| Konu: | Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 09.02.2017 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serbest bölgeyle ilgili düzenlemeleri içeren bu 443 sıra sayılı Yasa Tasarısı'yla ilgili belli bir tartışmanın yürüdüğünü ve gerek iktidar gerekse muhalefet partisi açısından olgunlaştırıldığını düşünüyoruz. Ancak biz, yine de son iki gündür siyasi saiklerle kararları alınmış olan bu kanun hükmünde kararnamelerin açığa çıkardığı etkileri ortadan kaldırmaya, muhalefet olarak bunun açığa çıkarmış olduğu insanlardaki mağduriyeti gidermeye dönük eleştirilerimizi siyaseten değil, ahlaki ve vicdani, insani sorumluluğumuz olarak dile getireceğiz.
Az önce söyledim, tekrar söylüyorum: Bir siyasi iktidara yönettiği toplumu mağdur edecek bir karar süreci işletin deseniz ancak böyle bir şey olur. İnsanın aklına bazen... Gerçekten, siyasi iktidar paralel yapıyla mücadele ederken her şeyi temizlediğini düşünüp, onu bırakıp farklı toplumsal muhalefet kesimlerine yönelirken hâlâ sanki bir cemaat yapısının Hükûmeti yönlendirdiği hissine kapılmıyor değiliz. Çünkü, bu uygulamanın siyasi iktidara, Hükûmete, bu devlete, bu insanlara bu kanun hükmünde kararnameler sonucunda kamudan ihraç edilenlerin hiçbir faydası yok. Eminim ki iktidar partisi vekilleri de bu KHK'yla ihraç edilen ve Türkiye'deki kamuoyunun yakından tanıdığı akademisyenlerin büyük bir çoğunluğunun bölücülükle, Gülen Cemaati'yle ilişkisinin olmadığından en az kendilerinden emin oldukları kadar emindirler. Buradan hareketle, biz, iktidar ne yapmaya çalışıyor, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü, bu akademisyenlerin bazıları, gerçekten alanında otorite ve bu ülkeyi, sadece bu ülkeye sunduğu katkılarla değil, sahip olduğu bilimsel bilgi ve görgüyle uluslararası platformda da en iyi şekilde temsil etmiş, ülke ve dünya bilim camiasına ciddi katkılar sunmuş, eserler vermiş kişiler. Bunlardan bazılarının ismini sayabiliriz ama bizim bunlara karşı geliştirmiş olduğumuz uygulamaların artık, bir siyasi kararlaşmanın zulme dönüşme hâlini yaşattığını bilmemiz gerekiyor.
Bu akademisyenlerin büyük bir çoğunluğu kendi alanlarında otorite ve kendilerinden sonra bu kuşak da çürütülürse, üniversiteler ülkede tabelasında "üniversite" yazan ama içinde bilimsel etkinlikler olmayan binalara dönüşecekler. Bu, gerek fen bilimleri gerek sağlık bilimleri gerekse sosyal bilimler disiplininde çalışan bu akademisyenlerin büyük çoğunluğu için geçerlidir. Hükûmetin -ne yapar ne eder- biraz daha titiz çalışarak, bu KHK'yla açığa çıkmış olan mağduriyetlerin giderilmesini, sadece mağduriyetin bu ihraç edilen kişiler ve bilim insanlarıyla sınırlı olmadığı, bu ülkenin geleceğine, bilimine, aydınlanmasına ciddi zarar vereceği saikiyle ele almasını isteriz.
Buradan hareketle, yanlıştan ne kadar erken dönülürse o kadar kârdır. Ya değilse, iyi niyetli, yapıcı eleştirilerimizin sadece siyasi iktidarı vurma, zorda bırakma amacını taşımadığını; yaptığı bütün yanlışlara rağmen, bu bilim insanlarının bu ülkeye sunabilecekleri katkıyı, bilimsel bilgi ve görgülerini sadece kürsüleriyle, amfileriyle sınırlı tutmayan, toplumsal meselelerin çözümüne harcayan bu yapılarını göz önünde bulunduralım ve ülkenin de bundan istifade etmesini sağlayalım. Bu ülke bu insanlardan mahrum kalmasın, bugünlere kolay gelmediler. Ya değilse, bilerek, iktidar gibi düşünmediği için mağdur etme çabası içerisindeyseniz, bunun adı zulümdür. Buna karşılık biz de diyoruz: Eğer zulmetmek, korku salmak, sindirmek, toplumsal yılgınlık yaratmak istiyorsanız, "Zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur." diyor Ziya Paşa, ben de "Eğer bu zulmü kronik hâle getirir ve kalıcılaştırırsanız ahiriniz iyi olmaz." diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)