| Konu: | Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 09.02.2017 |
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Ekonomi Bakanıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Konu yine serbest bölgeler ama çok büyük bir serbest bölgeden bahsetmek istiyorum, Avrupa Birliği. Sayın Bakanın geçen bir röportajını okudum, onun için de bu madde üzerinde partim adına söz aldım.
Gümrük birliğini tarım ürünlerine açmak istediklerini ve bu konuda Türkiye'nin hazır olduğunu yazan bir röportaj okudum. Bu konuda hiç hazır değiliz; bu konuda yıllarca çalışmış, kitapları olan, yayınları olan bir bilim adamı olarak da söylüyorum, bir siyasetçi olarak da söylüyorum. Yani siz diyorsunuz ki: "Biz Avrupa Birliğiyle gümrük birliğini yapalım, gümrük duvarlarını tarım ürünleri için de kaldıralım. Orada 15 lira olan et Türkiye'ye gelsin." Tüketici açısından belki doğru olabilir ama 17 milyon üreticiyi ne yapacağız? Maliyetleri çok yüksek olan bir sektörde çalışıyoruz. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan, en pahalı elektriğini kullanan, en pahalı gübresini, ilacını kullanan, arazileri küçük ve parçalı, yapısal sorunları çok fazla, ciddi anlamda borçlu, cebinde 4 tane, 5 tane kredi kartıyla dönmeye çalışan, traktörünü yeri geldiğinde satıp onun parasıyla borçlarını taksitlendiren bir kitleyle uğraşıyoruz. Bu kitleyi üretici hâle getirmek zorundayız.
1 Ocak 1996'da girdiğimiz Gümrük Birliğinde -yıllardır söyledik- Türkiye yapısal reformları yerine getirmeliydi. Türkiye tarımı Avrupa Birliği ortak tarım politikasına uyum sağlayabilir hâle getirilmeliydi. Bunlar çok övündüğünüz on beş yıllık iktidarınızda yapmanız gerekenlerdi; bilerek, isteyerek yapmadınız. Ne tarımı desteklediniz ne köyden kente olan göçü umursadınız. Hep, varsa yoksa suni gündemlerle Türkiye'yi şu anda da meşgul ediyorsunuz. Bu sorunları çözmek yerine, Türkiye'yi tek adam rejimine itmeyi düşünüyorsunuz, başka bir şey düşünmüyorsunuz. Türkiye'nin yıllardır biriktirdiği cumhuriyetin kazanımlarını bir fonda toplayarak buradan harcamalar yapmayı ve dört aylığına da olsa Türkiye'ye pembe tablo yaşatmayı düşünüyorsunuz ama sorunları hep halının altına süpürüyorsunuz. Sorunları çözmek istiyorsanız yapısal politikalara önem vermek zorundasınız. Önce üretene destek vermek zorundasınız. Yani, ayağındaki prangaları kaldıracaksınız, ondan sonra "Koş." diyeceksiniz. Sizin çiftçinizin ayağında çok ciddi ağırlıklar var, siz ona "100 metrede koş ve birinci gel." diyorsunuz. Avrupa Birliği ortak tarım politikasının bütçesi ne kadar, işletme başına ne kadar destek veriyor biliyor musunuz, ortalama geliri ne kadar biliyor musunuz? Ben söyleyeyim: Bir çiftçi ailesinin ortalama geliri 10 bin euro. Bizim çiftçi ailemizin ortalama geliri 1.000 euro bile değil. Nasıl yarıştıracaksınız, nasıl eşit hâle getirebileceksiniz, nasıl rekabete açacaksınız? Açarsınız, belki bir tek koyun eti satarsınız, belki hiç unuttuğunuz bakliyatları satabilirsiniz ama artık Türkiye nohutu da, mercimeği de, fasulyeyi de Kanada'dan ithal ediyor. İç Anadolu boş, 26 milyon dönüm alan ekilmiyor, Türk çitçisi çocuğunu taşeron işçi yaptırabilmek için kapı kapı geziyor, tarlasını satıyor, işletmeleri başkaları alıyor, büyük çiftlikler oluşturuluyor; siz hâlâ görmezden geliyorsunuz. Aklınız fikriniz Türkiye'yi bir kişiye teslim etmek. Denetlenmesin, Meclis iradesi olmasın, kimse konuşmasın, konuşanları içeri atalım, konuşanları susturalım; özgür düşünenleri, gerçekçi düşünenleri, Türkiye'nin çıkarına, bilimin çıkarına, dünyanın çıkarına düşünenleri içeri atalım. Böyle olmaz! Böyle olmadığını çok yakında göreceksiniz. Halkımız size öyle bir "Hayır." diyecek ki yerinizde duramayacaksınız. Gerçekleri görün. Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur ama siz sorunları çözmek yerine yeni sorunlar yaratmayı düşünüyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)