GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:11.01.2017

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; açık söylemek gerekirse her siyasi organizasyon icraatlarına dönük eleştirilerden belli düzeyde rahatsızlık duyabilir ancak mevcut siyasi iktidar gerçekleri dile getiren ve bu konuda siyasi iktidara eleştiri getiren her kesimi, topluluğu, grubu ve bireyi...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Başkan, uyarır mısınız. Kürsüde grup önerisi konuşuluyor şu anda. CHP'li arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Yıldırım kürsüde konuşuyor, lütfen, insicamını bozmayalım.

Evet, Sayın Yıldırım, siz devam edin, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, yeniden başlatırsanız sevinirim.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, on saniye ya.

Yeniden başlatayım bakalım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Mevcut siyasi iktidar, gerçekleri dile getiren gazeteci, siyasetçi, aydın, akademisyen, bütün toplumu hedeflemiş, dışlamış, itham eden ve giderek de suçlayan, yargılatan, cezalandıran bir konuma düşmüştür.

Özellikle ekonomideki gidişatın kötüye doğru seyretmesini çok önceden öngördüğümüz için bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda dile getirdiğimizde, Maliye Bakanı ısrarla "Hep bardağın boş tarafından bakıyorsunuz, dolu tarafından bakın." diyordu. Birazdan vereceğim rakamlarda da görüleceği üzere öyle bir noktaya geldik ki -bütün siyasi iktidar da Maliye Bakanı da müsterih olsun- artık bardağın dolu tarafı kalmadı. Birazdan rakamlarda farklı parametreleri direkt resmî rakamlar üzerinden vereceğim. Bardağın hiçbir dolu tarafı yok. Patır patır ülkedeki ekonomi dökülüyor, çöküyor, insanlar artık büyük bir krizi yaşıyor. İtibar edilen uluslararası bütün kredi derecelendirme kurumları Türkiye'nin notunu düşürmekte ve yatırım yapılamaz ülkeler arasına sokmaktadır. Bunu, ilk, beş altı ay önce burada gündeme getirdiğimizde 2016'nın yazında, Cumhurbaşkanı Meclise laf yetiştiriyordu, bunun üst aklın bir oyunu olduğunu, darbecilere hizmet ettiğini söylüyordu ama gelinen nokta itibarıyla bırakın yeni yatırımcıların Türkiye'ye gelmesini, yatırımlar bariz bir şekilde azalmış ve mevcut yatırımcılar ise yurt dışına çıkmaya başlamıştır. Düşünün, Amerika Birleşik Devletleri'nde dünyanın en büyük yatırım bankalarından biri Türkiye'yi Güney Afrika ve Brezilya'yla birlikte, önümüzdeki dönem yatırım yapılabilir ve kredi verilebilir en riskli 3 ülkeden biri olarak gösteriyor. Artık uluslararası ekonomi ve finans kurumları içerisinde Türkiye'nin yeri sondan 20 değil, sondan 10 değil, sondan 5, sondan 3'e kadar düşmüştür.

Tabii, sadece uluslararası finans kurumları üzerinden söylemiyoruz. Bakın, TÜİK üzerinden söyleyelim: TÜİK'in yaptırmış olduğu Ekonomik Güven Endeksi'nde son beş yılın en düşük seviyesini yaşıyoruz, Güven Endeksi'nde, TÜİK bizzat kendisi açıklıyor, yapılan Ekonomik Güven Endeksi araştırmasında son beş yılın en düşük seviyesine düşmüş durumdayız.

İşsizliğe gelelim: İşsizlik genelde 15-64 yaş arasında yüzde 11,6'ya yükselmiş. Buna, özellikle genç nüfusun yoğun olduğu Türkiye açısından baktığımızda ise, 15-24 yaş arasında ise yüzde 19,9 ki bu facia bir rakamdır. Bu, ancak krizle açıklanabilir, başka bir şeyle açıklayabilmek mümkün değildir.

Tabii, millî gelir hesaplama yöntemi değiştiriliyor. Zenginleşiyormuşuz rolü yapılıyor ve öyle bir millî gelir hesaplama yöntemi getiriyor ki, rakamlarla oynanarak ve zorlanarak zenginleşiyormuşuz, gelirimiz düşmüyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Sadece rakamlarla oynama, rakamlar üzerinden bir hile yöntemiyle toplumu yanıltma sadece burada mı var? Hayır, burada yok, her yerde var.

Bakın, değerli milletvekilleri, geçen hafta bugün, uzatılan olağanüstü hâl, toplanmamış bir MGK ve alınmamış bir Bakanlar Kurulu kararıyla uzatıldı ve iddia ediyorum, buradan bütün toplumu uyarıyorum: 20 Ocaktan sonra OHAL kapsamında mağdur edilecek olan bütün yurttaşlarımız bu OHAL'in hükümsüz olduğunu söylemelidir ve buradan hak arama sürecine girmelidir. Çünkü 3 Ocakta ne MGK toplanmış ne de OHAL'in uzatılmasının tavsiye kararı alınmış. Aynı şekilde, Başbakan yardımcısı ve Hükûmet sözcüsü Bakanlar Kurulundan sonra yaptığı açıklamada, gazetecinin sorduğu soru üzerine, OHAL'in uzatılması gibi bir gündemin Bakanlar Kurulunda konuşulmadığını söyledi. Ama buraya sahte belgelerle, sahte tarihlerle, maalesef, bir belge sunularak OHAL uzatıldı. Yine, geçen hafta cuma günü sahte oyların kullanıldığını iktidar vekilleri tarafından, maalesef, üzüntüyle izledik.

Yine, değerli milletvekilleri, mazotun fiyatı son bir yılda yüzde 34 arttı, bir yılda yüzde 34 mazot fiyatı arttı; bununla birlikte, tarımsal ürünler arttı, tarlada çalışan iş makineleri ve traktörlerin harcamış olduğu para arttı, maliyet arttı, sofraya daha pahalıya gelmeye başladı; bunun adı, siz kabul etseniz de etmeseniz de, bir krizdir. Kriz değilse nedir? Şuradan, Meclisten çıkıp Kızılay'a kadar yürüyelim, kaç dükkânın kapandığını ve kapanan dükkânların yerine neden yenilerinin açılmadığını bir kendimize soralım.

Yine, her birimiz, bütün yurttaşlar kemer sıkma politikaları uyguladığı hâlde ay başını görememe durumu yaşıyor. Bunu tartışmıyoruz ama diktatörlük anayasasını tartışıyoruz. Bunu söylediğimizde Anayasa Komisyonu Başkanı iki gün önce burada ne söylemişti? Kendi cümlesinden söylüyorum: "Acelemiz yok; korkmayın, 2019'da yürürlüğe giriyor." Biz de soruyoruz: Acelesi olan biz değiliz, yangından mal kaçırarak bu Anayasa değişiklik paketini apar topar, yasama tekniklerini ayaklar altına alarak ve çiğneyerek buradan geçirmeye çalışan siyasi iktidarın kendisidir.

Yine, TÜİK'in 27 sektör üzerinde yapmış olduğu bir çalışmada, 27 sektörün 20'si küçülme kararı almıştır ve bu 20 sektördeki küçülme oranı yüzde 5,7'dir. Kamyon ve minibüs, özellikle Türkiye'nin üretmiş olduğu bir imalata dayalı sanayi yüzde 30'un üzerinde küçülme planlamıştır. Özel sektörün borç ve alacak farkı, alacak ve verecek farkı 2016 yılında 190 milyar dolar iken 2017 Ocak ayında 213 milyar dolara yükselmiştir; aradaki 23 milyar dolarlık fark tam 200 milyar Türk lirası olarak yansımaktadır yani geçen yıl özel sektörün alacak-verecek arasındaki farkı ile bu yıl arasındaki fark tam yüzde 35 artış göstermiştir.

Yine, değerli milletvekilleri, bakın, buradan size özellikle bazı rakamlar üzerinden döviz artışlarını ifade edeyim. Biz bu araştırma önergesini dün verdiğimizde euro karşısında Türk lirasının son üç aylık kaybı yüzde 26'ydı ama bugün bunun daha üzerine çıktı çünkü dünden bugüne yüzde 3 bir değişim vardır. Artık, Türk lirasının dolar ve euro karşısında değer kaybetmesi hızına yetişemiyoruz. Dün önerge verdik. Önergemizde yazmış olduğumuz, önergemizin gerekçesinde yazmış olduğumuz özellikle Türk lirasının değer kaybı, bugün yüzde 3 daha fazla artış göstermiştir ve euro 4 lirayı geçmiş, dolar ise 3,84'e varmıştır.

Şimdi, bütün bunların nihayetinde şunu söyleyelim: Bu krizin adını doğru koymamız gerekiyor. Bir buçuk yıl önce siyasi iktidar tarafından bir düğmeye basılmışçasına bir savaşa karar verilmesi, içte ve dışta savaşın başlatılmış olması, sokağa çıkma yasakları, kentlerin viraneye dönüştürülmesi, sivil-militan ayrımı yapılmaksızın yüzlerce insanın katledilmesi ve bunların neticesinde ülkenin bir kaosa sürüklenmesi; yetmedi, son beş ayda belediye başkanları, parti yöneticileri ve en son iki ay önce milletvekillerimize yönelerek devam eden siyasi soykırım operasyonları ülkede bir kaosun yaratılmasına hizmet etmiştir. Bu kaosa çözüm bulamadığımız sürece, bu, savaştan barışa evrilmediği sürece, siz, maliye bürokratları marifetiyle alacağınız tedbirlerle bu ekonomik krizi gideremezsiniz. Anayasa değişikliği paketi tartışılmaya başlandığı günden bugüne kadar dolar ve euroda ciddi bir artış, işsizlikte artış, borsada düşüş ve ülke ekonomisinin geleceğine dair kaygılar artmıştır.

Tabii, bu Anayasa değişikliğini yapmak zorunda. Niye? Çünkü siyasi iktidarın son iki yılda bulaşmış olduğu suç ve günahların hesabını verebilmesi, mevcut hukuk düzeni içerisinde bile çok zordur. Bu yüzden, hesap verilebilirlikten, yargılanmaktan kaçabileceği ve bunun kendisini yargılatmayacağı bir düzen için Anayasa değişikliği öngörüyor.

Özellikle partimize dönük, yerel yönetimler, vekiller ve siyasi partilerdeki bu yönelimin, bu siyasi soykırım operasyonlarının bizce nedeni bellidir. İki yıldır dillendirdikleri başkanlık hayallerini partimiz engellemiştir ve partimizle meşru yöntemlerle, demokratik siyasetle, seçimlerle baş edemeyenler, baraj altında bırakamayanlar, hileyle hurdayla ve siyasi soykırım operasyonları, rehin alma politikalarıyla arkadaşlarımızı alıp aklınca referandum çalışması yaptırmama noktasına itmeye çalışmışlardır. Bütün bunların neye evrileceğini hep birlikte göreceğiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.