GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:83
Tarih:16.03.2017

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün HDP grup önerisi aleyhinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Türkiye millî iradenin ortaya konulacağı 16 Nisanda bir referanduma gidiyor. Bu referandumun Türk devletinin, Türk milletinin bekası için bir çıkış kapısı olmasını biz istiyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ve ilk günden beri dediğimiz gibi Milliyetçi Hareket Partisi "evet" diyen, "hayır" diyen her Türk vatandaşının iradesine saygılıdır ve 16 Nisanda çıkacak olan millî iradenin bizi de herkesi de bağlayacağının bilincindedir. Bu sebeple "evet" ya da "hayır" dediği için kimsenin engellenmesini yani bu referandum kampanyasında kimseye zorluk çıkartılmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul etmemekteyiz. Bu referandumda millî iradenin doğru tecelli etmesi için herkesin hür iradesiyle sandığa giderek elini vicdanına koyup oyunu kullanması lazım.

Ancak burada "'Hayır' kampanyası yapanlar engelleniyor." denilerek bazı şeylerin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Terör örgütü üyesi olanlara ya da terör örgütleriyle irtibatlı olanlara yapılan adli ve idari işlemlerin "hayır" kampanyasının engellenmesi gibi gösterilmesini biz kabul edemeyiz. "Bugün 'hayır' kampanyası yürütenler baskı altında." Bunu kabul edemeyiz. Çünkü, "hayır" kampanyası "evet" kampanyasından aylarca önce başlamıştır. "Hayır" kampanyası, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın liderimiz Devlet Bahçeli'nin, 11 Ekim 2016'da bu 18 maddelik Anayasa değişiklik teklifinin ilk işaretlerini verdiği günden bugüne sürmektedir. "Evet" kampanyası, ancak 21 Ocakta, bu paket Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildikten, referandum yolu açıldıktan sonra başlamıştır.

Bugün, asıl baskı "evet" diyenler üzerinde yapılmaktadır. Yani şimdi, çıkmış birçok "hayır" sözcüsü, "hayır" kampanyası yürütenler özellikle Milliyetçi Hareket Partisini de hedef kitle olarak belirlemişler ve bizi ihanetle suçlamaktadırlar. Bizi, Milliyetçi Hareket Partisini ihanetle suçlayanların arşivlere iyi bakması lazım. 2011 seçimlerinden sonra kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonunda kimin neler söylediği Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivlerinde vardır. Herkesin ve bütün milletimizin de bu arşivlere ulaşması mümkündür. Dün orada Türkiye'nin üniter yapısını tehdit edecek birçok değişikliği gündeme getirenlerin, yine birçok mitingde ve seçim çalışmalarında bunları gündeme getirenlerin bugün Milliyetçi Hareket Partisine bu manada söz etmesi son derece anlamsızdır, tarafımızdan anlaşılamamaktadır. Milletimizin iradesini ortaya koyacağı bir referandumun ikinci kurtuluş savaşı olarak ilan edilmesi, lanse edilmesi kime hizmettir? Bunu, bu iddiaları ortaya koyanların çok iyi bir şekilde burada anlatması lazım. 18 maddelik Anayasa değişiklik paketi Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinden itibaren "hayır" kampanyası yürüten bazı milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundaki bütün milletvekillerimizin telefonlarını sosyal medya üzerinden paylaşarak bizlerin iradesini baskı altına almaya çalışmışlardır, bize mobbing uygulamaya çalışmışlardır. Bu kampanya hâlen de devam etmektedir.

Avrupa ülkelerine gelince, Avrupa ülkeleri, 12 Eylül 2010'da yapılan referandumda "evet" kampanyası yürütmüşler, bu kampanyayı, bırakın Avrupa ülkelerinde, ülkemizde bile çeşitli yollarla yürütmenin çarelerini aramışlardır ama aynı AB ülkeleri bugün hem "hayır" kampanyası yürütmekte hem de siyasi partilerin AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarımıza yapmak istediği "evet" kampanyasını engellemektedir. Bu, sadece iktidar partisine yönelik bir engelleme değildir. Milliyetçi Hareket Partisinin de Avrupa Birliği ülkelerinde düzenlemek için müracaat ettiği ya da planladığı bütün toplantılar engellenmiştir. Bu bakımdan, dün yapılanlarla ilgili bugün farklı tavırlar içinde olan herkesin "hayır" kampanyasının engellendiğinden bahsetmesi burada çok şaşırtıcıdır.

Yine, burada -ifade edilen- Yusuf Halaçoğlu ve Ümit Özdağ'ın ve bazılarının kampanyasına Milliyetçi Hareket Partisinin lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin ismi kullanılarak birtakım müdahaleler yapıldığı söylenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu müdahalelerle hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Bugün, Sayın Genel Başkanımızın bir gazeteye vermiş olduğu röportajda da bu açıkça tekrar Sayın Genel Başkanımızın kendi ifadeleriyle yer bulmuştur. Yine, geçtiğimiz günlerde gerek basın mensuplarının sorusu üzerine gerekse grup toplantılarında Sayın Genel Başkanımız bu konunun altını defaatle çizmiştir.

Bazıları gündemde kalmak için Milliyetçi Hareket Partisini kullanmaya kalkmasınlar. Herkes, kampanyasını kendi yürütmek istediği edep, adap içerisinde yürütsün; kimse, kendi kampanyasını Milliyetçi Hareket Partisinin üzerinden yürütmeye kalkmasın. Böyle bir provokasyonun içerisine Milliyetçi Hareket Partisi bugüne kadar girmemiştir, bundan sonra da girmeyecektir.

Yine, tabii ki Türkiye yıllardır terörle mücadele konusunda çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadır. Türkiye'de, bugün, birden fazla terör örgütü Türk devletinin, Türk milletinin birliğine karşı ortak saldırı içindedir. FETÖ, PKK, PYD, DHKP-C, DEAŞ gibi bütün terör örgütleri senkronize çalışmaktadır. Böyle bir ortamda terörle mücadelenin, Türkiye'de özellikle şu referandum sürecinde herhangi bir provokasyona sebep olmayacak şekilde Hükûmet tarafından çok iyi koordine edilmesi lazım çünkü bu süreçte terör örgütleri, Türkiye'de düzenlenen referandum kampanyasını sabote ederek Türkiye'de yeni oyunlarını oynamaya gayret edeceklerdir. Bu, bütün terör örgütü sözcülerince Kandil'den de, Irak'tan da, başka yerlerden de bugün Türkiye'de ifade edilmiş ve ifade edilmeye devam etmektedir. Türkiye'nin bu kadar terör tehdidi altında bulunduğu bir süreçte, terör örgütlerine karşı yapılan bu operasyonları engelleyecek, o operasyonları etkisiz hâle getirecek herhangi bir çağrışım içerisine kimsenin girmemesi gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda, referandum konusunda bütün fikirlerini çok açık bir şekilde belirtmiştir. Burada Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle bazı hususları tekrar etmek istiyorum. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, 18 maddelik Anayasa değişiklik paketi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülerken kuliste basın mensuplarına tansiyonun bu kadar yükseltilmesinin doğru olmadığını, dolayısıyla 18 maddelik Anayasa oylaması Parlamentodan geçtikten sonra referandum sürecinde bunun da alandaki tansiyonun yükselmesine sebep olabileceğini, dolayısıyla herkesin attığı adımı dikkatle atması gerektiğini ifade etmiştir.

Gene, herkesin şunu tabii çok iyi bilmesi lazım: 18 maddelik Anayasa değişikliği referandumundan sonra bu ülkede "hayır" çıkarsa "evet" diyenler bu ülkeyi terk etmeyecek, "evet" çıkarsa "hayır" diyenler bu ülkeyi terk etmeyecek. Ortada bir üslup sorunu varsa burada sadece "evet" diyenleri ve özellikle Milliyetçi Hareket Partisini suçlayarak kimse bir yere varamaz, aynı şekilde "hayır" diyenlerin de kendi üslubuna dikkat etmesi lazım. Referandumdan çıkacak kararın meşruiyetine halel getirmeyecek bir üslubun herkes tarafından kullanılması lazım. Oysa, Anayasa değişikliği ülke gündemine geldiği andan itibaren belirli bir kesim, tehditlerle seçmen davranışını şekillendirmek istemektedir. Son günlerde, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi ve Başbakan Sayın Binali Yıldırım'ı Anayasa değişikliği için yapmış oldukları konuşmaları sebebiyle eleştirenlerin, yapmış olduğu konuşmalara çok dikkat etmesi lazım. Halk, bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü düşünmez mi; iç savaştan yana mıdır yoksa barıştan yana mıdır? Bu tip açıklamaları yapanların yani bu bakış açısına göre "'Evet' diyenler iç savaştan yanadır ve 'evet' çıkması hâlinde ülkemizde bir iç savaş çıkacaktır." imajını yaymaya çalışanların üslubuna çok dikkat etmesi lazım.

Yine "Bu ülkede devlet partisi inşa edilirse bunun sonucu bir kaos olur." diyenlerin bu söyledikleri sözlerin nereye gideceğine çok dikkat etmesi lazım. "Neredeyse bir iç savaş arifesindeyiz." gibi açıklamaları sıkça kullananların da bu açıklamaların sonuçlarını iyi düşünmesi lazım. "Evet" diyen birtakım sanat erbabını da "hayırsız çocuklar" olarak nitelemenin de yarın ülkemizin birliği, bütünlüğü için doğru olmadığına inanıyor, bu referandumun devletimiz, milletimiz için bir yeni çıkış kapısı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.