GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:73
Tarih:22.02.2017

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke hukuki, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik olarak şu zor günleri yaşadığı sürece biz bu zor günlerin müsebbiplerine dikkat çekmeye ve buna karşı tedbir geliştirmeye ısrarla devam edeceğiz.

Şimdi, az önce sayın grup başkan vekilinin açıklamasına kızdığımızda nedense hep sormadığımız sorular üzerinden cevaplarla gündemi geçiştirmeye çalışıyor.

Şimdi, ben sorarım: Kendisi bakan değil, vali değil; bilgisinin kaynağı ne? Somut soruyorum. Dış dünyayla bağlantısı kesilmiş olan bir köyle, Nusaybin'in Herabe Bava köyüyle bağlantısı, bilgi kaynağı nedir onun? Mesela ben açık söylüyorum, benim sadece 2 bilgi kaynağım var: Bir, o köyden hastaneye intikal etmiş olan 2 yaşlıdaki işkence izleri ve onlardan edinebildiğimiz kısmi bilgi; ikincisi ise Sayın Muş'u baştan sona çürüten -açın, girin- Mardin Valiliğinin resmî web sitesinde yapmış olduğu açıklama. Ne diyor Mardin Valiliğinin web sitesindeki açıklama? Bakın, hiçbir kelimesine dokunmadan söylüyorum, Mardin Valiliği: "Bölücü örgüt mensuplarına yardım ve yataklık eden şahısları yakalamak maksadıyla operasyon düzenleniyor." Buyurun. Kim yardım yataklık yapıyor? Köylü; ben işkenceyi de ona yaparım, onun köyünü boşaltırım, onun evini yıkarım. Sayın Muş'un açıklamasıyla ilgili bir ibare yok Mardin Valiliğinin resmî web sitesinde; buyurun, girin, okuyun. Peki, hâl böyleyken, Nusaybin Herabe Bava köyünde ne oluyor, Koruköy'de ne oluyor, orayı insansızlaştırmak için nasıl bir politika izleniyor ve Muş'un da bilgi kaynağı nedir?

Şimdi, biz köylerde yardım yataklık yapanlara dönük operasyonların ne anlama geldiğini o 1990'lı yılların pespaye politikalarından biliyoruz. Muş hayatında belki Mardin'i, Nusaybin'i görmemiştir, daha orada adını zikrettiği Artuklu'nun nereye tekabül ettiğini bilmiyor. Artuklu, Mardin merkez ilçe ve orada kontrolü kaybetmiş devlet; o zaman siyasi iktidar istifa etsin ya. Bir büyükşehrin il merkezinde, Artuklu'da kontrolü kaybetmiş, bir örgüte bırakmışsa o zaman istifa etsin bu siyasi iktidar; Muş da oradan yetkisizlikle konuşmasın bize, bilgi kaynağını açıklasın. O resimleri nereden getirdi? Merak ediyoruz, köyün içinden çekilmiş o fotoğrafları kimlerden aldı? Geçen yıl Cizre, Sur, Silopi, Şırnak olurken, biz buradan avazımızın çıktığınca o kötü tabloyu önlemeye çalışırken büyük methiyeler düzdüğünüz o operasyonların komutanlarının hepsi şu anda darbecilikten ve size göre teröristlikten içeride, işte; Şırnak komutanı içeride, Cizre komutanı içeride, Sur komutanı içeride, Yüksekova komutanı içeride, Nusaybin komutanı içeride. Neye benziyor biliyor musunuz? Size şimdi 4 isim okuyacağım. Bu 4 isim şu anda nerede? Dün şu Parlamentonun 3'üncü büyük partisinin eş genel başkanının ibretlik o milletvekilliğinin düşürülmesinin -dokunulmazlığının- nasıl bir sürecin ürünü olduğunu siz de anlamış olursunuz.

Evet, soruyorum şimdi. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zeka Kayalı, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Müslüm Uzun, Üye Saniye Yalçın; bunlar Figen Yüksekdağ'a ceza verenler. Nerede? FETÖ'den içeride. İddianameyi kim hazırladı? Cumhuriyet Savcısı Ahmet Mithat Temel. Nerede? FETÖ'den hem ihraç edilmiş hem içeride. İktidar, hani sözüm ona, Gülen Cemaati'yle mücadele ediyormuş, bunları terörist olarak görüyormuş. Evet, kendilerine ucu dokunduğu zaman feryat figan edip onlarla mücadele eden iktidar, o yapının toplumsal muhalefetle ilgili yaptıkları zulmün arkasına sığınıp onları nasıl kutsal metinler ve yargı kararları olarak kabul ediyormuş, gelsinler, açıklasınlar bakayım. Size göre... Bakın, ben masumiyet karinesine inanan biriyim, Yargı kararı kesinleşmedikçe ben kimseye "terörist" demem, demem. Bağımsız ve tarafsız yargı yargılayacak, bu yargı kararı tecelli edecek, ondan sonra. Onun ötesi masumiyet karinesidir. Ama size göre terörist olanların hazırlamış olduğu bu iddianameler ne kadar kıymetliymiş ya? Nasıl da arkasına sığındınız böyle siz. Eylül ayında çıkmış Yargıtay kararını beş buçuk ay bekletip bir referandum takviminin ortasına ne güzel oturttunuz siz böyle ya.

Bir kararın mahkemece alınmış olması onun hukuki, ahlaki, vicdani olduğu anlamına gelmez. Refah Partisi kapatıldı, sözüm ona yasaldı ama bana göre hukuki değildi, bana göre vicdani değildi, ahlaki değildi; aynen Fazilet Partisinin kapatılmasının yasallığının hukuki, ahlaki, vicdani olmadığı gibi. Yüz yıl önce kölelik yasaldı, ahlaki miydi, hukuki miydi? Yahudileri öldürmek belli ülkelerde yasaldı, hukuk muydu yani o? İşte, arkasına sığındığınız hukuk 12 Eylülün o pespaye hukukudur. Kaldı ki ona rağmen, bakın, Sayın Yüksekdağ'ın konuşma yaptığı ve propaganda suçundan on ay ceza aldığı kararı söyleyeyim: On ay ceza almasına sebep olan, Sayın Yüksekdağ'ın konuşma içeriği değil, bulunduğu yerde çevresinde atılan sloganlardır. Mahkemenin gerekçeli kararını okuyun bir ya.

Bir diğeri: Bakın, etrafta atılan sloganlar mahkûmiyet kararının verilmesine sebep oluyor. Bir de 82 Anayasası, o askerî darbe anayasası bile sizden iyi. Ne diyor? TCK'nın terör suçlarını düzenleyen o zamanki 141, 142, hüküm kurduğunda, "Müeyyide cezası olan terör suçlarında milletvekilliği düşürülür." diyor. Ama, 83 eğildi, 84 büküldü, zorla getirildi. Bir referandumda başkanlık hayallerini suya düşürmek için çabalayan bir siyasi partiye önce darbe vurulması kararı alındı; ondan sonra, beş buçuk ay önceki, batan Yahudi'nin eski hesap defterlerini karıştırması misali, yedekte tutulan bir şey getirilip dün okundu. Keşke Ayşe Nur Bahçekapılı'nın oturumunda okunmasaydı. Bir hukukçu olarak hiç sizin yerinizde olmak istemezdim.

Cemil Çiçek direndi; Kemal Aktaş kararına direndi, Engin Alan kararına direndi, Sebahat Tuncel kararına direndi çünkü orada bir yasal metin vardı ama hukuki değildi, ahlaki değildi, vicdani değildi ama demek ki o yürek kalmamış artık iktidar partisinde. Ya değilse, buradan çıkışta, kuliste gelip "Vallahi size katılıyorum." demenin ve kulis demokratlığının hiçbir anlamı yok bizim için.

Bir diğeri: Bakın, söyleyelim; şimdi, öyle bir hazırlanmış ki, öyle bir siyasi altyapısı var ki dün karar burada okunduktan sadece on dört dakika sonra Sayın Yüksekdağ'ın Meclis web albümünden öz geçmişi düşürüldü, on dört dakika. Ne kadar iyi hazırlanmışsınız ya! Keşke her şeye bu kadar iyi hazırlanabilseniz, keşke memleketin tüm sorunlarına bu kadar dakik çözümler üretebilseniz. On dört dakika! Minareyi çalacak, kılıfını da hazırlamış önceden.

Bir diğeri: Bakın, 2012'de yapılmış bir konuşma Sayın Yüksekdağ'ınki ve 2012'de yaptığı konuşmayla ilgili bir fezleke dahi düzenlenmemiş. "Anayasa 76." deniyor ya, dün okudum; hırsızlık var, yolsuzluk var, rüşvet var, elhamdülillah, çok şükür, hiç alakamızın olmadığı süreçler var, bir de terör eylemine katılma ve onu teşvik etme var. Propaganda, bu suçlardan biri değil, bu kapsama girmiyor.

Ama, bir kere, düşürmeye karar vermişsiniz siz. Ondan sonra, yasanın ne önemi var canım, bir şekliyle eğilir bükülür, allem edilir, kallem edilir bulunur yani.

Bu nereden hazırlanmıştı biliyor musunuz? Geçen yıl dokunulmazlığımız kaldırıldıktan sonra -aramızda bizden daha değerli hukukçular var, bir kişi gelsin şuradan söylesin- Adalet Bakanlığı, 59 HDP milletvekiliyle ilgili, tüm savcılıklardan, hazırlanmış dosyalarıyla ilgili bilgi istedi. Bununla ilgili soru önergem iki aydır bekliyor. Sayın Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ neden bizimle ilgili bilgi istedi, hangi yetkiyle istedi, ne yapacaktı? Bunları sormuşum ben. Neyin hazırlığını yaptınız, bugün alınan kararların hazırlığıyla alakalı bir durum muydu? Cevap yok. Sorum önergem iki aydır bekliyor.

Ya değilse? Allah aşkına, biri çıksın "Evet, Adalet Bakanı milletvekillerinin dosyasını takip etmek, onları fişlemek yetkisine sahiptir." desin. Ama, bu kararlar, 4 Kasımdan beri bu süreçle yani referandum takvimiyle iltisaklı işliyor.

Bu, sizin gurur duyduğunuz bir hukuk ve yargı düzeni olabilir. Sizin gurur duyduğunuz bu düzenden ben utanç duyuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Benim için ahlaki değil, vicdani değil, hukuki değil. Aynen, Refah Partisinin, Fazilet Partisinin kapatılmasının ahlaki, vicdani, hukuki olmadığı gibi; aynen, Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasak getiren o on aylık cezası gibi. Bir şiir okudu diye, bu da bir konuşma yaptı diye. Peki, bir siyasetçi konuşma yapmayacak da ne yapacak?

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ederim.