| Konu: | 5 Ocak şair Arif Nihat Asya'nın 42'nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 05.01.2017 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'nın ölümünün 42'nci yıl dönümü bugün. Arif Nihat Asya 7 Şubat 1904'te İstanbul Çatalca'da doğdu, 5 Ocak 1975'te Ankara'da yaşamını yitirdi; 1950-1954 arasında da Adana milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulundu. Arif Nihat Asya Türk'ün bayrağını şiirin burcuna diken 20'nci yüzyılın sanat âlemindeki Ulubatlı Hasan'ı. Dile hâkim, şiirlerinde hece, aruz ve serbest vezinlerin üçünü de başarıyla kullanabilen, sadece vezin ustalığıyla değil, zekâsını şiirine nakşetmenin ifadesi olan nükteleri, zarif buluşları ve benzetmeleriyle de iyi bir şair olarak kabul edilmeyi hak eden bir şairdir. Mevlâna izinde bir yolcu, aynı zamanda "Kubbe-i Hadrâ"nın şairi; sükûnetin, huzurun ve teslimiyetin sanatkârı; kabuğun değil özün, şeklin değil mananın, sathın değil derinliğin tasvircisi; doğru hedefleri gösteren ışık adam.
Arif Nihat Asya'nın bu kadar nitelikleri olmasına rağmen ve bazı şiirleri son günlerde sürekli okunmasına rağmen, ismi bir türlü zikredilmiyor, ismi yâd edilmiyor, âdeta ismine ambargo uygulanıyor.
Mesela şu şiiri çok sık kullanılır:
"Biz kısık sesleriz... Minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah'ım!
Ya çağır surda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!"
Hele hele, "Bayrak" şiiri vardır ki bu şiir, Millî Eğitim Bakanlığı kararıyla "iyiye, güzele, doğruya yöneltmediği" gerekçesiyle ders kitaplarından çıkartılmıştır.
"Bayrak" şiirinde şöyle der, bazı mısralarını okumak gerekirse büyük şair:
"Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!"
Bu şiire niye ambargo uygulanıyor bunu anlamak mümkün değil.
"Ağıt"ı vardır onun, hele bundan hiç bahsedilmez:
"Yollara Kürşatlar uzanmış ölü
Ağlasın Ak ülke, ağlasın Süt gölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de.
Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?"
"Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor" şiirinde de şehitler tepesiyle ilgili olarak şunları söyler:
"Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?"
Kendisini rahmetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Usta.