| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 01.03.2017 |
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Gambiya Hükûmeti arasında yapılacak olan güvenlik anlaşması üzerinde söz almış bulunmaktayım ama tabii, Türkiye Cumhuriyeti'nin Gambiya Hükûmetinden önce Suriye'yle, Irak'la, Amerika Birleşik Devletleri'yle, İngiltere'yle, İsrail'le ve Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren emperyalist ülkelerle oturup bir güvenlik anlaşması imzalamasını temenni ederdim.
El Bab'da 2'si Türk askeri olmak üzere, 60'a yakın insan patlayan bombalarla şehit oluyor ama maalesef, dünya kamuoyunda hiç kimsenin bundan haberi olmuyor. Amerika'da herhâlde 50 tane kedi ölse dünya kamuoyu bununla daha çok ilgilenir, bunların derdini çeker. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin de Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgilenmesini, böyle suni gündemlerle uğraşmamasını temenni ediyorum.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Bravo.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - 15 Temmuzda Türkiye en kanlı darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı ama darbeden bu tarafa, darbeyle hiç ilgisi alakası olmayanlar suçlanırken darbenin gerçek sorumlularının tamamı Türkiye'yi terk ettiler.
Tutuklu erlerin, erbaşların, askerî okul öğrencilerinin aileleri her gün Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret ediyor. Bire bir görüştüğümüz zaman bütün siyasi partilerdeki milletvekili arkadaşlarımız şunu söylüyor: "Hakikaten erlerin bir kabahati yok, erlerin tutuklu olmaması lazım." Ama maalesef, defalarca gündeme getirmemize rağmen sekiz aydır erlerin aileleri perişan; Silivri'de, Mamak'ta, Sarıkamış'ta tutuklu olan erlerin aileleri perişan ve bunlar Ankara'ya mahkemeye geldikleri zaman ya otogarda ya tren istasyonunda yatıyorlar. Dün benim yanıma gelen bir er annesi şunu söyledi: "Ben oğlumu vatana, millete -Kars'tan gelmiş, Kars şivesiyle konuşuyor- toprağa feda olsun diye askere gönderdim. Askere gittiği yeri ben seçmedim, komutanını ben seçmedim; ben gönderdim, bu yerleri devlet seçti. Çocuğumun okumuşluğu yok. Devletin bankasında da, FETÖ'nün bankasında da param yok; olsaydı zaten bedelli yaptırırdım. Askere gönderdiğim evladım komutanı tarafından dışarıya çıkarıldı, orada öldürüldü, 'hain' damgası yedi, ambulans bile verilmedi; hocalara talimat verildi, gömülecek mezar yeri gösterilmedi." Daha sonra yapılan otopside bu çocuğun silahının hiç mermi atmadığı, suçsuz olduğu anlaşılıyor ama insanlar bu dramlarla karşı karşıya kalıyor.
Askerî okul öğrencileri Yalova'ya kampa alınıyor. Sayın Bakanım, bunu Bakanlar Kurulunda dile getirmenizi istiyorum. Kamptan -gece haber geliyor- bunlar otobüslere dolduruluyorlar, İstanbul'a doğru yola çıkarılıyorlar. Önden giden 1'inci otobüs Boğaz Köprüsü'ne varıyor; 2'nci otobüs trafikte takılıyor, Köprü'ye ulaşamıyor; diğer arkada kalan 2-3 otobüs Yalova'dan hiç çıkmıyor. Yaklaşık 16 bin askerî okul öğrencisi var. Köprü'ye çıkan askerî öğrencilere de komutan talimat veriyor, "Halka ateş açın." diyor. Öğrencilerin hiçbiri halka ateş açmıyor, hiçbirinin silahından vatandaşa sıkılan 1 tane mermi yok. Komutan "Niye ateş açmıyorsunuz?" diye otobüsün içerisinde silahını çekiyor -hain- o askerlerin 2'sini yaralıyor ama bugün bu askerî okul öğrencileri darbecilikten cezaevinde yatıyor.
Elinizi vicdanınıza koyun. İçinizde birçoğunuz anne-babasınız, evlat sevgisinin, evlattan ayrı kalmanın ne olduğunu anlayabilecek düzeydesiniz. Bunların içerisinde şu anda psikolojisi bozulanlar var, çok mağdur olanlar var.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Hâlâ iddianameleri hazırlanmamış, hâlâ iddianame yok.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Yedi aydır ortada bir iddianame yok. Savcıya gidiyorlar, savcı diyor ki: "Ben de inanıyorum, bunlar suçsuz ama ben bırakamıyorum." Hâkime çıkıyorlar, benzer şeyler.
Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, Adalet Bakanına ve Millî Savunma Bakanına buradan sesleniyorum: Bu sorunu bir an önce çözün. Yüzlerce er tutuklu, bunlar mağdur. Erlerin FETÖ'cü olma ihtimali yok. Bunlar askerlik yaptıkları yerleri kendileri tercih etmediler. Silahından mermi çıkmayan bütün erlerin, hiç sorgusuz sualsiz, derhâl tahliye edilmesi lazım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Hepimiz askerlik yaptık arkadaşlar, hepimiz askerlik yaptık, hepimiz komutanın verdiği talimatı uygulamak zorundayız. Oradaki erin bunu sorgulayacak durumu yok. Yüzbaşıysa, binbaşıysa, yarbaysa, albaysa, darbeciyse en ağır cezayı çeksin. Getirin, Genel Başkanımızın dediği gibi, idam cezasını getirelim, darbecileri asalım değerli arkadaşlar ama maalesef hep alt kadroyla uğraşıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında yüzlerce uzman çavuş ve astsubay aynı şekilde, aileleri perişan hâlde. Hepsi kredi çekmiş, borca girmişler. Bugün itibarıyla birçoğunun sosyal güvencesi de kesilmiş, sosyal güvence de yok. Kanser hastası olan var, hastaneye gidip muayene olamıyorlar, maalesef kanser hastaları hastanede muayene olamıyorlar. Bu konuyla ilgili, bütün milletvekillerinin -Sayın eski İçişleri Bakanımız da burada- bu konuya eğilmesini temenni ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan nezdinde bu hemen gündeme alınarak... Öncelikle erlerin, askerî okul öğrencilerinin -15-16 yaşında çocuklar- eğer sınavlarında, girişlerinde bir usulsüzlük varsa ayrıca yargılansınlar, bu süreç devam etsin ama biz bunların yüzde 90'ının suçsuz olduğuna inanıyoruz. Bu sorunu çözelim değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, bir diğer sorun da özellikle tarımla ilgili yaşanıyor. Artık FETÖ davalarıyla uğraşmaktan, gerçekten, Emniyet, savcılık, herkesin başı dönmüş durumda. Mersin'de çiftçilerimize tarımsal destek verilecek ÇATAK projesi kapsamında. Tarım Müdürlüğünü arıyoruz, diyoruz ki: "Mahsul ekilecek, buğday ekilecek, tohum atılacak; bu paraları niye ödemiyorsunuz?" Tarım Müdürlüğü diyor ki: "Emniyet Müdürlüğüne yazı yazdık, bu projeden destek alacak firmaların, şahısların FETÖ'cü olup olmadığını araştırıyoruz." Tabii liste kabarık, binlerce çiftçi var. Köylüden Apocu da FETÖ'cü de çıkmaz. Toros Dağlarının etrafında hep, yıllardır Çukurova'nın bekçiliğini yapan kahramanlar yaşıyor; bunlardan FETÖ'cü de çıkmaz, Apocu da çıkmaz. Ama bu incelemeler bir türlü... Emniyet hangi birini inceleyecek şu anda? Yüzlerce açığa alınan var, ihraç olan var, bunları mı inceleyecek; tarımsal destek alacak, mazot desteği alacak, gübre desteği alacak, tohum desteği alacak çiftçinin FETÖ'cü olup olmadığını mı inceleyecek değerli milletvekilleri?
Ayrıca, bir diğer sorun da... Yine, amonyum nitrat gübresi atacak olan çiftçilerimiz mağdur durumdalar. Bu çiftçilerimiz de gidiyorlar, ilçe tarım müdürlüğüne müracaat ediyorlar, e-reçete yazdırıyorlar ilçe tarım müdürlüğüne, ilçe tarım müdürlüğünden yazılan e-reçeteyle gidip gübrelerini alıyorlar. Tarım müdürlüğü diyor ki: "Bu gübreyi ekmeden önce başında ziraat mühendisi olacak." Şimdi, Çukurova'da yüzbinlerce çiftçi var, 100 binin üzerinde rakam. 100 binin üzerindeki çiftçinin yüzde 90'ı amonyum nitrat gübresini kullanıyor. Bu gübre de öyle bir şey ki -çiftçilik yapanlar bilirler- yağmur yağarken atılır; gübreyi önce atarsan ürünü yakar, buğdayı yakar, mısırı yakar. Yağmur yağarken... Meteorolojiden hava durumunu çiftçi takip eder, yağmur yağacağı anda, hatta yağmur başlarken gider, tarlaya gübresini atar. Şimdi, çiftçi tarlaya gübresini atacak, ilçe tarım müdürlüğüne gidip müracaat edecek, "Bana mühendis verin, ben amonyum nitrat gübresi atacağım." diyecek. Nasıl olacak bu iş? İlçe tarım müdürlüğünde kaç tane mühendis var, kaç tane çiftçinin talebine karşılık verebileceğiz?
Gerçekten, Tarım Bakanlığını buradan uyarıyorum: Masa başında, hayatında tohum ekmemiş, gübre atmamış olanlar bir mevzuat çıkarıyorlar; il tarım müdürlüklerine, ilçe tarım müdürlüklerine gönderiyorlar. Bir çiftçinin 2 ayrı ilçede veya 2 ayrı ilde tarlası var, bir tanesinde ÇKS yaptırabiliyor, ÇKS kaydı orada oluyor. Gübre atacak, gidip diğer ilçedeki ilçe tarım müdürlüğüyle muhatap olması lazım, oradan da mühendis alması lazım. Bu yanlışlığın da acilen telafi edilmesi lazım.
Amonyum nitrat gübresini belki birilerin art niyetli kullanıyorlar ama devlet tedbirini alacak, güvenlik önlemini alacak, bununla başka türlü mücadele edecek.
Ayrıca, bir diğer sıkıntı da memur alımlarıyla ilgili. Her gün yüzlerce genç memur alınacak bir kurum için kapımızı çalıyor, "Aman bize bir şey yapabilir misin? Bize torpil yapabilir misin?" diyor. Polis alınacak, her gün yüzlerce genç kapımızı çalıyor. Artık bunu bir kurala bağlayalım değerli milletvekilleri. Madem KPSS yapıyoruz, polislerle ilgili spor yaptırıyoruz, hazırlık yaptırıyoruz, mülakat yapıyoruz... Bu mülakatların birçoğu... Artık, mülakat dediğimiz zaman... Vatandaş diyor ki: "Benim KPSS puanım 90, mülakattan 60 aldım." Diğeri geliyor, "Benim mülakatım 90, KPSS'den 60 aldım." diyor. "Mülakat." denildiği zaman vatandaş direkt "Torpil." diyor, direk "Torpil." diyor değerli milletvekilleri.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Doğruyu da söylüyor.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Mülakat şu anda torpilden başka bir manaya gelmiyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Aynen.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Onun için, memur alımlarının tamamen şeffaflaştırılması, eğer mülakat yapılması zorunlu olan meslek grupları varsa da burada mülakatta sorulacak olan soruların sabit sorular olması lazım; belirli, torbadan çekilen, herkesin bildiği sabit sorular olması lazım ve bu mülakatların kamera kaydı altında yapılması lazım, mutlaka mülakat yapılan yerde de kamera kaydının olması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Bravo!
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Şimşek, buyurun, tamamlayın lütfen.
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti devleti 80 milyonun devleti; 80 milyonu kucaklaması lazım, ayrım yapmaması lazım, bütün vatandaşları kucaklaması lazım, herkese adil davranması lazım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)