| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 02.03.2017 |
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz gıda fiyatlarında yaşanan istikrarsızlıklarla alakalı Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de gıda enflasyonu, tüketici fiyat endeksindeki diğer mal ve hizmet gruplarına kıyasla yüksek bir seyir izlemektedir. Hane halklarının zorunlu tüketim ihtiyaçları içerisinde gıda ürünleri birinci önemde olduğundan gıda fiyatları sosyal ve ekonomik açıdan önem taşımaktadır. Türkiye'de gıda ürünleri 2016 yılı itibarıyla tüketim sepetinde yaklaşık yüzde 24 ağırlığa sahip. Bu durum başta enflasyon olmak üzere alım gücü, refah düzeyi ve gelir dağılımı gibi önemli makroekonomik değişkenleri etkilemektedir. Gıda fiyatlarının bu derece önemli oluşu gıda fiyatlarına dair daha fazla analiz yapılması ihtiyacını ortaya koymaktadır. Gıda fiyatlarındaki artışı kısmen tarımsal girdi maliyetlerindeki artışa bağlamak mümkün olsa da önemli bir kısmının sebepleri başkadır. Bu durumun araştırılması, gerekli öneri ve tespitlerin yapılması için bir araştırma yapılması şart ve zaruridir.
Genel olarak baktığımızda, ülkemizde 2006-2016 yılları arasında ÜFE yüzde 103 oranında artmış, buna karşılık tarımsal üretici fiyatları endeksi yüzde 113 olarak genel ortalamadan ayrılmıştır. Gıda fiyatlarındaki artışa baktığımızda ise yine 2006-2016 yılları arasında fiyatlar genel düzeyinde yüzde 118'lik bir artış yaşanmışken gıda fiyatlarındaki artış yüzde 143 olarak gerçekleşmiştir. Gıda fiyatları da aynı tarımsal üretici fiyatlarında olduğu gibi genel ortalamadan ayrışmaktadır. Bu durum her ne kadar çeşitli sebeplere bağlanarak açıklanabilse de sorunun tespiti için bilimsel çalışmaların yapılması ve araştırmaların bir çözüm sonucuna varacak şekilde nihayetlendirilmesi gerekir.
Gıda, insan hayatı için vazgeçilmez bir gerekliliktir. İnsan hayatının devamı için gıda şart ve herkes gıdaya ulaşabilmelidir. Ülkemizde hane halkı gelirinin gıdaya ayrılan kısmı son on iki yılda yüzde 26,7'den yüzde 20,2'ye gerilemiş. Hane halkının gıdaya ayırdığı bütçenin yıllar itibarıyla azalmasının en büyük sebebi gıda fiyatlarındaki artış yanında diğer harcama kalemlerindeki artışlar ve zaruretlerdir. En temel besin kaynağımız olan et, süt ve ekmek fiyatlarında da ciddi artışlar görülmektedir. Son on beş yılda et yüzde 360, süt yüzde 135, ekmek ise yüzde 215 oranında artmıştır.
Sağlıklı ve zeki nesillerin yetişmesi için yeterli ve düzenli beslenmek gerekmektedir. Özellikle zekâ gelişimi için protein tüketimi son derece önemlidir. Ancak ne yazık ki ülkemizde hayvansal protein tüketimi yeterli düzeyde değildir. Ülkemizdeki kişi başına kırmızı et tüketimi 12 kilogram civarında olup bu miktar Avrupa Birliği ve Rusya'da 18 kilogram, ABD'de 38 kilogram, Brezilya'da 42 kilogramdır. Piliç eti dâhil kişi başına toplam et tüketimimiz 35 kilogram civarında seyrederken, bu miktar Rusya'da 63 kilogram, AB'de 77 kilogram, Brezilya'da 100 kilogram, Amerika Birleşik Devletleri'nde 108 kilogramdır. Türkiye'de günlük 32,8 gram hayvansal protein tüketilirken, bu, ABD'de 70, Avrupa Birliği ülkelerinde günlük 60 gram hayvansal proteine denk gelmektedir. İnsanlarımız sofralarına ortalama günlük olarak 2,11 gram yumurta, 12,56 gram et, 15,47 gram süt koyabilmektedir. Hayvancılığa gerekli önemin verilmesi bu istatistiki rakamlardan da belli.
Değerli milletvekilleri, şimdi gıda fiyatlarında özellikle son yıllarda çok ciddi istikrarsızlıklar yaşıyoruz. Aslında gıda fiyatlarındaki artışı tarım ürünlerinin fiyatlarındaki artıştan, tarım politikalarından ayrı olarak incelemek ve bir sonuca varmak mümkün değildir, varılsa da bir çözüm, sağlıklı çözüm üretmek mümkün değildir. Gıda fiyatlarındaki yaşanan anormallikleri 3 temel alanda göstermemiz ya da analiz etmemiz mümkündür. Bir konjonktürel olanlar var, konjonktürel sebeplerin yanında yapısal sorunlar var, bir de yönetsel sorunlar. Aslında bunları tam anlamıyla birbirinden ayırmak, birbirinden kopararak analiz etmek de mümkün değil. Bunlar, aynı zamanda, birbirini etkileyen, birbirini tetikleyen önemli sorun alanları. Konjonktürel sorunlar içinde bulunan ve çoğu zaman da dış faktörlere bağlı olarak kontrol edilemeyen bazı sorunlar var ama bu sorunların önemli bir kısmı da yapısal sorunların aşılamamasından dolayı konjonktürel sorun hâline gelmektedir, yönetsel olarak iyi yönetilemediğinden dolayı konjonktürel sorunlar hâline gelmektedir.
Tarımsal üretimimiz sorunludur. Bizim üzerinde durmamız gereken en önemli hususlardan biri bu. Gerçekten sağlıklı ve ulaşılabilir, ucuz gıdaya ulaşmak istiyorsak öncelikle tarımdaki sorunlarımızı, tarımsal üretimdeki sorunlarımızı halletmek zorundayız. Bugün biz hâlen tarımsal kaynaklarımızın tarımsal üretime dağıtılmasında etkili bir yol izleyemiyoruz, politika geliştiremiyoruz. "Planlama" diyoruz, her yıl buradan patatesçilerin, narenciyecilerin ve sebze üretiminde aşağı yukarı hiç sorun yaşamayan... Ki bugün Mersin milletvekilimiz Mersin'de yaşanan intihar olayından bahsetti; daha 30 yaşındaki bir evladımız düştüğü ekonomik sıkıntıyı gerekçe göstererek ama kimseye de küsmediğini söyleyerek intihar ediyor. Dolayısıyla bizim bu sorunlarımızı bir an önce çözmemiz gerekiyor. "Planlama" diyoruz, ee, planlama yapmak için öncelikle neyiniz var, neyiniz yok, hangi potansiyele sahipsiniz, kaynaklarınız nedir bunu ortaya koymanız lazım ama maalesef on dört yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri bir tarımsal envanteri dahi yapıp ortaya koyamadı. Bir tarımsal envanterimiz yok. Tarımsal envanterini bilmeden, kaynakları bilmeden nasıl dağıtılacağını, neyi, nasıl üreteceğimizi tespit etmek mümkün olabilir mi?
Tarımsal girdi maliyetlerimiz son derece yüksek. Tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliğine baktığımızda, unsurlarına baktığımızda burada bir elin olduğunu görüyoruz. Bu elin devlet eli olduğu tarımsal girdi maliyetleri üzerinden alınan aşırı vergilerle ortada. Evet, "Mazotta yüzde 50'si karşılanacak ya da teşvik olarak verilecek." denildi ama diyeli altı ay oldu, daha altı ay sonra yapılacak mı belli değil.
Değerli milletvekilleri, hayvansal üretimde keza aynı şekilde teşvikler yanlış uygulandı, süt inekçiliği desteklenmedi. Geçmişte hatırlıyorsunuz, süt ineklerinin tamamı kasaba gitti. Anadolu'da bir söz vardır: "Anası olmayanın danası olmaz." Süt inekleri kasaba gidince bu memlekette et sıkıntısı çektik, et fiyatları aldı başını gitti. Biz bunu palyatif birtakım tedbirlerle, ithalatlarla çözmeye çalıştık. Türkiye'nin eğer tarım ürünlerinde bir istikrar yakalaması söz konusu olmayacaksa gıdada da bunu gerçekleştirmesi mümkün olmayacak. Biz bir araştırma komisyonu kurulmasını, bu konuların bir bütünlük içerisinde enine boyuna tartışılmasını istiyoruz. Burada 80 milyonun menfaati var, 80 milyonun faydası var diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karakaya.