmuştur, kaçınılmaz olmuştur.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)