GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:10.10.2012

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; değerli AKP milletvekilleri bence Başbakanı dinlemelisiniz. Bakınız, dün şöyle dedi Başbakan:"Zamanı geldiğinde, bunlar açıklandığında, bu ana muhalefet partisi ne kadar maharetliymiş bunu göreceksiniz." Yani kapalı oturum tutanaklarını söylüyor. Kapalı oturumda geldiniz, bize masal anlattınız, millete de çok önemli şeyler anlatmış gibi diyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: "Zamanı geldiğinde, bakın CHP'nin ne mahareti varmış?" Bak, yüreğiniz varsa, şimdi "kabul" oyu verirsiniz, bu tutanakları açarız, burada gizli, saklı bir şey yok. Milletin çocuğunu, fakir fukaranın çocuğunu savaşa göndereceksiniz, şehit olacak, ölecek, siz burada "kapalı oturum" diyeceksiniz. Neyin kapalısı, milletten neyi gizliyorsunuz? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tutanakların açıklanması yönünde oy kullanacağız, Başbakanın talebi de bu. Gelin, şimdi, bu oylamada bu tutanakları açalım.

Bakın, değerli arkadaşlarım, ak mı kara mı, kim ak kim kara belli olsun. Zamanını beklemeye gerek yok, bu iftira kampanyasından vazgeçmek lazım. "CHP'li belediyeler PKK'ya yardım ediyor." "Kim bu belediyeler? Açıkla." diyoruz, açıklamıyor. Başbakan sensin, Hükûmet sensin, tut kolundan o zaman o belediye başkanını, gönder yargının önüne, bunu da yapmıyorsun, gensoru veriyoruz, kaçıyorsun.

Bakın, yine, 10 Kasım 2009 tarihinde AKP'nin Grup Başkan Vekili kürsüden şunları söylüyor koalisyon hükûmetini kastederek -MHP'yi de ilgilendiriyor bu- diyor ki: "Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin menfaatlerini kaç paraya, kime sattınız?" Grup Başkan Vekili söylüyor bunu, 10 Kasım 2009. İki gün sonra eski başbakanlardan Sayın Mesut Yılmaz bu kürsüye geldi, dedi ki: "Bakın, iftira atıyorsunuz. O zaman yapmamız gereken iş şu?" Meydan okudu size, meydan okudu Sayın Mesut Yılmaz! "O gizli görüşmeleri, o tutanakları açıklayın." dedi. Kürsüye geldi ama siz açıklanmasına geldi mi yine açıklanmaması yönünde oy kullandınız. Böyle bir mantık olur mu? Sefa Sirmen'i suçluyorsunuz, "Gelin, dokunulmazlığımı kaldırın." diyor, kaldırmıyorsunuz; Mesut Yılmaz'ı suçluyorsunuz, Mesut Yılmaz "Gelin, açalım şu kapalı oturum tutanaklarını." diyor, açmıyorsunuz. CHP'yi suçluyorsunuz, CHP'nin Grup Başkan Vekili geliyor "Gelin, açalım şu kapalı tutanakları." diyor, bakalım tavrınız ne olacak, bunları doğrusu ben de merak ediyorum.

Bakınız, Sayın Başbakan 2009 yılında Kütahya'da partisinin il kongresinde şöyle diyor: İsrail ile gizli anlaşmalar yaptığını, gizlilik kaydı olmasa bunları açıklayacağını söylüyor. Yani geçmiş hükûmetlerin İsrail'le gizli anlaşmalar yaptığını söylüyor. Ben de Başbakana bir soru önergesi verdim, dedim ki: "Siz, İsrail'le gizli anlaşma yaptınız mı?" Bana, soru önergesine yanıt geldi: "Evet, yaptık ama bu gizli anlaşmaları söyleyemeyiz." Yani siz, kendinizden önceki hükûmetleri İsrail'le gizli anlaşmalar yaptı diye suçlayacaksınız, şantaj yapacaksınız, tehdit edeceksiniz "Bak, açıklarım ha!" diyeceksiniz, kendiniz de yapacaksınız ama onları hiç konuşmayacaksınız. Bunlar doğru bir siyaset tarzı değil.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Suriye'yle 1980'den 2002'ye kadar yirmi iki yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti 13 anlaşma yapmış. Yirmi iki yılda 13 anlaşma. 2002'den 2012'ye kadar ise, yani bu on yılda, AKP iktidarı döneminde 49 anlaşma yapılmış. Yani dost olan, kanka olan sizsiniz, anlaşmaları yapan sizsiniz. Bu 49 anlaşma, bildiklerimiz. Ya bilmediklerimiz, hangi anlaşmalar var, doğrusu ben de merak ediyorum.

Bakınız, 9 Şubat 2011 tarihinde Sayın Başbakanın da imzası olan bir anlaşmadan söz ediyorum. Diyor ki: "Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması." Yani siz Suriye'yle Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması'nı imzalamışsınız. Suriye'ye göre Özgür Suriye Ordusu bir terör grubu. Ee siz onunla imza atmışsınız buna. "İki ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör örgütlerine karşı ortak mücadele edilecek" diye Başbakanın imzası var altında. 21/4/2010 tarihinde yine Başbakanın imzası var: Sınır Kapılarının Ortak Kullanımına İlişkin Mutabakatı imzalamışsınız 21/4/2010'da. Bunları imzalayan Türkiye. Bunları imzalayan AKP Hükûmeti, bunları imzalayan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan. Sonra geliyor, bize burada masal anlatıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, size şunu soruyorum, AKP Hükûmetinin yetkililerine şunu soruyorum: Siz geçmişte Suriye'yle Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısında ne yaptınız, ne konuştunuz? Tarihini de söyleyeyim: 23/12/2009, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısı; bunun altında imzanız var sizin. Yani geçmişte "Dostum, kardeşim." diyeceksiniz, "Tatile gittiniz." dedim, Başbakan bana "Yalan söylüyorsun, yalan ciğerlerine işlemiş." dedi, tatil fotoğraflarını gösterince bundan çark etti.

Sonra, geldi, dedi ki "Esad'ın canı cehenneme dedin, Obama'nın canı cehenneme diyebilir misin?" dedi, dedim ki: "Onun da canı cehenneme." Ben dedim, sen diyebilir misin diye soruyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarını kim zedelerse onun, hepsinin canı cehenneme. (CHP sıralarından alkışlar) Biz bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin haklarını savunuyoruz burada.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'nin geldiği nokta ne yazık ki şu: Türkiye'de Oslo görüşmeleri gizli, anlaşmalar gizli, oturumlar gizli, tatiller gizli, tutanaklar gizli, Dolmabahçe gizli, kamp gizli, GATA gizli, radar üssü gizli, Katar, Suudi Arabistan ziyaretleri gizli, bavulla gelen paralar gizli; kozmik oda açık, hediyeler gizli, sehven telefon kaydı açık, kaydı yapan gizli, AKP Kongresi Barzani'ye açık, gazetelere gizli; ibadet açık, özel hayat açık, sınırlarımız açık, işçilerin banka hesabı açık, sahte deliller açık.

Türkiye'nin geldiği nokta bu ama bizim de eksik anladığımız, yanlış anladığımız bir şey var: İlk, 22'nci Dönemde TÜBİTAK'ı ele geçirmek için projeler ortaya koyduğunuzda bir sefere mahsus "Başbakan tarafından atanır." dediğinizde biz de saf saf şöyle zannettik: "Ya bunlar, kadrolaşmak istiyorlar, bunlar işte millî eğitimde, TÜBİTAK'ta, çeşitli kuruluşlarda kendi adamlarını yerleştirmek istiyorlar, herhâlde bu kadar." dedik. Meğer öyle değilmiş, TÜBİTAK'taki kadrolaşmanın bugün balyoz davasıyla alakası var. TÜBİTAK'a? Bir tek TÜBİTAK'ın raporu farklı. Yabancı kuruluşlara bunu göndermiyorsunuz. Yani TÜBİTAK'ı ele geçirirken ileride insanları sahte delillerle, sahte dijital verilerle içeriye nasıl tıkacağınızın hesabını yapmışsınız.

Bakın, ben size bir şey daha söyleyeyim: Suriye sınırındaki mayınlı arazileri biz sadece para meselesi zannetmiştik, para. Altmış yıldır ekilmeyen, dikilmeyen, gübre atılmayan Suriye sınırındaki bu iki Kıbrıs adası büyüklüğündeki arazinin İsrailli firmalara verilmesini biz sadece para meselesi zannetmiştik. Meğer bugün Suriye'yle geldiğimiz noktaya baktığımızda, hiç de öyle değilmiş, sadece para değilmiş.

Değerli arkadaşlarım, Suriye'yle savaşın eşiğinde bu noktalarda, düşünebiliyor musunuz, o sınırdaki arazilerimizin İsrailli firmaların elinde olduğunu düşünebiliyor musunuz! Siz bunların hazırlığını yapmışsınız. Bu, bir büyük oyun. Bu büyük oyunun figüranısınız ne yazık ki. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, ama bütün bunlar olurken eminim ki benim gösterdiğim yürekliliği, Cumhuriyet Halk Partisinin gösterdiği yürekliliği gösteremezsiniz. Rahmetli Ecevit'e, Genel Başkanımıza laf ediyor Sayın Başbakan. O senin beğenmediğin Ecevit, 74'te ambargoya rağmen, Amerika'ya rağmen Kıbrıs'a çıktı, Barış Harekâtı'nı o yaptı! (CHP sıralarından alkışlar) Sizde nerede o yürek! Beyzbol sopasını Ecevit'e göstermediler. Ecevit'in danışmanı "Onu süpürmeyin, kullanın." demedi. Bunları söylemedi. Kim dediyse, siz onlara gidin bakın. Yani Ecevit'in bakanını, Amerikalı, parmak işaretiyle çağırmadı. Bunları, kim çağırdıysa onlara sorun.

Biz, Türkiye'nin onurlu dış politikasının olmasını istiyoruz. Başı dik bir ülke olmasını istiyoruz ve bu tutanakların milletten gizlenmemesini istiyoruz. Başbakan da madem öyle istiyor, CHP'nin mahcup olacağını söylüyor. Öyleyse, bizi mahcup edin hadi. O tutanakları açın, bizi de mahcup edin diyorum!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.