| Konu: | Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 22.12.2016 |
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 341 sıra sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı'nın altıncı bölümü üzerinde MHP adına söz almış bulunuyorum.
Fırat Kalkanı operasyonları sırasında El Bab'da dün 14 askerimizin daha şehit olduğunu maalesef üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da şifa niyaz ediyorum. İnşallah, bunlar son şehitlerimiz olur. Acımız sonsuzdur. Susuyoruz amma gönlümüz de razı değildir. Kim dost, kim düşman ayrılamaz hâle gelinmiştir. Gerçek olan, ateşin düştüğü yeri yaktığıdır. Allah ailelerine, geride kalanlara sabrıcemil, Sabrıeyüp ihsan eylesin diyorum.
Değerli milletvekilleri, Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı'nın altıncı bölümü 142 ila 171'inci maddelerden oluşmaktadır. Söz konusu maddeler de faydalı modelle ilgili düzenlemeleri, sınai mülkiyet hakkına ilişkin süreler ve bildirimleri, hak sahibinin tecavüze uğraması ve tazminatı, zaman aşımını, ihtiyati tedbiri, ücretleri, ödeme sürelerini ve sonuçlarını, kurumun danışma kurulu ve eğitim merkezi, yeni daireler kurulması ve görevleriyle ilgili düzenlemeler içermektedir. Teknik konulardır, ilgili komisyonlarda etraflı olarak değerlendirmeler yapılmış, Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon üyelerimiz gerekli katkıları sağlamıştır.
Ben yeniden aynı konularda bir değerlendirme yapmak yerine on dakikalık süremi KİT Komisyonu üyesi de olmam sebebiyle ülkemiz için hem ekonomik hem de sosyal, stratejik nedenlerle son derece önemli olan KİT'lerin iyi yönetilmemesi ve etkin bir biçimde denetlenmemesi sonucunda getirildikleri nokta hususunda bir değerlendirmede bulunacağım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Malumunuz, KİT statüsünü haiz kuruluşlar çoğunlukla devletin doğal tekel konumunda olduğu piyasalar ile ülke için kritik, stratejik önemi olan alan ve sektörlerde faaliyet göstermektedirler. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de başta enerji, ulaştırma, bankacılık gibi alanlar olmak üzere değişik sektörlerde KİT'ler faaliyet göstermektedir. 2016 yılı yasama faaliyetleri çerçevesinde bugüne kadar KİT Komisyonunda birçok kamu iktisadi teşebbüsünün Sayıştay raporları ilgili kuruluşların yöneticilerinin de hazır bulunduğu toplantılarda müzakere edilmiştir. Bu toplantılar da maalesef bu kuruluşların birçoğunun hem iyi yönetilmediğini hem de etkin bir şekilde denetlenmeyerek yöneticilerinin hesap vermediğini açıkça göstermiştir. Sadece bir örnek vermek gerekirse, İller Bankasında Sayıştayın 100'e yakın inceleme, soruşturma talebi maalesef aradan uzun yıllar geçtiği, hatta zaman aşımına da girdiği hâlde sonuçlandırılamamıştır. Eski genel müdürün 3628'den yargılandığı bu kurumda inceleme, soruşturma taleplerine daha bir titizlik gösterilmesi gerekirken gerçeğin ortaya çıkarılmasına maalesef kayıtsız kalınmıştır. Allah'ın emrine önem verildiğini hâl ve hareketleriyle hâl ve hareketleriyle gösterme gayretinde olanlara, sizlere, bildiğiniz üzere, hatırlatmak isterim ki kendinize, anne ve babanıza ve yakınlarınıza bile olsa, zengin veya fakir de olsalar Allah için adaleti yerine getiren şahitler olun. Adaletli davranmak için artık nefsinize uymayın ve eğer dilinizi eğip bükerseniz, sözü değiştirirseniz veya haktan, adaletten yüz çevirirseniz o takdirde muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.
Değerli arkadaşlar, bu kuruluşların başarılı olabilmesinin ilk şartı, yöneticilerin işin gerektirdiği donanıma ve kapasiteye sahip, ehil kişiler arasından seçilerek göreve atanmış olmalarıdır. Yüce Mevla tam da bu konuda bize şu şekilde emir ve tavsiyelerde bulunmaktadır: "Şüphe yok ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." Peygamber Efendimiz de Cenab-ı Hakk'ın bu emir ve tavsiyelerine hayatı boyunca riayet etmiştir, koyduğu kuralları önce kendinde uygulamıştır. Örneğin, Mekke'nin fethindeki olayı biliyorsunuz. Tekrar etmek gerekirse, Müslümanlar için son derece önemli ve değerli olan Kâbe'nin anahtarını sahabeden birine değil, o sırada henüz Müslüman olmayan ama o vazifeyi en iyi şekilde yerine getirebilecek kişi olan Osman Bin Talha'ya teslim etmiştir. Yani, kendinden olmayan birine teslim etmiştir. Bugün bu uygulamadan, bu anlayıştan çok uzak olunduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu konuda ölçü ve kriter, hiç tartışmaya, "ama"ya "fakat"a girmeden çok açıktır: İşi ehline vereceksiniz. Ellerimizi açıp Allah'a yalvarıyorsak, alnımızı secdeye koyuyorsak bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Bunun vebalinin büyüklüğü, günahı namazda da yoktur, oruçta da yoktur zira bunda kul hakkı vardır.
Peki, bizde uygulama nasıldır? Maalesef, KİT yöneticilerinin büyük bir kısmı ya eski AKP milletvekili, partili, ya partiyle çok yakın ilişkiler içerisinde olan kişiler veya daha değişik kurumlarda hâlihazırda müsteşar, genel müdür, vali gibi görevde bulunan, sanki geçinemiyormuş gibi bir yerden daha maaş alsın diye yönetim veya denetim kurulu üyesi yapılan üst düzey bürokratlardır. Tabii, liyakat ve ehliyetin yerini sadakat ve sonsuz bağlılık gibi kriterler alınca sonuç da kaçınılmaz olarak adrese teslim, şahsa münhasır banka kredilerine, devasa rakamlara ulaşan genel yönetim giderlerine ve faaliyet zararlarına, mal ve hizmet alımlarında yaşanan ihale usulsüzlüklerine, tahsil edilmeyen banka kredilerine ve milletin sırtına yüklenen kamu zararlarına dönüşüyor. Böyle olunca da 2017 yılında bütçeye görev zararları için 7,2 milyar lira ödenek ayırmak zorunda kalıyoruz, 7,2 milyar lira görev zararları. Bunlar fakirin fukaranın binbir güçlükle ödediği vergilerdir. İşin ehli olmayan yönetim kurulu üyeleri attıkları imzaların ne tür sonuçlar doğuracağının farkında olsalar, inanın, sabahlara kadar uyuyamazlar. Böyle bir anlayışla bırakın milyonlarca lira piyasa değeri olan bir KİT'i, bir mahalle bakkalı dahi işletilemez, yönetilemez.
Diğer içler acısı konu ise, bu kuruluşların gerek kendi denetim birimleri gerek bağlı veya ilgili oldukları bakanlıkların denetim birimleri gerekse de Sayıştay tarafından etkin ve adil bir biçimde denetlenememesidir. Teftiş kurulu bir bağlı ortaklığın genel müdürü hakkında elde ettiği delil ve tespitler sonucunda cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyor fakat rapor ilgili bakanlık denetim birimince yapılan soruşturmayla âdeta temizleniyor. Ülke olarak bu hastalığı da yenmek mecburiyetimiz vardır, yenemezsek yenileceğimiz açıktır. Yüce Meclis adına denetim yapan Sayıştay birçok konuda yolsuzluk ve usulsüzlük tespit ettiği, bunlar hakkında gereğine tevessül edilmesini önerdiği hâlde, maalesef, zamanında, hatta zaman aşımına dahi uğratıldığı hâlde raporların gereği yapılmamakta, sorumlular hakkında savcılara suç duyurusu yapılmakta çekingen ve âciz kalınmaktadır. Vaktinde incelenmeyen, soruşturulmayan veya soruşturma esnasında bilerek zaman aşımına uğratılan raporlar nedeniyle sorumlular almaları gereken cezalardan kurtarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir hırsızlık olayında Peygamberimiz'in "Sizden önceki insanları helak eden neydi biliyor musunuz? Onlar içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık yaptığı zaman onu cezasız bırakırlar, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık yaptığında ona ceza verirlerdi. Vallahi, hırsızlığı sabit olan Mahzum kabilesinden Fatıma değil, kızım Fatıma bile olsa ayrım yapmaz ve cezasını verirdim." Evet, bu tavır, maalesef, örnek olmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, ben hırsızlık yapanın şerefsiz biri olduğuna inananlardanım zira burada kul hakkı vardır, kul hakkı yenmektedir. Bu ayrı bir konu. Bugün toplumda itibarlı geçinen birinin cezalandırılması çok istisnai bir durum hâline gelmiştir, acı olan budur. Bu, halkın büyük çoğunluğu Müslüman olan bu ülkeye yakışmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, son olarak, iktidar partisiyle yakın ve kirli ilişkiler içine giren KİT'lerin bir ülkeye nasıl zararlar verebileceğine ilişkin en güzel ve çarpıcı olaylardan biri çok kısa bir süre önce Brezilya'da yaşanmıştır. Brezilya'da yaşanan Petrobras olayı Brezilya'yı büyük ve derin ekonomik ve siyasi krize sokmuştur; birçok kamu görevlisi, şirket yöneticisi tutuklanmıştır, Devlet Başkanı Dilma görevinde azledilmiş, eski Devlet Başkanı Lula da Silva hakkında da soruşturma açılmıştır. Tüm bu olayların neticesinde ülke ekonomisi 2015 yılında yüzde 3,8 küçülmüş, 2014 yılında yaklaşık 2 trilyon 420 milyar dolar olan gayrisafi millî hasıla 2015'te 1 trilyon 775 milyar dolara gerilemiş, 2015'te yaklaşık 25 milyar Amerikan doları civarında doğrudan yabancı sermaye kaybı yaşanmış, ülkede fakirlik ve huzursuzluk artmıştır. Cefayı çeken fakir, garip gureba halk olmuştur. Benzer hadiselerin ülkemizde yaşanmaması en büyük dileğimdir. Hakka ve hukuka, adalete sımsıkı sarılmamız gerektiğini, gerçekten önem vermemiz gerektiğini belirtiyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tor.