| Konu: | Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2016 |
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, ulusça içimiz kan ağlıyor, Suriye'de 16 şehidimiz var. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, her şehit cenazesinden sonra hepimiz bu kürsüden acılarımızı paylaşıyor ve bu şehitlerin son olmasını diliyoruz. Değerli milletvekilleri, ancak gerçekçi olmak gerekirse bu öfke ve kin politikası devam ettiği sürece içeride ve dışarıda şehit vermeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, Başbakanlıktan yapılan açıklamayla, 24 Ağustosta başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı'nın gerekçesini, sınırlarımızı korumak ve güvenliğimizi sağlamak adına bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi olarak halkımıza ve dünyaya duyurdu. Bizler ülkemizin güvenliği adına alınacak her türlü önlemi destekliyoruz ancak bu harekâtın asıl amacının bu olmadığı çok kısa süre geçmeden anlaşıldı. Sayın Cumhurbaşkanı "Biz oraya zalim Esed'in hükümranlığına son vermek için girdik." dedi. Gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı geri adım attı ve açıklamasını düzeltmek zorunda kaldı. Şimdi, 20 Aralıkta Moskova'da imzalanan protokolde "zalim" dediğiniz Esad'ı tanımış oldunuz, keşke Suriye'yi parçalamadan bunu yapsaydınız.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin Suriye politikasını tek kişi belirliyor, Emevî Camisi'nde namaz kılma hayaliyle başlayan, bugün de Moskova'da Esad'ı tanımayla sonuçlanan bu politikanın mimarı sizce kimdir? Tabii ki Cumhurbaşkanıdır. Umarım, yarın bu politikadan vazgeçmez.
Değerli arkadaşlarım, Fırat Kalkanı başladığı günden bugüne 37 şehidimiz var, yaralı sayımız 100'ü geçti. Peki, tüm bunların sorumlusu sizce kimdir? Değerli milletvekilleri, bunun en büyük sorumlusu, tüm bu yanlış politikalara onay veren Hükûmettir ve sizlersiniz. "Reis ne yaparsa doğru yapar." diye parmak kaldıran, içeride yapılan her hatayı FETÖ'ye, dışarıdaki her yanlışı Esad'a bağlayan sizlersiniz. Biat etmek yerine biraz oturup düşünseydiniz bu kadar ocak sönmezdi, bu kadar gencecik çocuklarımız şehit olmazdı.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 19 Aralıkta Fırat Kalkanı'nda şehit olan Fatih Olcay'ın babasının evine haber vermek üzere giden askerî yetkililere baba Ramazan Olcay'ın ilk sözü "Hangi oğlum; Fatih mi, Ferhat mı şehit oldu?" sorusu oluyor çünkü iki oğlu da askerde. Değerli arkadaşlarım, bir babaya, yürekleri yakan bu acıyı yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu durumda biraz empati yapmanız gerekmiyor mu? Bu acılar, öyle, atılan sloganlarla, bağlanan maaşlarla ya da bir bakanın "Ben de şehit olmak istiyorum." sözleriyle asla dindirilemez.
Değerli milletvekilleri, ülkede ilan ettiğiniz OHAL'in sonucu size yapılan en ufak bir eleştiride insanları ya işinden ediyorsunuz ya da içeri atıyorsunuz, sırf size muhalif diye, Alevilerin tek kanalı olan Yol televizyonunu kapatıyorsunuz, herkesin sizin gibi düşünmesini ve yanlışlarınıza ortak olmasını istiyorsunuz. Ülkenin gidişatı hiç umurunuzda değildir. Sizin için varsa yoksa reisin saltanatıdır, geleceğidir. Laik cumhuriyeti bir türlü içinize sindiremediniz. Sizin için yeter ki reis mutlu olsun, geridekilerin hiçbir önemi yoktur. Sizin için, ekonomi duvara toslamış; yoksulluk, işsizlik, açlık artmış, hiç önemi yoktur. Siz her gün 20 şehidin gelmesine "Bu işin fıtratında vardır. Asıl önemli olan başkanlıktır." diyorsunuz. Türkiye'ye ne olduğu belli olmayan bir deli gömleği giydirmek istiyorsunuz. 1 Kasım 1922'de kaldırılan saltanatı arka kapıdan dolaşarak yeniden getirmek istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, sizlere soruyorum: Peki, bundan sonra siz bu Mecliste ne iş yapacaksınız? Bundan sonra çıkarılacak yasa da kalmayacağına göre parmak kaldırıp parmak indiremeyeceksiniz. Bu durumu içinize gerçekten sindirebilecek misiniz?
Değerli milletvekillerim, ben sizlerin ülke sevginizden asla şüphe duymuyorum ancak reise olan sevginiz ülke sevgisinin çok önüne geçmiş durumdadır. "Önce reis." demek yerine "Önce insan ve Türkiye." diyebilseydiniz, ülkede barışı ve demokrasiyi birlikte kurabilirdik.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 1940'larda Almanya'da bir reis yaratıldı, her dediği alkışlandı ve onaylandı. Gördük ki reis yani "Führer" dünyanın başına bela oldu ve dünyayı kana buladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüm.
MEHMET TÜM (Devamla) - Eğer tarihten ders çıkarmazsak yaşanacak felaketleri hep birlikte seyretmiş oluruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)