GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Arasında Hükümetlerarası Tahıl Grubu 31 inci Oturumu ve Hükümetlerarası Pirinç Grubu 42 nci Oturumu Ortak Toplantısına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:78
Tarih:07.03.2017

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 182 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, epey bir zamandan beri uluslararası anlaşmalar görüşülüyor ve Cumhuriyet Halk Partisi de bu anlaşmaların -200'e yakını bekliyor- bir an evvel yasalaşması için elinden geleni yapıyor. Hayırlı uğurlu olsun.

Ben bu vesileyle birkaç konuya değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Konulardan bir tanesi -elimde bir dosya var- genç bir doktorla ilgili, Asiye Meltem İlancıoğlu. Bu kadın, kulak burun boğaz mütehassısı, genç bir uzman doktor, Aksaray Devlet Hastanesinde doktorluk yapıyor. Geçtiğimiz ay, 20 Şubat civarında hastaneden polisler geliyor, alıyor, Emniyete götürüyorlar, "Sen byLock'çusun." diye bir süre tutuluyor, sorgulamalar yapılıyor, bu arada, sorgulamalardan sonra mahkemeye çıkıyor. Sorgulamalar esnasında çok enteresan bir şey oluyor. Telefonunu inceliyorlar, "Ne var? Gerçekten byLock kullanmış mı, kullanmamış mı, örgütle ilgili bilgisi var mı, yok mu?" diye araştırma yapılıyor; rapor elimde, byLock programı olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlanmıyor ama Emniyetin yazdığı raporda enteresan şeyler var, bunu paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Diyor ki: "Bu telefonla internetten FETÖ yanlısı internet sitelerine gidip haberler okunmuş, FETÖ haberleri okunmuş, bu arkadaş sosyal medyadan da Fuat Avni'yi izlemiş."

Değerli arkadaşlar, Sayın Bostancı; siz de izlemişsinizdir Fuat Avni'yi çünkü çok heyecanlı şeyler yazıyordu; sanıyorum, o zaman Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan takip etmeyen kimse yoktur. Sayın Bostancı, değerli arkadaşlarım; bu arkadaşımız tutuklanmadı, denetimli bir şekilde serbest bırakıldı ama kanun hükmünde kararnameyle bu genç uzman arkadaşımız memuriyetten uzaklaştırıldı. Bu bir örnek; onlarca, yüzlerce, binlerce böyle örnek var.

Değerli arkadaşlarım, şimdi siz diyorsunuz ki: "Ya, kuruyla yaş da yanar, olur böyle şeyler." Olmaz. Yani bir tek insanı düşünün... Yani evet, 15 Temmuzda çok ciddi, kanlı bir darbe teşebbüsü yaşadı Türkiye. Darbeyi yapanlar belli, bombalayanlar belli. Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi, "hayır"cılar bombalamadı Meclisi. Bombalayanları biliyoruz, bunları da siz büyüttünüz, getirdiniz buraya. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kesinlikle.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bu suça karışanları, bu suça yardım ve yataklık yapanları yakalayın, tutuklayın, yargılayın, mahkûm edin; bu konuyla ilgili hiç kimse bir şey söylemiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çoğunlukları düşüyor.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Ama bu insanlar -bunlar size de geliyor, sadece bana gelmiyor ki size de geliyor- bu kadar mağdur insanlarla ilgili bu kadar rahat olabilir mi insan değerli arkadaşlarım? "Efendim, kuruyla yaş da yanar, bazı yanlışlıklar yapılmış." Yahu, karpuz mu gidiyor yani arabada salatalıklar mı var? Bunlar insan; bunlar sizin gibi, bizim gibi hisseden, üzülen, çocukları olan, anneleri olan, babaları olan -bu doktor hanım 30 yaşında- bir geleceği olan insanlar ya. Bu insanlara nasıl böyle davranabiliyorsunuz? Yani bu ekip, bu Sayın Bakan, nasıl bu noktaya geldiniz, nasıl bu vicdanlarınızı söküp attınız ben anlayamıyorum. Niçin bir an evvel bu insanları mahkemelere çıkarmıyorsunuz, niçin bu insanlara savunma hakkı vermiyorsunuz değerli arkadaşlarım? Nasıl bir vicdan kararması sizinki, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yani yargısız infaz yani insafsızlık, vicdansızlık, adaletsizlik ve günah, günah değerli arkadaşlarım. Nasıl böyle bir şeyi yapıyorsunuz? Yani gerçekten Allah korkusu diye bir şey yok mu? "Bize ulaşmamışsa ne olursa olsun." nasıl diyebiliyorsunuz değerli arkadaşlarım? Ben şundan eminim, gördüm defalarca: Birçok bürokrat, belki siyasetçi, belki bakan bilemiyorum, kendisine bulaşmaması için insanları yakıyor çünkü kendisi geçmişte bu insanlarla düşüp kalkmış, ilişkileri olmuş; bunu herkes biliyor. Niçin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında bir işlem yapmıyorsunuz? Gazetelerde çarşaf çarşaf yazanlar da sizin adamlarınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kocaeli de aynı.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Niçin "300-500 milyon lira aktarıldı, bunlar şurada kullanılıyor." diyor, bu iddiaların hiçbir anlamı yok mu? Bu genç doktoru gece yarısı hastaneden alıp karakola götüren Adalet ve Kalkınma Partililer bunlardan hiçbir şekilde sorumluluğunuz yok mu?

Bunu yapan İçişleri Bakanıyla ilgili de birkaç söz söyleyeceğim, Sayın Bakanla ilgili birkaç söz söyleyeceğim. Sayın Bakanın kendisini burada geçtiğimiz haftalarda eleştirdik; ben eleştirmedim, bir arkadaşım eleştirdi. Sosyal medyada o günlerde Mardin'le, Nusaybin'le ilgili çok sayıda spekülasyon vardı, haber vardı, iddia vardı; ben de dedim ki: Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili en çok devlet ve devletin terörle mücadelesi zafiyete uğruyor; sizin Hükûmet olarak orada ne olup bittiğini açıklamanız gerekiyor, bir açıklama yapın. Trabzon'a gidiyor ve "evet" kampanyasını açmış olduğu bir toplantıda bağırarak, kabadayıca bir şekilde, mafyavari bir şekilde bizi tehdit ediyor; bizi tehdit ediyor ve ne diyor biliyor musunuz sayın arkadaşlar? "Kandil'e sorun, Kandil'e." diyor. Kandil kim, Kandil sizin için meşru mu, İçişleri Bakanının ortağı mı? Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım değerli arkadaşlarım, Türk milletinin temsilcisi olarak burada siyaset yapıyorum. Bir konuyla ilgili, hak ihlalleri iddiasıyla ilgili sorularımı Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanına sormayacağım da Kandil'e mi soracağım değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Bu insan bu cesareti nereden alıyor, bu Sayın Bakan, Sayın Soylu bu cesareti nereden alıyor? Beni hedef gösterdi; Trabzon'a gitti ve terör destekçisi olarak ilan etti beni ve bir milletvekili arkadaşımızı, hedef gösterdi. "Eğer yüreğin varsa Rize'ye gel." dedi bana, "Yüreğin varsa Rize'de siyaset yap." dedi. İnsan utanır, sıkılır, sıkılır arkadaşlar. Siyasi ahlaksızlığın çok çok ötesinde bir şey bu.

Bu Sayın Bakan nasıl bir Bakan? İçişleri Bakanı. Kimdir İçişleri Bakanı? Bütün yurttaşların can güvenliğiyle, güvenliğiyle sorumlu bir Bakandır, elbette milletvekilinin de can güvenliğiyle sorumludur. Utanmadan sıkılmadan, 1 tane "evet"i 2 yapmak için beni hedef gösteriyor; gösteremez, buna gücü yetmez, kalibresi de yetmez. Ama bu yapılan şey doğru mu değerli arkadaşlarım? Bizim insan hakları savunuculuğumuzu sorguluyor. Sayın Bakana söyleyin, selam söyleyin, belki de iletirsiniz: Biz insan hakları savunuculuğunu yaparken, bunun için bedel öderken bütün Türkiye'de, ne yaptığımızı, ne yapmadığımızı bu millet biliyor, Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki arkadaşlar da biliyor. Sayın Bakan gelsin, Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki arkadaşlara sorsun; benim insan hakları savunucusu olarak geçmişte neler yaptığımı Sayın Bostancı'ya sorsun, Sayın Numan Kurtulmuş'a sorsun. Ama ben sizinle bir sır paylaşayım: Bu Sayın Bakanın bir partinin İstanbul İl Başkanıyken neler yaptığını da -şimdi size buradan ifade ediyorum- İstanbul'daki taksi şoförlerinden sorun. Bir gün gelir kim ne yaptı burada ortaya çıkar, herkesin yüzüne vururlar.

Değerli arkadaşlarım, devlet yönetiyorsunuz devlet; bu kadar olmaz, bu kadar insafsızlık olmaz. Evet, bir anayasa değişiklik teklifi getirdiniz; bu, bize göre bir başkanlık sistemi değil. Kaldı ki biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak parlamenter demokratik sistemden yanayız ama demokratik başkanlık sistemleri de var dünyada, örnekleri var; bunu getirseydiniz başka bir şekilde tartışırdık, teknik bir tartışma yapardık. "Türkiye'ye parlamenter demokratik sistem mi uygun yoksa demokratik bir başkanlık sistemi mi uygun?" diye tartışırdık. Ama sizin getirmiş olduğunuz başkanlık sistemi filan değil ki. Netice itibarıyla 18 madde ortada; bunları millete konuşacağız, söyleyeceğiz. Nedir bu telaşınız arkadaşlar, nedir? Saadet Partisi de "hayır" diyor, bugün Büyük Birlik Partisi de "hayır" diyeceğini ilan etti, CHP "hayır" diyor, FETÖ de "hayır" diyor, PKK da "hayır" diyor. Ne ilgisi var değerli arkadaşlarım onlarla?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - APO "evet" diyor, "evet."

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Hizbullah da "evet" diyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - PKK "evet" diyor, fetö de "evet" diyor, okusunlar Zaman gazetesini.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Nasıl bir mantık, nasıl bir gaddarlık, nasıl bir insafsızlık değerli arkadaşlarım? Nasıl siyaset yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım ya?

Peki, 17 Nisanda "evet" ya da "hayır" çıktı, bu ülkede biz olmayacak mıyız değerli arkadaşlarım? Sinop'taki o arkadaşınız gibi bizi hendeklere götürüp kurşunlayacak mısınız değerli arkadaşlarım "hayır" diyenleri eğer "evet" çıkarsa? Olmayacak böyle bir şey, hepimiz bu ülkede yaşayacağız. O zaman 17 Nisanda hepimizin bu ülkede yaşayacağını dikkate alarak insaflı olun arkadaşlar. Bu yaptığınız doğru değil, sizi uyarıyoruz değerli arkadaşlarım, uyarıyoruz.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)