GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:62
Tarih:19.01.2017

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Evet, ülkemizin içinde bulunduğu duruma baktığımızda gerçekten birçok rahatsızlığın olduğunu görebiliyoruz. Evet, bu ülke bir tane, başka gidecek yerimiz de yok. Bu millet, bu devlet birçok badireler atlattı. En son da, 15 Temmuzda FETÖ terör örgütünün kalkışmasıyla gerçekten büyük bir sarsıntı geçirdik ama ayaktayız; bütün mücadelelere, bütün bu terörist ataklarına karşı, hem içeriden hem dışarıdan gelen bütün tehditlere yönelik olarak da biz gerçekten tarihten aldığımız, bu milletin derin değerlerinden aldığımız, güzel değerlerinden aldığımız meziyetlerle hiçbir zaman da yıkılmayacağız ve inşallah da bundan sonra devam edeceğiz.

Birlik ve dirliğin gerçek anlamının yalnızca sözde kalmaması, bunun eyleme geçmesi lazım. Onun içindir ki özellikle, kamuda olsun özel sektörde olsun, çalışan insanlarımızın, katma değer üreten insanlarımızın rahatsız edilmemesi lazım; çalıştıkları alanların, gerçekten bu ülke menfaatine yönelik olarak bir tuğla koyacakların desteklenmesi gerekiyor.

Çeşitli özelliklere sahibiz hepimiz. Bakıldığında her birimiz Cenab-ı Hak tarafından en güzel meziyetlerle donanımlı olarak yaratıldık ama buradan birilerinin rahatsız olduğunu da görebiliyoruz çünkü bu alanlar rahatlıkla açılamıyor. Özellikle nüfusunun yarısının genç olduğu, yani 0 ile 30 yaş aralığında olduğu dikkate alındığında, bu ülkenin potansiyelinin çok daha net bir şekilde anlaşılması lazım. Nüfusumuzun 15 ile 24 yaş aralığındaki oranı, bütün Avrupa Birliği ülkelerinden en yüksek oranda, yüzde 17 oranında. Bu ne demektir biliyor muyuz? Yani bu ülke gerçekten istenen noktaya gelebilir ama bunun için de planlı, programlı bir şekilde gidilmesi lazım. İşte 2023 vizyonu var. Peki, bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Bakıldığında, bunların bu sistemle gidildiği zaman çok fazla rahatlıkla gerçekleştirilemeyeceğini de buradan söylemek istiyoruz.

Demin dediğimiz gibi, bu milletin harcı bin yılda karıldı ama şu anda şikâyetlerin arttığına şahitlik ediyoruz. İşte bu önergenin çerçevesinde de sunulan şikâyetler çerçevesinde baktığımızda, inanın, kamu kurumlarında şikâyetlerin gittikçe arttığını görebiliyoruz; adaletin kararlarının yerine getirilmediğini, hukukun işletilmediğini görebiliyoruz, dikkate alınmadığını görebiliyoruz. Neler var? İşte, mahkemelerin aldığı kararlar, kararların uygulanmaması var veya o kararları bile iptal ettirmek için tekrar mahkemeler tarafından alınan kararlar var, yönetmeliklerin değiştirilmesi var. Bu açıdan baktığımızda Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere Adalet Bakanlığı -ben birkaç tane örnek vermek istiyorum- Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığında yapılan haksız uygulamalar ve mahkeme kararlarının dikkate alınmaması sonucunda, inanın, çalışanlarımızın, gerçekten bu vatan, bu millet için çalışanların rahatsız olduğunu da buradan dile getiriyoruz.

Olumlu şeyler yapılıyor yani elimizi vicdanımıza koyduğumuzda, on dört yılda birtakım şeylerin yapıldığını görebiliyoruz ama bu türlü hukuksuzluğun, adaletsizliğin olduğu bir yerde bu olumlu yapılanların da üzerinin örtüldüğüne şahitlik ediyoruz. Onun için diyoruz ki: Lütfen, çalışan insanların, bir şey üreten insanların önünün açılması lazım, tıkanmaması lazım çünkü insanların umutlarıyla oynuyorsunuz. Devlete güven azalıyor çünkü insan, yaptığı çalışmalar sonucunda bir ödül beklerken, bir terfi beklerken bunun karşılığında, iktidarda bulunan siyasi partinin taraftarı olmadığı için terfi alamama gibi bir durum oluyor veya yöneticilik görevinden alınma gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor.

İşte bunun, demin dediğim gibi en bariz örneğini Millî Eğitim Bakanlığında yaşıyoruz. İşte, sözleşmeli öğretmenlik getirildi ama bu sözleşmeli öğretmenliğin, özellikle 2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenliğin, temmuz ayında alınan kararla 2016 yılında tekrar getirildiğini görebiliyoruz. Peki, bu sözleşmeli öğretmenlerin alımlarına da şahitlik ettik, basına düşen bir sürü haberler oldu. Mülakat sınavında sorulan sorulara yönelik olarak tam olarak da cevap alamadık. Bunun üstüne diyoruz ki: Sınavların, vicdanlara da hitap edebilmesi için, adaletin yerine ulaşabilmesi için geçerliliğinin ve güvenilirliğinin yüksek olması gerekiyor ama mülakat sınavlarında bunun olmadığını hep birlikte, işte, basından öğreniyoruz ve sınavda sorulan sorular açısından baktığımızda da bunun herhangi bir alan yeterliliğine yönelik olmadığını ve komisyon üyelerinin canlarının istediği şekilde soru sorduklarını görebiliyoruz. Yine, sınavların objektifliği, geçerliliği ve güvenilirliği açısından, acaba bu sınavları kim yapıyor diye baktığımızda, o yeteneği ölçecek kapasiteye sahip olmayan kişiler tarafından da sınavların yapıldığını görüyoruz.

Peki, diyoruz ki, alternatif olarak bir şeyler üretilebilir mi? Evet, üretilebilir. Ne yapılır? Kamera sistemi konulur. Ne yapılabilir? Üniversitelerden destek istenebilir, yani bu sınavların alan yeterliliğini ölçmesine, mülakat sınavlarının alan yeterliliğini ölçmesine yönelik olarak. Ama gördük ki iktidar bunlara kulaklarını tıkamış durumda, kafasını kuma gömmüş durumda. Sanki bu hataları yapmamışlar gibi hâlâ ısrarla devam edildiğini de görebiliyoruz.

Yönetici atama ve yargı kararlarının uygulanmasına baktığımızda da, yine, dört yılını dolduran yöneticilerin yeniden değerlendirmeye tabi tutulması ve bunlarla ilgili iş ve işlemleri düzenleyen mevzuat olan 10 Haziran 2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumları yöneticilerinin görevlerine, görevlendirilmelerine yönelik olarak da yine sendikalar tarafından şikâyetlerde bulunulmuş, mahkemelere verilmişti. Mahkemelerin kazanılmasına rağmen mahkeme kararları uygulanmamış ve bunun yerine yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, yeni bir yönetmelik getirilmişti.

Şimdi, bakıldığında, diyoruz ki o zaman, yani siz kendi adamlarınızı almak için kanunları uygulamıyorsunuz, yönetmelikleri değiştiriyorsunuz. O zaman, gerçekten, devlet memuru olarak, devlet çalışanı olarak çalışan, bir şeyler yapmaya çalışan insanlardan neler bekliyorsunuz? Öğretmenleri sözleşmeli alırken, kamu personeli sınavıyla başarılarına göre değil de mülakatta verilen puanlara göre alırken bu insanlardan neyi yapmalarını bekliyorsunuz? Ondan sonra hangi müfredatı uygulamalarını bekliyorsunuz? İşte, biz de diyoruz ki: O zaman lütfen adaletin kararlarını uygulayın. İşte, yine, şube müdürlüğü atamalarına baktığımızda ve şube müdürlüğü kararlarında da hukuk devletiyle bağdaşmayan kararların uygulandığını görebiliyoruz.

Yine, demin, biraz önce bahsettiğim, özellikle millî eğitim müfettişlerinin tek bir başlık altında birleştirilmesine yönelik olarak bir sürü, 2 bine yakın müfettiş kadroları alınıp yeni kadrolar ihdas edildi. Şu anda da 500 tane müfettiş kadrosunun alınması için ilana çıkıldı. Ama yapılacak mülakat sınavında, artık, vicdanlar yaralandığı için kimse güvenmiyor.

Biz de diyoruz ki: Artık bu devletin tekrar bir sarsıntı geçirmemesi lazım. Bu ülkenin, insanına, vatanını milletini seven çalışanına, gencine, çoluğuna çocuğuna güvenmesi lazım. Çünkü bizim gidecek başka ülkemiz yok ve güvene ihtiyacımız var. Biz, bireyler olarak devlete güveniyoruz, devletin de güvenmesi lazım.

Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)