GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:70
Tarih:15.02.2017

CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Burada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili görüşlerimizi sunacağım.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki hudut kapıları çok önemli, komşuluk ilişkileri çok önemli. Bu ilişkilerin sürekli kılınmasının ve komşularımızla ilişkilerimizin en iyi şekilde hem siyasi anlamda hem ticari anlamda mükemmel hâle getirilmesinin çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle yapılan bu anlaşmayı onaylıyoruz ve olumlu oy vereceğiz.

Değerli milletvekilleri, tabii, burada bu anlaşma üzerinde çok fazla konuşmaya gerek yok ama gündemimizden, esas gündemimizi teşkil eden gündemimizden gerçekten bizi yoran ve aynı zamanda da referandumla ilgili çalışmalarımızı yönlendiren konulardan bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 16 Nisan 2017 tarihinde bir referandum yapacağız. Referandum çalışmaları başlamadan hemen birçok yanlışlığın, birçok eksikliğin, siyasi kayırmaların hemen öne çıktığını açıklıkla görüyoruz. Örneğin, görsel medyanın yayınlarının eşit bir şekilde yapılması gerekirken, bununla ilgili herhangi bir şikâyeti Yüksek Seçim Kurulunun değerlendirmeyeceği ve herhangi bir müdahale yapmayacağı konusunda karar alınmış olmasını da kesinlikle eşitlik ilkesine aykırı buluyoruz. Bu karardan hızla vazgeçilmelidir diye belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, referanduma gidiyoruz ama kanun hükmünde kararnameyle bir olağanüstü hâl ilan ettiniz, böyle bir hâl ortamında vatandaşın üzerinden korku salarak bu referandumu gerçekleştirmek istiyorsunuz. Böyle bir ortamda referandumu gerçekleştirmiş olmak, Anayasa değişikliğini gerçekleştirmiş olmak... Bu Anayasa değişikliğinin her zaman tartışma konusu olacağını hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Çünkü böyle bir ortamda yapılan değişikliğin oldubittiye geleceğini ve insanların gerçek iradelerinin sandığa yansımayacağını belirtmek istiyorum. Onun için, olağanüstü hâlin hızla ortadan kaldırılarak normal bir dönem içinde bu referandumun yapılmasında fayda vardır diye belirtmek istiyorum çünkü olağanüstü hâl, referandum yapmak, Anayasa değişikliği yapmak için değil; terörün önlenmesi için, terör sarmalından Türkiye'nin kurtarılması için yapılan bir uygulamaydı. Bu uygulamayı Anayasa değişikliğiyle bağdaştırmak kesinlikle mümkün değildir arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin başkanlık derdi yoktur, sorunları bellidir, özellikle terörle ilgili sorunları, ekonomik krizle ilgili sorunları çok önemli bir noktaya gelmiştir. Sizin, Türkiye'yi normalleştirmeden, ekonomik krizi ortadan kaldırmadan, terörü önlemeden yapacağınız her bir değişikliğe gerçekten olumlu olarak bakılmayacağı, her zaman tartışma konusu olacağı bir gerçektir. Bu nedenle, hayalî söylemler yerine ülkenin gerçek anlamda bu referandumla önleyebileceği bir konu var mıdır, yok mudur, onları bir irdeleyelim değerli arkadaşlarım. Örneğin, yapılacak referandumla terör gerçekten önlenebilecek mi? Maalesef hayır. İşsizlik önlenebilecek mi? Maalesef hayır. Esnafın işi düzelecek mi? Maalesef hayır. Çiftçinin geliri artacak mı? Maalesef hayır. Emeklinin maaşı artacak mı? Maalesef hayır. Üretim ve yatırım, ihracat artacak mı; istihdam artacak mı? Maalesef hayır. Vatandaşın borcu azalacak mı? Maalesef hayır. Ekonomik kriz bitecek mi? Maalesef hayır. Böyle bir "hayır" içinde gerçek anlamda bu referandumun yapılmasının hiçbir anlamının olmadığını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yapılacak bu referandum, bu Anayasa değişikliği ülkede hiçbir sorunu çözmeyecektir; hatta, ülkede iç barışı bozacak, ayrıştırmaları artıracak, kutuplaşmayı da hızlandıracaktır. Bu değişiklik bu nedenle bir rejim değişikliğine doğru gitmektedir. Yapacağınız her bir değişiklik, kesinlikle, laik cumhuriyetin, sosyal hukuk devletinin ortadan kaldırılmasına, yeni bir rejimin, yeni bir sistemin, düzenin kurulmasına yöneliktir; bunun adı da "başkanlık"tır. Adı ne olursa olsun, adı cumhurbaşkanı olsun, başka bir şey olsun ama bunun tamamen bir başkanlık sistemi olacağı bir gerçektir. Ayrıca, yapacağınız bu değişiklikle, Atatürk'ün kurduğu, bizlere emanet ettiği laik Türkiye Cumhuriyeti'nin sistemini tamamen silecek, ortadan kaldıracak bir değişikliği de getirmek istiyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Hani, biliyorsunuz, demokrasi için "Demokrasi bizim için amaç değildir, araçtır." diyordunuz ya; hani, "Demokrasi bir tren gibidir, istediğiniz yerde binersiniz, istediğiniz yerde inersiniz." diyordunuz ya; işte bu uygulamanızla, kesinlikle, demokrasiyi askıya alacak, demokratik hukuk devletini de ortadan kaldırmış olacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu değişikliğe halkımız kesinlikle fırsat vermeyecektir, referandumda "hayır" diyecektir. Bizim yapacağımız çalışmalarla, halkımıza yapacağımız aydınlatmalarla, vereceğimiz bilgilerle kesinlikle referandumda "hayır" çıkacağını özellikle belirtmek istiyorum.

Bu değişiklikle bütün yetkileri tek kişide toplamak istiyorsunuz. Şimdi, bakın, "cumhurbaşkanı" ismiyle gelecek bir kişi, bir yetkili, bir: Cumhurun başkanı olacak. İki: Bakanlar Kurulunun başkanı olacak, başbakanlık kalkıyor. Yine, bunun dışında, Millî Güvenlik Kurulunun başkanı olacak. Başkomutan olacak. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12'sini atayarak, yine, yüksek mahkemenin üzerinde bir ağırlığı olacak. Ayrıca, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seçeceği 13 üyenin 6 üyesiyle ve çoğunluk partisinin seçeceği diğer üyelerle birlikte, yine hâkimler ve savcılar üzerinde ağırlığı olacak, cumhuriyet başsavcısını ve vekilini seçmiş olan bir cumhurbaşkanı olacak. Böyle bir yapı içinde seçilen bir cumhurbaşkanının artık sorumlu olması, "Cezai bir müeyyideyle cezalandırılacak." denmesi kesinlikle inandırıcı değildir. Siz seçtiğiniz hâkimlerle onun karşısına çıktığınız zaman Danıştayın dörtte 1 hâkimini atıyorsunuz, savcılar üzerinde, hâkimler üzerinde etki yapıyorsunuz ve bununla ilgili olarak eğer bir yanlışınız olursa Anayasa Mahkemesi huzuruna, Yüce Divan huzuruna geldiğiniz zaman kesinlikle o mahkemenin size ceza vermesi mümkün değildir arkadaşlarım. Bu kesinlikle inandırıcı değildir, bu yanlıştır.

Bu nedenle, bir sorumsuzluğu, her türlü yetkiyle donatılan, bütün yetkileri elinde tutan ama hiçbir sorumluluğu olmayan, bir partinin genel başkanı sıfatıyla yaptığı işlerden kesinlikle kendi seçtiği milletvekilleri ve kendisinin tayin ettiği milletvekiliyle, 400 milletvekiliyle Yüce Divana gönderilmesi imkânı olmayan bir cumhurbaşkanlığı sistemini ortaya koymuş oluyorsunuz ki kesinlikle burada cezai bir sorumluluk ortada yoktur, fiilî olarak ortadan kaldırılmıştır. Her ne kadar şeklî olarak Anayasa'da yer almış olsa da kesinlikle uygulanması mümkün değildir.

Bunu neden söylüyorum? Geçmişte yaşandı. Aynı, partinizin içinde 4 bakanın 17-25 Aralık soruşturması sebebiyle suçları sabit olduğu hâlde onlarla ilgili maalesef bir karar verip Yüce Divana gönderemediniz, bunu da gönderemeyeceksiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)