| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 03.05.2017 |
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğrenci etüt merkezleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği araştırma üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, etüt merkezleri derken, burada, gerçekten bu merkezlerin insan unsuruna hizmet edeceği çok önemli yerler olarak, arkasında derin anlamları barındıran yerler olarak algılanması gerektiğini baştan söylemek istiyorum. Keşke insan unsuruna gereken önem verilseydi, eğitim sistemi insan unsurunun karakterli bir şekilde yapılandırılmasına yönelik olarak eğitimini verseydi bugün burada şu yaşadığımız tablo belki hiçbir zaman yaşanmayacaktı. Kendimizi çok daha farklı bir şekilde, kaliteli iletişim araçlarını iyi kullanarak, kendimizi doğru dürüst ifade ederek belki anlatacak, Türkiye'nin sorunlarına yönelik olarak çözüm üretecektik. Yalnızca ideolojik perspektiften bakarak "Ben haklıyım, benim sesim daha çok çıkarsa ben daha fazla haklılığımı ifade edebilirim." şeklindeki tartışmaların ne buraya ne de ülkemize faydası vardır; baştan itibaren bunun altını çizmek istiyorum. Burada eğer eğitim konusuna yönelik olarak bir önerge veya bir araştırma konusu gündeme getiriliyorsa -gerçekten vicdanınıza seslenerek söylüyorum bunları da, vicdanınız işliyorsa, vicdanınızın sesini dinliyorsanız- buna uygun, bu içeriğe uygun konuşulması gerekiyor ve burada da şov yapılmaması lazım. Ülkelerin... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Evet, susar mısınız arkadaşlar.
Sayın Başkan, hâlâ bitiremediler.
BAŞKAN - Siz devam edin lütfen Sayın Topcu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sükûneti sağlayalım Sayın Başkan.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Evet, şu anda üzerinde tartıştığımız, kapatılması gündeme getirilen konuya yönelik olarak, etüt merkezlerine yönelik olarak bizim Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erkan Akçay'ın da verdiği yazılı soru önergelerinde de özellikle belirttiği 2 bin tane kurum var, 40 bin tane kayıtlı çalışan var, 500 bin tane buraya devam eden öğrenci var. Belki istatistiksel olarak baktığınızda çok fazla anlam ifade etmiyor ama bunun ortaya çıkartacağı geometrik artışla yaygınlaştıracağı bir değer var aslında, bir katma değer var. Özellikle bunun üzerinde durulması lazım.
Ülkelerin en önemli kaynakları insan gücü ama biz bunun ne kadar farkındayız? Yıllardır bu siyaset gündeminde, bu Meclis kurulduğundan beri belki insan gücüne yönelik olarak, onun kaliteli bir şekilde yetiştirilmesine yönelik olarak burada belki bizlerden de önce birçok konuşma yapıldı ama bunun arka planı dikkate alınmadığı için, hassas yapısı dikkate alınmadığı için -belki yıllar geçti- biz hâlâ aynı şeyleri tartışıyoruz. Evet, ülkelerin geleceği, ekonomisi, kalkınması hâlâ buna bağlı. Belki burada işte demin ifade ettiğim gibi, kaliteli tartışmaların yapılması bile buna bağlı.
Türkiye'deki genç nüfusa baktığımızda 0-30 yaş arası yüzde 50'yi oluşturuyor bütün nüfusun, 15-24 yaş arası da bütün nüfusun yüzde 17'si. Bu yüzde 17'nin yüzde 26'sı kayıtlara da girmemiş ne işte ne de eğitimde. Biz bunları düşünecek yerde hâlâ tartışıyoruz.
Evet, çok değerli milletvekilleri, gençlik umuttur, gençlik heyecandır, gençlik hazinedir ama biz bunun ne kadar farkındayız? Farkında olsaydık zaten "Eğitim konusunu daha iyi hâle nasıl getirebiliriz?" şeklindeki tartışmalarla gündemimizi belki de o şekilde belirlemiş olacaktık. Elimizdeki gençliği pervasızca harcıyoruz çünkü sürekli sınavlar değişiyor. "Sınav odaklılıktan çıkartıyoruz." diye daha fazla sınav koyduk, müfredatları değiştirdik, öğretmenleri, sürekli olarak kadroları değiştiriyoruz. Sendikalara yönelik olarak, bir sendikaya ne yapıyoruz? Daha fazla imtiyaz tanıyoruz. Ve seçimlere yönelik olarak da o döneme mahsus olarak yalnızca öğretmen atamalarını gündeme getiriyoruz çünkü eğitimi yalnızca seçimde oy almaya yönelik olarak düşündüğümüz için bu gibi davranışları da uyguluyoruz.
Eğitimle ilgili bir sürü raporlar hazırlanıyor, bir sürü sivil toplum örgütleri, üniversiteler bu konuda çalışmalar yapıyor, acaba bu raporlar dikkate alınıyor mu? Aramızda bir sürü akademisyen var ve hepimizin, Allah bağışlasın, çocukları da bu eğitim sisteminden yetişiyor, hepimiz de şikâyetçiyiz. Peki, ne yapıyoruz? Hiçbir şey. Hâlâ siyasi kamuflajın arkasında, hâlâ burada, "Benim dediğim doğru." şeklinde tartışmaları, kalıplar şeklindeki tartışmaları ve belki de bir yerlere yaranabilmeye yönelik olarak bağırmayı, tartışmaları gündeme getiriyoruz.
Her yıl eğitim istatistikleri yapılır. Acaba Millî Eğitim Bakanlığı bu istatistikleri dikkate alıyor mu? İşte, her yıl bütçe zamanı Millî Eğitim Bakanı çıkıyor buradan diyor ki: "Millî Eğitim Bakanlığına en fazla bütçeyi ayırdık." Adama sorarlar: "Ayırdın da ne oldu? Sınav sonuçları ne? 40 soruda sınavlarda Türkçede ortalama başarınız nedir? Uluslararası sınavlardaki başarınız nedir?" Eğer kriterlerle konuşmak isteniyorsa o zaman insanın şöyle bir kafasını eğip "Hakikaten sorumlu benim." şeklinde deyip bir istifham, bir sorumlu kişinin çıkıp "Ben pes ediyorum, ben istifa ediyorum, bu işi beceremedik." diye burada açıklaması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız bile ifade etti, biliyorsunuz, "Biz eğitim ile kültür konusunda -ne yapamadık- istediğimiz seviyelere gelemedik." diye. Lütfen artık bu siyasi bakış tarzını, siyasi pencereyi bir kenara bırakalım. Zaman akıp gidiyor. Yedi yaşında olan çocuklar şu anda kaç yaşına geldiler? Bakın, dikkatinizi çekmek istiyorum: Onları da telef ettik, bitirdik o çocukları ve hâlâ elimizde hiçbir şey yok, hâlâ eğitim sistemini değiştirmekten konuşuyoruz. Daha birkaç ay önce aldığımız bir kararla, açtığımız etüt merkezlerini kapatıyoruz veya tek ders vermelerine indirgedik veya 5 dersle sınırladık. Sürekli olarak karar değiştiriyoruz. Eğer problem varsa -tabii ki FETÖ terör örgütü var ama artık bir kenarda da yapılacaklar yapılsın- ilgililer, eğer sorumlu kişiler varsa, teröristler varsa, onlar açtıysa... Tabii, bir taraftan onlar sürerken bir taraftan eğitimin de devam etmesi lazım. Bunların başa baş gitmeleri gerekiyor, birinin bırakılıp da öbürünün üzerine de gidilmemesi... Yani eğitimin hiçbir zaman ihmal edilmemesi gerekmektedir.
Bu eğitim sistemi, gerçekten Cenab-ı Hakk'ın verdiği özellikleri bile, yavrularımızın doğuştan getirdiği özelliği bile köreltiyor, dumura uğratıyor; tek tipleştirmeye yönelik olarak eğitim veriliyor. Meslekî eğitimi bitirdik, beceri eğitimi dedik, beceri eğitimiyle hangi beceriyi kazandırıyoruz? Okuma becerisi mi, okuduğunu anlama mı, matematik mi, fen mi? İşte, kaçıncı sanayi dönemine geçiliyor, hâlâ bakıyoruz Türkiye'de hiçbir şey yok. Kuluçka merkezleri okullara kadar inmesi gerekirken okul öncesi eğitim kurumlarını bile zorunlu olmaktan çıkardık. Okul öncesi eğitim kurumları aslında en büyük yatırım eğitim için ama biz onları bile zorunlu olmaktan çıkardık; artık diyoruz ki bir yerde bunların bırakılması lazım.
Ben son şeyleri de söylemek istiyordum ama çok fazla vakit kalmadı ve rakamlarla söyleyeyim yine de: Bu sene sınava giren öğrencilerimizin, YGS sınavına giren öğrencilerimizin yüzde 70'i barajı geçemedi. Bu ne kadar biliyor musunuz? 656 bin öğrenci barajı geçemedi. Burada eğer bir suçlu aranıyorsa hepimiz suçluyuz. Hepimizin bu sorumluluğu üstlenmesi lazım, öğretmeninden Mecliste karar veren, kararları çıkartan vekiline, bakanına kadar herkesin burada bir sorumluluk payının olduğunu da belirtmek istiyorum. Bunlar az uz rakamlar değil yani şimdi, bakıldığında okulları açıyoruz, altyapıyı veriyoruz ama ondan sonra kalite yok. Uluslararası sınavlarda da aynı şeyleri görebiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Bu tartışmalar bitmeyecek, böylece de devam edecek, biz yine farklı bir araştırma önergesinde karşılaşacağız.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Topcu, teşekkür ederim.