GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:5
Tarih:09.10.2012

VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; maalesef, Meclisin bazı teamüllerine aykırı bir süreç yaşıyoruz. Nasıl ki gensoru müessesesi olması gereken boyutlarından çıkarılıp sık sık verilen, sonuç alınmasa dahi Meclisin gündemini meşgul eden bir nitelik hâline gelmişse gizli görüşmeler de aynı kadere uğramış vaziyettedir.

Meclis karar alıyor, tezkere konusunda gizli oturum yapılıyor, gizli oturumda ne konuşulduysa televizyonlarda, açık oturumlarda aynen tekrar ediliyor. Bu nedenle söz almış bulunuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin partin açıklıyor. Senin milletvekilinin konuşmasını yayınlattılar.

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Mademki tezkere nedeniyle bu Genel Kurulun kararına göre gizli bir oturumda konuşulan hususlar açık oturumda tekrarlanıyor, o zaman biz de gizli oturumda konuştuğumuz hususları burada tekrarlama hakkına sahibiz diye düşünüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Açıkla.

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum: "Tezkerenin amacı belli değil, acaba bu tezkere ile Türkiye dünyayı fethe mi gidiyor?" gibi suçlamalar oluyor. Arkadaşlar, bir tezkere metninde yazılan hususlar nasıl ki bir kanun çıktığı zaman lafzi yorumu gibi gaî yorumu da varsa tezkerenin gayesi de gayet açık bir şekilde Suriye ile  kısıtlıdır ve Türkiye'nin Suriye'de olabilecek gelişmelere karşı elini güçlendirme amacına yöneliktir. Bakınız, diplomaside olsun siyasette olsun iki unsur çok önemlidir: Birisi, caydırıcılık unsuru, diğeri de müphemiyet unsuru.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya sen tezkerede "yabancı ülke" demişsin. Niye "Suriye" demedin?

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Tezkere ile birlikte bu caydırıcılık unsuru sağlanmaya çalışılmaktadır ve caydırıcılık unsuru sağlandığı zaman da müphemiyet unsuru devreye girer ve karşı taraf bu caydırıcı harekete karşı eğer davranırsa bunun karşılığında Türkiye'nin ne yapacağını da kendi senaryolarına, kendi fotoğraflarına bakarak çıkartır.

Şimdi burada gerçekten, Türkiye'nin dış politikasını eleştirirken, özellikle ana muhalefet partisi temsilcileri, o gün benim konuşmamda söylediğim bir iki hususa da cevap vermek zorundadırlar. Sosyalist Enternasyonalde Cumhuriyet Halk Partisinin bütün burada konuştuklarının tam tersi olan bir karar tasarısı çıkarken ve orada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı gurur duyduğumuz bir şekilde Yunan Başbakanının şu anda başkanlığını yapmakta olduğu Sosyalist Enternasyonalin başkan yardımcılığına, 36 başkan yardımcısından birisine seçildiği zaman bu kutlamalar sırasında bu Suriye paragrafını ve son derece vahim bir Kürt paragrafını kabul eden Cumhuriyet Halk Partisi delegasyonu gelip burada Suriye konusunda veya Hükûmetin dış politikasını eleştirirken elini vicdanına koymuyorsa o zaman ben onların boynuna astığımız yaftayı her zaman hatırlatırım. Kürt konusunda, PKK terör örgütünü Filistin Kurtuluş Örgütü ile eş konuma getiren bir metni kabul edecek ve dönecek Türkiye'ye "Benim bundan iki gün sonra haberim oldu." diyecek, ondan sonra da "Ben bunun cevabını postayla verdim." diyecek, biz de "Bu postayla gönderirken pul yapıştırdın mı arkadaş? Nereye gönderdin? Karşı taraf aldı mı?" diye soracağız. Bunların cevabını burada vermiyorlar, boyuna aynı teraneyi aynı kelimelerle devam edip götürüyorlar.

Ben orada ayrıca başka sorular da sormuştum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sen orada yanlış şeyler söylüyorsun, yanlış! Oraya çıkıp da millete yanlış şeyler söylüyorsun be! Boyundan utan!

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - "Cumhuriyet Halk Partisi dönemlerinde şerefli politika izleyip bugünkü politikaları kınayan Cumhuriyet Halk Partisi yetkilileri, acaba, 1963 yılında Johnson'un mektubuyla, neden Kıbrıs'taki soydaşlarımızın yardımına gitmediler de 63-74 arasında soydaşlarımızın orada eza çekmelerine, katledilmelerine göz yumdular?" demiştim. "Neden, İkinci Cihan Savaşı'ndan sonra İtalyan komutan `Adaları gelin de size verelim.' dediğinde, bir mil ötemizde, bugün içimiz yanarak baktığımız adalara sandalla gidebilecekken, Yunanistan'ın bin mil öteden gelip bu adaları ele geçirmesine izin verdiniz?" sorusunun cevabını da burada veremediler.

Neden Cumhuriyet Halk Partisi, dış politika dönemlerinde, Başbakan soğuktan -petrol tankerlerini dolduramadığı için- paltoyla Başbakanlıkta otururken, neden bizim Ankara'dan İstanbul'a dört saatlik yolu 10 litrelik benzin kuponlarıyla sekiz dokuz saatte geldiğimizi anlatamadılar? Neden Lüksemburg'un kapısında "1 milyon dolar kredi alacağım." diye beklendiğini anlatamadılar?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Bozkır, yakışmadı size!

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Şimdi, bu Cumhuriyet Halk Partisi gelmiş, burada Türkiye'nin dış politikasını eleştiriyorsa, o zaman birazcık da öz eleştiri yapmalı. Türkiye'nin gerçekten sadece ve sadece barış, komşularıyla barış, bölgesinde barış ve huzur isteyen politikalarına, "sıfır sorun" politikasına "Sırf sorun varmış." derken matematik hesabı da bilmeyen bir Cumhuriyet Halk Partisiyle karşı karşıyız. Türkiye'nin kaç komşusu olduğunu dahi bilmeyen bir ana muhalefet partisiyle karşı karşıyayız. Türkiye, bugün, on üç komşusuyla cumhuriyet tarihinin belki de en iyi ilişkilerini yaşıyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Vallahi sen de inanmıyorsun söylediklerine!

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Suriye'yle olan bu ilişkimizde de biz geleceğe yatırım yapıyoruz. Gelecekte eğer Suriye'de herkesin, bütün dünyanın arzu ettiği demokratik bir rejim kurulursa biz Mısır'da, Libya'da ve Tunus'ta olduğu gibi, Türkiye'ye düşman değil, Türkiye'yle dost yönetimlerle komşuluk yapmak arzusunda olduğumuz için bunları yapıyoruz. Bütün bunlar ortadayken, gerçekten, sanki Türkiye sırf sorun yaratmak için ortalığa çıkmış, herkesle kavga edecek, ona saldıracak, buna saldıracak? Böyle bir niyeti olan bir ülke değil. Türkiye bugünkü ekonomik durumuna, politik istikrarına tırnaklarıyla geldi. Türkiye'nin, tırnaklarıyla kazandığı bu ekonomik istikrarı savaşa veyahut da komşularıyla hasmane bir ilişkiye harcayacak bir durumu yok. Türkiye sadece insanının refahını, geleceğini düzgün bir şeye getirmek istiyor ve buna saldırıları korumak için de, kendini korumak için de bu tezkereleri bir anlamda çıkarmak zorunda.

Şimdi, bu tezkere çıkmamış olsa ve Suriye'den de veyahut da bir komşumuzdan Türkiye'ye bir saldırı vuku bulsa Meclisten vakit bulup da bu tezkereyi çıkartma imkânı bulamayacak bir hükûmet ve buna cevap verecek bir hükûmet uluslararası platformda da, uluslararası alanda da haklı olduğu bir yerde hukuksuz bir duruma düşebilecek. Bütün bunları gayet iyi bilen meslektaşlarımın, masalarda otuz kırk yıl birlikte dirsek çürüttüğümüz meslektaşlarımın burada Meclis Genel Kuruluna doğru bilgi vermeyip aslında, gerçekten büyük bir yanlışlık içinde olduğunu da düşünüyorum.

Türkiye, bugün bütün dünyanın bir ekonomik kriz içinde çırpındığı bir ortamda ve bölgemizde de büyük bir siyasi transformasyon ortamının olduğu bir ortamda bu siyasi, ekonomik krizden, ülkeler iflas ederken, ne IMF ne AB'den en ufak bir yardım almadan bilakis güçlenerek çıkabilmiştir.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Siz mi çıktınız sadece?

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Sonuçta ne olmuştur? "Ya, siz bu ekonomik krizi nasıl oluyor da, bugüne kadar hep bize sorarak yönetirken kendi doğrularınızla bu ekonomik krizden nasıl bu kadar güçlü çıkabildiniz, nasıl etkilenmediniz?.." Gelip bizim ekonomi politikalarımızı inceliyorlar. Bütün bu "Arap Baharı" denilen politik değişim süreci olurken de Türkiye orada pırıl pırıl, demokrasisiyle, ekonomik istikrarıyla, siyasi istikrarıyla bütün ülkelere örnek olacak bir konumda. Şimdi, bunlardan dolayı kıvanç duymak varken neden acaba -kıskanmak diyemeyeceğim ama- rahatsızlık duyulup da hep böyle Türkiye'ye Suriye'nin?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Neyiyle kıvanç duyacağız? 9 Türk evladı Mavi Marmara'da öldü diye mi kıvanç duyacağız?

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - ?demediği lafları Suriye'nin ağzına koyarak bu kadar önemli bir konuda tenkit yapabilecek ve ona rağmen, her zaman olduğu gibi, Türk dış politikasında tek kararlılığı devam ettirebilme imkânına sahipken neden acaba böyle bir ayrı-gayrılık ortaya çıkarıp da Suriye'nin ve onun destekçilerinin elini güçlendirdik? Bu sorunun cevabını da vermek mecburiyetindeyiz.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Biz kendi devletimizin çıkarlarını koruyoruz Sayın Bozkır.

VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Dolayısıyla ana muhalefet partisi, belki de Milliyetçi Hareket Partisinden örnek almalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi burada gelip tenkitlerini yaparken sonunda devletten yana tavrını kullanarak bu tezkereye olumlu oy vermiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin de belki bu örnek davranıştan kendine, gelecek için bir misal çıkarmasının zamanı gelmiştir.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bu ifadelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.