GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:74
Tarih:23.02.2017

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 456 sıra sayılı torba Yasa Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde grubum adına konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bölümde değişik kanunlarla ilgili düzenlemeler yapılıyor: İşsizlik ödeneği alan esnafa genel sağlık sigortası veriliyor, Türk vatandaşlarının Türk vatandaşı olmayan Türk soylu aile fertlerine genel sağlık sigortası, kayıt dışı işçi çalıştıranlara "Teşviklerden yararlanılamayacak." hükmü; SGK kira alacaklarını gayrimenkullerle tahsil edebilecek, genel sağlık sigortası borçları yeniden hesaplanarak azaltılacak, ceza faizleri silinecek vesair; böyle giden maddeler var.

Değerli arkadaşlarım, bu bir torba yasa. Gerçekten, "torba" kelimesi yeni icat edildi, birkaç senelik bir iş. Bu yasayı, bu düzenlemeyi bu kelimeye uygun bir şekilde yaptık. Arkadaşlarımız ifade ettiler; Sayın Bakan, önce grup başkan vekilinin bir teklifi şeklinde geldi, sonra tasarı oldu, sonra ikisi çekildi, başka bir şey yapıldı, sonra Sayın Maliye Bakanı terk etti Komisyonu, başka bakanlar geldiler; ne etki değerlendirmesi ne cümlelerin düzeltilmesi ne milletvekillerine bunların ne anlama geldiğine dair bir bilgi verildi. Böyle yasa yapılmaz değerli arkadaşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa yapacaksa, bir ihtiyaç varsa, Hükûmet de teklif etse ilgili sivil toplum örgütleriyle oturulur, konuşulur, komisyona gelene kadar olgunlaştırılır, komisyonda ilgili siyasi partiler gerekli katkıları sağlarlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ciddi bir şekilde bu konular konuşularak, tartışılarak yasa çıkarılır; maalesef bunu yapmıyoruz. Bunun yerine ne yapıyoruz? Bir panik havası şeklinde, özellikle 1 Kasım seçimlerinden sonra ekonominin ve her şeyin ters gitmesi üzerine bir panik havasıyla, gelişigüzel, "Şunu yapsak acaba bohça yama tutar mı, bunu yapsak acaba bohça yama tutar mı?" tarzında teklifler geliyor ve bunları konuşuyoruz ama her yamadan sonra bohça yine lime lime dökülüyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi gelen ve daha evvel konuştuğumuz özellikle bu borçların silinmesi, tekrar tekrar silinmesi, tekrar yapılandırmalar, aflar, geniş şekildeki teşvikler, bütün bunlara baktığımızda görülen şey bu.

Adalet ve Kalkınma Partisi uygulamış olduğu ekonomik politikalar sonucunda toplumun bütün kesimleri; işçisi, memuru, esnafı, iş adamları, kim aklınıza gelebiliyorsa, toplumun bütün kesimleri sıkıntı hâlinde ve haklı olarak bu gelen maddelerde bu sıkıntıları azaltacak birtakım tedbirler alıyoruz. Bakın, 11 defa borç alacakları yapılandırıldı; şu anda, daha önce yapılandırılan bir konuda yeniden yapılandırma yapılıyor. Bunun anlamı değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet ekonomiyi yönetemiyor; aslında, elimizdeki rakamlar da bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor değerli arkadaşlar. Bunun temel sebebi sadece ekonomik de değil, demokrasiyle ilgili, hukuk devletiyle ilgili açıklarımız da önemlidir ama şu 3 rakam bile bu Hükûmetin uygulamış olduğu ekonomik politikaların çöktüğünü gösteriyor.

Sayın Bakanım, rakamlarla ilgili konuşurken gerçekten tereddüt içindeyiz çünkü bu rakamları defalarca, tekrar tekrar yenilediniz. "Şu şekildeydi, doğru değildi; tasarruflarımız şöyleydi, şimdi böyledir; millî gelirimiz şu kadardı, şimdi böyledir." diye. O nedenle, verdiğimiz rakamlar konusunda tereddütler olursa bu bizim suçumuz değil, Sayın Hükûmetin suçudur.

Siz Hükûmete geldiğinizden bugüne 2,5 trilyon doların üzerinde kaynak kullandınız yani vergi topladınız, borç aldınız, özelleştirme yaptınız on beş senede. Ne oldu ondan sonra değerli arkadaşlarım çok övündüğünüz ekonomi sonucunda? Faizleri ödediniz işte 700 milyar ve 386 milyarlık da bir yatırım gözüküyor değerli arkadaşlarım. Yani, bu kadar övündüğünüz, ettiğiniz şeyin sonucunda geldiğimiz nokta bu değerli arkadaşlarım. Aslında, işte, sicil affıyla, vergi affıyla, prim affıyla, kredi affıyla, affın affıyla, diğer konuların affıyla yapmaya çalıştığınız ya da bunların gösterdiği tablo bu maalesef.

Bu tablodan nasıl çıkılır değerli arkadaşlarım? Niye bu noktaya geldik? Bu soruyu hiçbir şekilde Hükûmet sormuyor. Şu anda zaten Hükûmetin yönelimi bunlarla ilgili değil, varsa yoksa Türk tipi başkanlıkla ilgileniyoruz.

Değerli arkadaşlarımız, paramız yok diyoruz, tasarrufumuz yok. Zenginleşmemiz gerekiyor bütün bunların düzelebilmesi için. Nasıl zenginleşeceğiz? Ne yapacağız da zenginleşeceğiz? Üreteceğiz ve satacağız. Bakıyoruz ürettiklerimize, sattıklarımıza, aldıklarımıza, arada müthiş bir dış ticaret açığımız var, müthiş bir cari açık var; rakamlara girmiyorum. Maalesef rekabet edebilen, ürettiğinin katma değeri olan, bunları pazarlayabilen bir ülke olmaktan çok çok uzağız ve giderek de uzaklaşıyoruz.

Diğer politikalar da tabii... Yatırım yapılacak, bu yatırımın ortamı sağlanacak. Biraz evvel konuşan arkadaşımız psikolojiden söz etti. Evet, psikoloji de son derece önemli. Bunun için ülkede gerçekten tartışılmayacak bir demokrasiniz olacak, tartışılmayacak bir hukuk devletiniz olacak. Bir iş olduğu zaman, başına bir iş geldiğinde insanlar öngörebilmeli, "Ne olacak, bunun sonucunda ben neyle karşı karşıya kalacağım?" bunu öngörebilmeli. Şöyle bir şey öngörüyorlar tüccarlarımız, esnaflarımız: "Ya, ödemeyeyim bu vergiyi, zaten sıkıntıdayım, nasıl olsa bir af çıkacak." Hükûmet de hiç onları mahcup etmiyor değerli arkadaşlarım.

Bunun sonucunda aslında 2017 yılı bütçesini çoktan deldik, "mali disiplin" dediğimiz çıpa çoktan ortadan kalktı değerli arkadaşlarım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, genel ekonomik tablo bu ama Hükûmetin şu andaki meşgul olduğu konu bunlar değil. "Evet, ekonomi iyi gitmiyor, savaştayız, sıkıntılar var, demokrasimiz problem, darbeyle karşı karşıya kaldık ama merak etmeyin, başkanlık sistemi gelecek, bütün bunlar bitecek." deniliyor değerli arkadaşlar.

Peki, biz de soruyoruz: Aslında fiilî bir başkanlık sistemi uyguluyorsunuz Anayasa'ya rağmen. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Erdoğan'ın 2014'te Cumhurbaşkanı seçildiği bugünden -özellikle bugünden- itibaren, özellikle de 15 Temmuzdan sonra, OHAL ilan edildikten sonra, zaten siz fiilî bir başkanlık sistemini uyguluyorsunuz. OHAL'le ilgili olmamasına rağmen, çok sayıda düzenlemeyi, zaten Meclisi devre dışı bırakarak kanun hükmündeki kararnamelerle yaptınız değerli arkadaşlarım. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi büyük ölçüde devre dışı bırakılmış durumdadır.

Peki, şimdi size soruyorum ve vatandaş da soruyor: Eğer başkanlık sistemi gelirse, "evet" denilirse bugün yapamadığınız ne var da yapacaksınız ya da yaptığınız ne var da yapmayacaksınız da Türkiye'nin ekonomisi düzelecek? Bu konuyla ilgili bugüne kadar açıklanmış bir şey yok. Bunun yerine, toplumu gererek, kutuplaştırarak, "hayır" diyecek olan vatandaşları terörle ilişkilendirerek bir kampanya yürütülmeye başlandı.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanının kampanyaya başlarken söylemiş olduğu cümle şuydu: "'Hayır" diyenler 15 Temmuzun yanındadır." Sayın Başbakan, buna benzer belki de 10 defa konuşma yaptı. Bu Hükûmetin bakanları, Türkiye'yi, "evet" ya da "hayır" oyu kullanacakları, halkımızı tehdit edecek şekilde "'Evet' çıkarsa terör bitecek." diye laflar edebildiler.

Yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Aslında, oy kullanacak olan insanlar, bu iki seneden beri uygulanan fiilî durumun eğer "evet" çıkarsa resmîleşeceğini biliyor ama siz, insanların bunları bilmesini istemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, ben epey zamandan beri siyaset yapıyorum, ilk bu Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimde bu kürsülerde siyasetçiler birbirlerini "Yalan söylüyorsun." falan diye suçlamazlardı, daha çok "Doğru değil, doğru söylemiyorsun." diye birbirlerine laf atarlardı ama şu anda yalan söylemek, herhâlde "Yalan söylüyorsun." diye ben birisini itham etsem burada, mahkemeye verse "Bunlar siyasette olur." noktaya gelmiş. Yalan söylüyoruz değerli arkadaşlarım, yalan söylüyorsunuz, Hükûmet yalan söylüyor, yalan söylemeye de devam ediyoruz maalesef.

Şimdi, diyorsunuz ki: "'Hayır' oyu verenler, 'hayır' diyenler 15 Temmuzun yanında." Değil değerli arkadaşlarım, aslında 15 Temmuz sizin eserinizdir, bu cemaat sizin eserinizdir. Bu cemaat sizin yanlışlarınızdan dolayı 15 Temmuza Türkiye'yi taşıdı ve bütün bunlar oldu. Bakın, bu olduktan sonra OHAL istediniz, OHAL ilan edildi ve Türkiye'yi OHAL'le beraber yönetiyorsunuz. 100 binin üzerinde insan görevinden alındı, ihraç edildi; 30 binin üzerinde insan şu anda tutuklu ama dün Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, hangisi kuru, hangisi yaş belli değil. Ve en önemlisi, değerli arkadaşlarım, bu 15 Temmuzun siyasi ayağı yok. Bu siyasi ayak burada değerli arkadaşlarım; Bakanlar Kurulunda, belediyelerde bu siyasi ayak değerli arkadaşlarım. 15 Temmuz aslında sizsiniz yani sizsiniz 15 Temmuz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - CHP, CHP.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Eğer 15 Temmuz soruşturmaları siyasi ayağa gelmezse, AKP'ye gelmezse yaptığınız her şey yalan olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Muş, buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Siz "Yalan söylemeyin." dediniz, kendiniz söylediniz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Sizsiniz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Çelişkiye düştünüz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan...

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Kaç tane var, gelin anlatın.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Kaç tane var, gelin anlatın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Eleştirdiğiniz şeyi yaptınız, olmadı Sayın Vekil.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Gelin buraya, kaç tane milletvekiliniz bunlarla konuştu...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...kaç tane bakanınız bunlarla konuştu...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, süreniz bitti, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - ...kaç tane belediye başkanınız bunlara arsaları dağıttı, gelin burada anlatın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Eleştirdiğiniz şeyi yaptınız.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen yerinize geçer misiniz?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Yalan söylemiyorum, doğrunun ta kendisini söylüyorum ve bu doğru sizi rahatsız ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)